OKU AMA NEYİ (Taşkın TUNA)
Dinimizin ilk emri: “Oku”
“Oku! Yaradan Rabbinin adı ile! O, insanı bir kan pıhtısından
yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle yazmayı öğreten Rabbin en
büyük kerem sahibidir.” (Alak,96:1-5)
Okudukça, öğrendikçe,
anlamaya gayret ettikçe görüyoruz ki insan, dünya, kâinat aslında bir mucize, bir bütün. Acaba Kur’an’ı sadece Arapça’dan okumak yeterli mi? Kur’an’da bize anlatılmak istenen ne? Neyi okumalıyız ve nasıl okumalıyız?
Belki de işe önce kendimizden, insandan başlamalıyız. Sonra doğa,
dünya, evren… Okumamız gereken ne çok şey var değil mi?
“Düşünce
denilen ucu sivri bir tornavidanın, beyin hücrelerimin molekül bağları
arasında, oyup oyup kazdığı derin dehlizlerin merdivenlerinde, kendi öz
benliğimi aramaktan bitap düşüyordum. Bu acayip dünyada benim yerim neydi?
Niçin buradaydım? Ben kimdim?”
*
* * * *
“– Sen
kalbe bak. Senin kalbin temizse, mesele yok.
– Hep bu
boş avuntu ile oyalandık. Elbette ki kalp temizliği şart. Ama sen hiç ‘Benim
kalbim temiz değil’ diyeni gördün mü? Kime sorsan, çok dürüst, çok namuslu, çok
iyiliksever olduğunu söyler. Peki, bu toplumdaki rezaletler niye?”
*
* * * *
“Burada
söylemek istediğimiz husus şudur. Tabii ki, kelimeyi şahadet vardır ve
geçerlidir. Ancak imanın taklidi değil, tahkiki olması esastır. Tahkiki iman;
düşünerek, araştırarak, bilerek ve bilinçli olarak inanmak demektir. Sadece
lafta kalan, duyumlara ve rivayetlere dayanan bir iman, makbul ve muteber
olamaz.”
“Düşünmek, araştırmak, bilmek ve bilinçli olarak inanmak…”
Taşkın Tuna, kitaplarında bize pek çok konu hakkında bilgi
veriyor.
“Ol Dedi Oldu” serisinde kâinatın ve dünyanın oluşumu hakkında bilgi
sahibi oluyoruz, “Muhteşem Tasarım”da kâinatın yanı sıra dünyadaki canlılar
hakkında bilgilerimizi artırıyoruz. Bunlar hep Kur’an’dan örnekler ve
çeşitli hikâyelerle pekiştiriliyor ve daha anlaşılır hale geliyor. Çünkü “bilim”, geniş bir alan. İnsanlar seçtikleri konuya yıllarını
veriyorlar. Ama dediğim gibi önemli olan “anlamaya çalışmak”, “gayret göstermek” galiba.
“Oku ama Neyi?” bir hikâye, bir kurgu üzerine oturtulmuş ve
aktarılan bilgiler hikâyeye
yedirilmiş. Taşkın Tuna’nın okuduğum diğer kitapları doğrudan araştırma, inceleme tarzında,
ders kitabı niteliğindeydi. O kitaplar bilgiyi doğrudan verdiği için benim daha
çok hoşuma gitmişti. Eğer bir kitap bir şeyler aktarmak, bilgilendirmek amacıyla
yazılıyorsa “hikâye” tarzı pek bana hitap etmiyor (Sofi’nin Dünyası kitabını
bunun dışında tutuyorum).
“Bilimsel, felsefi kitaplar pek tarzım değil ama merak da ediyorum.” ya da “Taşkın Tuna’nın bir kitabını okumak istiyorum; ama hangisi olacağı konusunda kararsızım” diyorsanız tavsiyem, “Oku ama Neyi?” olurdu. Çünkü diğer kitaplarında bahsettiği konuların bir kısmı ve dini bilgilerin fazlası bu kitapta toplanmış. Anlaşılması biraz daha rahat.
Umarım siz de hayretle, keyifle okursunuz.
İnsan, doğa, evren üçlüsü şaşırtıcı bilgilerle dolu.
“Bilimsel, felsefi kitaplar pek tarzım değil ama merak da ediyorum.” ya da “Taşkın Tuna’nın bir kitabını okumak istiyorum; ama hangisi olacağı konusunda kararsızım” diyorsanız tavsiyem, “Oku ama Neyi?” olurdu. Çünkü diğer kitaplarında bahsettiği konuların bir kısmı ve dini bilgilerin fazlası bu kitapta toplanmış. Anlaşılması biraz daha rahat.
Umarım siz de hayretle, keyifle okursunuz.
İnsan, doğa, evren üçlüsü şaşırtıcı bilgilerle dolu.
*
* * * *
“Aslında
Hoca Nasrettin, nerede ve ne zaman yaşamış- ya da yaşamamış- olsun; onun,
toplumun kültür ve ahlak kuralları yanında, insan psikolojisi ve zafiyetlerini
çok iyi değerlendirdiği bilinen bir gerçektir. Eğer Nasrettin Hoca fıkralarını,
basit bir güldürü ya da sade bir mizah örneği imiş gibi ele alırsak, çok
yanılırız.”
*
* * * *
“Kur’an’a
göre, kadın kendi mallarına sahip olabilir. Oysa Fransa bu hakkı, 19. Veya 20.
Yüzyıl başlarında tanımıştır. Yine İslam’a göre, kadına, boşanma hakkı
tanınmaktadır. Bu hak, Batıda 13 yüzyıl sonra kabul edilmiştir.”
*
* * * *
“Bildiğiniz
gibi, Dünya nüfusu altı milyar civarında bulunuyor. Bu nüfusun 1/6’sı, yani bir
milyar insan açlık çekiyor. Uzmanların açıkladıklarına göre, açlığın önüne
geçmek için, on iki milyar dolara ihtiyaç duyuluyor. Son okuduğum bir dergide,
sadece Avrupa’da yalnız parfüm tüketimi için harcanan miktar ne kadar bilir
misiniz? Cevabını tahmin edemezsiniz, ben söyleyeyim, tam on üç milyar dolar.
Demek ki, Avrupa’daki kokuyu, açlıktan kıvranan bir milyar insana koklatsak,
sorun hemen çözülecek.”
*
* * * *
“Bizim
gözümüz, son derecede kısıtlı bir frekans bandına hassastır. Teknik olarak, 04
ila 07 mikron arasında bulunan ve ismine ‘görünen ışın’ bandı denilen dalga
boylarını görebiliriz. Oysa şimdi içinde bulunduğumuz bu odanın içinde ben
diyeyim, yüz çeşit, siz deyin bin çeşit ışın demeti mevcuttur. Radyo dalgaları,
TV dalgaları, kozmik ışınlar, X ışınları, gamma ışınları ve nötrino
parçacıkları şu anda bu oda içinde bulunuyorlar. Ama biz hiçbirini göremiyoruz.
Göremediğimiz için bu ışınların varlığını inkâr edemeyiz ki. Öyle değil mi?”
*
* * * *
“– Ben
size İslam’ın saf bütünlüğünü anlatmaya çalışıyorum. Geçmişte eğer Müslüman
toplumlar geri kalmış iseler, bunun sebebini İslam’da değil, insanda aramamız
gerekir. İslamiyet; geriliği, tembelliği, miskinliği övmüyor ki; aksine her
konuda ilerlemeyi, gelişmeyi ve zenginliği özendiriyor. Ama dediğim gibi, herkes
herkesi kıyasıya tenkit ediyor, hatayı hiç kendinde aramıyor. ”
*
* * * *
“Büyük
bir veli’ye bir zâhir ehli şöyle demiş, ‘Ben Allah’ı bin tane delille ispat
ettim.’ Veli sakin cevap vermiş ‘Demek o kadar çok şüphen vardı!’”
*
* * * *
“Gerçekten
İslam, çok sade ve kesin bir hükümle, ‘Güçlünün
haklı değil; haklının güçlü olduğu’ tezini ısrarla ve önemle
tekrarlamıştır. Yüce Peygamber’in getirdiği dinin ana ilkesi şudur; Arap’ın,
Arap olmayanlara; beyazların siyahlara; zenginlerin fakirlere hiçbir üstünlüğü
yoktur. Üstünlük, yalnız ve yalnız güzel meziyetlerle, iyi huylarla Allah’a
yakınlık (takvâ) ile mümkündür. Böylece; ırkçılık, bölgecilik ve ayrıcalık
ortadan kalkmış; sınıf farkı ve sömürgecilik şiddetle kınanmış ve
yasaklanmıştır.”
*
* * * *
“Öte
yandan, Roma ve İran Devletleri, yükselen İslam Devleti’ni endişe ile izliyor
ve İslam’ı yok etmek için pusuda bekliyorlardı.”
*
* * * *
“Bütün günümü
kitaplara vermiş, olağanüstü bir hırsla okuyor, adeta konuları yutuyordum.
Öğrendikçe ne kadar cahil kaldığımı her keresinde içim sızlayarak fark
ediyordum.”
*
* * * *
“İşte
gördünüz mü, İslam’ı ne hale getirmişler? Bakınız, yüce Peygamber’in çoğu sözü
değiştirilmiş, hatta kendisine ait olmayan sözler, sonradan kendisine izafe
edilerek söylenmiştir. Yirmi üç sene boyunca bir insan hiç durmadan konuşsa,
yine de bu kadar çok söz söyleyemez. Bu çeşit hadislere sahih olmayan, yani
doğru olmayan hadis denir.”
“Erkek
tohum hücreleri, bir atımda 400 milyon adediyle, kadının yumurtasına hücum
ediyor, içlerinden sadece biri, bir tanesi, yumurta ile birleşiyordu. Erkeğin
özellikleri, tek bir sperm hücresindeki 46 kromozomun içinde saklıydı.
Bunlardan ‘rasgele’ 23 adedi, yine kadın yumurta hücresinde karakter belirleyen
46 kromozomdan 23 tanesi ile bütünleşiyordu. Hangi spermde ve hangi yumurtada,
hangi 23 özelliğin bulunduğunu bilmek imkânsızdı! Böylece oluşan embriyonda toplam 46 kromozomda,
babanın ve annenin bedensel ve ruhsal karakterleri, davranış ve istidatları
depolanıyordu. Hücresel çoğalmalarla bu özellikler hep kopyalanarak, sonuçta
100 trilyon hücreyi oluşturan dev bir organizmada insan şeklini alıyordu.
Bu ne müthiş bir mucizeydi!”
Bu ne müthiş bir mucizeydi!”
*
* * * *
“Mal
sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan!”
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan!”
▬ ▬ ▬