KÜÇÜK AĞAÇ'IN EĞİTİMİ (Forrest CARTER)
Küçük Ağaç’ın Eğitimi, 1927-1979 yılları arasında yaşamış Kızılderili yazar Forrest Carter’ın otobiyografik romanıdır. Carter, yaşam şartları sebebiyle yazarlığa ancak 45 yaşında “merhaba” diyebilmiş.
Küçük Ağaç'ın Eğitimi, insanın kendisiyle ve çevresiyle barışık yaşaması gerektiğini sevgi ve samimiyetle anlatan bir kitap.
Küçük Ağaç'ın Eğitimi, insanın kendisiyle ve çevresiyle barışık yaşaması gerektiğini sevgi ve samimiyetle anlatan bir kitap.
Amerikan eğitim psikolojisti Prof. Jim O’Connor 29 Mayıs 2001’de verdiği demeçte kitaptan çok etkilendiğini belirtmiş; hem ağlatan hem güldüren, bilgelikle dolu bir kitap olduğunu söylemiş.
“Her
zaman sözlüğe bakardık, çünkü haftada beş sözcük öğrenmem gerekiyordu. Bu da
benim için hayli zordu. Hafta boyunca öğrendiğim sözcükleri konuşmalarımda
kullanarak cümleler yapmaya çalışıyordum çünkü.”
*
* * * *
“Çayın
üstündeki çalılığa oturduk. Hava ılıktı. Çalılık sıcaklığı azaltıyordu ama yaz
olsa, meşe ya da ceviz ağacının altına oturmak gerekirdi; çünkü çalılar yazın
sıcaklığı çekerdi.”
*
* * * *
“Büyükbaba
dedi ki, daha az sözcük olsaydı, dünyada bu kadar sorun olmazmış. Bana, özel
olarak, sorun yaratmaktan başka bir işe yaramayan bir sözcük oluşturmanın her
zaman çok aptalca olduğunu söyledi. Ki bu da mantıklıydı. Büyükbaba sesten ya
da bir sözcüğün söyleniş biçiminden, anlamından yanaydı. Farklı sözcükler
konuşan insanların müziğin sesini dinleyerek aynı şeyi hissedebileceğini
söyledi.”
*
* * * *
“Onlara
göre sevgi ve anlayış aynı şeydi. Büyükanne, anlamadığı bir şeyi sevemeyeceğini
söyledi. İnsanları ve Tanrı’yı anlamazsan ne insanları ne Tanrı’yı
sevebilirdin.”
*
* * * *
“Beyaz
adamların köylerinden geçerlerken, insanlar onları seyretmek için yola
dizildiler. Çerokiler’in arkalarında takırdayan boş arabalarla yürümelerinin
aptallığına güldüler. Çeroki onların gülmelerine başını bile çevirip bakmadı.
Çok geçmeden de kahkahalar duyulmaz oldu.”
*
* * * *
“Büyükanne
doğru yaptığımı söyledi; çünkü iyi bir şeyle karşılaştığın zaman, yapman
gereken ilk şey bulabildiğin insanla onu paylaşmaktır; bu şekilde iyilik öyle
bir yayılır ki nereye gittiğini bilemezsiniz. Ki bu da doğrudur.”
*
* * * *
“Büyükanne,
beden aklını açgözlü ya da hırslı olmak için kullanır, onunla her zaman
insanları kandırır ve onlardan nasıl maddi çıkar sağlayacağımı düşünürsem ruh
aklını bir cevizden daha büyük olmayan bir boyuta düşüreceğimi söyledi.”
*
* * * *
“Kendimi
kötü ve boş hissediyordum. Büyükbaba dedi ki, neler hissettiğimi biliyormuş,
çünkü kendisi de aynı şeyleri hissediyormuş. Büyükbaba, sevip de kaybettiğin
her şey sana bu duyguyu verir, deyip ekledi: ‘Bundan kurtulmanın tek yolu
hiçbir şeyi sevmemektir ki bu daha da kötüdür; çünkü o zaman sürekli boşluk
hissedersin.’”
* * * *
*
“Büyükbaba
dedi ki, ‘Kahrolası aptal sözcük oyunu adamları aptallaştırır. Bir kişinin
başka birine karşı sözcükleri kullandığını işitirsen, onu tanımak için
sözcüklerden yola çıkma. Kahrolası sözcüklerin hiçbir anlamı yoktur çünkü.
Sesinin tonuna dikkat et. Dürüst olup olmadığını yalan söyleyip söylemediğini
anlarsın.’”
*
* * * *
“Doğa hakkında
her şeyi bildiğini ve doğanın ayrı bir ruha sahip olmadığını söyleyenler, bir
dağın bahar fırtınasında hiç bulunmamışlardır.”
*
* * * *
“Büyükbaba
dedi ki, nazik ve ilgili olmaya çalışan bir yerliye gülüyormuş insanlar.”
*
* * * *
“Büyükbaba,
sert kışların zaman zaman gerekli olduğunu söyledi. Bu, doğanın işleri
temizleme ve daha iyi büyümesini sağlama yoluydu. Buz, ağaçların zayıf
dallarını kırıyor, böylece yalnız güçlüler gelişiyordu. Zayıf meşe palamudunu,
ceviz ve kestaneleri temizliyor ve dağlarda daha iyi bir ürün için hazırlık
yapıyordu.”
▬ ▬ ▬