CEHENNEMİN DİBİNE GİT (Erdal DEMİRKIRAN)
Dünyanın en akıllı insanı Erdal Demirkıran – diğer bir kitabı
“Adam Dediğin Benim Gibi Olur ”– bu sefer yine bir akıllılık yapıyor ve zamanını
daha verimli kılabilmek adına kendini sıkan kişi ve durumlarla fazla uğraşmayıp
onları hemen hayatından çıkarıyor. Onlara diyor ki: “Cehennemin Dibine Git”
Hepimizi sıkan, yoran kişi ve durumlar olabilir; ama bunlara
takılmak yerine yapılması gerekeni yapıp yolumuza devam etmek en akıllıcası
galiba. Kafamızda tutup devamlı canımızı sıkmak yerine… Zor mu? Olsun, denemeye değer; kendimizi üzüp enerjimizi boşa harcayacağımıza…
Siz de bu gibi durum ve kişileri cehennemin dibine mi
gönderirsiniz, çöpe mi atarsınız yoksa uzayın derinliklerine mi yollarsınız
bilemem; ama “Kitap ilgimi çekti, daha neler var acaba?” diyorsanız…
Kitap üç bölümden oluşuyor. “Aşk Hakkında Her Şey”, “Evlilik
Hakkında Her Şey” ve “Cehennem Hakkında Bazı Şeyler”. Bu üç bölümde de yazarımız, hikâyeler ve diyaloglardan yola çıkarak ele
aldığı konular hakkında kendi düşüncelerini dile getirmiş. Yazarın yani Erdal
Demirkıran’ın düşünceleri, fikirleri… Sizden bu fikirlere katılmanızı ya da
onları benimsemenizi istediğini sanmıyorum. Sadece sizin de düşünmenizi, kendi
fikirlerinize yol bulmanızı istiyor. Okuduğum her iki kitabında da bunun ön
planda olduğunu hissettim. Dediğim gibi yazarın düşüncelerine katılırsınız ya
da katılmazsınız; ama en azından siz de düşünebilir, kendinize sorular
sorabilir, farklı bir bakış açısı yakalayabilirsiniz. Bazen gülümseyerek bazen
hüzünlenerek…
“Birisi
bir şey söylerken onu önyargısız, kuralsız ve zincirsiz bir şekilde dinleyip
özgürce değerlendirenler mutlaka kazanırlar.”
*
* * * *
“Ön
yargı bir felakettir. O halde biten bir ilişkiyi temcite çevirip ikide bir
ısıtmanın, Yavuz’a kızıp Selim’i yakmanın âlemi yok! Yeni başlayan bir
birliktelikte her şeyin tamamen başka olacağını idrak edersen kimseye haksızlık
etmemiş olursun. Yeni bir insandır karşındaki. Unut önceki yaşadıklarını ve
yeniden yaşamaya başla.”
*
* * * *
“Depremde
enkaza doğru ‘Sesimi duyan var mı?’ diye bağırıyordu AKAY’ın Murat’ı ve onun
kurtarma ekibi. Enkazdan cevap gelmiyorsa başka enkazlara gidiyorlardı… Sen hiç
saatlerce enkazın başında ses bekleyen kurtarmacı gördün mü? Göremezsin; çünkü
bu, görevi suistimal etmek, az ileride ses bekleyenleri öldürmek demektir. O
halde ses gelmiyorsa verdiğin sese karşı, başka yerlere ses yolla. Nefesini
boşa tüketme! Kim bilir, sana ihtiyacı olan kimler var az ileride?”
*
* * * *
“Ya ben
babamla konuşmasaydım, ya üstelemeseydim?.. Belki de iki haftamız asık
suratlarla geçecekti. Bu nasıl bir faciadır böyle ki farkında olmadan ben
babamın üzüntüsü için kahroluyorum, o da benim… O halde ‘susmamak ve anlamaya
çalışmak’ huzurun tek yoludur diyebilirim.”
*
* * * *
“İnsanların
sosyal çevrelerinde bulunan herkesi ısrarla kendine benzetmeye çalışmalarının
sebebi de sadece kendilerine olan aşklarıdır.”
*
* * * *
“İnsanın
tüketemeyeceği tek şey bilmedikleridir.”
*
* * * *
“16.
yüzyıl Avrupa’sında Hıristiyan âlemi ‘Kadının ruhu var mıdır?’ diye
tartışıyordu. Aynı devirde akademisyen olan birçok insan, kadınların insan
türünden olmadıklarını ispat etmek için Latince tezler yazıyordu.”
*
* * * *
“Büyük
kabul edilen insanların söylediği her söz, her zaman büyük olmayabilir.
Filozoflar da bazen laf olsun diye ya da öylesine konuşabilirler…”
*
* * * *
“M.Ö.
2000’li yıllarda, Mısır Prensesi Nefertiti ilk olarak yüzük parmağı olarak
bildiğimiz parmağa yüzük takmıştır. Bu parmağın hikmeti yüzyıllar sonra
anlaşılmıştır. Başka hiçbir parmaktan kalbe direkt olarak giden bir damarın
bulunmadığını, tıp daha yeni keşfetmiştir. Demek ki 4000 yıl önce tıp adına
bilinen birçok şey bugün bile bilinmemektedir.”
*
* * * *
“Ferhat ile Şirin”, “Leyla ile Mecnun”, “Kerem ile Aslı”… Bu
büyük aşklar, aşıklar şimdi nerede? Dağın, çölün, ateşin neden olduğu engeller
paraya pula, menfaate mi dönüştü; o zamanki aşklar gerçekten güçlü müydü yoksa
bizler öyle olduğuna mı inanmak istedik? Belki de herkes kendi yüreğine,
aklına, çağına göre sevmeye çalıştı, çalışıyor…
“Mecnunlar,
Metro Mecnun oldu. Artık çölde ‘Leyla Leyla’ diye bağıran bir mecnun yok! Kâh
gece kulüplerine gidiyor Mecnun, lüks arabasına atabildiği kadar Tiki Leyla’yı
atıp evine götürüyor; kâh basına yanındaki kızlarla ve altın kolyesiyle hoş
pozlar veriyor. Soranlara da ‘Benim için iç güzellik önemli!’ diyerek felsefe
yapıyor.”
görsel: bedri koraman |
*
* * * *
“İnsanlar,
kendi menfaatlerini senin zaaflarının ucuna takıp sömürebilirler seni. Ve sen
sadece sömürülmekle kalmaz, maddi ve manevi olarak sağlam kayıplar verirsin.”
*
* * * *
“Teknoloji doğru kullanıldığında bir mucize,
yanlış kullanıldığında ise bir musibettir.”
*
* * * *
“Ve ben
bu adamları her akşam izlemeyerek televizyonumdan cehennemin dibine yolluyorum.
Ben istemediğim sürece benim evime hiç kimse gelemez. Senin evine giren dostuna
ve düşmanına sen karar vereceksin.”
*
* * * *
“Dünyada
sınırlı bir zaman için bulunuyorsun. Bu zamanı iyi değerlendirmeli ve gereksiz işlerle
ya da kişilerle zaman kaybetmemelisin.”
*
* * * *
“Çok
uzun süre yaşayanlar genelde köylerde bulunurlar. Onların uzun yaşamalarının
oksijenle ya da yedikleri doğal ürünlerle çok fazla bir bağlantısı yoktur.
Onlar bu konularla ilgilenmedikleri ve konuyu bilmedikleri için uzun yaşarlar.”
*
* * * *
“İbn-i
Sina’nın ömrü boyunca tıptan başka bir şey düşünmediğini biliyor muydun? İbn-i
Sina o kadar büyüdü ki hastanın sadece nabzına bakarak 300 hastalığı teşhis
edebiliyordu. Tarihte Galen ve Hipokrat’ın önüne geçen tek hekimdi. İbn-i Sina,
‘Avicenna’ olarak dünyada ün yaptı.”
▬ ▬ ▬