DİNGİNLİĞİN GÜCÜ (Eckhart TOLLE)
Hayatın koşuşturmasından yoruluruz ya bazen... Kaçmak, gitmek, uzaklaşmak isteriz. Huzur, sükunet, dinginliktir aradığımız. Belki kısa bir mola vermek, belki de yaşam tarzımızı değiştirmektir arzumuz.
Eckhart Tolle “Dinginliğin Gücü”nde bize bir yol haritası çiziyor ve dinginliğin yaşamımızdaki öneminden, bizi “biz” yapan bir özellik oluşundan söz ediyor. Keyifli okumalar...
“Gerçek bir ruhsal öğretmenin, sözcüğün geleneksel anlamında, öğreteceği bir şey yoktur; onun size – yeni bilgi, inançlar ya da ahlaki davranış kuralları olarak – vereceği ya da katacağı bir şey yoktur. Böyle bir öğretmenin tek işlevi sizi zaten olduğunuz – ve varlığınızın derinliklerinde zaten bildiğiniz – kimliğin gerçeğinden ayıran şeyden kurtulmanıza yardımcı olmaktır. Ruhsal öğretmen, aynı zamanda huzur olan o içsel derinlik boyutunu açığa çıkarmak ve size göstermek için oradadır.”
Eckhart Tolle “Dinginliğin Gücü”nde bize bir yol haritası çiziyor ve dinginliğin yaşamımızdaki öneminden, bizi “biz” yapan bir özellik oluşundan söz ediyor. Keyifli okumalar...
“Gerçek bir ruhsal öğretmenin, sözcüğün geleneksel anlamında, öğreteceği bir şey yoktur; onun size – yeni bilgi, inançlar ya da ahlaki davranış kuralları olarak – vereceği ya da katacağı bir şey yoktur. Böyle bir öğretmenin tek işlevi sizi zaten olduğunuz – ve varlığınızın derinliklerinde zaten bildiğiniz – kimliğin gerçeğinden ayıran şeyden kurtulmanıza yardımcı olmaktır. Ruhsal öğretmen, aynı zamanda huzur olan o içsel derinlik boyutunu açığa çıkarmak ve size göstermek için oradadır.”
*
* * * *
“Bu baştan
sona okunup sonra rafa kaldırılacak bir kitap değildir. Onunla birlikte
yaşayın, onu sık sık okuyun ve daha da önemlisi, sık sık elinizden bırakıp
üzerinde düşünün. Birçok okur her paragraftan sonra, doğal olarak, okumayı
bırakıp düşünme, dinginleşme eğilimi hissedecektir. Okumayı sürdürmek yerine
okumaya ara vermek daima daha yararlı ve daha önemlidir. Kitabın işini
yapmasına, sizi tekrarlamalı ve koşullanmış düşünüşünüzün eski
alışkanlıklarından uyandırmasına izin verin.”
*
* * * *
“Paradoksal
olarak, durum aynı zamanda hem kötüye hem de iyiye gitmektedir, ancak kötüye
gidiş, çok fazla ‘gürültü’ yaptığı için, daha çok göze çarpmaktadır.”
*
* * * *
“Her ne
zaman çevrenizde bir sessizlik olursa onu dinleyin. Yani, onun farkına varın.
Ona dikkat edin. Sessizliği dinlemek kendi içinizdeki dinginlik boyutunu
uyandırır, çünkü ancak dinginlikle siz sessizliğin farkına varabilirsiniz.”
*
* * * *
“Bir
ağaca, bir çiçeğe, bir bitkiye bakın. Bırakın farkındalığınız onun üzerinde
kalsın. Onlar ne kadar dingindir, ne kadar derin bir biçimde Var’lıkta
köklenmişlerdir. Doğanın size dinginliği öğretmesine izin verin.”
*
* * * *
“Sizin daha
fazla bilgiye ihtiyacınız var mı? Dünyayı daha fazla bilgi, daha hızlı bilgisayarlar,
daha fazla bilimsel ya da entelektüel analiz mi kurtaracak? Bu zamanda
insanlığın muhtaç olduğu şey bilgelik değil midir?”
*
* * * *
“İçsel bedeninizin enerjisini
hissedin. Hemen zihinsel gürültü yavaşlar ya da sona erer. O enerjiyi ellerinizde,
ayaklarınızda, karnınızda, göğsünüzde hissedin. Siz olan yaşamı, bedene can
veren yaşamı hissedin.”
* * * * *
* * * * *
“Siz kendi hakkınızda
düşündüğünüzde ya da konuştuğunuzda, ‘Ben’ dediğinizde, genellikle sözünü
ettiğiniz şey ‘ben ve benim öyküm’dür. Bu sizin sevdiğiniz ve sevmediğiniz
şeylerin, korkularınızın ve arzularınızın ‘ben’idir, asla uzun süreli tatmin
olmayan ‘ben’dir. O, geçmiş tarafından koşullandırılmış olan ve doyumunu
gelecekte bulmaya çalışan, zihin ürünü bir benlik duygusudur.”
*
* * * *
“Her gün
dikkatinizin çoğunu alan sorunlu yaşam durumunuzla ilişkili tüm korku ve
isteklerden geriye ne kalacaktır? Mezar taşınızda, doğum tarihiniz ile ölüm
tarihiniz arasındaki üç-beş santim uzunluğunda bir tire.”
*
* * * *
“Tüm dikkatinizi
bu âna verdiğinizde, egosal zihinden çok daha büyük bir zekâ yaşamınıza girer.”
*
* * * *
“Ego bir
şeyle ya da birisiyle çatışma içinde olmaya ihtiyaç duyar. İşte bu yüzden siz
huzuru, mutluluğu ve sevgiyi arar, ama onlara çok uzun süre dayanamazsınız.
Mutluluğu istediğinizi söylersiniz ama mutsuzluğunuza bağımlısınızdır.
Mutsuzluğunuz,
temelde, yaşamınızın koşullarında değil, zihninizin koşullanmasından kaynaklanır.”
*
* * * *
“Sonuçta,
bu ânın – Şimdi’nin – sorumluluğunu üstlenmedikçe, yaşamın sorumluluğunu da
üstlenmiyor olursunuz. Çünkü Şimdi yaşamın bulunabileceği tek yerdir.”
*
* * * *
“Siz yaşamınızın
koşullarını yeniden düzenleyerek değil, en derin düzeyde kim olduğunuzu idrak
ederek huzura kavuşursunuz.”
*
* * * *
“Bazen teslimiyet,
anlamaya çalışmaktan vazgeçmek ve bilmemekten ötürü rahat olmak anlamına
gelir.”
*
* * * *
“Doğanın
birçok süptil sesini fark edin: Rüzgârda yaprakların hışırtısı, yağmurun sesi,
bir böceğin vızıltısı, şafak vakti ilk kuş ötüşü… Kendinizi bu dinleme işine
tamamen verin. O seslerin ötesinde daha büyük bir şey vardır: Düşünceyle
anlaşılamayacak bir kutsallık…”
* * * * *
“Dikkatinizi
soluk alışınıza verin ve onu sizin yapmadığınızı fark edin. O doğanın
soluğudur. Eğer soluk almayı hatırlamak zorunda olsaydınız, çok geçmeden
ölürdünüz ve eğer soluk almayı kesmeye çalışmış olsaydınız, doğa üstün gelirdi
ve bunu yapamazdınız.”
*
* * * *
“Biz insanlar
hakkında bir kanıya varmakta, bir sonuca ulaşmakta çok acele ederiz. Egosal
zihin için diğer insanları etiketlemek, onlara kavramsal bir kimlik vermek,
onlar hakkında ahlaki bir yargıda bulunmak doyum vericidir.”
*
* * * *
model: brigitte bardot |
model: brigitte bardot |
“Siz yirmi yaşındayken, bedeninizin güçlü ve dinç olduğunun farkındasınızdır; altmış yıl sonra, bedeninizin güçsüz ve yaşlı olduğunun farkındasınızdır. Düşünceleriniz de yirmi yaşınızdaki düşüncelerinize kıyasla değişmiş olabilir, ama bedeninizin genç ya da yaşlı olduğunu veya düşüncelerinizin değişmiş olduğunu bilen farkındalık hiç değişmemiştir. O farkındalık sizdeki ölümsüz olandır, bilincin kendisidir. O formsuz Bir Yaşam’dır. Siz Onu kaybedebilir misiniz? Hayır, çünkü siz O’sunuz.”
▬ ▬ ▬