DEDE KORKUT HİKAYELERİ
Edebiyat tarihimizin önemli eserlerinden “Dede Korkut
Hikâyeleri”ne yer vermek istedim bugün. Bir süre önce Unesco tarafından
“İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi”nde yer alan
hikâyelerin öneminin sık sık vurgulanması gerektiğini düşünüyorum.
“Dede
Korkut’ta nazımla nesir bir aradadır. Şiirli, derin, temiz bir halk Türkçesi,
halk felsefesi, töresel inanışlar, çıplak doğa güzellikleri, aile bağlılıkları,
çocukların eğitimi, su, ağaç, at ve kuş sevgisi, devlet büyüklerinin yüce
adalet duygusu, Türk ulusunun tüm uluslara örnek olabilecek erdemleri, gözleri,
gönülleri doyuran bir güzellikle anlatılır. Türk kültürünün baş eserlerinden
sayılır. (Seyit KEMAL – Önsöz)”
Kültürümüzü, dilimizi, yaşayışımızı, inancımızı anlatan bu eserin orijinal
yazmaları maalesef yurt dışında. Gerçi bazen bu eserlerin yurt dışında olduğuna
sevinsem mi üzülsem mi ona da karar veremiyorum ya! Şu anda kütüphanelerimizde
yüzlerce, binlerce el yazması eser var. Hangisinin kıymetini ne derece
biliyoruz, bunları okuyup gün ışığına çıkarma gayretinde miyiz, tartışılır.
Batılıların farklı kültüre ait pek çok eseri kütüphanelerinde toplayıp bir o
kadarını da tahrip ettikleri göz ardı edilemez bir gerçek. Hangi eserlerde ne
gibi bilgiler var, batılı ülkeler bu bilgilerden hangi anlamda nasıl yararlanıyor,
bilmiyoruz. Ne acıdır ki kütüphanelerden, doğru kaynaklardan, gerçek
belgelerden gittikçe uzaklaşıyoruz çoğumuz. Google’dan alınan kopyala yapıştır
bilgilerle, hangi bilginin doğru ya da gerçek olduğunu bile bilmeden
paylaşımlarda bulunuyoruz çoğu zaman. Neyse sözü daha da uzatmadan Dede
Korkut’a geçelim.
Muharrem Ergin'in "Dede Korkut" adlı kitabının Ön Sözü |
Kütüphanemde Dede Korkut’la ilgili iki kitap bulunmakta. Biri
Seyit Kemal Karaalioğlu’na ait “Dede Korkut Hikâyeleri”. Diğeri ise
üniversitede okurken “Halk Bilimi” başta olmak üzere farklı derslerimizde yararlandığımız Prof. Dr. Muharrem Ergin’in “Dede Korkut Kitabı”. Sizlere tavsiye
edeceğim Seyit Kemal Karaalioğlu’nun kitabı. Diğerini de üniversitede tarih,
edebiyat gibi bölümlerde okuyan ya da konuya özel ilgisi olanlara önerebilirim.
Bu arada alıntıların hepsi Seyit Kemal Karaalioğlu’nun “Dede Korkut Hikâyeleri”
adlı kitabından.
Muharrem Ergin'in kitabından |
Dede Korkut Hikâyeleri’nin dili ve anlatım tarzı bana uzak
gelirdi çocukken. Onun için kitabı ilk okuduğumda pek de cazip gelmemişti
açıkçası. Arka arkaya tüm hikâyeleri okuduğum ortaokul yıllarında konunun epey
uzağında hissetmiştim kendimi. Ama ders kitaplarımızda bulunan, beğeniyle ve
ilgiyle okuduğum “Dirse Hanoğlu Boğaç Han”, “Duha Kocaoğlu Deli Dumrul” ve
“Basat’ın Tepegözü Öldürmesi” ortaokul ve lise yıllarımda bu hikâyelere olan
ilgimi hep diri tutmuştu. Üniversite yıllarında metinleri ayrıntılı bir biçimde
incelediğimizde ise kültürümüze, edebiyatımıza ve bunun hikâyelere yansımasına
hayran kalmıştım.
Seyit Kemal Karaalioğlu'nun kitabından |
Dede Korkut Hikâyeleri’ni çocuklarımıza, gençlerimize tanıtalım.
Öneminden, değerinden söz edelim. “Harry Potter”, “Superman”, “Batman” gibi
hayal ürünü kahramanların yanında kendi kültürümüzden yoğrulup meydana çıkmış
gerçek kahramanları da tanımaya çalışalım. Bize empoze edilenle yetinmeyelim.
Araştıralım, anlamaya çalışalım, öğrenelim… Dünyaya, yeniliklere açık olalım;
ama özümüzü, kültürümüzü, dilimizi korumayı da bilelim.
Dede Korkut ve Hikayeleriyle ilgili kapsamlı bir yazı hatta yazı dizisi "Mavi ve Edebiyat"ta yer almakta: "Dede Korkut Kimdir? Dede Korkut Hikayelerinin Önemi Nedir?"
25 Nisan 2019 tarihinde başlayan - yani ben bu yazıyı yazdıktan yaklaşık 20 gün sonra - Dünya Kültür Mirası Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu'nda Prof. Dr. Metin EKİCİ kayıp destanın haberini verdi. "Salur Kazan'ın Ejderha'yı Öldürmesi" adlı 13. hikaye Türkistan'da yeni bulunan bir nüshada yer almakta. Ayrıntılar için "Kayıp Rıhtım"daki yazıyı tavsiye ederim: "Dede Korkut'un Kayıp 13. Destanı Bulundu"
(Bu paragraf yazıya 27.04.2019 tarihinde eklenmiştir.)
“Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar. – Fuat KÖPRÜLÜ (Önsöz)”
Dede Korkut ve Hikayeleriyle ilgili kapsamlı bir yazı hatta yazı dizisi "Mavi ve Edebiyat"ta yer almakta: "Dede Korkut Kimdir? Dede Korkut Hikayelerinin Önemi Nedir?"
25 Nisan 2019 tarihinde başlayan - yani ben bu yazıyı yazdıktan yaklaşık 20 gün sonra - Dünya Kültür Mirası Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu'nda Prof. Dr. Metin EKİCİ kayıp destanın haberini verdi. "Salur Kazan'ın Ejderha'yı Öldürmesi" adlı 13. hikaye Türkistan'da yeni bulunan bir nüshada yer almakta. Ayrıntılar için "Kayıp Rıhtım"daki yazıyı tavsiye ederim: "Dede Korkut'un Kayıp 13. Destanı Bulundu"
(Bu paragraf yazıya 27.04.2019 tarihinde eklenmiştir.)
“Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar. – Fuat KÖPRÜLÜ (Önsöz)”
*
* * * *
“DEDE
KORKUT Hikâyelerinin yaratıcısı, Korkut Ata adıyla da anılan kutsal bir Oğuz
ozanıdır. Yaşadığı dönem ve yaşantısı hakkında kesin bilgimiz yoktur.
Hikâyelerinden kerametler gösteren, gaipten haber veren yarı tarih, yarı destan
kahramanı bir Türk ihtiyarı olarak tanınmaktadır. Türk edebiyatının orta
dönemdeki en güzel nesri Dede Korkut hikâyeleridir. Bu hikâyelere «destanî
hikâye» demek daha doğru olur. Bunlarda Oğuz halkının inançları, yaşantıları,
töreleri tutkuları, savaşları, özellikle dil yetenekleri yer alır. Dili XIV.
yüzyıl Anadolu Türkçesi’dir. (Seyit KEMAL – Önsöz)”
*
* * * *
“Bu hikâyeler,
dil, edebiyat, folklor, etnoloji, tarih ve etnografya bakımlarından eşsiz bir
nitelik taşımaktadır. (Seyit KEMAL – Önsöz)”
*
* * * *
“Dede Korkut Kitabı’ndaki hikâyeler,
Oğuzların tarihleriyle ve destan gelenekleriyle ilgili, başka kaynaklardan
edinilmiş bilgilerin ışığı altında incelenince, bu metinde iki ayrı tarih
dönemine değgin olayların ve kişilerin bir destan bileşimi içinde
kaynaştırıldığı ve bir anlatı düzeyine getirildiği görülür. – Pertev Naili
BORATAV (Önsöz)”
*
* * * *
“Dede Korkut hikâyeleri türlü yönlerden önem
taşır. Bu destanlar Türk ruhundan çıkmış, Türkün öz benliğini yansıtan
eserlerdir. Bunlar Türklerin kendilerine yurt edindikleri topraklar üzerinde
boy atmışlardır. Çerçeveleri savaşçıl olmakla birlikte, bunlarda yankılanan
asıl öz, yüksek bir ahlaka dayanmaktadır. Soy-sop içinde, aile içinde kök
salmış bir ahlak, sağlam bir karakter, doğruluk, sözünün eri olma, gerektiği
zaman kendini ortaya atma ve hiçbir sakıncayı düşünmeden kendini verme, kısacası
insan olma, bu hikâyelerin her yerinde onun en belli çizgisidir. Ana sevgisi,
eş sevgisi, yavuklunun bütün engellere, zamana karşı direnip süren, sönmeyen
bağlılığı, oğul, baba, kardeş sevgisi, tek tek bütün hikâyelerin kök temleri
olarak görülmektedir. Kadınlar ve kızlar da bir sıkılcım zamanında, erkeklerin
yanında bir silah arkadaşı olarak meydana çıkarlar. – Orhan Şaik GÖKYAY
(Önsöz)”
*
* * * *
Seyit Kemal Karaalioğlu'nun kitabından |
*
* * * *
“Türkler, Ortaasya ile Anadolu arasındaki
bölgelere oğuznâmeleriyle gelmişlerdi. Bu yeni yurtlarda maddi ve manevi
hayatın yeni şartları içinde yeni oğuznâmeler de meydana getirdiler. Ortaasya
Oğuznâmesi’nin değişmiş bir kısmı, daha doğrusu, yeni bir ruh ilavesiyle devamı
olan Dede Korkut Kitabı bunların en büyük olanı ve Türkiye edebiyatını Ortaasya
edebiyatına bağlayan ara saha mahsullerinin en mühimidir. Bütün hikâyeler,
canlı, hareketli, ilgi verici, tabiî bir teknik içinde işlenmiştir. Bu
hususiyeti en çok temsil eden ve nerdeyse modern bir hikâye karakteri yaşatanı
Deli Dumrul’da insan duygularının tahlili de üstün bir dereceye çıkmıştır. –
Vasfi Mahir KOCATÜRK (Önsöz)”
*
* * * *
“Dede Korkut’taki insan tipi alp tipidir.
İnsanda aranılan esas vasıf kahramanlıktır. Kadınlarda bile bu tipe ehemmiyet
verilir. Kahramanları hayatı daha ziyade göçebe hayatının icabı olarak dışa
dönüktür. Kuvvet ve cesarete ehemmiyet verilir. Milli destanın ilk vasfı
müellifinin millet olmasıdır. Destan, bir ferdin, bir sanatkârın değil, bir
milletin müşterek dehasının mahsulüdür. Yaratıcısı müşterek deha olduğu gibi,
değerlendirilmesi de müşterek sosyal zevkin süzgecinden geçmiştir. Dede Korkut
da bu şekilde Türk Milletinin müşterek dehasının ve zevkinin eseridir. –Muharrem ERGİN (Önsöz)”
*
* * * *
“Dede Korkut kültürünün kol atmadığı Türk
toprağı bulmak kolay değildir. Kısaca Dede Korkut Kitabı’nın değerlendirilmesi,
bu çok müstesna eseri bütün Türk tarihi, Türk ülkesi, Türk kültürü; daha
doğrusu Türk dünyası içinde görüp incelemekle mümkün olur. Politik ve benzeri
sebeplerle birbirinden ayrı düşen ve türlü yerlerde türlü devletler kuran
Türkler, çeşitli yabancı medeniyet rüzgârlarına rağmen ortak bir Türk
kültüründe birleşmektedirler. Türk dili ve edebiyatında Dede Korkut Kitabı
kadar bir birleşmeyi gerçekleştiren hiçbir eser yoktur. Dede Korkut Kitabı,
Türk dünyası için gösterdiği bu müstesna değer yanında, göçebe insan medeniyeti
olarak çok üstün bir beşeri taraf da temsil etmektedir. – Sami AKALIN (Önsöz)”
*
* * * *
“Dede
Korkut, her hikâyenin sonunda ortaya çıkarak Oğuz beyleriyle boyları üzerine
kopuzla söylediği dualı destanlarla hikâyeyi sona erdirir. Hikâyelerde «İç Oğuz
– Taş Oğuz», «Dirse Han oğlu Buğaç» Oğuzların iç savaşlarını; «Tepegöz», «Deli
Dumrul» doğa üstü kuvvetlerle savaşı; «Bamsı Beyrek», «Kanturalı» birer aşk
macerasını; diğer altı hikaye Oğuz beylerinin kuzey ve batıdaki düşmanlarla
savaşlarını anlatır. Olaylar; Azerbaycan, Kafkasya, kuzey-doğu Anadolu
bölgelerinde; Müslüman Oğuzlarla Hıristiyan komşuları gürcüler, Trabzon Rumları
arasında geçer. (Seyit KEMAL – Önsöz)”
“«Hey
Dirse Han, bana gazap etme, incinip acı sözler söyleme. Yerinden kalk. Alaca
çadırını yer yüzüne diktir. Attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kes, İç
Oğuz’un Dış Oğuz’un beylerini başına topla. Aç görsen doyur, çıplak görsen
donat. Borçluyu borcundan kurtar, tepe gibi et yığ, göl gibi kımız sağdır.
Büyük ziyafet ver. Dilek dile. Olur ki bir ağzı dualının hayır duası ile, Tanrı
bize bir topaç gibi çocuk verir!» dedi. (Dirse Han Oğlu Boğaç Han)”
*
* * * *
“Boğa
ile oğlan bir hamle çekiştiler. İki kürek kemiğinin üstüne boğanın köpük
bağlandı. Ne oğlan yener, ne boğa yener. Oğlan fikreyledi, der: Bir dama direk
vururlar. O dama destek olur, ben bunun alnına niye destek oluyorum duruyorum,
dedi. Oğlan, boğanın alnından yumruğunu giderdi, yolundan savuldu. Boğa ayak
üstünde duramadı, düştü. Tepesinin üstüne yıkıldı. (Dirse Han Oğlu Boğaç Han)”
*
* * * *
“Bay
Büre Bey:
«Evet, maksadım budur. Benim de oğlum olsa, Han Bayındır’ın karşısına geçse, kulluk eylese; ben de baksam sevinsem, övünsem, güvensem» dedi.
Böyle deyince büyük Oğuz beyleri yüzlerini gökyüzüne çevirdiler, el kaldırıp dua ettiler: «Ulu Tanrı sana da bir oğul versin!» dediler.
O zamanlar beylerin duası dua, bedduası beddua olurdu. (Kam Büre’nin Oğlu Bamsı Beyrek)”
«Evet, maksadım budur. Benim de oğlum olsa, Han Bayındır’ın karşısına geçse, kulluk eylese; ben de baksam sevinsem, övünsem, güvensem» dedi.
Böyle deyince büyük Oğuz beyleri yüzlerini gökyüzüne çevirdiler, el kaldırıp dua ettiler: «Ulu Tanrı sana da bir oğul versin!» dediler.
O zamanlar beylerin duası dua, bedduası beddua olurdu. (Kam Büre’nin Oğlu Bamsı Beyrek)”
*
* * * *
“Beyrek,
söyledi:
«Bay Bican Bey’in bir kızı varmış, onu görmeye geldim» dedi.
Kız, söyledi:
«O kız öyle sana görünecek insan değildir!» dedi. «Amma ben Banı Çiçek’in dadısıyım. Gel, şimdi seninle ava çıkalım. Eğer senin atın benim atımı geçerse, onun atını da geçersin. Bir de seninle ok atalım, beni geçersen onu da geçersin. Sonra seninle güreşelim. Beni yenersen, onu da yenersin!» dedi. (Kam Büre’nin Oğlu Bamsı Beyrek)”
«Bay Bican Bey’in bir kızı varmış, onu görmeye geldim» dedi.
Kız, söyledi:
«O kız öyle sana görünecek insan değildir!» dedi. «Amma ben Banı Çiçek’in dadısıyım. Gel, şimdi seninle ava çıkalım. Eğer senin atın benim atımı geçerse, onun atını da geçersin. Bir de seninle ok atalım, beni geçersen onu da geçersin. Sonra seninle güreşelim. Beni yenersen, onu da yenersin!» dedi. (Kam Büre’nin Oğlu Bamsı Beyrek)”
*
* * * *
“O
zamanlar oğullar ataya muhalefet etmezdi. Oğul ata sözün iki etmezdi. İkilerse
o oğulu kabul etmezlerdi. (Kazan Bey Oğlu Uruz Beyin Esir Olması)”
*
* * * *
“Dedem Korkut
gelip şadılık çaldı. Boy boyladı, soy soyladı. Gazi erenlerin başına ne
geldiğini söyledi:
İmdi kani dediğim bey erenler,
Dünya benim diyenler,
Ecel aldı, yer gizledi,
Fani dünya kime kaldı?
Gelimli, gidimli dünya,
Son ucu ölümlü dünya.
İmdi kani dediğim bey erenler,
Dünya benim diyenler,
Ecel aldı, yer gizledi,
Fani dünya kime kaldı?
Gelimli, gidimli dünya,
Son ucu ölümlü dünya.
Ecel
geldiğinde temiz imandan ayırmasın. Tanrı seni namerde muhtaç etmesin. Allah’ın
verdiği umudun kesilmesin.
Ak alnında beş kelime dua kıldık. Kabul olsun. Amin diyenler dizar görsün, yığışdırsın, derişdirsin, günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa’ya bağışlasın, Hanım hey!.. (Kanglı Koca Oğlu Kan Turalı)”
Ak alnında beş kelime dua kıldık. Kabul olsun. Amin diyenler dizar görsün, yığışdırsın, derişdirsin, günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa’ya bağışlasın, Hanım hey!.. (Kanglı Koca Oğlu Kan Turalı)”
▬ ▬ ▬