ÖLÜM SON DEĞİL (Ahmet DENİZ)
Her
şeyin bittiği an mı; her şeyin başladığı an mı? “Görevimi tamamladım, artık
gidiyorum.” mu; “Görevimi gereği gibi
yapıp yapmadığımı öğrenmeye geliyorum.” mu? Hayata veda etmek mi; farklı bir yaşama devam etmek mi?
Ahmet
Deniz “Ölüm Son Değil” adlı kitabında konuya İslami açıdan değinmiş.
“İnsanların çoğu, bilinçli ya da bilinçsiz hayat nimetinin varlığını sorgulama gereği hissetmez.”
* * * * *
“Ölümün
önüne geçilememesinin, ilmen ya da tıbben hiçbir cevabı yoktur.”
*
* * * *
“Bir
kere ve sadece kendi yerine yaşar insan.”
*
* * * *
“Ölüm
gelip çatmadıkça, hiçbir vakit geç değildir, en başından almak, rahmet kapısını
çalmak için. Din, dünya içindir. Yaşarken kulluk edersiniz, öldükten sonra
değil. Hayatın her ânı, bir ibadet olur bilene. Gereken, yaşarken Allah’ın
ölçülerine uymaktır. Gereken kendine hükmetmeyi göze almaktır.”
*
* * * *
“Her
kişiye, bir ömür boyunca defalarca imkân tanınmış yeniden doğrulup kalkması
için.”
*
* * * *
“Tanınan
süre hem adil hem yeterlidir her şeye. Dile gelmesin zaman, utandırır bizi
şikâyet ettiğimizde.”
*
* * * *
“İman
gönülde yerini bulmuşsa, ispat aramaz, bu bir tavır meselesidir artık.”
*
* * * *
“Hayatın
sunduğu mesajı alabilmek, yaşarken ara sıra durup biraz soluklanmayı
gerektirir.”
*
* * * *
“Ne
kadar sınırsız, ne kadar hızlı yaşarsak, hayatın kontrolünü o nispette
kaybediyoruz.”
*
* * * *
*
* * * *
“Hayatın
anlamsızlığından yakınmaya başlarsak, hiç şüphesiz bunun suçu hayatta değil,
bizim hayatı algılama biçimimizdedir.”
*
* * * *
“Tutkularına
sınır koyabilen insanlar daha sorunsuz yaşıyorlar hayatı. Çünkü ölçülü olmak,
iç ve dış âlemlerine dinginliği, dolayısıyla dengeyi getiriyor. Onların da
aşktan, servetten, güçten yana tutkuları var ve nasiplerince nasipleniyorlar;
ama tozu dumana katmadan.”
*
* * * *
“Karanlık
çöktüğünde, yalnız başına bulacaksın yolunu. Kendin ayıklayacaksın tarlana
düşen ayrık otlarını. Savurduğun her tohum senin için bitecek ve biçip
kaldırdığın hasadın olacak.”
*
* * * *
“Dobra
dobra, açıkça yazılır ne varsa… Öyle ki, insanın kendinden gizledikleri bile
sıkışır satır aralarına. Silip de yeniden yazmak yoktur bu hikâyede, başkasını
oynamak da…”
*
* * * *
“Kişi,
hayatı ölümden soyutlayınca, hayat-ölüm bağlantısı kopuyor. Hayat-ölüm
bağlantısı kopunca da, hayatı tek referans kaynağı olarak alıyor insan
düşüncesi. Bu durumda dünya rakipsiz kalıyor. Zamanla bu ilişkide, insan
hayatın değil, hayat insanın belirleyicisi oluyor.”
*
* * * *
“Beden
muhteşem bir makine, ancak ölüme ayarlanmış. Hiç garantisi yok… Saat gibi
işleyeni bile ansızın duruveriyor.”
*
* * * *
“Ölümü
kabullenmek, uğruna ömür verdiği kazanımların mutlak sahibi iken, bekçiliğe
razı olmaktır.”
*
* * * *
“Hep bıraktığı
yerde bulur insanı gaflet. Bir süre daha yaşamak kendini temize çekmek için bir
fırsat olabilecekken, çok kimse için kaldığı yerden devam etmeye bir vesile
olur. Baş döndürücü bir süratle döner her şey eskisine. İbret ile aralarında
bir duvar vardır sanki. Çok azı yaşadıklarından ibret alır.”
*
* * * *
“Ölüm,
sonsuz hayata açılan kapı; hayat ise, Yaratan katından bağışlanmış bir
fırsattır.”
*
* * * *
“Nefsin
eline kalmış bir yaşam kesinlikle ölçüsünü yitirir. Duygular akıl gibi
değildir, kolay ivmelenir. Ve akıl ile kıyaslandığında direnme güçleri hayli
zayıftır. Bu yüzden nefs, hüküm alanının sınırlarını genişletmek için
çoğunlukla duyguları kullanır.”
*
* * * *
“Yanlışlar
kişinin kendini düzeltme arzu ve ümidini kıracak seviyeye ulaştığında, kişideki
doğrudan kaçış alışkanlığı, doğruya karşı bir nefret ve isyan haline döner.”
*
* * * *
“İnsanlar
işlerine gelirse aldanmaya açık kapı bırakırlar.”
*
* * * *
“Eğer akıl ve iradenin otoritesi kırılırsa,
nefsin peşine takılır kişi.”
*
* * * *
“İnkâr edenler, o gün kesin bir inanışla
inanırlar din günü tehdidine; ama bu imanın onlara bir faydası olmaz. Artık
kendilerinden, Yüce Allah’ı hoşnut edecek bir şey yapmaları da istenmez.
Sabretseler de sabretmeseler de birdir. Tevbe etseler de etmeseler de.”
▬ ▬ ▬