ZAMANIN KIYISINDA YAŞAYANLARA MEKTUP (Ergüven ASLAN)

Hayatta bizim için en değerli kavramlardan biri olan "zaman"ı nasıl da harcıyoruz! Günlük koşuşturmaların arasında kendimizi nasıl da kaybediveriyoruz!
Ergüven Aslan'ın da dediği gibi "zaman"ın ve "yaşam"ın kıyısından geçip gidiyoruz. 

GİRİŞ

“Sahifelerce kitap, tablolarca resim, perdelerce sinema, sahnelerce tiyatro insanı anlamak ve anlatmak için çıkmıştır gün yüzüne. Fakat yine de insan, tam manasıyla ne anlaşılabilmiş ne de anlatılabilmiştir. Herkesin gerçeği kendi kalbinde saklıdır belki de…”



                                               * * * * *

Kitap "Giriş" bölümüyle başlıyor. Bu bölümde Ergüven Aslan kitabı yazma sebeplerinden, insanın hayata karşı duruşundan, kayıplarından söz etmiş. Daha sonra insana dair pek çok şeyi başlıklar altında incelemiş. "Sevgi", "Gösteriş", "Eleştiri", "Nezaket" bu bölümlerden yalnızca birkaçı.



“İnsan, insanlık serüvenindeki en kritik hatayı sadece kendiyle meşgul olmakla, kendinin gönlünü yapmaya çalışmakla; yalnızca kendi beklentilerini, ihtiyaçlarını karşılamaya meyletmekle yaptı sanırım. Geri kalan her şeye, gözlerini ve yüreğini kapatıp varlığına odaklanarak mutlu olmanın mümkün olamadığını fark edemedi. Gelişen teknolojiyle ve tüketim eksenli dünya anlayışının hakim olmasıyla birlikte her şeyin kolayına da alıştı. Doymadı… Tükettikçe kendini de tüketti. Oysa bu, yaradılışına aykırıydı.”

                                               * * * * *

“Bu kitabı okuduğunuzda hayatınız değişmeyecek. Kitabı bitirdiğinizde ertesi gün bambaşka bir hayata uyanmayacaksınız. Mutluluğun reçeteleri de yok içinde. Eğer niyetiniz buysa paranızı ziyan etmeyin derim. Fakat inanıyorum ki eğer kusursuz olduğunuz ve hep başkalarının suçlu olduğu ön yargısından sıyrılmayı başararak okursanız; gerçekten yaşamınıza dokunabilir, bir şeylerle yüzleşme, bir şeyleri değiştirme kudreti olabilir bu kitap.”

                                               * * * * *

“Babamın mektuplarında, halleşmenin dışında mutlaka bir de sosyal mesaj olurdu. ‘Dünyadaki çirkinlikler, güzelliklere galip gelemez; her zaman iyiliklerin yanında olun ve başınızı semaya çevirin.’ idi bu mektubun mesajı da.”

                                               * * * * *

“Ulaşamayacağını bildiğim mektubumu, anneme ve babama; onların algıladıkları yaşam biçiminin bana öğrettiklerinden süzülenleri de samimi, doğal haliyle; kendini bulacağına inandığım yaşamlara yazdım. Yüreklerin sızısını dindirmek için; hayatın kötü suretlerinin esaretindeki yaşamların özgürleşmesine küçük bir kanat olabilmek için; ruhlarımızın mutlu ötelerde buluşmasına bir adım olabilmek için yazdım.”

                                               * * * * *

“Anlatımı tekdüzelikten kurtarmak için düşüncelerimi ayet ve hadislerle, Doğu ve Batı kültürlerinden öykülerle zenginleştirmeyi, soyut anlatımlara bu yolla somutluk kazandırmayı tercih ettim.”

Kitapta en hoşuma giden noktalardan biri de buydu. Doğu ve Batıdan alınan hikâyeler, özdeyişler çok güzel harmanlanmış. Kitap su gibi akıp gidiyor. Yaşamın pek çok merhalesi, meşgalesi gözümüzde canlanıyor. Samimi bir anlatım, başarılı bir aktarım.
Takip edenler bilir "kitap pınarım"da alıntı çoktur. Hele bu sefer tek yazı değil, iki yazı olacak kısmetse. Bugün kitabın "İnsan İlişkileri ve İletişim" başlığıyla noktalayacağım yazıya daha sonra kaldığım yerden devam edeceğim (mektubun devamı). Neden mi? Kitabı çok beğendim. Ramazan ayının ruhuna uygun kitaplar seçmeye çalıştığım şu dönemde bu kitabın da doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum. Ergüven Aslan İmam Hatip Lisesi'ni bitirmiş. Daha sonra İlahiyat Fakültesi'nden mezun olmuş.  - Hayatıyla ilgili ayrıntılı bilgiyi yukarıda ismine verdiğim bağlantıdan okuyabilirsiniz. - Dini bilgilerle bu kadar iç içe olan bir kişinin Arapça sözcükleri, âyet ve hadisleri bol miktarda kullandığı bir kitap yazmış olabileceğini düşünmüştüm;ama tam tersi öğretmenimiz hem Doğu hem Batı kaynaklarından yararlanarak açık, anlaşılır bir üslupla başarılı bir eser ortaya koymuş. "İnsan" olmanın gereğini yerine getirebilmemiz için "nasıl" bir davranış içerisinde olmamız gerektiğini gözler önüne sermiş. Tam bir baş ucu kitabı. Burada vereceğim alıntılar buzdağının sadece görünen yüzü. Kitapta pek çok hikâye ve sözler sizi bekliyor. "kitap pınarım burada hemen hepsini veriyor kitabı alıp okumaya ne gerek var" diye düşünmeyin sakın. Kendinize bir şans verin, zamanın kıyısından geçip gitmeden bu kitabı mutlaka okuyun. 


                                               * * * * *

“Mutluluğun dışarıdan gelecek bir şey olmadığını, bugün geldiğimiz noktadan hepimizin mesul olduğunu, hep başkalarında gördüğümüz hataların kendimizde nasıl vücut bulduğunu anımsatmak…”



                                               * * * * *

“Düşünmeden, özümsemeden, hissedemeden akıp gidiyoruz zamanla birlikte yaşamın kıyısından. Bu hızın kollarından kurtulup bir soluk aldığımız, hangi yorucu, hırçın dalgalarla boğuştuğumuzu fark ettiğimiz ve var oluş gayemizin idrakine varıp hayatımıza anlam katmak adına sığındığımız bir liman olsun isterim bu kitap. Kinden, hasetten, nefretten, riyadan, ön yargılardan, kötülüklerden uzaklaşıp sevgiye, nezakete, tevazua, paylaşmaya, iyiliğe akan bir su olsun diye hayat.”

                                               * * * * *
SEVGİ



“Sizin gibi düşünmeyenleri, sizin gibi yaşamayanları da sevmek ve onlar için iyilik dileyebilmek Yaradan’ın sevgisidir. Ki O, o sevgiden büyüyen merhametin, vefanın, saygının, hoş görünün sesi yankılansın ister âlemde.”

                                               * * * * *

“Maalesef günümüzde dünyayı cehenneme çeviren acıların, savaşların, mutsuzlukların temel kaynağıdır sevgisizlik. Kıymetini söylemeye geldi mi bildiğimiz; lakin özümüze nüfuz ettiremediğimiz sevginin yokluğundan gözyaşları büyütür, kırgınlıklar çoğaltırız. Dostoyevski’nin söylediği gibi ‘Cehennem, gönüllerde sevmek kabiliyetinin kalmamasıdır!’ aslında.
Sevmediğimiz zaman tahammül de edemeyiz çünkü ya da hoş göremeyiz veya hakkını teslim edemeyiz. Oysa hani sevecektik yaratılanı Yaradan’dan ötürü?”



                                               * * * * *

“Hayatındaki dengelerin hiç bozulmayacağına inanan, başkalarının yaşadıkları hüzünlerin, onlar mükemmel olduğu ve hak etmedikleri için onlara uğramayacağını düşünen ve aslında ederlerinin çok üstünde gördükleri değerin görgüsüzlüğüyle şekillenmiş olan şımarık insanların tavrıdır bu.”

                                               * * * * *

“Menfaat olamaz sevmek. Oysa çoğu kez maddi-manevi menfaatlerimizi sevgi adı altına saklarız. ‘Benim için böylesi daha iyi.’, ‘Menfaatime bu uygun!’ diyemediğimizden ‘Seviyorum da ondan…’ deriz.”

                                               * * * * *

“İşte bu yüzden, eğer biri üzülmesin diye bir yerde duruyorsanız bunun adı da sevgi değil; olsa olsa acımaktır. Bu, ister eşiniz olsun ister sevgiliniz ister arkadaşınız…”

                                               * * * * *

“Her şeyi sevgi kılıfının altına sakladığımızdan gerçek sevgiyi bulamaz olduk. Görsek tanır mıyız inanın onu da bilmiyorum…”



                                               * * * * *

ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (TEVAZU)

“Rollerimizi sergiledikten sonra sessizce terk edecekken bu sahneyi, kalmayacakken bu ellerde hiçbir şey baki, nedendir bu kibir, bu gurur? Kimedir bu böbürlenme?
Bir kendini beğenmişliktir almış başını gidiyor. Herkes birilerine tepeden bakıyor. Kim kime diş geçirebilirse artık… Kimse kimseyi beğenmiyor. Burunlar Kaf Dağı’nda. Herkes en çok kendini seviyor.”

                                               * * * * *

“Etrafına kibirle bakanlar da neyi önceliyorlarsa; aslında onu eksik görürler benliklerinde. Bu emin olamamanın; bu güven eksikliğinin endişesiyle de gururun ardına saklanırlar.”



“İnsan benzerinde kendini bulur.”

                                               * * * * *

“Gereksiz ve yapmacık tevazuda ise gizli bir övülme arzusunun yattığını düşünürüm.”

                                               * * * * *

“C. Rollin’in dediği gibi ‘Ezberlenmiş, yapmacık tevazular vardır ki gizli bir gururu örtmeye yararlar.’”

                                               * * * * *

İNSAN İLİŞKİLERİ VE İLETİŞİM



“Okudukça, bildikçe ne kadar çok bilgi, ne kadar çok düşünce, ne kadar çok duygu olduğunun; ne kadar aynı ve ne kadar farklı olduğumuzun ayırdına varırız.”

                                               * * * * *

“İnsanların gerçek kişiliğini tanımak için menfaatlerin çatışması, işlerin hesaplandığı gibi gitmemesi gerekir.”

                                               * * * * *

“İletişim kurarken birtakım ezberlere dayanan bilgilere sahip olmak, bizi belirli bir müddet için etkin kılsa da o iletişimi hakikatli ve anlamlı kılmaz.”

                                               * * * * *

“Biçilen rolleri iyi oynayanların, kendilerini dev aynalarında görenlerin, özüyle, insanlarla ve yaşamla yapay-yüzeysel bir iletişim içinde olanların; gerçeklerle karşı karşıya kaldıklarındaki durumları ne olacak onu da söylemeliler.”

                                               * * * * *

“Yargılamadan, etiketlemeden önce anlamaya çalışmak lazım. Anlamaktan beslenen, şefkatli bir iletişim, hiç ummadığımız yollar uzandırabilir önümüzde. Hayatta herkesin bir hikâyesi vardır. Herkesinki kendisi için en özel, en değerlidir.”





                                               * * * * *

“Araştırmacılar, yüz yüze olmayan, birtakım vasıtalarla kurulan iletişim üzerine yapılan çalışmaların sonucunda, gönderilen mesajın ulaşacağı yere, doğru gitmeme oranının %60 ile %70 arasında değiştiği bilgisine ulaşmıştır.”

                                               * * * * *

“Nezaket, her şeyi koşulsuz kabul etmek değildir. Adabınca davranmayı bilmektir. Reddettiğimiz düşünceleri dahi zarif bir dille ifade edebilmektir.”
                                     
                                                * * * * *


Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ