körlük kitabının hatırlattığı film ve kitaplar

Bir önceki yazımda José Saramago’nun “Körlük” adlı edebi yapıtından söz etmiştim.
Bugün de farklı bir sanat dalıyla yazıma devam ediyorum: Sinema.


Kitabı okurken pek çok yerde farklı kitapların kahramanlarıyla buradaki karakterler arasında ister istemez bağ kurduğumu fark ettim. Bazen de film kareleri canlandı gözümde ve bunları sizlerle de paylaşmak istedim. Galiba pek çok kitap ya da film aslında farklı şekillerde bizi bize anlatıyor. 

Önceliği yine “Körlük”e vermek istiyorum. Kitap benim için üç bölüm halindeydi:
Günlük, rutin yaşamlar ve bu sırada salgının başlaması; bir grup körün salgının başlangıç aşamasında toplumdan tecrit edilmesi; çıkan yangın sonucu tekrar dışarı çıkış ve düzene uyum sağlama çabası.
Filmi de duymuş; ancak izlememiştim. José Saramago’nun yapıtından uyarlandığı da bilmiyordum. Kitabı okuduktan sonra merak edip fragmanını izledim. Fragmanlara bakılırsa film kitaba uygun gibi; ancak tamamını seyretmediğim için bir şey diyemem.
Kitabı beğendim; ama filmi izlemeyi düşünmüyorum. Başka filmlerden tanıdığım simaları kitaptaki kahramanların ekrana yansımış görüntüsü olarak pek bağdaştıramıyorum açıkçası. 
Ama siz filmi izlemek istersiniz, bir fikir olması açısından:

Yapım tarihi: 2008 - Brezilya, Kanada, Japonya
Süre: 121 dakika
Yönetmen: Fernando Meirelles, Don McKellar
Oyuncular: Mark Ruffalo, Julianne Moore, Danny Glover...



Kimi zaman nefsine uyan kimi zaman menfaatinin peşinden koşan insanlar pek çok şeyi nasıl da görmezden geliyor!
Zaten kitabın orijinal adına baktığınızda “körlük testi, körlük deneyimi” gibi bir anlamı var. Manevi körlüklerimiz gerçek bir körlüğe dönüşse ne olurdu?” sorusuna bir cevap arayışı muhtemelen.
Aşağıdaki filmlerin çoğunun da gerçek hayattan uyarlama olduğunu düşünürsek... İster kitap ister resim ister sinema, her sanat dalı aslında insana insanı anlatıyor. Olamaz dediğimiz pek çok şey aslında hayattaki gerçekliğini sanat aracılığıyla pekiştiriyor, belki de yüzümüze vuruyor. Yüzümüze çarpan bu gerçeklere kayıtsız kalıyor, bizler de farklı şekiller de bir  “körlük”  yaşamaya devam mı ediyoruz tartışılır; ama aşağıdaki film karelerinde gördüklerimiz yanımızda yanı başımızda olanlar. Ülkeler, mekanlar, tarih, isimler değişse de ortak nokta İNSAN. İyisiyle kötüsüyle hepsi insan, hepsi içimizde, hepsi gerçek. Her zaman açık gözlere ve açık gönüllere ihtiyacımız var galiba.
                                         

Kitabı daha okumadan “Sineklerin Tanrısı”nı çağrıştırdığını  diğer yazımda belirtmiştim. Her iki eser de insanın ne kadar iyi ya da ne kadar vahşi olabildiğini/olabileceğini gösteriyor bizlere. Filmi çok etkileyici bulmuştum. Kahramanlar çocuk olunca ve tanıdık simalar da yer almayınca film daha izlenebilir olmuştu benim için.





sineklerin tanrısı film afişi
sineklerin tanrısı kitap kapağı




















Yapım tarihi: 1990 - ABD                                               Yazar: William Golding
Süre: 90 dakika                                                              Sayfa sayısı: 262
Yönetmen: Harry Hook                                                   Baskı yılı: 2016
Oyuncular: James Badge Dale,                                      Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
                   Balthazar Getty,
                   Michael Greene...

Konusu: "Sineklerin Tanrısı", günümüzde bir atom savaşı sırasında, ıssız bir adaya düşen bir avuç okul çocuğunun, geldikleri dünyanın bütün uygar törelerinden uzaklaşarak, insan yaradılışının temelindeki korkunç bir gerçeği ortaya koymalarını dile getirir. Konusu, R. M. Ballantyne'ın Mercan Adası gibi eşsiz bir mercan adasının cenneti andıran ortamında başlayan bu roman, çağdaş toplumlardaki çöküntünün, insan yaradılışındaki köklerini gözönüne sermek amacıyla Mercan Adası'ndaki duygusal iyimserlikten apayrı bir yönde gelişir. Uygar insanın yüreğinde gizlenen karanlığı deşerken "Sineklerin Tanrısı"; daha çok Conrad'ın kısa romanı "Karanlığın Yüreği"ni andırır. Golding'in romanındaki çocuklar da başlangıçta tıpkı Kurtz gibi, uygar toplumun baskılarından uzak bir örnek düzen kurmak isterlerken, gitgide hayvanlaşır, korkunç bir kişiliğe bürünürler. Bu yönüyle Sineklerin Tanrısı'nın Mercan Adası ile öbür ıssız ada serüvenlerinden ayrıldığı en önemli nokta, ıssız ada yaşamının çetin güçlüklerini ya da mutluluğunu anlatmaktan daha çok, bir insanlık durumunu, kişiler arasındaki çatışma aracılığıyla ortaya koymaya çalışmasıdır.
                   

“Otomatik Portakal” bir diğer kitap. Kitapta anlatılanlar özellikle başlangıçta epey sarsıcı da olsa anlatımı bakımından beğendiğim eserlerden biri. Yine insanın yaşadığı şartların, ortamın, çevrenin kişiyi nasıl etkilediğini/etkileyebileceğini anlatıyor. Sadece kitabı okudum, filmini seyretmedim. Zaten kitapta anlatılanlar yeterince şiddet, taciz, öfke içeriyordu. Bir de filmde tüm bunları izlemek... Pek bana göre değil. Zaten fragmandan anladığım kadarıyla filmle kitap anlatım bakımından pek örtüşmüyor. Film biraz daha uçuk ve ironik sanki. Ne de olsa Kubrick filmi. 





otomatik portakal film afişi
otomatik portakal kitap kapağı



















Yapım tarihi: 1971 - İngiltere, ABD                              Yazar: Anthony Burgess
Süre: 136 dakika                                                          Sayfa sayısı: 172
Yönetmen: Stanley Kubrick                                          Baskı Yılı: 2016
Oyuncular: Malcolm McDowell, Steven Berkoff...        Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları

Konusu: Alex ve çetesinin yaşadıkları kötü dünyada hüküm süren baskıcı yönetime karşı direnişlerini anlatan yazar, 15 yaşındaki Alex'in sarsıntılı hayatından bakarak, ilgisiz aile kavramını ve günümüz toplum yapısını eleştiriyor ve bunu yaparken de sert bir mizaca bürünüyor.
İnsanların ahlaki açıdan yozlaştığı, iyi ve kötü kavramlarının gerçek anlamları dışında var oldukları ve gerçek değerinden saptığı bir toplum işlenmiştir. 
İletişimsizlik ve yeni kültür de eleştirel bir dille anlatılmaktadır. 


“Körlük” romanını okurken çağrışım yapan eserlerden biri de “Schindler’in Listesi”ydi. Hem kitabını okuyup hem filmini izlemiştim. İkisi de benim için etkileyiciydi. Konu bakımından tabii ki “Körlük”le aralarında bir benzerlik yok. Soykırım için toplama kamplarına götürülen insanlarla kör olduğu için tecrit edilenler arasında bir bağ kurdum galiba; bir de her iki grubun yaşam şartları arasında. Kalabalık bir ortam; acı, belirsizlik, korku, endişe...





schindler'in listesi film afişi
schindler'in listesi kitap kapağı



















Yapım tarihi: 1993 - ABD                                               Yazar: Thomas Keneally
Süre: 195 dakika                                                            Sayfa sayısı: 544
Yönetmen: Steven Spielberg                                         Baskı Yılı: 2015
Oyuncular: Liam Neeson, Ralph Fiennes,                     Yayınevi: Ephesus
                  Ben Kingsley...                                          

Konusu:  Uluslararası bir başarı elde ederek pek çok dile çevrilen, Booker Ödülü ve Los Angeles Times Kitap Ödülü gibi birden çok ödüle layık görülen, Steven Spielberg tarafından sinemaya uyarlanıp dünya çapında milyonlarca izleyiciyle buluşan, 12 dalda Oscar adaylığı, 7 dalda da Oscar ödülü bulunan, Thomas Keneally'nin Schindler'in Listesi adlı eseri Nazi işgali altında Polonya'da yaşayan Yahudileri kurtarmak için hayatını riske atıp, SS birliğine kafa tutan ve onları zekâsı ile alt edip, bir şefkat meleğine dönüşen Oskar Schindler'in hikâyesini anlatıyor. Bu olağanüstü anlatının gerçek olaylara dayanması okurlara unutulmaz bir deneyimin kapılarını aralıyor. 


“Ruanda Oteli” birkaç yıl önce öğretmen arkadaşlarla seminer döneminde izlediğimiz bir filmdi. Yaşanan insanlık dramı bu filmin de ana teması. Özellikle babanın hem ailesini hem de diğer insanları korumak, kollamak için gösterdiği çabadan çok etkilenmiştik. Yine gerçek bir hikayeden uyarlama.




hotel ruanda film afişi
Yapım tarihi: 2004 - ABD, İngiltere, İtalya, Güney Afrika
Süre: 121 dakika
Yönetmen: Terry George
Oyuncular: Don Cheadle, Sophie Okonedo, Nick Nolte...

Konusu: 1994'de dünyanın gözü önündeki soykırım Rwanda'da gerçekleşti. Halkı  Hutular ve Tutsiler olarak ikiye bölünmüş durumdadır ve çıkan savaşta yüz binler katledilmiştir. Filmde bin küsur insanın hayatını kurtarmaya çalışan bir insanın hikâyesini anlatıyor.


Kitabı okurken hatırladığım diğer iki film ise “Piyanist” ve “Hayat Güzeldir”. Zorlu şartlardan sıyrılıp hayatta kalabilme mücadelesi veren kahramanlar etkilemişti beni her iki filmde de. “Körlük”te de - özellikle son bölümde - umuda tutunmayı bırakarak hayatı terk etmek ya da mücadele ederek yaşama tutunmak arasında gidip gelen insanların durumuydu  etkileyici olan.





piyanist film afişi
Yapım tarihi: 2002 - İngiltere, Fransa, Almanya, Polonya
Süre: 150 dakika
Yönetmen: Roman Polanski
Oyuncular: Adrien Brody, Thomas Kretschmann... 

Konusu: Wladyslaw Szpilman, savaş patlak verdiğinde 27 yaşındaydı ve Polonya'nın geleceği en parlak konser piyanistlerinden biriydi. Luftwaffe'de radyo istasyonu bombalandığında Chopin'in C minor Nocturne'nü çalıyordu. Tüm Yahudiler gibi o ve ailesi de evlerinden çıkartılarak Varşova gettolarına sürülmüştü. Bu çok yetenekli genç adam yeni yaşamında karaborsacıların ve işbirlikçilerin eğlendiği barlarda çalmaya başlamıştır. İşte bu işbirlikçilerden biri onu ve ailesini ölüme götüren esir kampı trenlerinden birinden kurtarmıştır. Savaş fısıltıları, direnişçiler ve sürpriz bir Alman subayı sayesinde Szpilman savaşta hayatta kalmayı başarır.







hayat güzeldir film afişi
Yapım tarihi: 1997 - İtalya
Süre: 118 dakika
Yönetmen: Roberto Benigni 
Oyuncular: Roberto Benigni, Giorgio Cantarini, Nicoletta Braschi

Konusu: 1930'ların İtalya'sında Guido adındaki tasasız, kaygısız bir Yahudi kitapçı yakın bir şehirdeki güzel kadına kur yapıp onunla evlenerek bir peri masalı başlatır. Guido ve karısının bir oğulları olur ve İtalya'yı Alman güçleri istila edene kadar birlikte mutluluk içinde yaşarlar. Ailesini bir arada tutabilmek ve oğlunun Yahudi toplama kamplarının dehşetinden elinden geldiğince uzak tutmak çabası ile Guida bu yıkımı bir oyun gibi gösterir. Bu oyunun kazanma ödülü ise bir tanktır...





Filmlerde kitaplarda olanlar gerçek olabilir mi diyoruz ya! Aslında çoğu yaşanan şeyler. Örneğin “Schindler’in Listesi” gerçek olaylardan uyarlama. “Ruanda Oteli” de öyle “Piyanist” de. Biraz düşününce anlıyoruz ki  “Körlük”te yaşanan çoğu durum aslında tam da hayatın kendisi.
Biz görsek de görmesek de, inansak da inanmasak da. Çok zor şartlar altında yaşayan/yaşayacak olan insanlar var. - kabul etsek de etmesek de -
Önemli olan insanlara karşı ön yargılı olmamak belki de. Tabii ki suç işleyenlerin yaptıkları cezasız kalmamalı; ama onları bu hale getiren neydi, nasıl oldu da bunları yapabildiler/yapıyorlar? Toplum olarak, insan olarak nerede yanlış yaptık/yapıyoruz?
Belki de José Saramago yapıtında tüm bunlara dikkat çekmek istemiş. Hemen her insan kendini iyi, başarılı görüyor ya, belki de sormamız gerek “Şartlarım bu kitap ya da filmlerdeki kadar zorlayıcı olsa nasıl biri olurdum?”
Olumsuzlukları, çirkinlikleri, kötülükleri bilelim; düzeltebileceklerimiz için elimizden gelen çabayı da gösterelim. Ama paylaştığımız şeyler hep pozitif düşünceler, güzel fikirler, iyilikler olsun. Çünkü güzellikler paylaştıkça çoğalır.


                                                ▬    ▬      ▬

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ