BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)
Bugün Türk insanının kıvrak zekâsı, olayları kısa yoldan çözüme
kavuşturması; bazen kurnazlığı çoğu zaman iyi niyetiyle örülü hikâyelerle
birlikteyiz.
Ülkemizin yetiştirdiği önemli mizah ustalarından biridir bence Muzaffer
İzgü. Ülkemizde yaşanan ya da yaşanması pek mümkün görünen olaylara değinir
kitaplarında. Bazen düşünerek kimi zaman hüzünlenerek çoğu zaman da
gülümseyerek okuruz yazdıklarını. “Bando Takımı” da onlardan biri.
muzaffer izgü |
Kitaptaki kahramanlar hemen her gün gördüğümüz ya da haberlerini
okuduğumuz kişiler. Yaşadığı sorunlardan şikâyet etmeyi bir kenara bırakıp “kendince
çözümler” üreten vatandaş.
Anlatılanların hepsi günlük hayatımızdan, yanı başımızdaki insanlardan.
Hemen her gün yaşadığımız ya da yaşayabileceğimiz olaylar. Gülerek gülümseyerek
okuyorsunuz.
“Delisiz Bir Kasaba Aranıyor”daki Hilmi Bey gibilerini pazarda
limon, yol kenarında çiçek satarken görmüşüzdür mutlaka. Hilmi Bey de farklı
bir yol tutturmuş kendine. Bambaşka bir alanda profesyonelliğe doğru ilerliyor.
“Tanıyordum ben bu adamı, hem de çok iyi
tanıyordum, daha bundan yedi yıl önce aynı ilçede, aynı dairede beraber
çalışmıştık. Ben istifamı verip gittikten sonra bir daha Hilmi Beyden haber
alamamıştım… Ama benim bildiğim Hilmi Bey, olasıya ciddi, olasıya ağırbaşlı bir
adamdı… (Delisiz Bir Kasaba Aranıyor!)”
*
* * * *
“Millet
daha minibüsteyken kahkahaları koyvermeye başladı… Minibüs hareket eder etmez,
hemen kalktım ayağa, aldım yağ tavasını elime, başladım bildiğim şarkıları
söylemeye… Millet bir gülüyor, bir alkışlıyor, bir memnun oluyor ki deme
gitsin… Kimi portakal atıyor yiyeyim diye, kimi şeker uzatıyor, kimi para
uzatıyor… Hele minibüs şoförü, para almak şöyle dursun:
«Yahu sen şimdiye dek
neredeydin, her gün benimle gel, yemen içmen benden» diyordu. (Delisiz Bir
Kasaba Aranıyor!)”
*
* * * *
Önemli hikâyelerden biri: “El Nasıl Öpülür?”
“Nasıl el öpüleceğini bilmezsek yerimizde sayarız.” hikayenin bir bakıma anafikri.
“Nasıl el öpüleceğini bilmezsek yerimizde sayarız.” hikayenin bir bakıma anafikri.
Meşhur bayram geleneğini günlük yaşamına başarıyla uygulayıp
hayatta epey yol kat etmiş birinin bu konudaki öğütleri işimize yarar mı acaba? Ne
dersiniz?
“Bayram
yaklaşınca her evde birtakım hazırlıklar olur, badana, boya, temizlik,
bayramlık, şu, bu… Bizim evde de el öpme hazırlığı olur… Daha doğrusu, şu
yaşıma geldim, bizim peder bir türlü benim el öpmemi beğenmez, her zaman da
aynı şeyi söyler:
– Sen adam olamazsın oğlum… Adam olacak insan el öpmesinden belli olur.
Baksana bana, nasıl adam oldum, memleketten buraya sadece otuz beş kuruşla
geldim, ama şimdi konaklarda oturuyorum, kapımda hizmetçilerim var, altımda
arabam var, bir yede adım geçti miydi herkes saygıyla anar, neden? Çünkü el
öpmesini çok iyi öğrendim… (El Nasıl Öpülür?) ”
*
* * * *
“Her zaman, saat dörtten sonra boşalmaya
başlayan daire, bugün saat beş olmuş, beş buçuk olmuş, hiçbir memur şapkasını
alıp dışarıya çıkamıyordu. Çünkü müfettiş bey daha çıkmamıştı hükümet konağından…
Tam altıya on kala çıktı müfettiş bey odasından… (Müfettiş Bey)”
*
* * * *
“Müfettiş
bey orada tam on beş gün kaldı… Bu koskoca on beş gün içinde ancak kaymakamla
nüfusçunun denetimini bitirebilmişti. Gerçi müfettişin davranışlarına
bakılırsa, şimdiden kaymakam da, nüfusçu da eşyalarını toplamalıydılar ya, umut
insanın ekmeğiydi… Bu arada daire işleri öyle düzene girmişti ki, memur tastamına vatandaşın hizmetinde olmuş, kimi aylardır, hatta yıllardır sürünen
işler bir çırpıda bitivermişti. (Müfettiş Bey)”
*
* * * *
“Kim
bilir, belki başka zaman, başka yerde, başka koşullar içinde bu adam bana bu
şekilde baksa, hiç de alınmazdım ama bana şimdi, sanki benimle alay ediyormuş
gibi geldi. (Kemer ve Kravat)”
*
* * * *
Girişimci ruhumuz daha o zamandan kendini belli ediyor. Firmalar buldukları
ilginç fikirler, pratik çözümlerle müşteri memnuniyetini eskiden beri önemsiyormuş. “Gezici Hastane”de bir otobüs firmasının taşımacılık dışında yeni bir
hizmetiyle karşı karşıyayız. Bir taşla iki kuş. Hem seyahat hem sağlık
kontrolü.
“Hareket
saati gelir gelmez otobüsümüz yola çıktı. Daha şehrin kenar mahallelerindeydik
ki, beyaz önlük giyinmiş birisi elinde damlalıkla yolcuları tek tek dolaşmaya
başladı. (Gezici Hastane)”
*
* * * *
“Beyler Bir Fikrim Var!” kitaptaki favori hikâyelerimden.
Günümüz CEO’larının ilk modeliyle karşı karşıyayız. Otomobil firmasına para
kazandırmak, ortakları memnun etmek adına kahramanımız müthiş fikirler
geliştiriyor. En sonunda ortada araba diye bir şey de pek kalmıyor ya! Olsun,
yönetim memnun. Kahramanımız ise yurtdışından çok iyi bir iş teklifi alıyor. Dedim
ya, muhtemelen ilk CEO!
“Tezuçar
otomobil fabrikaları, mali baş danışmanlığına kabul edildiğimin hemen ikinci
günü yönetim kurulu toplantısına beni de çağırdılar.
Başkan:
–
Sizi şunun için kuruluşumuza aldık, dedi. Sattığımız arabalardan para
kazanamıyor değiliz, kazanıyoruz, yalnız kazandığımız para ortakları memnun
etmiyor. Sizden, bu sattığımız otomobillerden daha çok para nasıl
kazanabiliriz, onu soruyoruz… (Beyler
Bir Fikrim Var!)”
*
* * * *
Son dönemlerde işlerin kolaylıkla ve daha hızlı halledilebilmesi
başta olmak üzere pek çok sebepten devlet daireleri tek binada toplanıyor. Bunun
ne kadar önemli ve gerekli olduğunu hikâyemizde daha net görüyoruz. Halledilmesi
gereken önemli işleriniz ve az vaktiniz varsa oradan oraya koşmak pek de kolay
olmasa gerek.
“Hani,
patrondan izin almak kolay olmadığı için hepsini bir arada yapayım dedim.
Patrondan bir gün izin aldım, bu bir gün içerisinde, bizim küçüğün nüfus
dairesinde bir işi var onu yapacağım, ayrıca emlak vergisi için beyanname
vereceğim, sonra tapuda ufak bir iş var onu halledeceğim, sonra trafikte de
ufacık bir işim var, onu yapacağım… Şehir, küçük bir şehir olduğu için bunları
yapmak olasıya kolay ve çabuk… Yalnız ben bu şehre yeni gelmiş olduğum için
hayli yabancısıyım, hükümet konağından başka yeri bilmiyorum. Kendi kendime,
«Nasıl olsa tüm daireler de oradadır» diyerek, yola çıktım… (Dama Taşı)”
*
* * * *
“Bando Takımı” adlı kitabın elimdeki baskısı eski. Dolayısıyla sahaflarda mı bulursunuz yoksa yeni baskıları mı araştırırsınız bilemiyorum ama gündelik sorunlara mizahi bir açıdan bakmak ve biraz gülmek istiyorsanız kitap sizin için biçilmiş kaftan.
“Kasabada
uygun adımla öyle bir yürüyüşümüz var ki ilk gün, eh yani… Bir kez, bizimle işi
olan tüm vatandaşlar ellerinde evraklar peşimizde, acaba nerede fırsatını bulur
da imzalatabiliriz diye. Onun ardından çocuklar, yürü babam yürü… Dön babam
dön… Bilmem kaçıncı kez kasabayı fır dönmüştük ki, İhsan Bey:
– Aman kalbim, dedi…
Ancak o zaman tatil etti kaymakam bey… (Bando Takımı)”