MEDYA VE SANAT (Mukadder ÇAKIR)

Müzik, resim, edebiyat, sinema, tiyatro… Her birimiz sanatın en az bir dalına ilgi duyarız. Kimimiz resim yapmaktan hoşlanır, kimimiz bağlama çalar; bazen bir şeyler karalar defterine bazen de türlü şekillere girer, taklitler yapar çocuklarını eğlendirmek için. Hepimiz sanatçı ruhluyuzdur aslında. İzleyici olmak bile büyük keyiftir çoğu zaman. Güzel bir müzik dinlemek, bir resme bakmak ya da bir kitap okumak. Nasıl da mutlu eder, dinlendirir bizi. Çünkü sanat ruhumuza dokunur; bizi güzele, içimizdeki “ben”e yaklaştırır. Usulca, sevgiyle, huzurla…
İletişimin arttığı, medya araçlarının çoğaldığı, hızın alıp başını gittiği bir çağda sanat dinginliğini, orijinalliğini koruyabiliyor mu acaba? En önemlisi sanatçı bu tablonun neresinde yer alıyor? Önemli olan sadece popülerlik mi yoksa bu bir süre sonra sıradanlığı, aynılığı mı getiriyor?


Sorular, söylenenler buzdağının sadece görünen yüzü. Daha neler var diye merak ediyorsanız bu kitap sizin için biçilmiş kaftan: “Medya ve Sanat”

Kitabın yazarı Mukadder Çakır 1964 İstanbul doğumlu. 1992 yılında İstanbul Üniversitesi B.Y.Y.O. Radyo Televizyon Sinema bölümünden mezun olmuş. 1995’te yüksek lisans, 2001’de doktora tezini tamamlayan Çakır “medya, sanat, kültür, iletişim” konularındaki çalışmalarına devam ediyor.


Kitap on iki başlık ve bunlara bağlı alt başlıklardan oluşuyor. Alıntıları yaparken ana başlıkları kullanmayı tercih ettim. Daha önce çeşitli dergilerde yayımlanan bu yazılar, ilgili konular bir araya getirilerek kitapta toplanmış.

“Modernleşme süreci içinde kitle iletişim araçları ya da medya giderek kitleselleşmiş, yaygınlaşmış, çeşitlenmiş; bu sürece paralel olarak medyanın etkilediği alanlar çoğalmıştır. Sanat ve sanatçılar, bu alanların başında gelmektedir. (Sunuş)”

                                               * * * * *

“Sanatçılar ya medya ve piyasaya bağlanma ya da direnç göstererek ayrı ve özerk kalabilme seçenekleri arasında yani iki ateş hattında hissederler kendilerini. Ya ince ve uzun bir yolu izleyecek ya da sebat ve rasyonalite ile başat kültürün üretimine katkıda bulunacaklardır. Rahatın, lüksün ve paranın tarafını seçmek oldukça kolaylaşmış, diğer yolu seçmek ise sürekli bir ceza çekmeye dönüştürülmüştür. (Sunuş)”


                                               * * * * *

“Medya bilgilendirmekten çok dezenformasyon (yanlış bilgi) üretiyor ve sanatın algılanışını bile değiştiriyorsa, bu her şeyden önce medyanın yapılanışı ile, ekonomisi ile ve politikası ile ilgili sorunlardan kaynaklanır. Varlığı reklamlara ve şirketlere bağlı olan bir medya, yayınını da onların sınırlarında yapmak zorunda kalır. Gücünü oyunun kurallarına uyduğu sürece koruyabilir. Derinlik eksikliği ve yüzeysellik medya yayınlarının temel sorunlarından olup, bu, zamanın algılanma biçimini bile değiştirmekte ve insanlarda unutma eğilimini yani belleksizleşmeyi yaratmaktadır. (Sunuş)”

                                               * * * * *

“İnternet insanın yitirmiş olduğu paylaşım ve kamusallık deneyimini insanlara yeniden yaşatmaktadır ve bu başlı başına övgüyü hak eder. Ancak diğer taraftan da yabancılaşmayı da alabildiğine yoğunlaştırmakta, birbiri ile karşılıklı olarak hiç konuşmayan, birbirini gerçekte görmeyen, hatta evinden fazla çıkmadan her işini halledebilen, tamamen sanal âlemde yaşayan ve sayıları hayli kabarık yeni nesiller de yaratmaktadır. (Sunuş)”

                                               * * * * *

“Kitle iletişim araçlarında günlük olarak nelerin tartışılıp tartışılmayacağı genel olarak bellidir. Soyut kavram ve fikirlere değil, somuta dayalı bir tartışma evreni yaratılarak eleştirme ve düşünme olanağı giderek sınırlandırılır. Böylece hep, istenilen konuları, istenilen bir dille konuşan, onun dışına çıkamayan, perspektifi belirli bireyler olma özendirilir. (Kitle İletişim Araçları ve Sanat)”

                                               * * * * *

“Unutma (Amnezi) ya da belleksiz kalma, eleştirelliği ve zihin zenginliğini kaybediştir, bir teslim olmadır. (Kitle İletişim Araçları ve Sanat)”

                                               * * * * *

“Kitle kültürü ürünleri olan kitap, plak, kaset, CD, müzik, film, konfeksiyon giysileri ve TV dizilerinde, tüm bunları tüketecek kitleler düşünülür. Yani, neleri seçip seveceğimiz, nelerden korkacağımız, nelere güleceğimiz, kimleri kıskanıp, kimlere hayranlık duyacağımız, kimleri küçük görüp kendimizden hoşnut olacağımız belirlenmeye çalışılır. Böylece hoşnut tutulan kitlelerin, değişimi gereksiz görmeleri, edilgin ve umutsuz olmaları sağlanır. (Kitle İletişim Araçları ve Sanat)”

                                               * * * * *

“Yalnızlaşmış toplumda atomize olmuş birey onların başarısının garantisidir. Sızlanma ve şikâyet olabilir ama değiştirmek olmaz. (Kitle İletişim Araçları ve Sanat)”

                                               * * * * *

“Bir roman yazarı, romanın sinemaya uyarlanabilirliğine dikkat eder hale gelir; bir şair ya da besteci nasıl daha fazla ve her kesimden insana hitap edebileceğini hesaplar. Bu ve bunun gibi hesaplara dayalı ‘biçimsel akıl çağında’ insan sadece, varlığını sürdürme amacına hapsedilir, bu amaç için her aracı kullanmaya başlar; sonuçta araçlar amacın da önüne geçer. (Kitle İletişim Araçları ve Sanat)”


                                               * * * * *

“Kitle iletişim araçlarının yörüngesinden kurtulamayan sanat ve kültür, güncelin peşine takılarak tarihsiz ve ufku dar bir ortamın yaratılmasında kullanılır. (Kitle İletişim Araçları ve Sanat)”

                                               * * * * *

“Nietzsche’nin belirttiği gibi dünyayı bir ‘masal’ haline dönüştüren medya ‘Gerçeklik’ duygusunu yok ederken sunduğu sonsuz sayıdaki söz ve görüntü ile insanın konuşma ve düşünme yeteneğini de geriletir. (Kitle İletişim Araçları ve Sanat)”

                                               * * * * *

“20. yüzyılın başlarında bile bir ayrıcalığı çağrıştıran ‘görmek’, bugün yerini ‘bakmaya’ terk etmiştir, çünkü teknik-çoğaltımla sınırsız bir görüntü istilasına uğratılan insan, arzuladığından çok daha fazlasını görme baskısı karşısında kendini bu yolla korumaya almıştır. (Kitle İletişim Araçları ve Sanat)”

                                               * * * * *

“Sanatçıyı parayla, pazarla tanıştıran ilk müzayede 1700 yılında yapılırken, bugünkü anlamıyla ilk galeriler 19. Yüzyılda açılmış, ilk başta amaç yalnızca sergilemek iken, süreç sonradan satışa dönüşmüştür. (Sermayenin Yarattığı Sanat Piyasası)”

                                               * * * * *

“Reklamın masalında para harcama gücü olmayan insanlar sevilmezken; harcama gücü olanlar baş tacı edilir. (Sermayenin Yarattığı Sanat Piyasası)”

                                               * * * * *

“Paradokslar içinde bırakılan modern dönem sanatçısının önünde iki seçenek vardır: Ya, bir gün ünlü olma umuduna bağlanarak pasif bir rolü kabullenecek ve uzlaşmacı, olumlu sanat yapacaktır; ya da bu düzene ve düzenin piyasasına aldırmaksızın eleştirelliği, özerk sanat yolunu seçecektir. (Günümüz İletişim Ortamında Sanatta Eleştirelliğin Yitirilişi)”

                                               * * * * *

“İleti bombardımanı karşısındaki sanatçı 200 yıl önceki sanatçının yalnızlığında ve sakinliğinde olmak istese bile, bunu oluşturması neredeyse olanaksızlaştı. Ve ne yaparsa yapsın, Kitle İletişim Araçlarından uzak dursun, Kitle İletişim Araçlarının, onun ürününü ‘öyle kullanmasını engelleyemez’ oldu, bu onu aştı. (Günümüz İletişim Ortamında Sanatta Eleştirelliğin Yitirilişi)”


                                               * * * * *

“Sömürge ülkelerdeki insanlar uzun yıllar sürecek bağımsızlık savaşları ile baş başa kalırken, kapitalizmin kurumsallaştığı ülkelerde kitlelere, her türlü doyum için tüketme-alışkanlığı önerilir. Sürece uyum sağlayamayan insan doğası, kentlerde, akıl hastalıkları, suça eğilim, yalnızlaşmalar çemberiyle kuşatılmış olarak yaşar hale gelir. (Günümüz İletişim Ortamında Sanatta Eleştirelliğin Yitirilişi)”

                                               * * * * *

“Ancak sanatçılar Eleştirel olmayı önemsemeli, eritici, yok edici kültüre yenik düşmemeyi ciddiye almalıdırlar. Çünkü bu anlamdaki potansiyel, en yüksek düzeyde, her şeye rağmen, sanat’ta vardır. (Günümüz İletişim Ortamında Sanatta Eleştirelliğin Yitirilişi)”

                                               * * * * *

“Gunther Anders’in de belirttiği gibi bireyin bireyliğini yok etmek, standartlaştırmak, üstelik onu bundan memnun hale getirmek, televizyon ve radyo sayesinde, evlerin içinde kolayca yapılan bir süreç olmuş; insan, üstelik onun korunduğu izlenimini de verilerek bir ‘Hiç kimse’ haline getirilmiştir. (Sanatta İletişim Sorunu)”

                                               * * * * *

“Yukarıdan güdümleme ile oluşturulan popüler kültürle kişisel beğeniler yok edilmiş, estetik duyarlık psikolojik olarak azaltılmış ve ilkelleştirilmiştir. ‘Organik olan mekanik olan’dan, kişilik sahibi olma, anonim bir kimlik içinde kalmaktan; içsellik, boş olmaktan’ aşağı sayılmaktadır. (Sanatta İletişim Sorunu)”


                                               * * * * *

“Sanat, insan’a seslendiği, insan için yapıldığı, onunla birlikte soluk alıp verdiği için de bir iletişim süreci yaratır. Herbert Read bu nedenle, ‘Sanat insanın kendi insanlığını tanımasıdır’ der. (Sanatsal İletişimin Medyada Geçirdiği Dönüşüm Süreci)”

                                               * * * * *

“Trajik töz, sanata hayat verir. Ama günümüz medyasında bu da tersine dönmüştür. ‘Farklı olanı, katılmayanı yok et’ anlayışını işlemek için, bu trajik töz, tehdit unsuru olarak kullanılır olmuştur. (Sanatsal İletişimin Medyada Geçirdiği Dönüşüm Süreci)”

                                               * * * * *

“Kendi adına kararlar alan, yorumda bulunan, bireysel olarak özerk davranan bireyleri, kültür endüstrisi sevmez ve bu yoldaki gelişimleri engeller. (Kültür Endüstrisi Kuramında Medya ve Sanat)”

                                               * * * * *

“Zaten Amerikan film yapımcıları, filmlerin 11 yaşındaki çocukların algılama düzeyini göz önüne alması gerektiğini söylerler. Bu bir rastlantı değildir. Böylece yetişkinleri de 11 yaş düzeyine getirmek isterler. (Kültür Endüstrisi Kuramında Medya ve Sanat)”

                                               * * * * *

“En çok satan ya da en çok satılması istenen, kitle iletişim araçlarından en çok ilgiyi görür; en fazla yer alır; en fazla yer alan en çok satar. (Türkiye’deki Ulusal Gazetelerde Kültür Sanat Haberleri)”

                                               * * * * *

“Artık belirleyici olan, sanat ve sanatçılar değil, sponsor şirketler, reklam verenler, yönetici elitler ya da finansörlerdir. (Çağdaş Sanatın Sunum Alanlarında Güç Gösterileri: Sermaye, Siyaset ve Erk’in Kullanımı)

Kitap Hakkında Kim Ne Demiş?
(İşaretli yerlere tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz)

Kitap iletişim, medya, sanat gibi konularla ilgilenenler için bir kaynak kitap niteliği taşıyor. Dolayısıyla tanıtım bültenleri ve alıntıların bulunduğu birkaç yazı dışında internet ortamında geniş bir yoruma rastlamadım kitap hakkında. Ancak bir fikir olması açısından kitabın ilk on sayfası: Medyave Sanat
İlginç anekdotlar, bilgiler içeren bu kitap iletişim, medya, sanat gibi konuları merak ediyorsanız ilginizi çekebilir. Farklı dergilerde yer alan yazıların bir araya toplanmış olması okur için büyük kazanç. Sadece en son başlık “Antik Yunanda Müzik” kitaptaki konu bütünlüğünün biraz uzağında kalmış gibi geldi bana; ama olsun, aktarılan bilgiler ilgi uyandırıcı.
“Medya ve Sanat” adlı kitabın en hoşuma giden özelliklerinden biri – kitapta akademik makaleler yer aldığı için –  her yazının sonunda geniş bir kaynakça bölümünün bulunması. Böylelikle konuyla ilgilenenler çeşitli kaynakların adlarına ulaşabilirler.
Günümüz sanatında – edebiyat, müzik, resim, sinema – neler oluyor, sanat nasıl evriliyor diye merak edenler için.           
                                     ▬    ▬      ▬
İlginizi Çekebilir:

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ