GÖÇEBE (Knut HAMSUN)

Benim gibi yolu, yolculuğu seven biri için cazip bir kitap ismi: “Göçebe”. Knut Hamsun’un bu eseri gezgin ruhuma adeta yeni bir kapı araladı.

Yolu, yolculuğu; kırı, kırsalı; doğayı seviyorum. Her ne kadar büyük şehrin cenderesinde çoğu zaman kendimi kıskaca alınmış gibi hissetsem de doğaya olan aşkım onun da formülünü bulmama yardımcı oldu galiba. Güneşin doğuşu, batışı; bir kuşun cıvıltısı; bir kedi ya da köpeğin huzur içinde mışıl mışıl uyuması ve yakalayabildiğim pek çok an. Anlık keyifler, küçük mutluluklar... 
Bazen toplu taşıma araçlarında cep telefonuna gömülmüşlere bakarken düşünüyorum pencereden dışarı bakıp bulutları seyreden bir ben mi varım diye…

İşte “Göçebe” ben tam da bu ruh halindeyken “hazine sandığım”dan bana göz kırptı. Cem Yayınları baskısı ve Behçet Necatigil çevirisi olması benim için kitabın önemli getirilerinden.

Kitap Hakkında

İlk sayfalarda Behçet Necatigil’in “Knut Hamsun ve Eseri” adlı bir giriş yazısı var. Yazar ve kitabı hakkında verilen bu bilgiler benim için kitabın bir diğer getirisiydi. 
Kitap üç ayrı dönemden dolayısıyla üç bölümden oluşuyor. Kitaptaki olaylar Knud Pedersen’in ağzından anlatılıyor. Bu isim yazarın gerçek adı ve buradan da anlaşıldığı üzere yazarın kendi gözlemlerini, hislerini, yaşadıklarını anlattığı bir eser. 
“Sonbahar Yıldızları Altında” 1906, “Hüzünlü Havalar” 1909, “Son Mutluluk” ise 1912 yılına ait. “Göçebe” ise yazarın bu eserler toplamına verdiği genel isim.


İlk bölümde yazarın çalıştığı birkaç çiftlikte yaptığı işler ve tanıştığı insanlardan söz edilmiş. Benim adapte olmakta biraz güçlük çektiğim bir bölümdü.
İkinci bölüm, kahramanın altı yıl sonra daha önce çalıştığı çiftliğe geri dönüşüyle başlıyor. Ağırlıklı olarak çiftlik sahibinin ve karısının ilişkilerinin anlatıldığı bölüm. Bu bölüm benim için biraz daha ilgi çekiciydi. Yazar kendi duygularını, düşüncelerini, doğrularını hiç çekinmeden tüm samimiyetiyle aktarmış.
Üçüncü bölümde ise yazar bir orman kulübesinde kalıyor. Kendiyle ve yaşamla barışık; bulunduğu ortamdan ve hayatından memnun. Önceki yıllarda karşılaşmış, birlikte yol almış olduğu kişilerin bazılarıyla tesadüfen yeniden karşılaşıyor. Bu kişilerin o anki ve geçmiş yıllardaki hallerini ister istemez kıyaslamaya başlıyor. Aynı kalan özellikler; farklılaşan, değişen yönler, yıllar içinde yaşananlar…
Üç kitabın bu şekilde bir arada olması hoşuma gitti. Böylelikle sadece bir yazarın değil, aynı zamanda bir insanın farklı dönemlerde yaşadığı ruh hallerini, olaylara bakış açısındaki değişiklikleri daha net fark edebiliyorsunuz. Bu, bir noktada kendinizi kendi yaşamınızı gözden geçirmenize, sorgulamanıza da yol açıyor.

“Göçebe” beni bulunduğum yerden aldı ve zamanda bir yolculuğa çıkardı. 1900’lü yılların başında dağ, ova, bayır mis gibi temiz havayı teneffüs ederken bir yandan da o dönem çiftlik hayatının tanığı oldum. Bunu da yazarın tasvirlerine ve samimi anlatımına borçluyum herhalde. Bir de Behçet Necatigil’in çevirisine. Zaman zaman tempo biraz düşse de özellikle ilk bölüm benim için biraz ağır ilerlese de severek okuduğum bir kitap oldu. 

                                               * * * * *

Okur Kitlesi

Klasik eserlerden hoşlananlar; kır hayatını, çiftlik yaşamını sevenler kitabı beğeniyle okuyabilirler.

                                               * * * * *

Kitap Hakkında Kim Ne Demiş?
(İşaretli yerlere tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz)

"Yazın Sanatı"nda kitabın ayrıntılarını görebilir ve eleştirel bir gözle yazılan satırları okuyabilirsiniz.

"Kedi Güncesi"nde ise kitaptan yola çıkılarak Knut Hamsun hakkında birkaç bilgiye yer verilmiş: "Göçebe bir ruh: Knut Hamsun"


                                               * * * * *
Kitaptan Alıntılar

s.5 / “Knut Hamsun ve Eseri” Başlığından

“1890’dan başlayarak dünyanın sayılı romancıları arasına girecek ve Knut Hmasun adını alacak olan Knut Pedersen, Norveç’in kuzeyinde Gudbrandsdal sınırları içinde Lom kasabasında doğdu (4 Ağustos 1859). Bir terzi olan babası, kalabalık ailesini alarak, daha kuzeye, Hamaröy kasabasına göç etti (1862). Çalışkan ve işine bağlı adam, karısını, kaynatasını, altı çocuğunu terzilikle zor geçindiriyor, üstelik oturdukları yerin sahibi olan rahip kaynına borçlanmış bulunuyordu.”                                               
* * * * *

s.8 / “Knut Hamsun ve Eseri” Başlığından

“1885’te Mark Twain üzerine bir yazısındaki imzası Knut Hamsund, bir dizgi yanlışı yüzünden d’siz, Knut Hamsun olarak çıktı. O da düzeltmedi bunu. O tarihten, o yazıdan sonra ismi, Knut Hamsun oldu.”

                                               * * * * *

s.178

“Bir zamanlar bu kasabada insanlar yaşadılar; telgraftan, su buharından habersiz, çağlarına ayak uydurmuş insanlar.”

                                               * * * * *

s.206

“Onun bu hali beni de sevindirdi; aşağılık bir adam değildi yüzbaşı; bir süre kapıp koyvermiş, zevke sefaya dalmış, ama ciddi bir hamle yaparak bütün bunlara bir son verebilmişti. Suyun içinde kürek kırılmış gibi gözükür, fakat kırık mırık değildir aslında. ”

                                               * * * * *

s.319

“Bir çocuk, elbet başka çocuklardan da birçok şeyler öğrenebilir; ama ona asıl örnek, yetişkin insandır. Çünkü çocuk da bir gün büyüyecektir.”

                                               * * * * *

s.392

“Fakat biraz işe yarar bir insan, çoğunluğun yolu ayrı bile olsa, az çok kendi yolunda yürür.”
                                          ▬    ▬      ▬

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ