GÖRÜNMEZ KENTLER (Italo CALVİNO)
Kentler… Pek çok kişinin bir arada yaşadığı, gezdiği, çalıştığı,
güldüğü, ağladığı yerleşim alanları. Kentler de tıpkı insanlar gibi. Nasıl ki
her insanın ayrı bir kimliği, kişiliği varsa her kentin de ayrı bir rengi,
sesi, duruşu var.
Italo Calvino da “Görünmez Kentler” kitabında kentlerin kendine has
özelliklerini aktarmış.
Hayal ürünü kentler bunlar; ama o kadar canlı
anlatılmış ki hayalle gerçek birbirine karışıyor. Gözünüzde canlanan o adı
geçen kentlere gitmeyi, oraları görmeyi düşlüyorsunuz."Görünmez Kentler" adlı kitap, kentler ve Calvino’nun edebiyat, yazarlık gibi çeşitli konularla ilgili düşünceleri hakkında.
Kitabın giriş bölümünde Italo Calvino’nun bir konuşmasına yer verilmiş.
Görünmez Kentler Üzerine Italo Calvino
Bu metin, 29 Mart 1983'te,
Calvino'nun, New York Columbia Üniversitesi Writing Division yüksek lisans
öğrencilerine verdiği İngilizce konferanstan alınmıştır. Metin daha sonra
1983 yılında Amerikan edebiyat dergisi Columbia tarafından "Italo Calvino
on Invisible Cities" adı altında yayımlanmıştır. (sayı
8,1983, s. 37-42). İtalyancadan çeviren: Tanay Burcu
Ural
“Görünmez
Kentler bildik kentler değil; kurmaca kentlerdir. Hepsine birer kadın adı
verdim; kitap kısa kısa bölümlerden oluşuyor. Bu bölümlerden her biri, her kent
için ya da genel anlamda kent kavramı için geçerli olan bir ipucu sunmalı.”
*
* * * *
“Ben yazarken bir sıra izliyorum: Kafamda
dönüp duran fikirlerden yola çıkarak yazdıklarımı ya da yalnızca yazmayı
istediğim şeylerin notlarını içine koyduğum birçok dosyam var. Eşya için bir dosyam
var, hayvanlar için bir dosyam var; kişiler için, tarihi kahramanlar için,
mitoloji kahramanları için, dört mevsim için, beş duyu için birer dosyam var.
Bir dosyada yaşamımın kentleri ve kır manzaralarıyla ilgili sayfaları
topluyorum, bir diğerinde zamandan ve mekândan bağımsız hayali kentleri. Bu
dosyalardan biri kâğıtlarla tıka basa dolduğu zaman, ondan nasıl bir kitap
çıkarabilirim diye düşünmeye başlıyorum.”
*
* * * *
“Kitap bir alan; okur içine girmeli,
dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama belli bir noktada bir çıkış hatta
birçok çıkış bulmalı.”
*
* * * *
“Daha önceden söylemem gereken şeyi henüz
söylemedim: Görünmez Kentler, Marco Polo'nun Tatar İmparatoru Kubilay Han'a
sunduğu bir dizi gezi notu. (Tarihi gerçek şöyle der; Kubilay, Moğol İmparatoru
Cengiz Han'ın soyundan gelir, ama Marco Polo kitabında ondan "büyük Tatar
Hanı" diye söz eder ve bu da yazılı gelenekte böyle kalmıştır.)”
*
* * * *
“Kitabın her bölümü Marco Polo ve Kubilay
Han'ın düşünüp yorum yaptıkları italik harflerle dizilmiş bir kısımla sürüp
gidiyor. İlkönce, Marco Polo ve Kubilay Han'ın ilk metinlerini yazmıştım, ama
daha sonra, kentleri yazmayı sürdürürken, başkalarını da yazmak geldi aklıma.
Doğrusunu söylemek gerekirse, ilk metin üzerinde çok çalıştım ve elimde çok
malzeme oluştu; bir noktadan sonra elimde kalanlarla çeşitlemeler yarattım
(elçilerin dili, Marco'nun jestleri) ve böylece farklı söylevler oluştu. Kentleri
yazmayı sürdürdükçe yazdıklarım hakkında, Marco Polo ve Kubilay Han'ın
görüşleri olabilecek düşünceler doğuyordu ve bu düşüncelerin her biri dikkati
kendi üzerinde topluyordu ve ben de her söylevi kendi haline bırakmak
istiyordum. Böylece elimde başka bir grup malzeme daha oluştu. Bunu da, geri
kalanıyla paralel sürdürmeye çalıştım ve ona birkaç montaj yaptım; öyle ki,
bazı diyaloglar birden kesiliyor ve sonra tekrar devam ediyor, kısacası kitap
oluşurken kendini tartışıyor ve sorguluyor.”
*
* * * *
“Belki
de kent yaşamının kriz noktasına yaklaşmaktayız ve Görünmez Kentler, yaşanmaz
hale gelen kentlerin kalbinden doğan bir rüya.”
Invisible Cities by David Fleck, via Behance |
* * * * *
“Dünyanın
sonunu ve felaketleri önceden bildiren kitaplardan yeterince var; onlardan bir
tane daha yazmak gereksiz olurdu, her şeyin ötesinde benim doğama aykırı bu.
Benim Marco Polo' mun kalbinde yatan, insanları kentlerde yaşatan gizli
nedenleri, krizlerin ötesinde değerleri olan nedenleri keşfetmek. Kentler
birçok şeyin bir araya gelmesidir: Anıların, arzuların, bir dilin işaretlerinin.
Kentler takas yerleridir, tıpkı bütün ekonomi tarihi kitaplarında anlatıldığı
gibi, ama bu değiş-tokuşlar yalnızca ticari takaslar değil; kelime, arzu ve anı
değiş-tokuşlarıdır. Kitabım, mutsuz kentlerin içine gizlenmiş, sürekli biçim
alıp, yitip giden mutlu kentler imgesi üstüne açılıp kapanıyor.”
italo calvino invisible cities valdrada |
*
* * * *
Ardından hayalle gerçeğin birlikte yürüdüğü kitap hakkında başka
bir tanıtım yazısı var. Yine Italo Calvino’dan. Bu yazıda da kentin kendisi
için ne anlam ifade ettiğinden, nelere anlam kattığından söz etmekte.
Görünmez Kentler ve Kesinlik Italo Calvino
Italo Calvino, Amerika Dersleri, çev. Kemal
Atakay (YKY 2007, s: 82).
“Geometrik
rasyonellik ile insan yaşamlarının iç içe geçmiş yumağı arasındaki gerilimi
dile getirmek açısından bana daha geniş olanaklar sunan, daha karmaşık bir
simge, kent simgesidir, içinde en çok şeyi söylemiş olduğuma inandığım kitabım
Görünmez Kentler'dir, çünkü Görünmez Kentler'de bütün düşüncelerimi, deneyimlerimi
ve varsayımlarımı bir tek simge üzerinde yoğunlaştırabildim; bu kitapta
gerçekleştirdiğim bir başka şey de, bir öncüllük-ardıllık ya da hiyerarşiyi
değil, içinde çok sayıda yolun izlenebileceği, çeşitli yönlere budaklanmış, çok
değişik sonuçların çıkarılabileceği bir ağı imleyen bir dizilim içinde, her
kısa metnin ötekilerin yanı sıra durduğu çok yönlü bir yapıyı kurmuş olmamdır.”
*
* * * *
En sonunda kitabın giriş bölümündeyiz. Calvino’nun eserleri,
edebiyat anlayışı, “Görünmez Kentler” hakkındaki yorumları bu bölümde detaylı
bir şekilde aktarılmış.
Giriş Italo Calvino
“Herkes
bana İtalyan edebiyatının bugünkü durumuyla ilgili sorular soruyor... Fransız
meslektaşlarıma gıpta ediyorum, hepsinin kesin cevapları hazır; kendilerini
Yeni Roman ya da Bakış Okulu çerçeve-
sinde anlatıyorlar. Peki, hiçbir okula ait olmayan ben ne yapmalıyım?
İtalyan edebiyatı gibi kendine özgü, gerçek okulları olduğunun söylenmesi zor,
çok karmaşık ve birbirinden çok farklı yazar kişiliklerinden oluşan bir
edebiyatı nasıl anlatmalıyım?..”
*
* * * *
“Calvino
edebiyatını uzmanlar sonsuz bir "yapboz oyunu" olarak tanımlıyor.
Ancak bu "körebe"yi okurun da oynaması gerek. Dilbilimin kişi
adılları ile kurduğu bir gönderen-gönderilen, gösteren-gösterilen koridorunda
okur, okur ve yazar olmayı, yazarın durmadan çoğalan beniyle birlikte çoğalmayı
ve oyun bittiğinde mozaik bir kimlikte yeniden tekilleşmeyi öğrenmeli.”
*
* * * *
“Yakın
dostu Pavese'nin ‘kalem sincabı’ adını taktığı Calvino, 1960'lı yılların
ortalarına dek gerçek ile masal arasında gitti geldi.”
*
* * * *
“Gerçekle
arasına koyduğu uzaklığı artırdıkça Calvino, aktif politika ve gazetecilik
yaşamından uzaklaştı.”
*
* * * *
“Bugün
hiç kimse, tarihsel sorunları çoğul, kitlesel ve sınıfsal açıdan ele almayı
öğrenmiş, bu ilkeleri benimsemiş kişiler arasında kavga veren biri kadar,
bireysel kişiliğin değerini, bireysellikte ne denli kararlılık bulunduğunu,
kendisi ve başkaları için bireyin her saniye ne çok seçim yapabileceğini öğrenemez;
özgürlüğü, sorumluluk ve dehşeti tanıyamaz... Bizi her şeyin ötesinde
ilgilendiren şey, insanın geçirdiği sınavlar ve bunların üstesinden gelme
biçimidir. En uzak masallar hep bunu anlatır: ormana bırakılmış çocuk, vahşi
hayvanlar ve büyülere karşı savaşan şövalye, insanla ilgili bütün tarihlerin
değişmez örgüsünün, ahlak simgesi bir kişinin, acımasız bir doğada ya da
toplumda yaşayarak kendisini gerçekleştirdiği büyük, örnek roman kurgularının
temel öğeleridir. (1955: 23) Bu yaşam dersi Calvino'nun yaşama bakışını
biçimlendirir: "aydın sürekli muhalefette" olmalı, her türlü düzenle
bütünleşmeyi reddetmeli, sosyal gerçekleri bütünlüğü içinde daha iyi görüp
değerlendirebilmek için kendisini uzaklara taşımalıdır.”
*
* * * *
“Calvino,
Venedik'i elli beş kente bölüştürerek, kristalin yüzeylerine dağıttı, bir ayna
ve ışık oyununda birini diğerinde yansıtıp kırarak olasılıkları çoğalttı.
Milani'nin (1990: 127) sözleriyle, Görünmez Kentler çoğul ve bölük pörçük bir
zaman duygusunu, 'dizgelerin dizgesi' bir dünya imgesini, sonsuzluk ve boşluğun
verdiği baş dönmesini duyurmak için" kendisine bir biçim seçmişti:
"kristal bir labirent." Labirente kafa tutmanın tek yolu yeni bir
labirent kurmaktı.”
Despina, Le città invisibili, litografia |
* * * * *
“Calvino,
labirentin işlevini, Hans Magnus Enzensberger'in Çağdaş Edebiyatta Topolojik
Yapılar adlı kitabından ödünç aldığı birkaç satırla açıklar: Doğru yolu bulmak
için kaybolmak gerekir.... Labirent, içine giren kaybolsun ve dolaşsın diye
yapılır. Ama labirent, o aynı kişiye, yeni bir plan çizmesi ve labirentin
gücünü yok etmesi için bir başkaldırıyı da düşündürür. Bunu başardığı takdirde
insan labirenti yıkacaktır; onu boydan boya geçen biri için labirent yoktur.
(1980:179) Calvino için yeni bir labirentin tek güvenilir mimarı edebiyattır.
İnsan ile Hakikat arasındaki ilişkiyi onarılmaz bir biçimde bozan, sözcükleri
anonim, anlamları kaypak kılarak anlatım araçlarının tüm sivriliklerini
törpüleyen, sözcüklerin yeni durumlarla karşılaşmasından doğabilecek
kıvılcımları söndüren tüketim ideolojisi ve kitle kültürünün -dili de etkisi
altına alan bu salgın hastalığın- yayılmasına karşı koyacak
"antikorları" ancak edebiyatın (belki de yalnızca edebiyatın)
üretebileceğini savundu her zaman.”
*
* * * *
“Yolculuğun
sonunda gerçekten bunları mı buldu Marco? Kubilay öyle inanıyordu; çünkü
'anlatıya yön veren ses değil, kulaktır.' Kulağa ise anılar ve
arzular yön verir. Metropollerin mozaik yapısında bizi mitsel kentlere keşiş
kılan ve anılarımızı biçimlendiren arzular hiç bırakmaz yakamızı. Kentleri ya
onlar kurar, ya da korkular. Kentler de düşler gibi, 'bir arzuyu ya da
arzunun tersi, bir korkuyu gizleyen resimli birer bilmecedir.' insanla
kent arasındaki bu göreli ilişkiyi bir ölüm-kalım bilmecesinde damıtır Calvino:
'Ne arzularım, ne korkularım var benim,' dedi Han, 'benim
düşlerimi ya düşünce, ya da rastlantılar oluşturur.' 'Kentler de
düşüncenin ya da rastlantının eseri olduklarını sanırlar hep, ama ne biri, ne
öteki ayakta tutmaya yeter onların surlarını. Bir kentte hayran kaldığın şey
onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya
verdiği yanıttır.'”
Ramón Egoskozabal- Las ciudades invisibles/Invisible Cities |
*
* * * *
“Borges'in
dediğine göre, İbrani kabalacılar, her mümin için ayrı bir kutsal kitap
yazıldığını söylemişler. Kuşkusuz Görünmez Kentler için de geçerli bu. Ben Görünmez
Kentler'de bellekte yaşayıp metropollerde biten pusulasız bir yolculuğun
güncesini okudum. Tanıyamadığı için imparatorluğuna bir türlü sahip olamayan
güç simgesi Kubilay Han'ın hüznüyle, kendisine "görünmez bir rota"
çizen çağdaş bir seyyahın yitmişlik ve hiçlik öyküsü, satranç tahtalarında,
atlaslarda sınanan bir kimlik, bir özgürlük arayışıydı.”
*
* * * *
“Ben
Görünmez Kentler'e giderken Marco Polo'nun rotasını izledim. Başka yolcular
başka rotalar izleyebilir, ama görecekler ki bütün yollar hep aynı
'bütünlük'le bitecek ve kusursuz kent parça parça kurulacak: Marco
Polo, tek tek her taşıyla bir köprüyü anlatıyor. 'Peki köprüyü taşıyan taş
hangisi?' diye sorar Kubilay Han. 'Köprüyü taşıyan şu taş ya da bu
taş değil, taşların oluşturduğu kemerin kavsi,' der Marco. Kubilay Han
sessiz kalır bir süre, düşünür. Sonra ekler: 'Neden taşları anlatıp duruyorsun
bana? Beni ilgilendiren tek şey var, o da kemer.' Marco cevap verir:
'Taşlar yoksa kemer de yoktur.'”
Çift katmanlı iyi bir edebiyat eseriyle karşılaşınca yapılan ön
hazırlıklar, çalışmalar da ister istemez dikkatinizi çekiyor. Kitabın ardındaki
ruhu keşfetmek istiyorsunuz. Giriş bölümünün son kısmında Işıl Saatçıoğlu
İtalyan dili ve edebiyatıyla bilgi vererek eserin çeviri aşamasından da söz
etmiş. Ancak buraya kadar aktardığım kısım daha ziyade edebiyat severler için.
Edebiyat tarihi, araştırmaları, imgelerin kullanımıyla ilgili açıklamalar yoğun
bir şekilde aktarılmış bu bölümde.
Hikâyeyi
merak eden okurlar tüm bu bölümleri atlayıp doğrudan kitaba başlayabilirler.
Masal tadında bir anlatı “Görünmez Kentler”de.
*
* * * *
“Bir kente girer Marco; bir meydanda, birinin,
geçmişte kendisinin olabilecek bir yaşamı ya da ânı yaşadığını görür; çok zaman
önce, zamanın içinde durmuş olsaydı, ya da çok zaman önce, bir yol sapağında,
saptığı yola değil de onun tam karşısındakine sapsaydı ve uzun zaman
dolaştıktan sonra dönüp o meydandaki o adamın yerinde durmuş olsaydı, orada, o
meydanda o adam değil, kendisi olabilirdi şimdi.”
*
* * * *
“‘Hemen
yola çık’ der Marco’ya Han, ‘bütün kıyıları ara ve bul bu kenti. Sonra dön ve
rüyam gerçeğe uyuyor mu söyle bana.’ ‘Bağışla beni efendimiz: er geç o rıhtıma çıkacağım
kuşkusuz.’ der Marco ‘Ama dönüp sana anlatamayacağım onu. Böyle bir kent var ve
de basit bir sırrı var: Yalnız gidişleri bilir, dönüşleri bilmez.’”
*
* * * *
“İnanmaya
hazırsanız, ne iyi. Örümcek ağı kent Ottavia’nın nasıl olduğunu anlatacağım.
İki sarp dağ arasında bir uçurum var: kent, boşlukta duruyor, bir doruktan
ötekine halatlar, zincirler ve tahta köprülerle bağlanmış. Küçük tahta
traversler üzerinde boşluklara basmamaya dikkat ederek yürüyor insan ya da
kenevir ilmiklerle tutunuyor. Aşağıda, yüzlerce, binlerce metre hiçbir şey yok:
birkaç bulut geçiyor; uçurumun dibi zar zor seçiliyor.”
Gérard Trignac - Illustrations de "Les villes invisibles" d'Italo Calvino |
*
* * * *
“Düşündüm:
‘Yaşamda bir an geliyor, tanıdığın insanlar arasında ölüler canlılardan çok
oluyor. Ve beyin başka yüz hatlarını, başka ifadeleri kabul etmeye yanaşmıyor:
rastladığı bütün yeni yüzlere eski izlerin damgasını vurup her birine en uygun
maskeyi buluyor.’”
*
* * * *
“…her
iyiler kentinin tohumunda bir kötü tohum gizli; iyi olmanın verdiği güven ve
gurur bu tohum.”
*
* * * *
“İki
yolu var acı çekmemenin: Birincisi pek çok kişiye kolay gelir: cehennemi
kabullenmek ve onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli:
sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim
ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat
vermek.”
Kitap Hakkında Kim Ne Demiş?
(İşaretli yerlere tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz)
Kentlerin
anlatımı, Calvino’nun hayal gücü beni oldukça etkiledi. Masalsı anlatılardan
hoşlananların beğenebilecekleri bir kitap olduğunu düşünüyorum. Edebi eserlere
ilgi duyanlar için yine keyifli bir seçim. Günümüz kent yaşamından
sıkılanlar için de yepyeni ufuklar açabilir belki. Ne de olsa her bir hikâyede
adeta günümüz kent yaşamının başka bir sorununa göndermeler olduğunu fark ediyorsunuz.
Erol Gezeroğlu “Milliyet Blog”da Calvino’nun kent imgesi
üzerinden aktarmaya çalıştıkları ve her bir kentin kendi kimliğiyle, kültürüyle
var olabileceğinden söz etmiş.
“Kayıp Rıhtım”da
Beyza Taşdelen insan ve kent birlikteliğine değinmiş.
Benim için insan ve şehir
bağlantısına dikkat çeken diğer bir kitap Paulo Coelho’nun “Beşinci Dağ” adlı eseridir. Orada tek
bir kent üzerine farklı bir konuda ilerleyen hikaye burada doğrudan
kent ve insana yönelmiş durumda.
Nalân Arman’ın “Tudemkitap eki”ndeki yazısı ise kitabın kurgusunu en iyi şekilde aktarıyor
bize.
Pek çok kişiyi bu kadar etkileyen
Calvino’nun kentleri Karina Puente’nin gözünde ise bambaşka bir gerçekliğe
bürünmüş.
▬ ▬ ▬
İlginizi
Çekebilir:
1.Marakeş’te Sesler –Elias Canetti2.Semerkant – Amin Maalouf