YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT (Susanna TAMARO)

Günlük yaşamın koşuşturması içinde, yüreğimizin sesini duymak için zaman ayırabiliyor muyuz? Yoksa bu ses büyük kalabalıkların ya da gürültülerin içinde kaybolup gidiyor mu? 
Yüreğimizin sesine kulak vermezsek ne olur? Onu duymadığımız için tamamen susar mı, ihtiyacımız olduğunda yardımımıza koşar mı? 
Susanna Tamaro’dan “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git

“Çok uzun yaşadığım ve pek çok kişi yitirdiğim için artık biliyorum ki ölüler yokluklarıyla değil de – onlarla bizim aramızda – söylenmeden kalan sözler yüzünden keder verirler asıl.”



                                              * * * * *

“Çocukluk ve yaşlılık birbirine benzer. Her iki durumda da, değişik nedenlerle, insan oldukça savunmasız olur; hala – ya da artık – etkin yaşantının bir parçası değildir, bu da korunaksız, açık bir duyarlılıkla yaşamaya yol açar.”

                                               * * * * *

“Kendi kendime diyordum ki, zarar ziyan görmeden ergenlik yaşayanlar hiçbir zaman gerçekten büyük insan olamazlar.”

                                               * * * * *

“İkimizde aynı ağacın üstünde yaşadık, ama öyle değişik mevsimlerde ki!”


                                               * * * * *

“Akmayan gözyaşları kalpte birikirler, zamanla kabuk tutarlar ve kirecin çamaşır makinesini tıkaması gibi kalbi tıkayıp felç ederler.”

                                               * * * * *

“Bir çarpışmayı kazanınca, bütün savaşın kazanıldığı sanılmamalı.”

                                               * * * * *

“Tanrı’nın olduğu yerde rastlantıya yer yoktur, onu simgeleyen o basit sözcüğe de elbette. Her şey yukardan düzenlenmiş, belirlenmiştir. Başına gelen her olay olur, çünkü bir anlamı vardır.”

                                               * * * * *

“Kırlarda gezen bir botanik uzmanı, çiçekleri belli bir düzene göre seçer. Kendisini ilgilendireni ve ilgilendirmeyeni bilip ayırır, karar verir, eler, bağlantılar kurar. Oysa kırlarda bir Çingene dolaşmaya çıksa çiçekler bambaşka bir biçimde toplanırlar. Biri sarı, öteki mavi, üçüncüsü kokulu, dördüncüsü uçurum kenarında olduğu için kopartılır.”



                                               * * * * *

“Sevgiye tembellik yakışmaz, onu dolu dolu yaşamak için kararlı ve güçlü devinimler gereklidir.”

                                               * * * * *

“Derinlerde bir yerde isyan etmeyi sürdürüyordum, bir yanım kendim olmayı sürdürmek istiyordu, öteki yanımsa sevilebilmek için dünyanın getirdiği kurallara uyum sağlamak istiyordu.”

                                               * * * * *

“Sana krep pişirmeyi öğretmemi anımsıyor musun? Sana, onları havaya attığında, tavaya düz düşmeleri gerektiğinden başka her şeyi düşünmelisin derdim. Bütün dikkatini havadaki kreplere verirsen, çarpık düşeceklerine, ya da fırına yapışacaklarına emin olabilirsin. Komik ama her şeyin merkezine, tam yüreğine varmak için gereken, yalnızca dikkatin dağılmasıdır.”

                                               * * * * *

“Sorunların çözümü günlük deneyimlerden doğar, nesnelere gerçekte oldukları gibi bakmaktan geçer. Onların olmaları gerektiği şekli düşünmekten değil.”

                                               * * * * *

“Böyledir bu dünya, yaşam cömertlik ister: İnsanın kendi içindeki karakteri yetiştirmesi, ama bunu yaparken de çevredeki hiçbir şeyi algılamaması, hala soluk alsa da ölü olmaya benzer.”

                                               * * * * *

“Sürekli gürültü ve ses bir tür uyuşturucudur, insan alışınca onsuz yapamaz.”

                                               * * * * *

“Dün sabah Bayan Razman alşıveriş yapıp geldiğinde yüzümü sapsarı gördü ve bunun nedeni olarak da ay’ı gösterdi. Geçekten de bir önceki gece dolunay vardı. Ay denizleri yerinden oynatabiliyor, bostandaki radikaları daha çabuk büyütüyorsa neden bizim doğamızı da etkilemesin ki?”

                    * * * * *
Ilaria, bir yaşamın gelişmesi sırasında kalıtımın önemsiz olduğuna inanmıştı. Ona göre önemli olanlar, eğitim, çevre ve içinde büyünen ortamdı. Ben onun bu inancını paylaşmıyordum, bence bu iki öge atbaşı giderdi: yarı çevre, yarı doğumdan beri içimizde taşıdığımız özellikler.”

                                               * * * * *

“Aşk konusundaki bu hercailik, zaten pek dingin olmayan Ilaria’yı herkesten çok altüst etmişti. Ben ona asla bir şey yasaklamadım, asla eleştirmedimse de, bu geleneklerin böylesine ani özgürlüğe kavuşması beni rahatsız ediyordu. Beni daha çok etkileyen bu karışıklık değil, duygulardaki müthiş yoksullaşmaydı. Yasaklar kalkalı, tekeşlilik unutulalı beri, tutku da unutulup gitmişti. Ilaria ve arkadaşlarını, bir davete zorunlu olarak katılan ve kendilerine her sunulanı tadına varmadan nezaket gereği yiyen davetlilere benzetiyordum: havuçların, kızartmaların, tartöletlerin tadı onlara göre hep aynıydı.”

                                               * * * * *

“Bana öyle geliyordu ki Augusto’nun isteği, yemek saatlerinde evde birini bulmak, pazarları kilisede gururla çevresindekilere göstereceği biri olmasıydı, ama bu huzur verici kadın görüntüsünün dışında pek bir şey gerekmiyordu.”

                                               * * * * *

“Her zaman yapılan yanlış nedir, bilir misin? Yaşamın değişmez olduğunu sanmak, trenin ray değiştirmeden sonsuza kadar gideceğini düşünmektir. Oysa kaderin hayal gücü bizimkinden daha renklidir.”

                                               * * * * *

“Yenilik ilk adımda korkutur, ilerleyebilmek için, bu korku duygusunu aşmak gerekir.”

                                               * * * * *

“Yürürken, kendi kendime Ermiş Agostino’nun annesinin ölümünde söylediklerini yineliyordum: ‘Onu yitirdiğimiz için üzülmeyelim, ona sahip olduğumuz için şükredelim.’”

                                               * * * * *

“Amerikan Kızılderililerinin şöyle bir deyişi varmış: ‘Bir insanı yargılamadan önce gökte üç ay eskiyinceye dek onun makosenlerinde yürü.’”

                                               * * * * *

“Yanlışlık yapmak doğaldır, ama bunlardan ders çıkarmadan ilerlemek bir yaşamın anlamını yitirmesine yol açar.”

                                               * * * * *

“Çınarın altına oturduğunuzda kendiniz değil, çınar olun, ormanda orman, kırda kır, insanlar arasında insanlarla olun.”
                                          ▬    ▬      ▬
İlginizi çekebilir:
1.Belki Hüzün Belki Aşk - Prosper Merimee
2.Kuğu - Gurdbergur Bergsson
3.Baragan'ın Devedikenleri - Panait İstrati

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ