Kayıtlar

Temmuz, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kitap Fuarının Ardından

Resim
Yazının başlığını okuyunca muhtemelen "Hangi kitap fuarı?" diye ister istemez düşünmüşsünüzdür. Günümüzde pek çok kitap fuarı kitapları ve yazarları okuyucuyla buluşturuyor. Kimileri çok memnun bu fuarlardan kimilerine göreyse bunlar ticari kaygı taşıyor. Gerçi ticari kaygı niçin bazılarını rahatsız ediyor bilemiyorum. Sonuçta emek verilerek ortaya konan bir ürün var ve bunun satışı için de tanıtım, reklam gerekiyor. Yüzlerce, binlerce kitap arasından sıyrılmak için günümüzde "fuar"lara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ama ne ilginçtir ki bu büyük fuarlara gitmek özellikle son yıllarda benim için pek de cazip değil. Bazı ilçelerde yapılan küçük çaplı sergiler, imza günleri daha bir ilgimi çeker oldu nedense. Belki de kalabalık topluluklar ya da standlar arasında kaybolmadan rahat rahat dolaştığım için hoşuma gidiyor. Bir de ilginç, fiyatı uygun kitaplar bulabiliyorum çoğu zaman. "Kitap Fuarının Ardından" demiştim en başta. Bu başlık aslında Oktay Akba

kimdir bu yazar

Resim
Bugün yine mini bir sınavımız var. Merak etmeyin sorular kolay. "kitap pınarım"da yer verdiğim bazı kitapların yazarlarını soruyorum size. İyi bir takipçi ya da dikkatli bir okursanız hemen hepsini doğru cevaplarsınız zaten. Hem soru sayısı da az. Dedim ya mini sınav. "Kimdir bu yazar?" sorularımıza başlayalım.  Yazarları daha rahat bulabilmeniz için hem yazarla ilgili birkaç ipucu var hem de yazarın fotoğrafı.  Sorunun sonundaki "CEVAP" bölümüne tıkladığınızda bağlantı sizi yanıta götürecek. 1 İlk yazarımız Ankara doğumlu.  Ortaokuldayken ilk öyküleri "Varlık" dergisinde yayımlanmış. Öyküleri Fransızca, Almanca, İngilizce başta olmak üzere pek çok dile çevrilmiş. Benim de severek okuduğum "Sis Kelebekleri" yazarın en bilinen eserlerinden.  Kimdir bu yazar? CEVAP 2 İkinci yazarımız Cumhuriyet dönemi edebiyatının önemli isimlerinden. 1914 - 1970 yılları arasında yaşamış. Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü. Yazdıklar

sinekitap

Resim
Başlıktan da anlaşılacağı üzere bugün hem kitap hem de film kategorisinde yer alan eserlere şöyle bir bakacağız. "Kitabını okumak mı, filmini izlemek mi?" diye sorulduğunda çoğu zaman hiç düşünmeden "Kitabı okumak" derim. Ancak bazen istisnalar da olmuyor değil. Örneğin E.T. filminin hem kitabını okumuş hem filmini izlemiştim. Tercihim filmden yana. Kitaptaki anlatımı nedense biraz kuru bulmuş, filmin çekimlerinden ise oldukça etkilenmiştim. Filmine öncelik vereceğim bir diğer kitap ise " Alice Harikalar Diyarında ". Alice filmleri benim için görsel bir şölen olduğundan her daim keyifle izleyebilirim.  Ama çoğu zaman da tam tersi geçerli. Örneğin " Açlık Oyunları "nın kitabını çok beğenmiş; ancak filmi ilk yarısında bırakmıştım. Kitaptaki anlatım beni epey etkilemiş olacak ki film aynı etkiyi yaratmayınca izlemekten vazgeçtim. Aynı şey "Alacakaranlık" serisi için de geçerliydi. Tercihimi yine kitaptan yana kullanırım. B

okuma halleri

Resim
Kitap tanıtımlarına bir süre ara verdim bazılarınızın bildiği gibi. Yaz rehavetine hemen kapılıveriyorum nedense. Biraz mola hepimize iyi gelecektir diye düşünüyorum.  Bu süre içinde ne yazarım, ne yaparım diye pek düşünmedim açıkçası. Spontane yazılar olacak muhtemelen. Aklıma gelen ilk konu "okuma halleri". Kitap okumayı seviyorsanız "okuma halleri"nden bir ya da birkaçına siz de kendinizi dâhil edebilirsiniz muhtemelen. Bazılarımız okurken halden hale geçerler. Kitap çok heyecanlıysa, akıp gidiyorsa ve biz satırlar arasında kaybolduysak şekilden şekle girebiliriz.  İtiraf etmem gerekirse çocukken okuma hallerim hemen hemen yandaki gibiydi. Koltukta döne döne kitap okurdum. Bazen koltuğa sığamaz kendimi yerde oturup sırtımı koltuğa dayamış bulurdum. Kitabın kahramanlarıyla birlikte maceradan maceraya atılır, heyecandan yerimde duramazdım.  Yıllar geçip koltuktaki hareket kabiliyetim kısıtlanınca bendeki okuma halleri de değişmeye başladı. Hem zaten

BENİM ADIM KIRMIZI (Orhan PAMUK)

Resim
Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'tan bir kitap seçtim bugün için. Yıllar önce üniversitede okurken "Yeni Türk Edebiyatı" dersinde adından sıkça söz ettiğimiz, eserlerini tartıştığımız bir yazardı. Bu kadar sık söz etmemizin sebebi, arkadaşlardan birinin tam anlamıyla bir Orhan Pamuk hayranı olmasıydı. Derste ne yapar eder sözü yazara getirirdi. Hocamız aynı hayranlığı taşımadığı için olsa gerek biraz da gençlik heyecanıyla görüşlerini kabul ettirebilmek, Pamuk'un çok büyük romancı olduğunu ispatlayabilmek için sonsuz bir gayret gösterirdi. O, bütün romanlarını okumuştu ve biz de sayesinde "okumadan" fikir sahibi olmuştuk.  Neyse lafı daha fazla uzatmayayım yazarla tanışıklığım böyle başladı. "Hangi romanını okumalıyım?" düşüncesi kafamda dolanırken "Benim Adım Kırmızı" benim için ön plana çıktı. Bunda görsel sanatlara olan ilgimin de etkisi olduğu yadsınamaz tabii. Ne de olsa kitapta "minyatür" sanatından söz ediliyordu.