okuma halleri

Kitap tanıtımlarına bir süre ara verdim bazılarınızın bildiği gibi. Yaz rehavetine hemen kapılıveriyorum nedense. Biraz mola hepimize iyi gelecektir diye düşünüyorum. 
Bu süre içinde ne yazarım, ne yaparım diye pek düşünmedim açıkçası. Spontane yazılar olacak muhtemelen.
Aklıma gelen ilk konu "okuma halleri". Kitap okumayı seviyorsanız "okuma halleri"nden bir ya da birkaçına siz de kendinizi dâhil edebilirsiniz muhtemelen.




Bazılarımız okurken halden hale geçerler. Kitap çok heyecanlıysa, akıp gidiyorsa ve biz satırlar arasında kaybolduysak şekilden şekle girebiliriz. 


İtiraf etmem gerekirse çocukken okuma hallerim hemen hemen yandaki gibiydi. Koltukta döne döne kitap okurdum. Bazen koltuğa sığamaz kendimi yerde oturup sırtımı koltuğa dayamış bulurdum. Kitabın kahramanlarıyla birlikte maceradan maceraya atılır, heyecandan yerimde duramazdım. 
Yıllar geçip koltuktaki hareket kabiliyetim kısıtlanınca bendeki okuma halleri de değişmeye başladı. Hem zaten artık yaş alıyor, okul sıralarına, düzgün oturmalara ister istemez uyum sağlıyordum. 

Siz de böyle okuma evrelerinden geçtiniz mi bilmiyorum ama çeşit çeşit okuma hallerinden biri elbet sizin için.

Bir kitapkurduysanız ve kitabı sürükleyici bulduysanız siz de aşağı yukarı şu şekilde kitap okuyorsunuz demektir. Gerçi buradaki kitapkurdumuz sayfa çevirmeye fırsat bulamıyor ; ama bu tarz bir okumada sayfalarda hızla ilerleyeceğimiz de aşikâr.




Kitap okumaktan pek hoşlanmayan öğrencilerimin okuma hali. "Okusam mı okumasam mı?", "Birkaç bölüm atlasam hoca fark eder mi?", "Bu okuma işi de nereden çıktı şimdi?" tarzındaki sorulara gebe bir hal. Halbuki bu kadar düşüneceklerine her gün 5 sayfa okusalar 30 günde 150 sayfalık bir kitabı rahatlıkla bitirirler. 




Genellikle okumayı sevmeyen ya da aradığı kitabı henüz bulamamışların okuma hali. "Bu kitap kaç sayfa?", "Öff, daha ne kadar çok var?", "Bu da biter mi acaba?" sorularını duyar gibiyim. Ama yine de okumaya azmetmiş bir hali var. Güç bela olsa da bu kitap bitecek havası, daha doğrusu çabası.

Kafanız başka yerdeyse ama siz hâlâ kitap okumaya çalışıyorsanız bence hal tam da bu. O gün yorgunsam ya da insanlık hali kafam başka şeyle meşgulse kitapla irtibatım aynen bu şekilde oluyor. Sayfayı okuyorum, sayfanın sonuna geldiğimde zihnimde, okuduklarımdan tek bir sözcük yok. Bir daha deniyorum; baktım olmadı "Canım şu anda sırası değil" deyip bu hali sonlandırıyorum. Nasılsa başka zaman telafi ederim.

Ders çalışanlar, sınava hazırlananlar, "Bu bölüm bu gece bitmeli" diyenlerin hali. Gözler kapanır, kafa düşer ama "okur" vazgeçmez. Ne kadar verimli olduğu tartışılır bir hal. Gidin bir güzel uyuyun bence, sabah bir saat erken kalkar kitabınızı okur, sınavınıza hazırlanırsınız.


Heyecanla okunan bir kitap. Göz hizasına çekilmiş, dikkatle okunuyor, sayfalar çevriliyor. Birkaç sene önce okulumuzda çalışan öğretmen arkadaşlardan birinin okuma hali. Oldukça pratik olduğunu söyleyebilirim. Arkadaş sohbetimize katılacağı zaman kitabı hiç indirmeden kitabın üstünden bize bakar, sohbetini eder sonra okumasını sürdürürdü. Bir taşla birkaç kuş. Sohbet edebilir, etrafı gözleyebilir, kitabınızı okuyabilirsiniz.



En sevdiğim okuma hali. Bir elinde kitap, bir elinde kahve ya da çay. Bu okuma halini seviyorum dediğime bakmayın ben bunu bir türlü gerçekleştiremedim. Çay ya da kahveyi yanında atıştırmalıklarla hemen bitiresim geliyor; kitap heyecanlıysa bu seferde içeceğimi unutuyorum çay/kahve buz gibi oluyor. Pek bana göre değil yani. Ama hoş duruyor değil mi?



Biraz hızlanalım dilerseniz. Bazıları maşallah saniyede 1865 sayfalık bir hıza erişmiş gibi okuyor (!). Bir hafta, bir ay içinde okudukları(nı iddia ettikleri) kitap sayısına bakıyorsunuz "Aman Allahım", bütün matematik hesapları altüst. Başvurmuş olsalar Guinness Dünya Rekorlar Kitabı'nın en üst sıralarında yer alacaklar. Zorunlu durumları bir yana bırakırsak her ay istisnasız en az 15 ve üzeri kitap okumak her kula nasip olmaz. Ama yine de mütevazı davranıp "Benden daha çok kitap okuyan var" demeyi de ihmal etmiyorlar. 
Okulumuzdaki  öğretmen arkadaşlardan biri baskılara dayanamayıp bazı kitapları sayfaları, hatta bölümleri atlayarak okuduğunu itiraf ettikten sonra "Okuyorum ama ya!" demeyi de ihmal etmedi. Baştan, ortadan ve sondan. Buna "oku-muş gibi yapmak" denir mi bilmiyorum ama tercihlere saygı duymak lazım. 
Bu arada yanda kitap sayfalarının hızı ve akışı sizi şaşırtmasın; bu hâle sahip olan kişiler kitapları tersten, düzden, sondan, baştan son sürat okuyabilirler. Doğal bir yetenek, herkese nasip olmaz.
Diyebilirsiniz ki "Hızlı Okuma Kursu"na gitmiştir. Olabilir tabii; ama o zaman da Woody Allen'a atfedilen şu sözü söyleyesim geliyor: "Hızlı Okuma Kursu'na gittim, Savaş ve Barış'ı yirmi dakikada okudum. Olaylar Rusya'da geçiyor."

"Ben biraz ehl-i keyifim. Öyle son hız okumalar bana göre değil" diyorsanız ve denizi de seviyorsanız yandaki gibi bir okuma hali size göre olabilir. Ne de olsa durmak yok, okumaya devam. Yalnız bu noktada dikkat etmeniz gereken, kitap okuyayım derken güneşinizi engellememek. Yoksa bronzlaşmış vücuda bembeyaz bir yüz pek de hoş durmayabilir. Aman dikkat!

Kitap okumanın popüler hâle geldiği günümüzde buna bağlı olarak maharetli okur sayısı da artmakta. Çorba karıştırırken, cam silerken, toplu taşıma araçlarında tıklım tıkış tek ayak üzerinde giderken kitap okuyanların sayısı az değil. Dolayısıyla bu kişilerin sabah sporu yaparken şu şekilde kitap okuduklarını hayal edebiliyorum.

 
"Aman canım ne var bunda, bunu ben de yaparım. Sen beceriksizsen bize ne?" diyebilirsiniz. Belki de haklısınız. Jimnastiğin bedeni, kitapların zihni esnettiğini düşünürsek belki ben de çalışmalara başlamalıyım. Hem ne kadar zor olabilir ki?! 


Artık yavaş yavaş yazımın sonuna geliyorum. İşte benim okuma hallerim. Tabii ki evin içinde bu tip bir saç ve kıyafetle dolaşmıyorum; ama okuma halini kendime oldukça yakın buldum. Okuduğum, bir roman ya da hikaye kitabıysa arada bir böyle bırakıp "Görüyor musun bak ne oldu, acaba devamı nasıl gelecek?" diye düşünüyorum. Bir deneme ya da araştırma kitabı okuyorsam bu sefer de durup "Ya adam neler düşünmüş bulmuş; böyle olabilir mi, neden olmasın?" gibi cümlelerle okumaya kısa bir ara veriyorum.



İşte en sevdiğim okuma zamanı. Yağmurlu havalar. Hele bir de evdeysem ve kendime bu şekilde bir vakit ayırabildiysem... Değmeyin keyfime. 



Yarı şaka yarı ciddi "okuma halleri"ne değindim bugün, umarım hoşunuza gitmiştir. Tabii bu halleri birkaç taneyle sınırlamak doğru olmaz belki. Ama bunlar benim aklıma ilk gelenlerdi. Dünyada ne kadar "okur" varsa bir o kadar da okuma hali vardır muhtemelen. 




Halimiz nasıl olursa olsun önemli olan, kitapların dünyamızı nasıl da aydınlattığını, renklendirdiğini; hayalgücümüzü zenginleştirdiğini hatırlamak ve okumaya devam etmek galiba.

Kitap okumayı ve hayata gülümsemeyi unutmayın.

Hayat okudukça daha da güzelleşir.


Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ