HAYATA RAĞMEN EDEBİYAT (Ali LİDAR)
“kitap pınarım”ı devamlı takip edenler bilirler. Öyle okuma
listelerim, “şimdi şu kitap, sonra bu kitap” gibi sıralamalarım ya da “bu
kitabı iki günde bitirmeliyim” gibi süre tahminlerim yoktur benim. “Hazine
Sandığım” dediğim henüz okumadığım kitapların bulunduğu bir koli, bir de “Bunu
okusam iyi olur” dediğim kitapların adını yazdığım bir not defteri.
“Hazine Sandığım”daki kitapları eritmeye çalışıyorum bir süredir. Ama birini okusam iki tane daha ekliyorum sandığa. Olay tam bir havuz problemine döndü anlayacağınız. Bir de arada öğrencilerimin, arkadaşlarımın verdiği ödünç kitapları sayarsak… Ne sıra ne süre, hadi şimdi bunu okuyayım diyorum, başlıyorum sayfaları çevirmeye.
Ali Lidar’ın edebiyatla ilgili kitapları ise istisna. Örneğin Ocak 2019’da okurla buluşan “Hayata Rağmen Edebiyat”ı hemen alıp okudum ve kitap kütüphanemdeki yerini aldı. Tıpkı “Kişisel Edebiyat Atlası”nda olduğu gibi.
“Hazine Sandığım”daki kitapları eritmeye çalışıyorum bir süredir. Ama birini okusam iki tane daha ekliyorum sandığa. Olay tam bir havuz problemine döndü anlayacağınız. Bir de arada öğrencilerimin, arkadaşlarımın verdiği ödünç kitapları sayarsak… Ne sıra ne süre, hadi şimdi bunu okuyayım diyorum, başlıyorum sayfaları çevirmeye.
Ali Lidar’ın edebiyatla ilgili kitapları ise istisna. Örneğin Ocak 2019’da okurla buluşan “Hayata Rağmen Edebiyat”ı hemen alıp okudum ve kitap kütüphanemdeki yerini aldı. Tıpkı “Kişisel Edebiyat Atlası”nda olduğu gibi.
Lidar her iki eserinde de gönül ve fikir hanesinde yer etmiş
yazarlara yer veriyor. Yazarların hayatlarından kısa anekdotlar, eserleriyle
ilgili bilgiler ve tabii ki Ali Lidar’ın yorumları…
“Çok
başarılı bir öğrenci olan Halide Edip evdeki özel derslerinde öğrendiği
İngilizce sayesinde Jacob Abbott’un Ana
adlı eserini çevirir ve henüz 12 (belki de 15) yaşındayken 1897 yılında II.
Abdülhamit tarafından Şefkat Nişanı ile taltif edilir. (Halide Edip Adıvar)”
*
* * * *
“1910’lu
yıllarda Milli Eğitim Müfettişliği yapmış, okul açmak için Lübnan ve Suriye’ye
gitmiştir. 1916 yılında bugün kullandığımız soyadını almasını sağlayan Dr.
Adnan Adıvar’la olan evliliği gerçekleşir. 1918 yılında ise o güne kadarki
hayatını anlatan Mor Salkımlı Ev
kitabını yazar. (Halide Edip Adıvar)”
*
* * * *
“Fakat
Bulgakov’u asıl ününe kavuşturan eser şüphesiz Usta ile Margarita’dır. Bulgakov
bu eseri adeta korka korka yazmıştır. Eseri yazdığı ilk kopyasını, müsveddeler
bulunursa tutuklanırım korkusuyla yakmıştır. Bunu bildiğimizde eserdeki
‘müsveddeler yanmaz,’ cümlesi farklı bir anlam kazanır bir ölçüde. (Mihail
Bulgakov)”
*
* * * *
“Türk
edebiyatının, değeri günbegün katlanan bir zenginlik olduğu kanısındayım.
Ortaya çıkarılan yeni metinler, yeni yazarlar yahut henüz ilgi uyandırıp
araştırmalara konu olan metinler ve yazarlar nedeniyle böyle düşünüyorum.
Zamanında değeri bilinmeyip yıllar sonra kanonik hale gelen ne kadar çok edebi
metnimiz var düşündüğümüzde… (Suat Derviş)”
*
* * * *
“Gazeteci-yazar
Andre Wurmser, Les Lettres Françaises adlı gazetede Ankara Mahpusu’nu, okuru etkileme gücü, çağdaşlığı ve
kahramanlarının gerçekliği açısından, Nobel ödüllü yazar İvo Andriç’in Drina Köprüsü adlı eserinden kat kat
üstün bulduğunu yazar. (Suat Derviş)”
“Hayata Rağmen Edebiyat” benim için “Kişisel Edebiyat Atlası”nın
devamı niteliğinde. Her iki kitapta da hoşuma giden şey yazar ve kitapların
okuyucuyu sıkmadan, yormadan en dikkat çekici yönleriyle verilmesi. Bildiğim
yazarlar, adını zihnimin kuytu köşelerinde yitirdiğim yazarlar, varlığından
haberdar bile olmadığım yazarlar.
Kitapta nasıl olsa var diye bazı kitapları not defterime eklememiştim. Ancak sayı fazlalaşınca hatırlamam güçleşiyor. “Okusam iyi olur” dediğim kitaplar için listemi tekrar gözden geçirmenin zamanı gelmiş, kitabı okurken bunu fark ettim.
Bu arada “okumak, yazmak, şiir, edebiyat, yazarlar” hakkındaki kitaplardan bir seçki oluşturuyorum. Pek çok kitap var ve bunların hepsini okumam da zaten mümkün değil. Ancak mesleki bakımdan zaman zaman bu tür kitaplara ihtiyaç duyduğum için böyle bir çalışmaya gereksinim hissettim. En azından okumadıklarım hakkında bir fikrim olsun, okuduklarımı da hatırlayayım diye. “kitap pınarım tumblr” hesabımdaki “kitap seçkisi” etiketinden bu kitaplarla ilgili bağlantılara ulaşabilirsiniz. Listeye yeni kitaplar eklemeye devam ediyorum. Eğer ilgilenirseniz takibi bırakmayın derim.
Kitapta nasıl olsa var diye bazı kitapları not defterime eklememiştim. Ancak sayı fazlalaşınca hatırlamam güçleşiyor. “Okusam iyi olur” dediğim kitaplar için listemi tekrar gözden geçirmenin zamanı gelmiş, kitabı okurken bunu fark ettim.
Bu arada “okumak, yazmak, şiir, edebiyat, yazarlar” hakkındaki kitaplardan bir seçki oluşturuyorum. Pek çok kitap var ve bunların hepsini okumam da zaten mümkün değil. Ancak mesleki bakımdan zaman zaman bu tür kitaplara ihtiyaç duyduğum için böyle bir çalışmaya gereksinim hissettim. En azından okumadıklarım hakkında bir fikrim olsun, okuduklarımı da hatırlayayım diye. “kitap pınarım tumblr” hesabımdaki “kitap seçkisi” etiketinden bu kitaplarla ilgili bağlantılara ulaşabilirsiniz. Listeye yeni kitaplar eklemeye devam ediyorum. Eğer ilgilenirseniz takibi bırakmayın derim.
*
* * * *
“Bu
yazıda altından kalkılması çok güç, çok zor bir şeye cüret göstereceğim;
Umberto Eco üzerinde yazmaya çalışacağım. Eco’ya dair bir şeyler karalamanın
benim açımdan bir cüret meselesi olmasının da çeşitli nedenleri var şüphesiz.
Öncelikle Eco’nun çok boyutlu, çok katmanlı entelektüel dünyası onunla ilgili
söylenen her şeyin eksik kalması riskini doğuruyor. Ayrıca Eco’nun edebi
niteliği de yine üzerinde görüş belirtilmesi, incelenmesi zor bir mecra.
(Umberto Eco)”
*
* * * *
“Fakat
Eco, kendisinin de söylediği gibi roman yazmaya görece geç bir yaşta
başlamıştır. Genç Bir Romancının
İtirafları’nda belirttiği gibi ilk romanı olan Gülün Adı’nı yazdığında 48 yaşındadır. (Umberto Eco)”
*
* * * *
“Mithat
Cemal Kuntay’ın aynı zamanda televizyon dizisine de çevrilen Üç İstanbul
romanı, nazarımda her edebiyat ve tarih meraklısının okunması gereken eserler
arasındadır. (Mithat Cemal Kuntay)”
“Üç İstanbul” üniversite yıllarında büyük bir beğeniyle
okuduğum, tahlil ettiğimiz romanlardan biri. Burada karşıma çıkınca hem
şaşırdım hem sevindim. “Suat Derviş” yine üniversite yıllarında epey söz
ettiğimiz ancak bugüne kısmetmiş diyerek okuduğum yazarlardan. “Albert Camus”.
En sonunda geçtiğimiz haftalarda “Veba” adlı eseriyle “okuduklarım” arasında
yer alanlardan. “Kişisel Edebiyat Atlası” ve “Hayata Rağmen Edebiyat” okuma
ufkunuzu genişletip size de yeni yollar açabilir.
*
* * * *
“Yazar
olmak şüphesiz ki büyük bir yaratıcı güç ister. Geniş bir tahayyül ufkuna,
kurgusal zekâya ihtiyaç vardır yazar olabilmek için. Fakat sadece ilham ve
hayal gücü yeterli değildir. En az onlar kadar, hatta daha da önemli olabilecek
bir şey varsa o da çalışmaktır. (Jack London)”
*
* * * *
“Edebiyata
dair bir kronoloji yapılsa mutlak suretle Goethe’nin, Hesse’nin, Schiller’in ve
tabii ki Thomas Mann’ın adını görürüz. Avrupa felsefesi (Hegel, Nietzsche,
Kant…) Avrupa müziği (Bach, Wagner, Handel…) kısacası Avrupa sanat ve kültür
dinamiklerinin lokomotifi Almanya’dır dersek çok haksız sayılmayız sanırım…
(Thomas Mann)”
*
* * * *
“Meramımı
anlatabilmek adına açıklama yapmalıyım sanırım; klasiklerin okunmasında bir
beis yok elbette fakat klasikleri okumayı bir saplantı haline getirmek de
günümüz ya da günümüze yakın dönem edebiyatını kaçırmak tuzağına düşürebilir
okuru. (Georges Perec)”
*
* * * *
“Bizim
edebiyatımıza roman türü, gazetelerde tefrika halinde basılarak edebiyat
dizgemize katılmış, başlangıçta çeviri olarak gördüğümüz eserler sonrasında
uyarlama ve nihayet de özgün eserlerle gelişimini sürdürmüştür. (Peyami Safa)”
*
* * * *
“Zaman
belki edebiyatı da eskitti; bugün Türk klasiklerini, dünya klasiklerini severek
okuyacak okur sayısı azaldı. Hele Jules Verne gibi düşündükleriyle, hayal
ettikleriyle bilimde çığır açan bir yazarın söyledikleri pek çok genç okur için
mazide kalmış bile olabilir. Ama benim zihnimde onun açtığı yollar hâlâ tüm
gizemiyle varlığını korumakta… (Jules Verne)”
Yazımın sonunda yine aynı şeyi söylüyorum. "Kişisel Edebiyat Atlası" tanıtımında da belirttiğim gibi, aynı yayınevi ve kadroyla bu
serinin devamını bekliyorum. Toplumun hızla değiştiği bir dönemde “edebiyat”ın ürküp kuytu köşelere saklanmasını istemiyorum. Bu hoyratlığın, çoğu zaman
kabalığın içinde sanatın ve edebiyatın o naifliğini, ruhu yükselten yanını
görmeyi, hissetmeyi diliyorum. Twitter’da 140 karaktere hapsolan duygu ve düşünce
aktarımını, bazı öğrencilerimin “güzel söz” (!) diye nitelendirdiği çoğu zaman
argo ya da küfür içeren cümleleri bertaraf etmemiz mümkün değil belki. Ama en
azından iyi, güzel örnekleri de ortaya koymak gerekir diye düşünenlerdenim.
Onları da "nasılsa anlamazlar, okumazlar" diye saklarsak, kimseyle paylaşmazsak… Düşünmek istemiyorum!
“Kişisel EDEBİYAT Atlası” ve “Hayat Rağmen EDEBİYAT”ın ardından gelecek üçüncü “EDEBİYAT…” seçkisinde kimler ve hangi eserler olacak bakalım? Merakla bekliyorum.
Bu tür kitaplar sayesinde edebiyata dair hâlâ umudum var.
“Kişisel EDEBİYAT Atlası” ve “Hayat Rağmen EDEBİYAT”ın ardından gelecek üçüncü “EDEBİYAT…” seçkisinde kimler ve hangi eserler olacak bakalım? Merakla bekliyorum.
Bu tür kitaplar sayesinde edebiyata dair hâlâ umudum var.
▬ ▬ ▬