KİYOTO (Yasunari KAVABATA)
Baharı sever misiniz? Çiçekleri, doğayı? Yaşamın koşturmasından
sıkıldınız mı? Bulunduğunuz ortamdan biraz uzaklaşmak, huzur bulmak mı istiyorsunuz? İşte tüm bu
beklentilerinize karşılık verebilecek bir kitap. Nobel ödüllü yazar Yasunari Kavabata’dan
“Kiyoto”. Kitap farklı yayınevleri tarafından farklı isim ve çevirilerle basılmış.
Benim okuduğum Esat Nermi çevirisiyle Cem Yayınları’ndan.
Kitap bölümlerden oluşuyor. İlk bölüm “İlkbahar Çiçekleri”.
Daha başlığı okur okumaz bir ferahlık hissettim içimde. Japonların çeşitli
festivallerde ya da bazı önemli günlerde gidip çiçekleri seyretme fikrine ise
hayran kaldım. Sadece doğayı seyretmek ya da dinlemek. Güneşin doğuşu,
ağaçların çiçeklenmesi; suyun akışı, kuşların cıvıltısı…
Çieko genç bir kız. Babası kumaş işiyle uğraşıyor. Kumaş satımı,
kumaşlara desen çizimi… İlham gelmesi için bazen inzivaya çekiliyor.
“Mağazaya
gelen müşteriler, gösterişli akağaca hayran olurlardı, ama hiçbiri üzerinde
açan menekşeleri fark edemezdi. Tepesine kadar yosunla kaplanmış kalın gövde,
şişiklerinde kocamışlığın gücüyle hâlâ heybetli, hâlâ hoş görünüşlüydü. Oraya
yerleşmiş kendi halinde menekşeler ise göze çarpmıyorlardı.”
*
* * * *
“Mağazada
öğle paydosu başlamıştı ve Çieko çiçekleri seyretmeye gitmek için söz vermiş
olduğunu, bunun için de hazırlanması gerektiğini hatırladı.”
*
* * * *
Çieko aslında terk edilmiş bir çocuk. Takiçiro ve Şige
tarafından yetiştiriliyor. Aile Çieko’yu kendi kızları gibi sahipleniyor ve sevgilerini her
zaman ona hissettirmeye çalışıyorlar.
“İster
terk edilmiş, ister çalınmış çocuk olsun Çieko nüfus kütüğünde Sata ailesinin
tek varisi olarak kayıtlıydı. Asıl çocukları olmadığı anneyle baba tarafından
ilk kez kendisine anlatıldığı zaman, Çieko henüz bunları kavrayacak duygulara
sahip değildi. O zamanlar daha ortaokula yeni başlamış olan kız, anneyle
babanın daha çok kendisinde hoşlarına gitmeyen bir şey gördükleri için böyle
konuştuklarını sanmıştı.
Belki anneyle babanın meseleyi böyle erkenden açmaları, bunun
komşulardan kulağına gelmesinden korktuklarındandı. Yahut da Çieko’nun
kendilerini gönülden sevdiğini ve bunu anlayacak kadar büyüyüp akıllandığını mı
sanmışlardı?”
*
* * * *
“Ağaçların
güzelliğinin nedeni böylesine temiz tutulan bu şehrin güzelliğinin de
nedenidir. Karanlık, eski ve göze çarpmayan evlerin sıralandığı Gion semtinin
daracık arka sokakları bile çoğu zaman pırıl pırıldır.
Elbiselik kumaşların
yapıldığı Nişicin dolaylarında da durum bundan farklı değildir. Burada küçük
dükkânlar hüzünlü bir ahenkle birbirinin üstüne yığılmıştır. Ama yine de
sokaklarda pislik bulunmaz. Kapı kafesleri hâlâ çok küçük oldukları halde,
üzerlerinde tozdan eser yoktur. Bitkiler bahçesinde de hiçbir yerde ortalığa
saçılmış kâğıt kırpıntıları görülmez.”
Kitabın genelinde Japon kültürünün izleri hâkim. Gelenekleri,
festivalleri, yaşam tarzları, anlayışları… Bazı sözcüklerin tam Türkçe
karşılığı olmadığı için bunlar orijinal haliyle bırakılmış ve diğer bazı
anekdotlarla birlikte kitabın arkasındaki açıklama bölümüne aktarılmış.
*
* * * *
“Avrupa
desenlerinin hepsinden nefret ediyorum. Biz Japonlar en eski saray çağından
beri anlatılmaz güzellikte şahane renkleri görmüş bir milletiz.”
*
* * * *
“Takiçiro
dostça bir tavırla, «Bütün vücudu ve ruhuyla kendini işine vermeyen ustalığa
erişemez!» dedi.”
*
* * * *
“Takiçiro
mağazadaki adamlara, «Pencereleri
panjurları kapatın!» diye emir verdi. «Korkunç bir nem bu, kumaşlara zarar
verir.» ”
*
* * * *
“Uzaklardan
gelen bazı ziyaretçiler Gion şenliğinin yalnızca bir gün sürdüğünü, bunun da
arabalı büyük geçit töreninin yapıldığı 17 Temmuz günü olduğunu sanırlar.
Oysa Gion şenliği bütün yedinci ayı doldurur.”
*
* * * *
“Şenliğin
gürültüsü ve musikisinden daha çok, bu dağın yamaçlarının dalga dalga yayılan
musikisi, ağaçların türküleri onun kalbini etkiliyordu. Kuzey dağında beliren
nice gökkuşağında bu musikinin yankılanışını duymuştu.”
*
* * * *
“Dev
ağacın önünde üçü durup sessizce seyre koyuldular. Uzun zaman seyredilince
alabildiğine yayılmış ve sonra birbirine karışmış dallarının o bükülmüş yapısı
içinde korkunç bir kudretin saklı bulunduğu anlaşılıyordu.”
*
* * * *
“Geçit
töreni Kiyoto’nun sosyal tarihinin bir resim albümü gibi düzenlenir ve hayli de
uzun sürerdi.
Kadınlar ilk kez
1950’de bu törene katıldılar; böylece de bayramı daha renkli ve daha çekici
yaptılar.”
*
* * * *
Kitap Hakkında Kim Ne Demiş?
(İşaretli yerlere tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz)
Kitabı beğendiğimi söylemeliyim. Japonların o dingin ruh hali satırlara,
sayfalara sinmişti adeta. Çieko’nun bir şenlik sırasında ikizi Naeko ile ilk
kez karşılaştığı bölümü ise oldukça etkileyici buldum. İki kız kardeşin yıllar sonra
tesadüfen karşılaşması o kadar naif bir şekilde aktarılmış ki hayran olmamak
elde değil. Kitabın geneline hâkim olan şiirsel betimlemeler özellikle bu
bölümde çok hoşuma gitti. Çieko’nun kardeşiyle karşılaşmasından doğan karmaşık
ve hüzünlü ruh haliyle şenliğin, bayramın coşkulu günleri tezat yaratıyor ve
Çieko’nun ruh halini daha net ortaya koyuyor.
"Japon Sineması"nda Deniz Balcı, Yasunari Kawabata'nın eserlerinden söz ederek çeviri hataları ve bilgi eksikliklerinin esere gölge düşürdüğünü belirtmiş. Açıkçası Japonya hakkında derin bir bilgiye sahip değilim. Japonya ve Japon kültürü hakkında okuduğum tek kitap Bozkurt Güvenç'e ait "Japon Kültürü". Dolayısıyla "Kiyoto"da ne gibi çeviri hataları ya da ne gibi eksik bilgiler var bir yorum yapamayacağım. Ama çeviri eserlerde orijinal eserin ruhunu yakalayamayacağımız malum. Şahsen böyle bir beklenti içerisinde de değilim zaten. Benim için önemli olan, düzgün diyebileceğim bir çeviriyle kitabın akışına yol bulabilmek. Bu arada Deniz Balcı'nın yazısı için: "Japon Edebiyatı Yazarları - Yasunari Kawabata".
"Gece Kütüphanesi"nde Biblio kitabı farklı bir yayınevinden farklı bir isimle okumuş: "Kiraz Çiçekleri".
"Kitaplık"ta yazar hakkında kısa bir bilgi ve kitabın geniş bir özeti yer almakta: "Kyoto - Yasunari Kawabata"
"kitap&kitap" kendi görüşlerine yer vermiş "Kyoto - Yasunari Kavabata" yazısında.
Dingin bir ruh haliyle sakin bir
yolculuk istiyorsanız "Kiyoto"nun zamanı gelmiş demektir.
▬ ▬ ▬