KLASİKLERİ NİÇİN OKUMALI? (Italo CALVİNO)
Klasik nedir?
Klasikler nasıl değerlendirilir?
Klasik eser kişiye göre değişir mi ?
Klasikleri niçin okumalı?
Italo Calvino
“Eğilim
olarak her tür kitabı okurum; üstelik profesyonel uğraşlarım arasında editörlük
okumaları da var. Ama doğrudan işimle ilgili olmayan okumalara, hoşuma giden,
şiirsel özü zengin, gerçek esin kaynağı olduklarına inandığım yazarlara
olabildiğince daha çok zaman ayırmaya çalışırım. (Sunuş – Italo Calvino)”
*
* * * *
“Italo
Calvino, 27 Eylül 1961 tarihli bir mektubunda Niccolò Gallo’ya şöyle yazmıştı:
‘Dağınık haldeki ve organik bir bütün oluşturmayan yazıları derlemek için, kişi
ölmeyi ya da hiç olmazsa iyice yaşlanmayı beklemeli.’ (Derleme Üzerine – Esther
Calvino)”
*
* * * *
“Bu
kitapta Calvino’nun ‘kendi’ klasikleri – yaşamının değişik dönemlerinde onun
için büyük bir önemi olmuş yazarlar, şairler ve bilim adamları – üzerine deneme
ve yazılarının büyük bir bölümü yer alıyor. 20. yüzyılın yazarlarına gelince,
Calvino’nun özel bir hayranlık beslediği yazarlar ve şairler üzerine denemelere
öncelik tanıdım. (Derleme Üzerine – Esther Calvino)”
*
* * * *
“Klasikler, haklarında asla ‘okuyorum’ sözünü
değil, genellikle ‘yeniden okuyorum’ sözünü işittiğimiz kitaplardır.”
*
* * * *
“
‘Okumak’ fiilinin önündeki ‘yeniden’ sözü, ünlü bir kitabı okumadıklarını
itiraf etmekten utananların küçük bir ikiyüzlülüğü olabilir. Onları rahatlatmak
için şunu belirtmek yeterli olacaktır: Bir bireyin ‘oluşum dönemindeki’
okumaları ne kadar kapsamlı olursa olsun, her zaman okuyamadığı çok sayıda
temel yapıt kalır geriye.”
*
* * * *
“Gençlik,
her deneyime olduğu gibi, okumaya da özel bir tat ve özel bir anlam yükler;
olgunluk çağımızda ise, birçok ayrıntı ve düzeyi ve ek anlamları fark ederiz
(fark etmemiz gerekir).”
*
* * * *
“Klasikler, gerek unutulmazlıklarıyla
varlıklarını duyurduklarında gerek kolektif ya da bireysel bilinçdışı kılığına
bürünüp belleğin katmanları arasında gizlendiklerinde, özel bir etki gösteren
kitaplardır.”
*
* * * *
“Bir klasik, söyleyecekleri asla tükenmeyen
bir kitaptır.”
*
* * * *
“Turgenyev’in
Babalar ve Oğullar’ını ya da
Dostoyevski’nin Cinler’ini
okuduğumda, bu kişilerin nasıl yeni kılıklara bürünerek bugün de karşıma
çıktığını düşünmekten kendimi alamam.”
*
* * * *
“Klasikler, haklarında duyduklarımızla ne
kadar bildiğimize inanıyorsak, gerçekten okuduğumuzda o kadar yeni,
beklenmedik, benzersiz bulduğumuz kitaplardır.”
*
* * * *
“Okulun
görevi, kişiye bir seçim yapmasını sağlayacak araçları vermektir; ama asıl
önemli seçimler, dışarıda ve her tür öğrenimden sonra gerçekleşen seçimlerdir.”
*
* * * *
“ ‘Senin’ klasiğin, kayıtsız kalamayacağın ve
onunla bağlantılı olarak, hatta onunla karşıtlık içinde kendini tanımlamanı
sağlayan yapıttır.”
*
* * * *
“Şurası
bir gerçek ki, klasikleri okumak, uzun süreleri, hümanist kültüre özgü uzun
soluklu ‘kendini geliştirmeye vakit ayırma’yı (otium) tanımayan yaşam tempomuzla çelişir; durumumuza uygun bir
klasikler listesi oluşturmayı asla beceremeyen kültürümüzün eklektizmiyle de
çelişir.”
*
* * * *
“Baldıran
hazırlanırken, Sokrates flütle yeni bir ezgi öğreniyormuş. ‘Ne işine
yarayacak?’ diye sormuşlar. ‘Ölmeden önce bu ezgiyi öğrenmeye’ demiş.”
*
* * * *
“Hiç
kimsenin tanımadığı yaşlı bir dilenci olarak İthake’ye ulaşan Odysseus,
Troya’ya gitmek üzere yola çıkmış olan Odysseus’la aynı kişi değildir belki de.
Adını [Hiç] Kimse şeklinde değiştirerek yaşamını kurtarmasının bir bedeli
olmuştur. Onu doğrudan ve kendiliğinden tanıyan tek varlık, köpeği Argos’tur,
sanki bireyin sürekliliği yalnızca bir hayvan gözünün algılayabileceği
göstergeler aracılığıyla kendini ortaya koyuyormuş gibi.”
*
* * * *
“Anlatının
aralarına genelkurmayın ‘toplantı tutanakları’ ile Ksenophun’un barbarların
birliklerine ya da elçilerine yaptığı konuşmalar serpiştirilmiştir. Okul
yıllarında bu bölümlerden çok sıkıldığımı anımsıyorum, ama yanılıyordum. Anabasis’i okumanın gizi, asla hiçbir
şeyi atlamamak, öyküyü adım adım izlemektir. Bu konuşmaların her birinde
siyasal bir sorun vardır.”
*
* * * *
“Zekaya
gelince, lahanaların ölümsüz bir ruhları olmadığını kabul etsek bile, belki
evrensel bir anlıktan pay alıyorlardır ve onların gizli bilgilerinden bize
hiçbir şey ‘sızmadıysa’ belki de bunun
tek nedeni, bizim onların gönderdikleri iletileri algılayabilecek düzeyde
olmamamızdır.”
*
* * * *
“Cyrano’da
entelektüel nitelik ile şiirsel nitelik örtüşüp onu hem 17. yüzyıl Fransız
edebiyatında, hem kendi başına olağanüstü bir yazar haline getirir.”
*
* * * *
“Diderot’nun
okurla biraz kedinin fareyle oynadığı gibi oynadığını belirtmeliyiz: Öykünün
her düğüm noktasında okurun önüne değişik olasılıklar yelpazesini açarak (neredeyse okuru en hoşuna giden
devamı seçmekte özgür bırakacakmış gibi), sonra romana en az uygun görünen
olasılık dışında bütün olasılıkları eleyip onu düş kırıklığına uğratarak.”
*
* * * *
“Dickens
hiçbir zaman düzenli bir öğrenim görmemiş ve asla ince bir edebiyatçı
olmamıştı; Chesterton onu bundan ötürü sever, daha doğrusu, başka birisiymiş
gibi davrandığında değil, kendisini olduğu gibi sergilediğinde sever Dickens’ı
ve Chesterton’ın Ortak Dostumuz’a
yönelik beğenisinin ardında, incelmek ve aristokratik beğeniler sergilemek için
giriştiği çeşitli çabalardan sonra köklerine dönen bir Dickens yatar.”
* * * * *
“Yazarın
teknik kesinliği, modern evlerin duvarlarının nasıl gürültüyü yalıtmadığını
açıkladığında, giderek daha büyük bir gerginlik ve renge bürünür. Sonra Gadda
gürültülerin beyne ve sinir sistemine nasıl etki ettiğinin fizyolojik
açıklamasına geçer ve yazıyı bir şehirdeki büyük bir apartmanda gürültülerin
nevrotik kurbanının öfkesini dile getiren sözel bir ustalıkla bitirir.”
*
* * * *
“Kısacası,
sorun ‘Katil kim?’ sorusunda yatmaz; daha romanın, ilk sayfalarında, suçu
belirleyen şeyin, kurban çevresinde oluşan ‘güçler alanı’ olduğu belirtilir;
olaylar ağını ören şey, kurbandan, onun başkalarının durumlarıyla ilişki
içindeki durumundan kaynaklanan ‘yazgıya uyma’dır: ‘Her insanı kuşatan ve yazgı
adını verdiğimiz o güçler ve olasılıklar sistemi.’”
*
* * * *
“Araba
kullanan kişi, otomobilden ötürü değil, daha çok dikiz aynasından ötürü
biyolojik olarak yeni bir tür olarak görülebilir, çünkü gözleri önünde kısalan,
arkasında uzayan bir yola bakar, yani iki zıt görme alanını tek bir bakış
içinde bir araya getirebilir – kendi görüntüsü engeli olmaksızın, sanki dünyanın
bütünselliği üzerine asılı tek bir göz gibi.”
*
* * * *
“Fırtına, İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış
en güzel kitaptır ve başka şeyden söz ettiğinde bile, ondan söz eder. Sonraki
kaygılarımıza, bugünkü kaygılarımıza ilişkin her şey o kitapta örtük olarak yer
alır: atom felaketi.”