DUYUP DÜŞÜNDÜKÇE (Yusuf Ziya ULUSOY)

Hissettikçe mi “var” olduğunuzu anlarsınız, düşündükçe mi? Herhalde en iyisi yerine göre hissetmek, yerine göre düşünmek. Tabii ki yerlerini karıştırmadan... Yusuf Ziya Ulusoy da “Duyup Düşündükçe” adlı kitabında hislerine ve düşüncelerine yer vermiş. Tarihten günümüze, ülkemizden dünyaya pek çok kişi, olay ve durum hakkında. Şu koca dünyada “var olabilmek adına...


“Andre Gide, diyor ki: ‘Ey gençler, ben sizi çok iyi anlıyorum. Çünkü ben her iki dönemi de yaşadım. Ama sizler beni anlayamazsınız. Çünkü benim yaşıma henüz gelmediniz.



                                               * * * * *

“Bugün bilimin geldiği nokta ve elde edilen başarı, her türlü doğmalara, baskılara ve batıl inançlara karşı çıkan cesur bilim adamları sayesinde olmuştur.”

                                               * * * * *

“ ‘İki insan hapishanenin penceresinden bakıyordu. Birisi yerdeki çamurları gördü, diğeri gökteki yıldızları…’
Yeterince eğitim almamış, güzel ve çirkin kavramlarını öğrenememiş kişileri, çamur deryası ilgilendirir. Yıllar yılı doğanın tahrip edilişi, güzelliklerinin fark edilemeyişi hep bu eğitimsizlik yüzünden değil mi?”

                                               * * * * *

“Daha çevre ya da doğa konusu ele alınmamışken, şu kadar yıl önce doğayı bizim göremediğimizin aksine gönül gözüyle görüp değerlendiren Karacaoğlan’ın çevreciler tarafından heykeli dikilmelidir. Ama ne acıdır ki yeni kuşaklar pek çok değerlerimizi yakinen tanımadıkları gibi bu büyük doğa şairini de yeterince tanımamaktadırlar.”

                                               * * * * *

“Hele şu Yemen Türküsü yok mu, Yemen Türküsü, beni sarıp sarmalar, yıllar öncesine götürür. Her dinleyişimde gözlerim nemlenir, bir ağlamaklı olurum ki sormayın gitsin. İçimde tarifsiz bir hüzün ve acıma duygusu belirir ki anlatamam size… Nasıl hüzünlenmez ki insan, bu kutsal vatan uğruna kuru peksimetle aylarca savaşıp Yemen çöllerinde şehit düşen binlerce askerimiz, hangi koşullarda savaşmışlar hiç düşündünüz mü?”




                                               * * * * *

“Nedense insanlar yaşlanmaktan hep korkagelmişlerdir. Devamlı genç kalmak isterler oysaki yaşlanmak başka ihtiyarlamak başkadır.”

                                               * * * * *

“Kendilerinde iyi ve mutlu ömür sürmek için azıcık yetenek bulunmayan kimselere, ömrün her çağı ağır gelir. Sızlanmaların hepsine sebep olan kabahat, yaşta değil mizaçtadır.”

                                               * * * * *

“İnsanlar genelde ümitleri kadar genç, ümitsizlikleri kadar ihtiyar sayılırlar.”

                                               * * * * *

“Batılı insanlar bu zamanı nasıl buluyor? Nasıl okumak için zaman yaratabiliyor? Bu alışkanlığı kazanmış ya da kanına okuma mikrobu girmiş kişiler zamanı çok güzel bulabiliyorlar.
Yolculuk yapan bir yabancı ister uçakta, ister trende ve otobüste olsun, okumak için mutlaka elinde bir kitabı vardır. Beş yıldızlı otellerin havuz başlarında herkes sere serpe yatarken yabancılar, hem güneşlenir hem de ellerindeki kitabı kendilerinden geçercesine okurlar.”

                                               * * * * *

“Bir düşünür şöyle diyor: ‘Karnımızın açlığını hissederiz de kafamızın açlığını hissetmeyiz. Karnımızın açlığını gidermek için nasıl çeşitli gıdalar gerekli ise kafamızın açlığı için de kitaplar gerekli…

                                               * * * * *

“Elbette sabahtan akşama dek ekmek kavgası yapan insanların ilgisini çekmeyebilir felsefi konular. Ama memleketi yönetenler, ellerinden çok, kafaları ile çalışanlar, düşünenler, aydınlar mutlaka arada bir ünlü filozofların düşüncelerine bir göz atmalıdırlar…”

                                               * * * * *

“Fransızların güzel bir atasözü var:  ‘Bir kapı ya açıktır, ya da kapalı, aralık kapı açılmaya müsait kapıdır. Yani açıktır.’”

                                                * * * * *

“Ünlü bir kişi, ‘Devlet adamı gelecek kuşakları, politikacı gelecek seçimleri düşünür.’ demiş.”

                                               * * * * *

“Ne diyor Atatürk: ‘Tarih yazan, tarih yapana sadık kalmazsa gerçekleri öğrenmenin olanağı yoktur.’”

                                               * * * * *

“Tarih, çok eski bilim dallarından birisidir. Bilindiği gibi tarihi mitolojiden koparıp bir bilim dalı haline getiren milattan dört yüz yıl önce yaşamış olan Heredot’tur. Ondan önceki tarihçiler tanrıların savaşlarından söz ederken Heredot ise Med Savaşları’nı araştırıp sebep ve sonuçlarını gelecek kuşaklara bilgi olarak aktarmıştır. Bu nedenle Heredot’a tarihin babası denilmiştir.”

                                               * * * * *

“Ünlü Doktor Aleksi Carrel, ‘İnsan Denilen Bu Meçhul’ adlı eserinde insanoğlunu uzun uzun inceledikten sonra şu sonuca varıyor:
— İnsan zaman içinde evrenin pek çok sırrını çözecek ama kendi dünyasının sırlarını kesinlikle çözemeyecek.”

                                               * * * * *

“Heykel deyince aklıma geldi. Eski New York elçilerinden İzmirli Şefik, Şair Eşref’in o ana kadar heykelinin dikilmemiş olmasını nasıl dile getiriyor bakın:
       Eşref’in namına bir heykeli kim çok görüyor?
       Şairin ömrünce yaptığı muazzam iştir
       Vatanın zulm ile maruz-u helak olduğunu
       Kelle koltukta ahaliye o haber vermiştir.”

                                               * * * * *

“Eski edebiyat kitaplarında üslup üçe ayrılırdı:
1-Üslub-u Âdi, 2-Üslub-u Müzeyyen, 3-Üslub-u Âli 
Eğer birisi sevgilisine duygularını sade dille getirmek istiyorsa sadece ‘Ben senden vazgeçemem’ diyecektir. Süslü üslupla dile getirmek istiyorsa ‘Gül bülbülsüz bülbül nağmesiz olur amma gönlüm sensiz olmaz’ ifadesini kullanacaktır. Ya yüksek ve sanatlı bir anlatımı tercih etmişse o zaman da ‘Zemin çâk, asuman çâkçâk olsa, tufan içinden tekne-i Nuh belirip, O’nu bırak da yalnız sen gel dense katiyen gitmem’ şeklinde duygularını dile getirecektir.”

                                               * * * * *

“Geçenlerde bir sohbet sırasında iki arkadaş tartışıyordu. Birisi Nazım Hikmet’i göklere çıkarıyor, diğeri de Necip Fazıl’ı methediyordu. Dikkatimi çekti bu tartışma. Çünkü bu iki şairin sanatını konuşacakları yerde kişilikleri ile uğraşıyorlardı.”

                                               * * * * *

“Uluslar geleceklerini, silah gücü ile değil, çocuklarını iyi yetiştirmekle garanti altına alabilirler.”

                                               * * * * *

“Güzelliklerden zevk almasını öğrenen insan, çirkinliklerden nefreti de öğrenir. Öyleyse öncelikle kişilere güzelliğin ne olduğu öğretilmelidir. Çevre kirlenmesi çirkinlikler görüntüsüdür. Bu görüntüler, bedii zevklerimizi öldürdüğü gibi sağlığımızı da etkiler.”

                                               * * * * *

“Voltaire, ne güzel söylemiş: ‘Fikirlerinize katılmıyorum, ama onları söyleyebilmeniz için ömrüm boyunca savaşacağım.’”

                                               * * * * *

“Andre Gide: ‘Her şey, herkes etki altında kalır. Arı da binbir çiçekten etkilenir ama sonuçta kendi eseri olan balı yapar.’ diyor.”

                                               * * * * *

“Koca çınarlar vardır, iri gövdesine rağmen çürüyüp gider içindeki kemirici kurtlardan dolayı. Uluslar da kültürlerini kaybettikçe yıkılmaya mahkûmdurlar çürüyen çınar misali.”
                                      ▬       ▬      ▬

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ