ADAM DEDİĞİN BENİM GİBİ OLUR (Erdal DEMİRKIRAN)

Dünyanın en akıllı insanı Erdal Demirkıran'dan "Adam Dediğin Benim Gibi Olur"
Ukalalık? Kibir? Megalomani?
Hiçbiri.
Hemen herkesin "Dünyanın en akıllı insanıyım, adam dediğin benim gibi olur!" dediği bir dönemde kafası karışanlara...
Adam kimdir, nasıl olmalıdır?

“Kendini bulmak, bu aslında kendini ciddiye almak, kendine sorumluluklar yüklemek, başkalarına odaklanmaktan vazgeçip kendine odaklanmak, bireysel sınırları zorlamak, kendini tanımak anlamına geliyor.”

                                               * * * * *

“Arabamızın motorunu yakmamak için gaz pedalına kontrollü basarken, kendimizi son derece kontrolsüz ve acımasız kullandığımıza inanıyorum.”

                                               * * * * *

“Yüzyıl sonra ağaçlar ve bazı hayvanlar dışında, şimdi canlı olan her şey ölmüş olacak. Şu anda yeni doğmuş bir bebekten, 100 yaşındaki dedeye kadar herkes, her insan ölmüş olacak ve yerine yenileri gelecek. Şu ankilerle hiç alakası olmayan yepyeni insanlar.”

                                               * * * * *



                                               * * * * *

İnsan hep sahip olmadığı şeyleri ister, iyi ya da kötü, sahip olmadığı şeyleri. Sahip olduklarımızın kıymetini bilmememizin sebebi işte bu. 10 trilyona sahip birinin 100 trilyona sulanması başka nasıl açıklanabilir ki? Daha da ilginç olan, sahip olmadığımız 100 trilyonun bizi mutsuz etmeye gücü yeterken, sahip olduğumuz 10 trilyonun bizi mutlu etmeye gücü yetmez. Yetmez, çünkü 10 trilyon cepte.”

                                               * * * * *

“Bir masada 10 tane boş çay bardağı vardı, her bardağa değişik ısılarda çay döktüler. Kimi 80° idi, kimi 50°, kimi 65°, kimi 70°, kimi de 30°… Aradan 20 dakika geçti, çayların ısılarını yeniden ölçtüler: Artık hepsi 20° idi. Hiçbir bardak direnememişti içindeki çayın ısısını muhafaza etmek için. Çünkü oda bardaktan daha büyüktü.”


                                               * * * * *

“Anneler babalar, çocuklarına dayanamazlar. Hele de ağlayınca hiç dayanamazlar. Bir an önce susturmak için ne istiyorsa yaparlar. Çocuk bu kültürle büyüyünce de, yani ağladığında istediğini elde etme kültürüyle büyüyünce, farkında olmadan bunu bir silah gibi kullanmaya başlıyor.”

                                               * * * * *

“Dünya devi, teknoloji cenneti Japonya’da insanlar adres tarif ederken kâğıt kalem kullanıp krokiyle anlatırlar adresi. Biz birine adres sorduğumuzda adam sadece ‘Şu tarafta.’ der ve biz orayı mutlaka buluruz.”

                                               * * * * *

“Hiçbir kedi herhangi bir köpek gibi güçlü koku alamaz; ama hiçbir köpek de herhangi bir kedi kadar iyi duyamaz.”



                                               * * * * *

“Çocuklarımız kusursuz bir beyinle doğuyorlar. Onlara her şeyi öğretebiliriz. Öyle yapıyoruz zaten. Her şeyi öğretiyoruz. Gerekli ya da gereksiz her şeyi. Fakat öğretmeyi unuttuğumuz onlarca şey var. Mesela fırsat bulup da karar vermeyi öğretememişiz onlara. Harekete geçmeyi, hayal kurmayı, dinlemeyi…”

                                               * * * * *

“Babası doktora iğne vurdurmaya götürüyor çocuğunu, yol boyunca ‘Acımayacak yavrum!’ diyor. Doktor iğneyi çocuğunun kalçasına sapladığında, acaba çocuk ne hissediyor, hiç düşündün mü? Canı yandığı için üç birim ağlıyorsa, babasının yalan söylediğini öğrendiği için beş birim ağlıyor diye inanıyorum ben.”

                                               * * * * *

“Trafik ışıklarında en önde duran adamı gördün mü hiç? Işığı geçip öyle duruyor, sonra da leylek gibi kafasını geriye büküp, lambayı görmeye çalışıyor.”

                                               * * * * *

                                          ▬    ▬      ▬

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ