DÖNÜŞÜM (Franz KAFKA)
Güne nasıl uyanırsınız? Neşeli, mutlu; somurtkan, huysuz...? Peki, mümkün olsa güne kim olarak uyanmak isterdiniz? Ünlü bir sanatçı, zengin bir iş adamı, başarılı bir sporcu...? Franz Kafka’nın “Dönüşüm” adlı romanında kahramanımız güne bir “böcek” olarak uyanıyor.
Romanı Almanca aslından çeviren Ahmet Cemal kitapta, kahramanın böceğe dönüşmesiyle ilgili ilginç saptamalara da yer vermiş.
Değişim ya da dönüşümlerinizin hep olumlu ve güzel olması dileğiyle...
“Kafka’nın Die Verwandlung başlıklı anlatısı, bizde hep “Değişim” adıyla çevrildi ve öyle bilindi. Oysa Almanca’da Die Verwandlung, bir değişimden çok köktenci bir olguyu, tümüyle değişip başkalaşmayı dile getiren bir sözcüktür; burada gerçekleşen bir değişim değil, ama bir dönüşümdür, anlatıda Gregor Samsa, insanlıktan çıkıp bir böceğe dönüşür. Bu nedenle yeni çeviride yapıtın özgün adı olan Dönüşüm’ü kullanmayı yeğledik. (Kafka’yı yeniden çevirirken – Moda, Ekim 1986)”
Romanı Almanca aslından çeviren Ahmet Cemal kitapta, kahramanın böceğe dönüşmesiyle ilgili ilginç saptamalara da yer vermiş.
Değişim ya da dönüşümlerinizin hep olumlu ve güzel olması dileğiyle...
“Kafka’nın Die Verwandlung başlıklı anlatısı, bizde hep “Değişim” adıyla çevrildi ve öyle bilindi. Oysa Almanca’da Die Verwandlung, bir değişimden çok köktenci bir olguyu, tümüyle değişip başkalaşmayı dile getiren bir sözcüktür; burada gerçekleşen bir değişim değil, ama bir dönüşümdür, anlatıda Gregor Samsa, insanlıktan çıkıp bir böceğe dönüşür. Bu nedenle yeni çeviride yapıtın özgün adı olan Dönüşüm’ü kullanmayı yeğledik. (Kafka’yı yeniden çevirirken – Moda, Ekim 1986)”
* * * * *
“ ‘Bu
erken kalkma yok mu,’ diye düşündü, ‘insanı aptala çeviriyor. İnsanın uykusunu
alması gerekir. Başka pazarlamacılar harem kadınları gibi yaşıyorlar. Örneğin
ben aldığım siparişleri firmaya iletmek üzere öğlenden önce otele geri
döndüğümde, ötekiler daha kahvaltıda oluyorlar. Ben patronuma böyle bir şey
yapmaya kalkışsam, hemen o anda kapı dışarı edilirim…’”
Galiba
herkesin çalışma şartları farklı oluyor. Önemli olan hangisi acaba?
Çalıştığımız yerin şartlarına uymak mı, şartları değiştirip iyileştirmeye
çalışmak mı, şartlarımıza uygun iş yeri bulmak mı?
* * * * *
“Trene
yetişse bile, patronun bir öfke nöbetine yakalanmasını önleyemezdi, çünkü onu
karşılamak için saat beş trenini beklemiş olan ve mağazanın ayak işlerine bakan
görevli, onun treni kaçırdığını patrona çoktan haber vermiş olmalıydı. Patronun
kayıtsız şartsız uşağı olan bu adamda ne kişilik, ne de akıl vardı.”
Bir çalışanın
görevi nedir acaba? Patronun tüm dediklerini aynen yerine getirmek mi,
gerektiğinde inisiyatif kullanabilmek mi?
* * * * *
“Gregor,
ziyaretçinin ilk selam sözcüğünü duyar duymaz, gelenin kim olduğunu anladı –
Müdür Bey’in kendisiydi. Neden en küçük bir gecikmenin en büyük kuşkulara yol
açtığı bir firmada çalışmaya yargılıydı acaba Gregor? Çalışanların tümü serseri
miydi yani?”
İşini suistimal edenle çalışan aynı kefede midir? Ayrımı yapılamaz mı? “Kurunun
yanında yaş da yanar.” sözü her zaman
geçerli olmak zorunda mıdır?
* * * * *
“Ve Gregor’a
göre, kendisini ağlayıp sızlanmalarla, razı etme çabalarıyla rahatsız edecek
yerde, şimdilik rahat bıraksalardı, çok daha akıllı davranmış olurlardı. Ama
ötekilerin de acele etmelerine yol açan ve davranışlarını hoş gösteren neden,
durumu bilmemeleriydi.”
* * * * *
“İnsan
belli bir anda çalışamayacak durumda olabilir, ama o insanın geçmişteki
hizmetlerini anımsamak ve engel ortadan kalktıktan sonra hiç kuşkusuz daha
büyük ve yoğun bir çaba göstereceğini düşünmek için en uygun olan zaman da işte
o andır.”
* * * * *
“O günler
güzel günlerdi ve Gregor’un sonraları bütün ailenin yükünü taşıyabilecek duruma
gelmesine, gerçekten de taşımasına karşın, aynı günler en azından aynı
parlaklıkla bir daha yaşanamadı. Çünkü artık o düzeye alışılmıştı, gerek
ailesi, gerekse Gregor alışmışlardı, alanlar parayı şükranla alıyorlardı,
Gregor’da sevinerek veriyordu, ama aralarında artık sıcak bir içtenlik
kurulamıyordu.”
Bazı
şeyler alışkanlığa dönüşünce önemini yitiriyor mu acaba?
* * * * *
“İlk on
dört gün boyunca annesiyle babası bir türlü içleri götürüp de Gregor’un yanına
giremediler ve Gregor, sık sık onların kızlarının şimdiki çabalarını nasıl
tümüyle takdir ettiklerini duyuyordu, oysa daha önce kızlarını hiçbir işe
yaramayan biri sayıp çoğu zaman öfkelenirlerdi.”
Bazı durumlar
farklı özelliklerimizi gün yüzüne mi çıkarıyor yoksa başkaları fark etmedikleri
özelliklerimizi mi görmeye başlıyor?
* * * * *
“
‘Buradan gitmeli,’ diye bağırdı kız kardeş, ‘tek çare bu, baba. Ama onun Gregor
olduğu düşüncesini kafandan atman gerek. Bizim asıl felaketimiz, bunca zaman bu
düşünceye inanmış olmamız. Fakat o nasıl Gregor olabilir ki? Gregor olsaydı
eğer, insanların böyle bir hayvanla yaşamalarının olanaksızlığını çoktan anlar
ve kendiliğinden çıkıp giderdi. O zaman bir erkek kardeşimiz ve oğlumuz olmazdı,
ama yaşamayı sürdürür, onun da anısını onurla korurduk.”
* * * * *
“Dönüşüm,
hiyerarşi ve otorite düşüncesiyle temellenen, bu amaçla sözü edilen düşünceyi
önce aile kurumu içerisinde odaklaştıran toplum içerisindeki bireyin
tragedyasıdır. Gregor Samsa, ‘dönüştüğü’ güne değin çeşitli kölelikler
içersinde yaşamış bir toplum tekidir; işyerinde köledir; aile çevresinde
köledir ve zincirleri içerisinde uslu oturduğu sürece de benimsenip sevilir.
Başkaldırısı bilinçaltında başlar; bu bilinçaltı, kendine uygun biçimi yaratır:
Gregor Samsa’nın böceğe dönüşmesi, gerçekte artık başkalaşmasıdır. Böceğe
dönüştüğü andan başlayarak, toplumun ve ailesinin ona ilişkin – onu tutsak
kılan- beklentileri, artık sonuçsuz kalmaya yargılıdır; böceğin iğrençliği,
çizgisi sürüyle uyuşmayan bağımsız bireyin iticiliğiyle özdeştir.(Dönüşüm’e
sonsöz-Ahmet Cemal)”
* * * * *
“Birey olmasını
başaranlara düşman kesilen son toplumlar ve bu toplumların en güçlü temeli
olan, çocuklarının hep iyiliğini, gerçekte ise sürekli köleliğini isteyen son
aile yapıları yeryüzünden silinene değin, Kafka’nın Dönüşüm’ü geçerliğini ve
güncelliğini koruyacaktır. (Dönüşüm’e sonsöz-Ahmet Cemal)”
▬ ▬ ▬