OKUMAK VE YAZMAK (Semih GÜMÜŞ)
Kitap okumayı sever misiniz? Hangi tür kitaplardan
hoşlanırsınız? Yılda kaç kitap okursunuz? Beğendiğiniz kitaplar hangileri?
Klasiklerden hangilerini okudunuz?
Bu sorular böyle uzayıp gider. Semih Gümüş’ün “Okumak ve Yazmak” adlı kitabı da bu noktada imdadımıza yetişiyor.
Kitabı okurken “okumaya dair” kafama takılan bazı soruların cevabını buldum. Tabii aklıma yeni sorular da takılmadı değil. Ara sıra dönüp bakacağım bir başucu kitabı oldu benim için. Kitapla ilgili ön bilgi için: Okumak ve Yazmak
“Tam
tersine, her türlü anlayışa açık olup çok çeşitli anlayışlardan yazarları
okumak, yazarken etkileneceksem okuduklarımdan, beni etki altında kalmaktan
daha çok korumaz mı? Hep aynı kişiye bakmak insanın kişiliğini de o kişininkine
benzetir – çok çeşitli kişiliklerle yaşamak kendi olma zorunluluğunu nasıl dayatır,
koşullarını nasıl oluşturursa.
Dolayısıyla okuduklarımız çoğaldıkça, aldığımız etkiler belirsizleşmeye başlar. (Peki Neleri, Nasıl Okumalıyım?)”
“Okusun
da ne okunuyorsa okunsun, iyimserliği kırk yıl önce de vardı ama bir adım
attıramadı: Nasıl bir çöküştür bu. (Okur Olana Bir Bavul Kitap)”
Bu sorular böyle uzayıp gider. Semih Gümüş’ün “Okumak ve Yazmak” adlı kitabı da bu noktada imdadımıza yetişiyor.
Kitabı okurken “okumaya dair” kafama takılan bazı soruların cevabını buldum. Tabii aklıma yeni sorular da takılmadı değil. Ara sıra dönüp bakacağım bir başucu kitabı oldu benim için. Kitapla ilgili ön bilgi için: Okumak ve Yazmak
Semih Gümüş eleştiri yazılarıyla tanıdığım bir yazar. Üslubunu
ve eleştirilerindeki naifliği beğeniyorum. Daha önce ismini duymadıysanız ya da
“edebiyat” hakkındaki görüşlerini merak ediyorsanız: “Edebiyat toplumun yaşayanbelleğidir” başlıklı yazıya bir bakın derim.
Kitap “okumak” ve “yazmak” başlıkları altında iki ana bölümden oluşuyor. Her bölümde alt başlıklar yer almakta. Alıntıları aktarırken bu alt başlıklara da yer verdim, bir fikir edinmeniz açısından.
Kitap, yukarıda da belirttiğim gibi tekrar tekrar okunacak bir başucu kitabı. Hatta gerektiğinde ele alınıp incelenecek bir başvuru kitabı da diyebiliriz.
Semih Gümüş kitabında okuduğu kitaplardan yola çıkarak; kitap, okumak; yazı, yazmak kavramlarıyla ilgili düşüncelerini dile getirmiş.
Kitap “okumak” ve “yazmak” başlıkları altında iki ana bölümden oluşuyor. Her bölümde alt başlıklar yer almakta. Alıntıları aktarırken bu alt başlıklara da yer verdim, bir fikir edinmeniz açısından.
Kitap, yukarıda da belirttiğim gibi tekrar tekrar okunacak bir başucu kitabı. Hatta gerektiğinde ele alınıp incelenecek bir başvuru kitabı da diyebiliriz.
Semih Gümüş kitabında okuduğu kitaplardan yola çıkarak; kitap, okumak; yazı, yazmak kavramlarıyla ilgili düşüncelerini dile getirmiş.
“Edebiyat,
gerçek hayatta hiçbir zaman göremeyeceği hayatları insanın düşlerine sokarken
benzersiz dünyalar kurmasına, kendisini o dünyaların parçasına dönüştürmesine
neden olur. (Okumanın ve Yazmanın Sırrı [Sunuş])”
*
* * * *
“Don Quijote ya da Shakespeare’in
oyunları dört yüz yıl boyunca tek sözcüğü değişmeden yaşamayı sürdürüyorsa,
bundan daha sağlam bir hayat alanı var mıdır. Demek edebiyat, dünyanın
sürekliliğini sağlayan, birbirinden habersiz kültürleri ve kuşakları birbirine
bağlayan, geçmişte bir hayat olduğunu bize hatırlatırken gelecekteki
hayatımızın ipuçlarını daha o görünmeden bize verebilecek tek güçtür. (Okumanın
ve Yazmanın Sırrı [Sunuş])”
*
* * * *
“İyi
okur hep yazarın yanında durur. Onu izler, bazen onun yerine söz alır,
yazarının tamamladığı yerden alır metni ve kendisinden başka hiç kimsenin
düşünmediği yerlere uçurur. (Okumadan Okumaya)”
*
* * * *
“Okumakla
bağları kopmuş iyi okurların can damarı kesilmiş gibi olur, sonrasına yaşamak
denmez. Gerçekten. (Okumadan Okumaya)”
*
* * * *
Semih Gümüş'ün kitap seçkisinden |
Dolayısıyla okuduklarımız çoğaldıkça, aldığımız etkiler belirsizleşmeye başlar. (Peki Neleri, Nasıl Okumalıyım?)”
*
* * * *
“Tam
orada, bütün kitapları birbirinin kopyası gibi okumak: dünden bugüne, asıl
sorun bu. Okuduğunuz metnin anlamlarının ötesine geçip, bir de şu var,
diyememek, bütün kitapları aynı hizaya sokar. Oysa onların hiçbiri öbürüne
benzemez. Okuduklarımın iyi ve kötü yanlarını nasıl ayırt edebilirim? Sorun şu
ki, bunu yapmayı da kimse öğretemez. (Peki Neleri, Nasıl Okumalıyım?)”
Ne yazık ki özellikle son yıllarda gözlerimizi sayfada gezdirip
sözcükleri okuyup “okuduğumuzu zannettiğimiz” bir dönemdeyiz. Öğrencilerimden
şu sözü son zamanlarda oldukça sık duymaya başladım. “Bir şey anlamıyorum; ama
okuyorum.” Satıhta kalan düz okumalar son yıllarda artmaya başladı. Eğitim
sistemi, değişen çağ, ilgi alanlarının değişmesi, koşuşturmayla geçen günler ve
daha birçok sebep başta gençler olmak üzere pek çoğumuzun okumayla ilişkisini
zedeliyor kanısındayım.
*
* * * *
“Yazdıklarından
hoşnut olma hali, yazarı edebiyattan uzaklaştırıp yazıcı yapar. Edebiyatın
derin sularında yaşamanın sırrını öğrenemeyenlere de, yazmayı bırakmaları
önerilebilir. (Peki Neleri, Nasıl Okumalıyım?)”
*
* * * *
“Popüler
romanların yeniden okunması pek düşünülemez; anlatılan hikâyeyi herkes
anlıyorsa, niçin yeniden okunsun ki. Oysa Faulkner’ın Kutsal Sığınak romanını ya da Bilge Karasu’nun Kılavuz’unu çeşitli zamanlarda yeniden yeniden okuyan her okur,
önceki okumalarda göremediği ayrıntıları görmenin yazınsal hazzını her zaman
yaşar. (Peki Neleri, Nasıl Okumalıyım?)”
*
* * * *
“Baktıklarımızın,
bizim gördüklerimizden başka yanları da olduğunu anlatır edebiyat. Kuşkuları ve
soruları çoğaltır, dolayısıyla insanın düşünme biçiminin niteliğini yükseltir.
(Okumaya Övgü)”
Düşünme ve soru sorma yeteneğimizi geliştirmek için okumamız
gerekir, diyoruz. Diyoruz da… Yine okuldan, öğrencilerden örnek vermek isterim.
Velilerin de etkisiyle pek çok öğrenci sınıftaki okuma, dinleme, konuşma gibi
çalışmaları “dersi kaynatmak” olarak algılıyor. Bu çalışmalardan birini
yaptığımızda sık sık “Hocam derse ne zaman geçeceğiz?” sorusuyla
karşılaşıyorum. Edebiyat dersinin farklı disiplinleri bir arada bulundurduğu çoğu zaman göz ardı ediliyor maalesef.
*
* * * *
“Yavaş
yavaş, anlayarak okumak, işte bu, bulunmaz dünyalar açar insanın önüne. Hızlı
okumak hızlı trenle uçup gitmek gibidir, nereden nereye gittiğinizi bile
anlayamazsınız. Giderken kaçırdığınız manzaralar kavruk kalmanıza neden olur,
oysa yavaş yavaş okumak, verilmiş anlamların arkasına saklı tutulan anlamları
da bulup çıkarmak, o kitabı ilk algınızdan bambaşka gösterir. Bu fırsatı
kaçırmamak için yavaş okunmalıdır kitap. (Okuma İlleti)”
Okullarımız, öğrencilerimiz, velilerimiz belki de bu “okuma
tarzı” ve “anlayışı”nın ne kadar değiştiğine en güzel örneği teşkil ediyor
benim için. “Okuması kolay, anlaşılır bir kitap olsun” ifadesi son yılların
popüler cümlelerinden. Ben bile kitap tanıtımlarını yaparken bu taşa
takılıyorum çoğu zaman. Belki kitap okunur en azından ilgi çeker diye. Hâlbuki
önemli olan “okunması” mı, “anlaşılması” mı? Ya da duygusal, sanatsal olarak bize bir şeyler katması mı?
Ama ne de olsa hız çağındayız. “Doktorda sıramı beklerken okudum. Hemen bitti. Zaten 120 sayfa. Siz de okuyun” cümleleri hızımızı daha da arttırmak istememize yol açıyor belki. “.... Hanım/Bey, günde bu kadar sayfa, ayda bu kadar kitap okumuş. Ben de okumalıyım.” cümleleri ise bizim için sert bir kaya olsa gerek. Ama üzmeyelim kendimizi. Ne de olsa günümüzde “nitelik” değil “nicelik” önemli. Okurken zahmete girmek istemiyoruz; kafayı çalıştırmak, düşünmek, hayal etmek, metni zenginleştirmek… Ama o zaman çocuklarımıza da kızmayalım lütfen; okumuyorsun, okuduğunu anlamıyorsun diye.
Ama ne de olsa hız çağındayız. “Doktorda sıramı beklerken okudum. Hemen bitti. Zaten 120 sayfa. Siz de okuyun” cümleleri hızımızı daha da arttırmak istememize yol açıyor belki. “.... Hanım/Bey, günde bu kadar sayfa, ayda bu kadar kitap okumuş. Ben de okumalıyım.” cümleleri ise bizim için sert bir kaya olsa gerek. Ama üzmeyelim kendimizi. Ne de olsa günümüzde “nitelik” değil “nicelik” önemli. Okurken zahmete girmek istemiyoruz; kafayı çalıştırmak, düşünmek, hayal etmek, metni zenginleştirmek… Ama o zaman çocuklarımıza da kızmayalım lütfen; okumuyorsun, okuduğunu anlamıyorsun diye.
*
* * * *
“Sessizlik,
derin okumanın olmazsa olmaz koşullarından sayılır. Ortalık yerdeki bir kafede
okuduğunuz kitabınıza gömüldükçe gömülün, gene de sessizlikteki verimli okumayı
yakalamanız olanaksızdır. (Okumanın Sırları)”
Gençlerin bir kısmı kulaklıkla müzik dinleyerek
okuma yapmaya alıştıkları için sınıf içerisinde sessiz ortamda okuma güçlüğü
çekebiliyorlar zaman zaman. Ama benim en başarılı bulduğum grup bazı öğretmen arkadaşlarda da
gözlemlediğim yeteneğe sahip olanlar. Öğretmenler odasındayız. En az on beş
kişi oturmuş küçük gruplar halinde sohbet ediyor, o karmaşanın içinde – bana göre “kahraman” – bir arkadaşımız kitap okuyor. Hem de ara
ara sohbete katılıp ardından kitabına devam ediyor.
*
* * * *
“Ama
asıl büyü cümlede ve cümlenin öznesi ile yüklemi ve öteki öğeleriyle
oluşturduğu yapıda değil, daha büyük ağırlıkla, sözcüklerdedir. Sözcük dağarı
işte bunun için yaratıcılığın sözü edilip geçilecek bir parçası değil,
ateşleyicisidir. (Yazmakla Okumak Arasında)”
*
* * * *
“E-kitap
hayatımıza, kitap okuma zevkimizi artırmak için değil, her koşulda
kolaylaştırmak için girdi. Binlerce kitabı elinizde taşıyabileceğiniz bir küçük
cihazdan söz ediyoruz. Dile bile kolay değil, insan inanamıyor. Bunun
olağanüstü olduğunu yadsımayalım. (Edebiyat Olanla Olmayan)”
*
* * * *
Yukarıdaki resmi beğendiyseniz resme tıklayın |
Okuma konusunda gençlerin özellikle alt sınıflarda biraz daha
özgür bırakılması taraftarıyım. Bilhassa 8, 9 ve 10. sınıf öğrencilerine yapılan dayatmalar gençte tam tersi bir etki yapabiliyor. Okuyacağı
varsa bile okumaktan uzaklaşıyor. Bu, okumanın başıboş bir şekilde gerçekleşmesi
anlamında değil tabii ki; ama “okuma serüveni” uzun bir süreç. Karşılıklı çaba,
anlayış, çalışma gerektiriyor ve maalesef artık çoğu kimsenin vakti yok bu
karşılıklı çabayı göstermeye.
*
* * * *
“Toplumsal
bağlanma bireyliği parçalarken duyarlığı örseler, insanı incitir. Gün olur,
ışığını söndürür insanın. (Yazar, Ne Yazar…)”
*
* * * *
“Eco,
Madam Bovary ya da Anna Karenina’nın yazgısına ağlayan okurun durumunu
değerlendiriyor. Güzel konu. Gerçekte olmayan kişilerin gerçek olmayan
hikâyelerine ağlıyorsak, edebiyatın gücünü düşünebiliyor musunuz? Bunu
bildiğimizi varsaymayalım, yeniden düşünelim. (Romancının Sırları)”
*
* * * *
“Oysa
bugün, okuduğu metinleri biraz zor anlaşılır bulur bulmaz, böyle yazılmaz, diyenler;
okuduklarımdan bir şey anlamadım, anlaşılması güç metinler yazmak anlamsız,
diyenler. Pek çoklar. Anlaşılır olmak. Anlaşılır olmak ya da olmamak,
edebiyatın ölçütü değil. (Yazmak Ümit Kırıcı)”
*
* * * *
“Yalnızca
görüneni anlamaktan hoşnutluk, edebiyatın özüne bakanlara tiksindirici bile
gelebilir. (Yazmak Ümit Kırıcı)”
*
* * * *
“Gülün
Adı yayımlanıp milyonlarca okurun ilgisiyle karşılaştıktan sonra, birçok okurun
romandaki manastırın yerini bulmak için geziler düzenledikleri bilinir. Eco
öylesine inandırıcı bir ortaçağ manastırı anlatmıştır ki, bu arada romanın
başında manastırın bir de krokisi verilince, kurmaca hikayenin gerçek olduğuna
inanılmıştır. Bunu romanın okuru aldattığı biçiminde mi açıklayacağız şimdi?
Yoksa iyi bir romanın gerçekten daha gerçek olduğuna inandırdığı biçiminde mi
yorumlayacağız? (Yaratıcı Yazı ve Gerçeklik)”
*
* * * *
“İyi bir
öyküden ya da romandan ne anladığınızı karşınızdakine anlatabilir misiniz? Bir
ölçüde ama size asıl kalanlar da açıkça anlatılamayanlardır. Metnin
verdiklerinden başka kendi anladıklarının paylaşılmasına pek yanaşmaz okur.
(Yaratıcı Yazının Yolları)”
*
* * * *
“Bir
gazete yazısı ya da bilimsel bir inceleme yazısıyla bir edebiyat metni
arasında, ikisini bir arada düşünmemizi bütün bütüne olanaksızlaştıracak
kertede ayrım vardır. Birinin anlaşılması için gereksindiği noktalama
işaretleri, öbürü için gereksiz çirkinlik olabilir. (Nokta ile Virgül)”
Kitap her okurda ve her okunuşta yeniden yazılır. Kişinin okuduklarıyla
bağı özeldir. Onun için birinin çok beğendiği bir kitabı bir başkası
beğenmeyebilir.
Selahattin Yaylamaz’ın “Okuma Zekâsı” ve Semih Gümüş’ün “Okumak
ve Yazmak” adlı kitapları benim için birbirini tamamlayan, okuma yolumda bana
ışık tutan kitaplar oldu. Okumayı seviyorsanız size de yeni kapılar açabilecek
bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Kitap okumayı ve hayata gülümsemeyi unutmayın.
▬ ▬ ▬