BİTİK (Mehmet ANIL)


Mehmet Anıl ismini daha önce duydunuz mu? Ya da “Bitik” adlı kitaba rast geldiniz mi bir yerlerde? Bana sorulacak olsaydı, bu kitabı görünceye kadar “Hayır” derdim. Eee nereden nereye bu kitap? Merak ettim de mi aldım? Yoo… Kitabın konusu, en azından arka kapakta yazdığı kadarıyla, benim için çok sıradandı. “Mükemmel bir eş: Mine ve evliliğinden sıkılmış bir adam: Adem”

Mehmet Anıl’ın “Bitik” adlı kitabını almamdaki en önemli sebeplerden biri indirim günlerinde gerçekten uygun bir fiyatı olmasıydı. İkinci sebep de yayınevinin “Can Yayınları” olması. Bilmediğim bir yazar, duymadığım bir kitap ama çocukluğumdan beri takip ettiğim bir yayınevi. Bu kitapla birlikte yayınevinin kitap seçmemde ne kadar etkili olduğunu fark ettim. Sadece yayınevine bakıp “iyi bir kitap”la buluştuğunuzu tahmin etmek ve kitabın sonunda tahmininizin boşa çıkmadığını görmek…Büyük keyif.

Dediğim gibi konu benim için oldukça sıradandı. Başlarken de klasik bir aldatma hikâyesi diye düşündüm. Ama kitabın sayfalarında ilerledikçe görüyorsunuz ki sıradan dediğiniz hikâye aniden bambaşka yollara evriliyor. Spoiler vermemek adına uzun açıklamalara girmeyeceğim ama yazarın kurgusu, kurguladığı olay/hikâye, ne derseniz deyin, bana yabancı hikâyeleri çağrıştırdı. Gerçi bunu çok da yadırgamadım. Roman kahramanının işi, yaşam tarzı, bulunduğu kültürel ortam, hatta seyrettiği filmler, ruh hali onu uç noktalara taşımaya müsait. Zaten Adem de karısının davranışlarını Carole Bouquet’in “Nehrin İki Yakası” adlı filmdeki rolüyle bağdaştırmıyor mu?

Kitap Hakkında

Adem hayatında hiç âşık olmamış ve doğal olarak bunun eksikliğini hisseden bir adam. İzlediği filmdeki kahramanlardan yola çıkarak kendi hayatını sorguluyor. Sıradan hayatına heyecan katmak istiyor.


Kitaptaki kahraman bazı bakımlardan bana “Zar Adam”ı çağrıştırdı. Adam pek çok şey yapmak istiyor; ama o kadar vakti var mı? Yaş kemale ermiş ve yaptığı seçimler kahramanı istediğini sandığı ancak tekdüze bir hayatla buluşturmuş. Peki seçimlerimizden tamamıyla biz mi sorumluyuz? Başkalarının bizim üzerimizde hiç mi etkisi yok?

Kitabın konusu zannettiğim gibi sıradan bir aldatma olayı değil. Olayın ana eksenini marjinal bulmama rağmen,  kitaptaki anlatıma, psikolojik çözümlemelere bayıldım. Bu arada ne acıdır ki artık aldatmalar için “sıradan” ifadesini kullanabiliyor, olanları normalleştirebiliyoruz. Şahsen ilişkilerde bu tip şeyleri neden hoş karşılamadığımı anlatan sayfalarca yazı yazabilirim; ama eninde sonunda biri karşıma “AşkınMetafiziği” adlı kitabı getirip “Sen ne diyorsun? Bak koskoca filozof Schopenhauer bunun kitabını yazmış.”diyerek aslında boşa kürek çektiğimi de dile getirebilir.

Neyse kitaba dönecek olursam kahramanın süreç içinde hem kendi duygularını hem de başkalarının tepkilerini doğru bir şekilde adlandırıp dile getirmesi çok hoşuma gitti. İkili ilişkilerle ilgili olarak günlük hayatta pek çok kişinin  dile getirmekten çekindiği şeylerin kahramanın ağzından dürüstçe aktarılmasını etkileyici buldum. Kitaptaki isimlerin bile karakterlere uygun seçildiğini hikâyede yol aldıkça daha iyi fark ediyoruz. “Bitik” de öyle değil mi zaten?

Benim açımdan ilginç bir girişle başlayan hikâye, sıradanlığa düşmeden büyük bir heyecanla ilerledi.

Elimizdekilerin, yanımızdakilerin kıymetini mi bilmiyoruz yoksa kafamızda yarattığımız ideal kişi ya da hayatların hayaliyle yaşayıp giderken birden bir şey oluyor ve biz kabul etmek istemediğimiz, görmezden geldiğimiz gerçeklerin mi farkına varıyoruz?
Bilmem. Karar veremedim.

                                                * * * * *
Okur Kitlesi

Kadın – erkek ilişkileri hakkında farklı, biraz marjinal bir hikaye okumak isteyenler; hayatla, yaşamla ilgili bazı gerçeklerin yüze vurulmasından rahatsız olmayanlar kitabı ilgiyle okuyabilir.

                                               * * * * *

Kitap Hakkında Kim Ne Demiş?
(İşaretli yerlere tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz)

Kitapla ilgili ilk yorum "okuma yetisi"nden: "Mehmet Anıl - Bitik" Kitapla ilgili fikirlerimiz aynı noktalarda buluşmuş.

Bulabildiğim yorumlardan bir diğeri İpek tarafından kaleme alınmış. Spoiler içerdiği ve bence yazının tamamını şimdi okursanız kitabın büyüsü kaçabileceği için bir kısmını buraya alıyorum; ama tabii karar sizin. Tamamını okumak isterseniz "İpek-le"
Bence bu kitap hakkında söylenecek çok şey var. Öncelikle konusu gerçekten iğrenç. Bir adam ......................................................... Bunu da sırf izlediği bir filme , yeni bir heyecan arayışına bağlıyor. Kitabın başından sonuna kadar bir sohbet havası var. Kitabı aslında hikaye anlatır gibi hikayenin sonunda tanıştığı ve ......................................................... Tüm bu beğenmediğim şeylere nazaran kullanılan dil gerçekten çok güzel. Seçilen cümleler oldukça akıcı. İçinde bulunulan durum çok güzel anlatılıyor. Ama gel gelelim böyle bir durumda olmak ister miyiz ? Ayrıca kitabın sonunu okuyup anlayan varsa lütfen bana da anlatsın zira onca okuduğum şeyin bir anlamı şuan için yok
Diğer bir yorum da "1000 kitap" sitesinden Kaan'a (@MartinEdenn) ait:


Herkese merhabalar. Başlığa bakıp da ''sen kadınlara ne demek istiyorsun'' falan gibi şeylerle baş ağrıtmayın lütfen önce okuyun :)
Dünya Klasikleri'nin içinde bir süre yüzdükten sonra küçük bir ara vermek isteyip, farklı bambaşka bir kitaba yönelmek amacıyla tamamen tesadüfen gördüğüm ve konusu itibariyle ilgimi çeken, beni zaman zaman güldüren, zaman zaman baş karaktere ''iyi oldu sana gerizekalı'' dedirten bir kitap, Bitik...
Kitaba geçmeden önce tesadüfen tanıştığım yazar Mehmet Anıl'ın kalemine çok teşekkür ediyorum,gerçekten ustaca bir kurgu ve çok akıcı bir dil. Kitaba ne ara başladım ne ara bitirdim anlamadım.
.....

                                               * * * * *

Kitaptan Alıntılar

s.16

“Birçok insanın gıptayla baktığı yaşantım, bana dayanılmaz derecede boğucu geliyordu. Hayatının birinci yarısının büsbütün anlamsız geçtiğini sarsılarak fark eden sıradan bir erkeğin, geri kalanını anlamlı kılmak için yapabileceği kaç şey vardır?”

                                               * * * * *

s.17

“Elli bir yaşında – yaşım bu – müziğe başlasam, senfoni besteleyebilir miyim? Başarmak için ne kadar zamana gereksinimim var? Kendi yarattığı renklerle dünyayı her defasında yeniden var eden bir ressam, ya da yürekleri titreten bir şair olabilir miyim, yarından tezi yok çalışmaya başlasam?”

                                               * * * * *

s.17

“Babamın fabrikası olmasaydı, dahası yoksul olsaydık açlıktan ölürdüm ben. Babam işimi verdi, annem karımı. Karım istemeseydi çocuk sahibi olmayı aklıma getirir miydim bilmiyorum. Ben hayatta hiçbir şeyi başaramadım Bitik. Ne var ki korkunç olan bu değil cancağızım, yemin ederim, bunu fark etmiş olmam, evet belki, ama en korkuncu gene zaman: Ne yazık ki çok geç…”

                                               * * * * *

s.30

“İyilikler dünyası bana göre değil Bitik. Fakirlere sadaka dağıtmak, içki içmemek, ilahi huzuru aramak, iyi aile babalığı, market alışverişi, taksitli kampanyalar, zararsız pazar gezmeleriyle uslu akraba ziyaretleri, el öpüp başa koymalar bunalan ruhumu daha da çökertmekten başka işe yaramıyor. Yemin ederim ki kötülüğün peşinde de değilim. Bana gereken tek şey he-ye-can!..”

                                               * * * * *

s.40

“Önüne gelene emirler yağdırmaya, yazlığa gitmeme karışmaya, daha ileri gidip fabrikadan her ayrılışımda kıskançlık krizlerine girmeye, saat başı odama dalıp ilişkimizin geleceğini sorgulamaya başladı.
‘Nasıl elde edeceğim’ derken, bir anda nasıl kurtulacağımı düşünür duruma düşmüştüm.”

                                               * * * * *

s.72

“Telefonun diğer ucunda ‘günaydın canım’ diyen karım değildi, aynı ses, ama tanıdığım kadın değil. Kristal aynadaki çatlak beklediğimden hızlı ilerlemişti. Söylediklerini yazıya döküp verseydi eğer, bu kuşkuyu duymazdım. Ama sesi, dün gece hiçbir şey olmamış, yani çok şey olmuş gibi… Boyut değiştirmiştik; bildik güvenli ortamdan, koşulları tamamen farklı bambaşka bir ortama adım atmıştık. Küçük bir adım ama tedirgin edici bir yabancılık evreni. Ağaçların, yaprakların, gökyüzünün bile rengi değişmişti.”

                                               * * * * *

s.143

“Dışarısı, sokaklar, caddeler, hatta evim bile bana, karnını doyurmak için aslanların yaşadığı tehlikeli otlaklara çıkmak zorunda kalan kırılgan bir hayvanın duyduğu ürpertiyi hissettiriyordu. Dışarıda, aslanlar dışında herkes kırılgandı aslında, ama bir şekilde hayatta kalmayı öğrenmişlerdi. Acımasızlık ve bencillik, gücün temelini oluşturuyordu.”

                                               * * * * *

s.144

“Aslan için iyi haber, antilop için de öyle midir?”
                                     ▬    ▬      ▬

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ