KARANLIK BİR DÜNYADA BİLİMİN MUM IŞIĞI (Carl SAGAN)
Bilime meraklı mısınız? Peki bilimsel gerçeklere kapınız her zaman açık mı?
Günümüzde, hem de teknoloji ve bilim alanında bu kadar ilerlemişken sahte bilim, gericilik, yobazlıktan neden bu kadar çok bahsediliyor acaba?
Çağlar değişse, ülkeler farklılaşsa da “akıl” ve “bilim” bir noktadan sonra geri planda mı kalıyor yoksa?
Sağlık, tarih, din, eğitim...; BİLİM
Karanlık bir dünyada bilimin mum ışığıyla ilerlemenin mümkün olduğunu düşünenler için...
Günümüzde, hem de teknoloji ve bilim alanında bu kadar ilerlemişken sahte bilim, gericilik, yobazlıktan neden bu kadar çok bahsediliyor acaba?
Çağlar değişse, ülkeler farklılaşsa da “akıl” ve “bilim” bir noktadan sonra geri planda mı kalıyor yoksa?
Sağlık, tarih, din, eğitim...; BİLİM
Karanlık bir dünyada bilimin mum ışığıyla ilerlemenin mümkün olduğunu düşünenler için...
carl sagan |
*
* * * *
“Dünyamızı
sorularımızın cesareti ve yanıtlarımızın derinliğiyle önemli kılarız. (yazar
hakkında)”
*
* * * *
“Sagan
bu kitabında elli bin nüfuslu küçük bir kentte bir bilim merkezinin duyarlı
insanların katılımı ve dayanışmasıyla nasıl kurulduğunu anlatıyor. Gelecek
yüzyılın gençlerinin bilimi daha iyi anlayan bireyler olmasını isteyen
Japonya’nın, 138 yeni bilim müzesi ya da merkezi kurmaya karar verdiğini
biliyoruz. Bilimi her düzeyde anlaşılır hale getirmeye çalışan kitaplar, bilimi
açıklayan ve sevdiren bilim müzeleri, iyi ve doğru hazırlanmış bilimsel
içerikli TV programları, belgeseller. Bunların hepsi karanlığı aydınlatmaya
çalışan birer mum, birer ışık kaynağı. Gelin bizler de bu kaynaklardan yararlanalım.
Hatta yararlanmakla da yetinmeyelim, ‘Bir mum da ben nasıl yakabilirim’ diye
düşünelim. (Sunuş – Prof. Dr. Tosun Terzioğlu)”
*
* * * *
“Bilim
önüne geçilemeyen bir merak dalgası yaratır. Sahte bilim de öyle. Bilimin
popülerleştirilmesi süreci yetersiz ve cılız kalırsa ortaya sahte bilimin zaman
kaybetmeden dolduracağı açıklar çıkar. Herhangi bir bilgi doğru kabul edilmeden
önce yeterli kanıt gösterilmesi gerektiği yaygın olarak anlaşılsaydı, sahte
bilim de ortaya çıkmayacaktı.”
*
* * * *
“Dünyanın her yanında bilime tutkun zeki, hatta fazlaca zeki inanılmaz sayıda insan var.
Ama bu tutku karşılıksız kalıyor. Araştırmalar, Amerikalıların yüzde 95’inin
‘bilim cahili’ olduğunu gösteriyor. Bu, bir köleye okuma yazma öğretmenin çok
ciddi cezalarla yasaklandığı İç Savaş öncesi dönemde, neredeyse hepsi köle olan
Afrikalı-Amerikalıların cehalet oranıyla aynı.”
*
* * * *
“Her
kuşak, kendinden sonraki kuşakta eğitim standardının düşmesinden endişe duyar.
Sümer uygarlığından kalma, insanlık tarihindeki en eski metinlerden biri
sayılan 4000 yıllık kısa bir deneme, gençlerin bir önceki kuşağa kıyasla çok cahil
olmasından yakınıyor.”
*
* * * *
“Kolera
hastası için dua edebiliriz kuşkusuz. Ama dua yerine ona 12 saatte bir 500
miligram tetrasiklin vermeyi de deneyebiliriz. (Hıristiyanlık Bilimi dediğimiz
din, hastalıklara mikropların neden olduğu kuramını reddediyor; eğer dua işe
yaramazsa, inançlı bir Hıristiyan, çocuklarına antibiyotik vermektense
öldüklerini görmeyi yeğleyebilir.)”
*
* * * *
“Edmund
Way Teale, 1950 tarihli Circle Of The
Seasons (Mevsimlerin Döngüsü) adlı eserinde aynı ikilemi daha iyi incelemiş
görünüyor:
Ahlaki açıdan değerlendirilecek
olursa, kendinizi iyi hissetmenizi sağladığı sürece bir şeyin doğru olup olmadığını umursamamak,
cebiniz doluysa paranın nereden geldiğine boşvermek kadar kötüdür.”
*
* * * *
“Sahte
bilim ve gizemcilik Amerika’da diğer ülkelere göre daha yaygın olduğu için
değil, benim en iyi bildiğim örnekler oldukları için bu kitapta ele
alacaklarımın çoğu Amerika’dan olacak.”
*
* * * *
“Son
zamanların en başarılı küresel sahte bilim örneği, - birçok ölçütle
düşünüldüğünde neredeyse din haline gelmiş – Hindu öğretisi Deneyüstü
Meditasyon (DM) [Transandantal Meditasyon (TM)]. Bu öğretinin kurucusu ve
ruhani lideri Maharishi Makesh Yogi’nin uyuşturucu telkinlerini televizyondan
izlemek bile olası.”
*
* * * *
“Bugün
Rusya UFO’ların, hayaletlerin, falcıların, sahte doktorların, tılsımlı suların,
eskiden kalma bağnazlığın istilasına uğramış durumda.”
*
* * * *
“Yöneticilerin,
medyum şarlatanlara geleneksel bir düşkünlüğü var. Eski Çin ve Roma’da yıldız
falcılığı imparatorun kişisel malı sayılıyor ve bu sanatın özel kullanımı
devlete karşı işlenmiş bir suç sayılıyordu. Özellikle Güney Kaliforniya
kültürüne özgü safdilliğin etkisiyle olsa gerek, Nancy ve Ronald Reagan, özel
yaşamlarında ve siyasette – seçmenden gizlemeyi başararak – bir yıldız
falcısının tavsiyelerine başvuruyorlardı. Uygarlığımızın geleceğini etkileyen
karar verme süreci kısmen şarlatanların elinde. Bu gibi saçmalıklar Amerika’da
gerçekleşse de etkileri dünya çapında olabiliyor.”
*
* * * *
“Kitabın
bazı bölümlerinde dinbilimin aşırılıkları konusunda eleştirel bir tavır
takınacağım; çünkü uç noktalara gidildikçe sahte bilimi, öğreti niteliği
taşıyan gerçek dinden ayırmak çok güçleşiyor.”
*
* * * *
“Dini
liderlerden biri, bana yazdığı mektupta, ‘disiplinli doğruluk’a nasıl özlem
duyduğunu dile getiriyordu:
Yaşantımızı duygularımız belirler
oldu… Bir yanda dine aşırı bağlılık ve ucuz ruhbilim, diğer yanda kibir ve dogmatik hoşgörüsüzlük, dini
yaşamı öylesine olumsuz etkiledi ki din
artık tanınmaz hale geldi. Bazen dayanma gücümün tükendiğini hissediyor, sonra
yine umutla ve inatla yaşamayı
sürdürüyorum.”
*
* * * *
“A Candle in the Dark (Karanlıkta Bir
Mum), Thomas Ady tarafından yazılmış, o sıralarda ‘insanları arındırmak’
gerekçesiyle sürdürülen cadı avlarını şiddetle eleştiren, büyük ölçüde İncil’e
dayalı, 1656’da Londra’da basılmış cesur bir kitabın adı. Sözü geçen çağda
Avrupa’da, herhangi bir hastalık ya da fırtınadan, olağanın dışında gerçekleşen
her şeyden büyücülük sorumlu tutuluyordu.”
*
* * * *
“Dünya’ya
yeni inmiş ve çocuklarımıza televizyon, radyo, sinema, gazete, dergi, çizgi
roman ve kitap yoluyla neler sunduğumuzu araştırmaya girişmiş bir uzaylı,
onlarca cinayet, tecavüz, acımasızlık, batıl inanış, budalalık ve tüketim
öğretme kararı aldığımızı düşünecektir. Doğrusu bu çabayı gerçekten gösteriyor,
büyük ölçüde de başarılı oluyoruz. Çocuklara bilimsel düşünce ve umut aşılamaya
çalışsaydık nasıl bir toplum olurduk?”
*
* * * *
“Fransa’da
on binlerce cadının bir gece ayini için meydanda toplandığı ya da 12 000
acuzenin Newfoundland’a doğru havalanarak göğü kapkara kuşlar gibi
doldurdukları şeklindeki iddialar sorgusuz sualsiz kabul ediliyordu.”
*
* * * *
“Ne var
ki hipnoz, belleği tazeleme konusunda güvenilir bir yöntem değildir. Hipnoz
sırasında, gerçek anıların yanı sıra, ne hastanın ne de terapistin ayırt
edebildiği düş ürünleri, fanteziler de işin içine girer. Hipnoz, kişinin
telkinine çok açık olduğu bir durumdur. Mahkemeler kanıt, hatta suç
soruşturmalarında hipnoza başvurulmasını yasakladı. Amerikan Tıp Derneği,
hipnoz sırasında anlatılan anıların uyanıkken anımsananlardan daha az güvenilir
olduğunu belirtiyor.”
*
* * * *
“Gerçek anılar hayaletler gibiydi; sahte
anılar ise öylesine inandırıcıydı ki gerçeklerin yerini aldı. (GABRIEL
GARCIA MÀRQUEZ – Garip Hacılar / 1992)”
*
* * * *
“Kimi
iddiaları sınamak oldukça zordur; örneğin, bir hayaleti ya da brontosaurusu
bulmaya yönelik bir araştırma gezisinden eli boş dönülmesi, bu yaratıkların var
olmadığı anlamına gelmez. Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir.”
*
* * * *
“Saygı,
hayranlık, etik, ayin, toplum, aile, yardım, siyasi ve ekonomik adalete adanmış
birçok din, bilimin bulgularını başkaldırı değil, kendilerini yücelten
ilerlemeler olarak görüyor. Bilim ve din arasında çelişki olması gerekmiyor.
Bir noktada benzer ve uyumlu rolleri paylaşıyor, birbirlerine gereksinim
duyuyorlar.”
*
* * * *
“Kayıtsızlık,
umursamazlık yoluyla ya da yetersizlik ve kuşkuculuk korkusuyla çocukların
bilime olan şevkini kırarsak seçim haklarını, geleceklerini kurmalarına
yarayacak araçları ellerinden almış oluruz.”
*
* * * *
“Çin
Bilim ve Teknoloji Derneği’nin 1993 tarihli bir anketi, Amerika’da olduğu gibi,
Çin’de de insanların ancak yarısının Dünya’nın Güneş çevresinde yılda bir dönüş
yaptığını bildiğini gösteriyor. Bu durumda rahatlıkla söyleyebiliriz ki
Copernicus’tan dört buçuk yüzyıl sonra hala Dünyadaki insanların çoğu,
gezegenimizin kıpırtısızca evrenin merkezinde oturduğuna ve bizim ‘özel’
olduğumuza yürekten inanıyor.”
*
* * * *
“Eflatun,
mavi, yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı boyaları karıştırınca açık kahverengi
elde edersiniz. Ama aynı renkteki ışıkları karıştırdığınızda ortaya beyaz renk
çıkacaktır. Nasıl oluyor bu iş?”
*
* * * *
“Neden
bayağı buz beyaz, fakat saf buzul mavidir?”
*
* * * *
“Çocukluğumda,
New York’taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’ne gitmiştim. Diyoramalar büyülemişti
beni. Dünyadaki hayvanların ve doğal ortamlarının tıpkı gerçeğe benzeyen
maketleri.”
*
* * * *
“İyi bir
bilim müzesi, çocuğa kitap okuma, bir ders alma ya da keşif sürecini yeniden
yaşamak için müzeye tekrar gitme, ama en önemlisi bilimsel düşünmenin yöntemini
öğrenme yolunda esin verir.”
*
* * * *
“
‘Ulusal bilim yoktur’ diyor Rus oyun yazarı Anton Çehov, ‘tıpkı ulusal çarpım
tablosu olmadığı gibi’.”
▬ ▬ ▬
İlginizi çekebilir:
1.Herkes İçin Matematik - John Allen Paulos
2.Bilim ve Din - Bertrand Russell
İlginizi çekebilir:
1.Herkes İçin Matematik - John Allen Paulos
2.Bilim ve Din - Bertrand Russell