BİR HIRSIZIN İTİRAFLARI (Woody ALLEN)
Woody
Allen denince aklıma ilk gelen, gözlükleriyle de meşhur olan bir yapımcı,
yönetmen, oyuncu ve senaryo yazarı. Bazı filmlerinin ismini duymuş olmama
rağmen hiçbir filmini izlemedim. Bir ikisini seyredeyim dedim nedense sonunu getiremedim. Önceki yıllarda kitabını bir yerlerden
almışım, okumak yeni nasip oldu.
Kitaptan söz etmeden önce Woody Allen’ın
hayatına kısaca değinelim. Gerçek adı Allen Stewart Konigsberg. Ortodoks –
Yahudi bir ailenin 1935 doğumlu oğlu. Düşük – orta sınıf ailelerin oturduğu bir
bölgede yaşayan aile fertlerine baktığımızda; sürekli iş değiştiren bir baba,
çiçekçi dükkânındaki kitaplardan sorumlu bir anne ve bir kız kardeş. Film çekme
merakı yedi sekiz yaşlarına dayanıyor ve daha o yıllardan itibaren filmleri
için hikayeler oluşturmaya başlıyor. 15 yaşında aldığı kararla ismini Woody
Allen olarak değiştiren yazar, 16 yaşında show programlarına espriler yazmaya
başlıyor. 1961 – 1964 yılları arasında stand – up komedi yaparken bir
yapımcının dikkatini çeken Allen, bir sinema filmi için senaryo yazma teklifi
alıyor. Yıl 1965. Woody Allen ilk film senaryosunu yazıyor; ancak senaryonun
yapımcıların elinde değişime uğramasından hoşnut kalmıyor ve sadece kendi
yöneteceği filmlere senaryo yazacağını belirtiyor. Bu kararından sonra sinema
dünyasında kendine özgü üslubuyla birçok filme imza atıyor. Bunlardan
bazılarını sayacak olursam: Casino
Royale, Kahire’nin Mor Gülü, Hannah and Her Sisters, Radyo Günleri…
Allen’ın özel yaşamına
baktığımızda bir hayli isim var. 1954’te evlenip 1960’ta ayrıldığı Harlene
Rosen, ikinci evliliğini yaptığı Louise Lasser, birlikte olduğu aktris Diane
Keaton, oğlunun annesi Mia Farrow.
1980’de başlayan Farrow – Allen ilişkisi 1992’de Allen, Farrow’un üvey kızı Soon – Yi Previn ile birlikte olunca sonlanıyor. Woody Allen 1997’de 1970 doğumlu Soon – Yi ile evleniyor.
1980’de başlayan Farrow – Allen ilişkisi 1992’de Allen, Farrow’un üvey kızı Soon – Yi Previn ile birlikte olunca sonlanıyor. Woody Allen 1997’de 1970 doğumlu Soon – Yi ile evleniyor.
İlk
öykü: Kaderin Yoksadığı.
Öykünün başına “sekiz yüz sayfalık, bir
romanın notları” diye bir parantez açılmış. Hikayenin ilgimi çeken yönü, roman
taslağı tarzında yazılmış olması.
“ ‘Bir
Olimpiyat yüzücüsü olmak istiyordum’ dedi doktoruna, ‘ama su üzerinde durmak
bir sorundu benim için.’(KADERİN YOKSADIĞI)”
*
* * * *
İkinci öykü:
Ufo Tehlikesi.
Farklı
devirlerde, farklı yerlerde görülen ufo’lardan yola çıkılarak oluşturulan bir
hikâye.
“Bütün
UFO’lar karaüstü kökenli olmayabiliyor, ama uzmanlar, saniyede on iki binle
kalkış yapabilen puro-biçimli herhangi bir pırıltılı hava taşıtı için, yalnızca
Plüton’da sağlanabilecek türden donanım yakma tüpleri gerekeceğinde
birleşiyorlar. Eğer bu nesneler gerçekten de başka gezegendenseler, o zaman bunları
yapan uygarlığın bizimkinden milyonlarca yıl daha ileride olması gerekir.(UFO TEHLİKESİ)”
*
* * * *
Üçüncü
öykü: Savunmam
Beğendiğim
hikâyelerden biri. Sokrates’in Savunması’ndan yola çıkarak gördüğü bir düşü
anlatırken, kendi savunmasını aktarıyor. Tabi kendince...
“Şimdiye
dek yaşamış en ünlü insanlar içinde, en çok Sokrates’in yerinde olmayı
isterdim. Yalnızca büyük bir düşünür olduğu için değil, çünkü laf aramızda,
benim de çok derin bir içgörüm olduğunu söylerler; ama tabii benim içgörüm
genellikle, İsveç havayollarında çalışan bir hostesin veya birkaç kelepçenin
çevresinde dolanır. Hayır, bu en bilge Yunanlının bana çekici gelen yönü, ölümü
karşılamasındaki cesaretti. İlkelerinden vazgeçmektense, bir gerçeği kanıtlamak
uğruna yaşamını vermeyi yeğlemişti. Ben şahsen ölüm konusunda bu kadar korkusuz
değilim; örneğin egzos borusu patlaması gibi uygunsuz bir ses duyunca
konuştuğum kişinin kucağına atlayıveririm.(SAVUNMAM)”
*
* * * *
“Agathon:
Ah eski dostum, akıllı filozof. Hapiste günlerini nasıl geçiriyorsun?
Allen: Hapis dediğin
nedir ki Agathon? Sınırlanan yalnızca bedendir. Usum bu dört duvardan bağımsız,
özgürce dolaşıyor, onun için sorarım sana, gerçekte hapis var mıdır?(SAVUNMAM)”
*
* * * *
“Allen:
Ee, şey, evet…zaten kötü iyinin aşırı oluşundan başka nedir ki?
Agathon: Nasıl yani?
Allen: Konuya şöyle bak. Bir adamın güzel bir şarkı söylemesi iyidir.
Adam söylemeye devam ederse, insanın başı ağrımaya başlar.
Agathon: Doğru.
Allen: Adam şarkı söylemekten
vazgeçmezse, ağzına bir şeyler tıkamak için can atarsın.
Agathon: Evet. Çok doğru.(SAVUNMAM)”
*
* * * *
Mizah
örneği bir öykü daha: Kugelmass Olayı
Benim en
beğendiğim, eğlenceli ve ilginç bulduğum hatta okurken beni epey gülümseten bir
öykü. Bir klasik edebiyat profesörü bir kitaba kahraman olursa ne olur? Hem de
bu kitap bir klasik, Emma Bovary ise. Peki ya Emma günümüze yolculuk etmek
isterse…
“Bir
şaka. Bak, işin aslı şu. Bu dolabın içine herhangi bir roman atıp, kapıyı
kapatıp üç kere tıklatınca, kendini kitabın içinde bulacaksın.(KUGELMASS OLAYI)”
*
* * * *
“ ‘Emrindedir,
Kugelmass. Sıkılınca bana bağır.’ Persky içeri Flaubert’in romanını koydu.
‘Güvenli olduğuna
emin misin?’ diye sordu Kugelmass, Persky dolabın kapılarını kapatırken.
‘Güvenli. Bu deli dünyada
güvenli diye bir şey var mı?’(KUGELMASS OLAYI)”
*
* * * *
“ ‘Aklım
ermedi,’ dedi bir Stanford profesörü. ‘Önce Kugelmass adlı yabancı bir adam,
şimdi de kadın kitaptan yok oldu. Klasiklerin en iyi tarafı da bu işte, her
okuyuşta yeni bir şey keşfediyorsun.(KUGELMASS OLAYI)”
*
* * * *
“Aceleyle
Plaza’ya gitti, ama ikinci hafta sonu ilkine hiç benzemiyordu. ‘Ya romana geri
döndür, ya da benle evlen,’ dedi Emma Kugelmass’a. ‘Bu arada, bir işe girmek
veya ders almak istiyorum, çünkü bütün gün TV seyretmekten patladım.(KUGELMASS OLAYI)”
*
* * * *
Yemekten
keyif alan, şişman bir patronun iş yaşamındaki durumunu anlatan: Perhiz
Bir
doktorun kadınlarla olan ilişkilerini anlatan – belki Woody Allen’ın da neden
bu kadar eş değiştirdiğinin sırları da bu hikayededir – bir öykü: Bir Delinin
Öyküsü
“Delilik
göreceli bir kavramdır. Hangimizin gerçekten deli olduğunu kim kesin olarak
bilebilir?(BİR DELİNİN ÖYKÜSÜ)”
*
* * * *
“İçinde
bulunduğum bu çıkmaza acıyın, sevgili okurlarım! Bu, belki de çağdaşlarımın
çoğunu üzen çıldırtıcı belaya acıyın. Karşı cinsin tek bir üyesinde gereksenen
şeylerin tümünü hiç bulamamak.(BİR DELİNİN ÖYKÜSÜ)”
*
* * * *
Farklı
şehirlerden farklı insan manzaraları: Anılar Yerler ve İnsanlar
Siyasi
bir görüşü olmadığı halde Amerikan Başkanı’na ateş eden Willard’ın hikâyesi: Ne
Günlere Kaldık
Tek
perdelik bir oyun: Sorgu
“(Aşağıdaki,
Abraham Lincoln’ın yaşamından alınma bir olay üzerine kurulu tek perdelik bir
oyundur. Olay doğru olabilir de, olmayabilir de. Önemli olan, bu oyunu yazarken
müthiş yorulduğumdur.)(SORGU)”
*
* * * *
Ve
kitaba adını veren öykü. Virgil Ives adlı bir suçlunun hikâyesi: Bir Hırsızın
İtirafları
“Pek iyi
yetiştirildiğim söylenemez. Babalık hep aynasızlardan kaçma halindeydi, yirmi
iki yaşıma gelene dek onu hiç kendi kılığı içinde görmedim. Onu yıllarca, kısa
boylu, sakallı, kara gözlüklü, biraz da aksak biri sanırdım; meğer, uzun boylu,
sarışın, Lindbergh’e benzeyen bir adammış.(BİR HIRSIZIN İTİRAFLARI)”
Kara
mizah hikayelerden hoşlanıyorsanız batı tarzı bu öyküler ilginizi çekebilir.
▬ ▬ ▬