AŞK, SANAT VE SERVET (Çetin ALTAN)
Aşık olmak mı istersiniz, sanatçı olmak mı yoksa servet sahibi olmak sizin için daha mı cazip? Belki de tercihinizi hepsinden yana kullanmak sizin için daha çekici. Yanıtınız ne olursa olsun ilk tercihinizi Çetin Altan’ın “Aşk, Sanat ve Servet” adlı yapıtını okumaktan yana kullanabilirsiniz. Çetin Altan bu kitabında tarih boyunca aşk, sanat ve servet konularını irdeliyor. Ünlü kişilerin hayatları ve yaşam tarzları hakkındaki anekdotlar kitaba ayrı bir renk katmış.
“Hayat sade yaşandığı kadar değil, anlatıldığı ve anlatımı paylaşıldığı kadar da vardır.(Çetin Altan)”
“Hayat sade yaşandığı kadar değil, anlatıldığı ve anlatımı paylaşıldığı kadar da vardır.(Çetin Altan)”
“Sanatın
gücü ise sadece onu anlayanlar ve onun tadına varabilenler içindir.”
*
* * * *
“Bu kitapta,
az çok birbirine benzeyen insan yaşamlarının kocaman okyanusundaki iki
değişik adadan bazı örnekler sunmaya çalışacağız.
Bunlardan biri ‘varlıklı’
olanların, yani serveti yaratanların adasıdır. Öteki de ‘var’ olanların, yani
sanatı yaratanların adası…”
*
* * * *
“Çağın
en büyük ressamlarından Salvador Dali, ‘varlıklı’ olmak ihtirasıyla değil, ‘var
olmak’ tutkusuyla çıkmış yola.
‘Var olmakta’ öylesine bir doruğa
erişmiş ki, yapıtlarının değeri sayesinde o da dünya milyarderleri arasına
girmiş.”
*
* * * *
“İnsanların
bitip tükenmeyen ortak özlemi, ‘varlıklı olmak’ isteği, ‘var olmak’ düzeylerine
kolay kolay çıkamıyor. Ama ‘var olmak’ iddiasındaki yaratıcılığın gücü,
gelişmiş ortamlarda ‘varlıklı olmaya’ da bol bol yetiyor bazen.”
*
* * * *
“Zenginlerle
zenginlikler üstündeki çarpıcı anlatımlarıyla tanınan yazar Vance Packard,
piyangolardan büyük paralar kazanmış kişilerin, bundan sonra nasıl
yaşayacakları konusundaki çocuksu açıklamalarını şöyle değerlendiriyor:
— Ne özlemleri
ne de düşleri kazandıkları milyonlarca dolarlık gücün düzeyindeydi. ”
*
* * * *
“Hüseyin
‘varlıklı olmayı’ aklından bile geçirmemiş, ‘var olma’nın bağımsızlığıyla,
kendi gibi olmanın özgürlüğünü de çok ağır ödemişti. Hem de yaratıcılığa kadar
uzanamadan… Birçok bohem gibi…
Peki ya kendi gibi olmasa acaba
neler ödeyecekti?
Hüseyin’in gözü bunu
kesmemişti.”
*
* * * *
“Servetlerin
etkinliği büyüktü, ama Paris’teki sanatçı boheminin de yaratıcılığı ve
özgürlüğü büyüktü. 19. yüzyılın ikinci yarısında, toplumun durmuş oturmuş tüm
alışkanlıklarına karşı çıkmak; ‘para’nın önemini, ‘özgür yaratıcılığın’
önemiyle düelloya davet etmek için; Baudelaire saçlarını yeşile boyuyor, Gerard
de Nerval boynuna tasma taktığı bir ıstakozla dolaşıyor, Alfred Jerry ise
lokantalarda yemeğe tatlıyla başlayıp ordövr’le bitiriyordu.”
*
* * * *
“Milyarder
olmak zor. Sanatçı olmak daha da zor…
Ve hepimiz biliyoruz ki, sıradan
yaşamak dahi hiç kolay değil…”
*
* * * *
“Bizim
uluslar arası tribünlerde bir türlü yeterince ‘popüler’ olamayışımızın bir
nedeni de; kendi değer yargılarımızın doğruluğuna, yerçekimi yasasına inanır
gibi, aşırı bir kesinlikle inanmamız.”
*
* * * *
“Yerel
ölçüleri en mutlak ölçüler sanınca, evrensel vitrinlerin içine oturmak
zorlaşıyor.”
*
* * * *
“Şiirde
yergi, küfürle kafiyenin zekâ projektörüyle insanın gözüne sokulmasıdır.”
*
* * * *
“Neyzen’e
karşı saygı ve sevgim, yazdığı yergilerden çok, yaşama karşı kabuksuz durma
cesaretini göstermesindendi.”
*
* * * *
“Yaşama
karşı böylesine kabuksuz durmayı göze alabilecek kadar yüreklisi pek çıkmaz.
Yüzde doksan dokuzunun ödü kopar, parasız, payesiz ve etiketsiz kalmaktan.”
*
* * * *
“Uygarlık
nedir?
Uygarlık, yaşamı
kolaylaştırmak için yapılan ortak çabaların toplamıdır.
Onun için elektriğin, telefonun, uçağın icadı da uygarlığın parçasıdır,
arabayı bir başkasının arabası arkasına park etmemek de…
Yollar, kaldırımlar,
kanallar da uygarlığın parçasıdır, karşısındakinin gönlünü kırmadan konuşmak
da…”
*
* * * *
“Arabistan’da
İslam’dan önceki döneme cahiliye dönemi denir.
Oysa o dönemde seksen bin sözcükle
yazılıyordu Arap kasideleri. Fuzuli’nin üç bin, Ahmet Haşim’in ise bin beş yüz
sözcük kullanmış olduğu anımsanırsa, eski Arap şiirinin ne kadar zengin olduğu
çıkar ortaya, hem de cahiliye döneminde…”
*
* * * *
“Bertrand
Russel: ‘Çağdaş bir erkeğin, sadece şiir söylemekle yetinen bir Ortaçağ aşığını
anlayabilmesi zordur.’ diyor.”
*
* * * *
“Türkçe tılsımlı
bir mermer gibidir. Kendisini ne kadar seversen, o kadar anıtsallaşır.”
*
* * * *
“Don
Juan adı, nedense hemen Casanova’yı getirir akla. Birincisi, yazarların
yarattığı bir kahraman, ikincisi ise serüvenlerinin kahramanı olarak kendisini
yaratmış bir yazar olduğu halde.”
*
* * * *
“Bir
toplum için en korkunç şey, çapsızlığını ukala bir şişkinlik arkasında
saklamaya çalışanların, kendilerine benzemeyenleri ortak bir dayanışmayla
durmadan tırpanlamaya kalkmalarıdır.
Böyle bir belaya uğramış
toplumları, ne kadar kalkınırlarsa kalkınsınlar, külüstür bir görüntüden kimse
kurtaramaz.”
*
* * * *
“Aslında
hiçbir din sanıldığı kadar bağnaz değildir. Yoksa başlangıçta kimse
benimsemezdi o dini… Ama zamanla, o
dinden doğanların kuşakları çoğaldıkça, ruhani otoriteyi ellerinde tutanlar,
güçlerini pekiştirmek için kuralları sertleştirmeye başlarlar… Ve öyle bir yer
gelir ki sonunda insanlar, ‘al abdestini ver pabucumu’ demek zorunda kalırlar...”
▬ ▬ ▬