UÇUK (Çetin ALTAN)

Her sorun”un tek bir çözümü mü vardır ya da “her sorunun mutlaka tek bir doğru cevabı? 
Soru: “Uçuk” nedir? 
A)Deli dolu 
B)Çeşitli sebeplerden dudakta beliren kabarcık 
C)Uçmuş, soluk 
D)Çetin Altan’a ait bir kitabın adı 
E)Yerine göre tüm şıklar doğrudur
Cevap: .....

“Bireylerinde kişilik iddiasının en yoğun olduğu toplumlar, yeryüzünde en az tanınan toplumlardır.”

               * * * * *

“Gerçekte kişilik sahibi olmayanlar, kişiliği üstün görünme fiyakalanması sanırlar.”

                                   * * * * *

“—Yaşlılığın özelliğini söyleyebilir misiniz hocam? 
—Gençlerdeki üretim güdüsünün egemenliği ile enerji taşmasını hiç hesaba katmadan, ikide birde onların yaşam geometrisinde yaptıkları yanılgıları belirleyip durmaları evladım.”

                                               * * * * *

“Kafa tıntın olduğu halde zekâsıyla bilgili görünme pozlarına yatan ve işinin ithalat-ihracat olduğunu söyleyen genç bir Türk, tatil yörelerine gittiğinde yanında İspanyolca konuşulduğu zaman, kendisi de anlıyormuş gibi kafasını sallayarak arada bir sırıtırsa mı daha kültürlü görünür, yoksa ilgisiz durursa mı?”

                                               * * * * *

“Seçmenlerin kendini halka adadığını söyleyen bir politikacıyı alkışlaması, ona inandıklarından değil, kıtır atmaktaki başarısını takdir etmelerindendir. Yoksa böyle bir iddiayı gerçekten benimsemesi için ya halkın enayi olması gerekir, yahut politikacının.”

                       * * * * *

“Politikacıların en büyük yararı, yaşamından hoşnut olmayanlara, birilerini suçlama olanağı vermesidir.”

                      * * * * *

“Salak, kelek, alık, aptal, budala, ahmak, gerzek, hödük, hırt, kereste, hırbo, maganda, zonta, taş kafa, boş kafa, takoz kafa, su kafa, öküz kafa, gevşek kafa olmayı kimse istemez.
Ancak istememek, bu tür bir özelliğe sahip olma mülkiyetini engellemez.”

                                               * * * * *

“İran-Irak savaşında yüz binler ölürken Salvador Dali’nin tablolarıyla ilgilenmeyi anlamsız mı buluyorsunuz; yoksa Salvador Dali’nin tablolarıyla ilgilenmek dururken, böyle bir savaşın sürdürüp götürülmesini mi?”


görsel: salvador dali

                                               * * * * *

“Ateşte pişmiş kestane görünce, suda pişmiş kestanenin, suda pişmiş kestane görünce, ateşte pişmiş kestanesinin övgüsünü yapmayı, bilgiçlik taslamanın kurnaz bir yöntemi sananlarla karşılaştıkça; Şark’ın ortaçağdan bir türlü kurtulamayışının nedenini daha iyi görüyor musunuz?”

                                               * * * * *

“Aşırı derecede dekolte giyinmiş çok sıska ve çelimsiz bir kadına Bernard Shaw’un söylediği bir söz vardır.
Dışarıya hızla açılmakta olduğumuz edebiyatının abartısı, tütsü dumanı gibi geniz yakmaya başladı mı, insana Shaw’un o sözünü anımsatıyor:
—Açıldıkça daha az görünüyorsunuz.”

                                               * * * * *

“Uydurunuz.
Uydurdukça dünya ile belki daha kolay anlaşırsınız.
Nasıl olsa onun için de ‘yalan dünya’ diyorlar.
Ama unutmayın ki, uydurma gereğini duymayanlar için de ‘adam’ diyorlar.”

                                               * * * * *

“Okul çocuklarını her sabah ilk dersten önce çift sıralar halinde dizip hep bir ağızdan ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ diye bağırtmakla, onların yaşam boyu, doğru ve çalışkan olacaklarına inanıyor musunuz?”

                                               * * * * *

“Hiç savaştan geçmemiş bir generalin, askerlik tarihindeki yeri mi daha büyüktür, yoksa hiç yazı yazmamış bir yazarın edebiyat tarihindeki yeri mi?”

                                               * * * * *

“Üstünde hiç düşünmeden duyup inanıverdiğiniz ve başkalarına da tekrarladığınız ‘doğru’ ve ‘gerçek’lerinizin ne kadarı doğru ve gerçektir?”

                                               * * * * *

“Kendisinin doğru dürüst yaşayıp yaşamamış olduğunu bilmeden, gözüne kestirdiğine yaşam dersi vermeye kalkmak, kakavanlığın içindedir.” 

                                               * * * * *

“Doğruyla bütünleşecek güçte olmayanlar, yalanın içindedir.”

                                               * * * * *

“Kavunun olmamışına; gerzek, dangalak, ahmak, salak, keriz, budala, aptal, sersem, odun kafa, hırt, hışır, yontulmamış, ayı, öküz, inek, katır, eşek diyemezsiniz. Ama bu sıfatlarla nitelendirdiğiniz kişiye ‘kelek’ diyebilirsiniz.”

                                               * * * * *

“Kişinin okumuşluğu üretimine katkı yapmadığı zaman, okulda geçirdiği yıllar ziyan, çokbilmişliği yavan, hali ve geleceği toz duman, gönül yapısı da viran olur.”



                                               * * * * *

“Yabancı bir düşünüre: Demagog kime derler, diye sormuşlar.
—Sandalı kendisi sallayıp da, denizde korkunç bir fırtına olduğuna herkesi inandıran adama derler, demiş.
Bizde tam tersinedir.
Tayfun patlamış, dalgalar kabarmış, sandal alabora olmak üzereyken, dümene kurulup, güleç bir yüzle: Hava enfes, denizde kırışık yok, pupa yelken gidiyoruz, diyen adama derler.”

                                               * * * * *

“Bir uzay toplantısına, bizden de İstanbullu bir vatandaş katılmış.
Amerikalılar on yılda aya kaç kez gittiklerini anlatmışlar.
Bizimki tepeden bir gülücükle dudak bükmüş.
Sovyetler anlatmışlar.
Bizimkinde yine bir küçümseme.
Almanlar anlatmış, Japonlar anlatmış, İngilizler anlatmış…
Bizimkinde hep aynı küçümseme…
Sonunda:
—Siz herkesi küçümsediğinize göre, kendi başarılarınız söyleyin bari, demişler.
Bizimki ayağa kalkmış:
—Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık, demiş.”

                                               * * * * *

“İnsanlık aklımıza gelmeyenlerle düşünemediklerimizin boşluklarına atılan adımlarla gelişir.
Aklımıza gelmeyenler ve düşünemediklerimiz…
Hazineler yatıyor orada…
Biz ise sadece aklımıza gelenler ve düşünebildiklerimizle yaşamaya uğraşıyoruz.”

                                               * * * * *

“Hayat budur benim için, hatta senin için de,
Bir hakikat var mı derken, bir hayale döneriz.”

                                               * * * * *

“Akışı oluklanmayan ne sular akıyor, olmadık anıların miyavladığı çatılardan…
Bunu anlatmadılar.
Anlatılamazdı… Bir güzel yazdı… On sekizindeki bir resmimi buldum ve makinenin tuşları kendiliğinden bunları yazdı.”
                                    ▬     ▬    ▬

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ