OKULSUZ TOPLUM (Ivan ILLICH)
Son yıllarda gündemden düşmeyen konuların başında “eğitim”
geliyor. Hemen her yıl yenilenen müfredat, değişen sınav sistemi başta veliler
ve öğrenciler olmak üzere herkesin kafasını karıştırmış durumda. Okulların yeni
açıldığı ve kafaların yine karışmaya başladığı şu günler için seçtiğim kitap “Okulsuz Toplum”
İlk olarak Ivan Illich kimdir, ona bir bakalım isterseniz.
Kitap yedi bölümden oluşuyor. Bazı bölümler alt başlıklar
içermekte. Böyle olunca okuması da nispeten kolaylaşıyor. Nispeten diyorum; çünkü
bazı yerleri karışık ve yorucu buldum. Bu, konunun ele alınış tarzından
kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Belki biraz çevirinin etkisi de olabilir.
Bilimsel yazılardaki uzun cümleler Türkçe’ye çevrilince zaman zaman
anlaşılırlık oranı da azalıyor benim için. Bir de anlatılanlar 1970’lerin
Amerikası. O dönem Amerikan eğitim sistemi ve tarihi hakkında pek bilgim
olmadığım için bazı konularda bağlantı kuramadığımı itiraf etmeliyim.
Kitap yedi
bölümden oluşuyor demiştim. Şöyle bir bakacak olursak
“Yeni eğitim olanakları için yapılan
çalışmalar, kurumsal karşıtlık ilkesi doğrultusundaki araştırmalara
dönüştürülmek zorundadır. Ancak, kurumsal olmayan yapılar her insanın yaşamının
her anında öğrenme, paylaşma ve umursama şansını artıracak olan eğitim
ağlarıdır. Eğitim hakkında bu yönde araştırmalar yürüten ve diğer kurulu hizmet
sektörlerine alternatifler arayan kişilerce ihtiyaç duyulan kavramların oluşum
ve açılımına yardımda bulunacağımızı ümit ediyoruz. (Giriş / Kasım, 1970)”
*
* * * *
“Bu
kitapta yer alan makalelerde, değerlerin kurumsallaşmasının toplumsal
kutuplaşmaya ve psikolojik çöküntüye yol açtığını ortaya koyacağım. Bunlar,
küresel yozlaşma ve modernleşmiş mutsuzluk sürecindeki üç boyutlu yapıyı teşkil
etmektedir. Maddi olmayan ihtiyaçlar meta haline dönüştürüldüğünde: sağlık,
eğitim, bireysel hareket kabiliyeti, refah ve psikolojik iyileşmenin söz konusu
olduğu hizmetlerin ya da yapılan ‘uygulamaların’ neticeleri olarak
tanımlandığında küresel yozlaşma sürecinin nasıl bir ivme kazandığını
açıklayacağım.”
*
* * * *
Kitapta katıldığım ve katılmadığım noktalar var. Bunun yanı sıra ufkumu
açan ve bakış açımı genişleten yeni bilgilerin bana epey katkısı oldu.
Zengin ve fakir çocukların eğitim anlamında denk olamayacaklarına
değinen Illich, ekonomik durumun önemini gözler önüne seriyor. Bir çocuğun
gelişiminin daha anne karnından başladığı düşünülürse ailenin ekonomik
durumunun önemi de ister istemez önem kazanıyor. Çocuğun beslenmesi, çevre
şartları, ilgi alanları, yaşam tarzı, kültürel farklılıklar…
“Bir
çocuk, eşit nitelikte okul eğitimi hakkına sahip olmakla zengin bir çocuğun
konumunu nadiren elde edebilir. Aynı okula, aynı yaşta başlasalar bile fakir
çocuklar, orta sınıf çocuklar için pekâlâ mümkün olan eğitim olanaklarının
çoğundan mahrumdurlar. Bu avantajlar evdeki sohbetlerden ve kitaplardan,
çocuğun hoşlanacağı tatil gezilerine ve hem okulda hem de okul dışında yer
alabileceği farklı ilgi alanlarına dek uzanmaktadır. Daha fakir çocuklar,
gelişim ve eğitim amacıyla okula bağımlı kaldıkları sürece, genellikle
diğerlerinden geri kalacaktır. Fakirlerin, iddia edilen dengesizlikleri gidermek
için sertifika almaya değil, öğrenme edimlerini gerçekleştirmelerini mümkün
kılacak yardımlara ihtiyaçları vardır.”
*
* * * *
“İş, boş
zaman, siyaset, şehir yaşamı ve aile yaşamının bile kendi başlarına eğitimin
amacı olmaları yerine, bunların alışkanlıklar ve bilgi bakımından okula bağımlı
oldukları peşin olarak kabul edilmiştir.”
*
* * * *
“Pek çok
öğrenme, kendiliğinden olmaktadır ve pek çok planlı öğrenme bile programlanmış
bir eğitimin sonucu değildir. Ana-babalar, öğrenmeleri yolunda daha çok özen
göstermelerine rağmen, normal çocuklar anadillerini kendiliklerinden
öğrenmektedirler. İkinci bir dili öğrenen çoğu insan alışılmadık şartlar
altında ve belli bir diziye dayanmayan öğretim sonunda bunu başarmaktadır; ya
büyükanne ve büyükbabalarıyla yaşarlar, ya seyahat ederler ya da bir yabancının
refakatiyle büyürler. Okumadaki akıcılık da aşırı müfredat çalışmalarının bir
sonucu değildir. Okuma ediminden zevk alan pek çok insan bu huyu okulda
edindiklerine inanmaktadır. Doğruluğu araştırıldığındaysa bunun bir yanılsama
olduğu ortaya çıkmaktadır.”
Pek çok şeyi aslında okul dışında öğrendiğimizi söylüyor Illich.
İhitiyaçlarımız doğrultusunda gelişen gözlem ve merak duygumuz ise bu eğitimi
şekillendiren önemli bir unsur.
*
* * * *
“Okula
radikal bir alternatif olarak, aynı sorunla motive edilmiş diğerleriyle kendi
sorununu paylaşmak için her bireye eşit şans verecek bir ağ ya da servis
oluşturulmalıdır.”
* * * * *
“Çağdaş
toplum bilinçli tasarımların bir sonucudur ve eğitim fırsatları onlara uygun
olarak tasarlanmak zorundadır. Okul vasıtasıyla belli bir amaca uygun olarak
geliştirilmiş, tüm günü kapsayan eğitime olan güvenimiz günümüzde azalmaktadır.
Öğrenmek ve öğretmek için daha farklı yollar bulmak zorundayız. Tüm kurumların
eğitim niteliği tekrar artmak zorundadır. Fakat bu son derece belirsizlik
taşıyan bir tahmindir.”
* * * * *
Eğitimin niteliğini etkileyen ve son yıllarda tartışılan
konulardan biri de eğitimde yaş grupları. Öğrencileri yaşlarına göre
gruplandırıp okullarda eğitim veriyoruz. Hâlbuki her bireyin, her öğrencinin
gelişim süreci farklı. 7 yaşındaki Ali’yle 7 yaşındaki Ahmet, ya da 15
yaşındaki Ayşe’yle 15 yaşındaki Mehmet aslında birbirinden farklı ilgi
alanlarına ve becerilere sahip. Ancak eğitim sistemi onları belki de bir asgari
müşterekte buluşturmaya çalışıyor. Kitapta bununla ilgili çarpıcı, yer yer keskin
açıklamalar söz konusu. Okullaşmanın zorunlu hale gelmesi ve buna bağlı olarak
bireylerin tek tipleşmesiyle ilgili bölümler bana “ToplumunMcDonaldlaştırılması” adlı kitabı anımsattı. Orada da insanlar modern yaşamın
çemberinde birbirlerine benzemeye başlıyordu.
“Okul,
insanları yaşlarına göre gruplandırmaktadır. Bu gruplama sorgulanması mümkün
olmayan üç önermeye dayanmaktadır: Çocuklar okula aittir; çocuklar okulda
öğrenir; çocuklar için öğretim sadece okulda gerçekleştirilebilir. Sanırım bu
üzerinde tartışılamaz önermeler ciddi bir sorgulamayı gerektirmektedir.”
* * * * *
“Hepimiz
sahip olduğumuz bilginin çoğunu okul dışından elde etmişizdir. Öğrenciler
öğrendiklerinin çoğunu öğretmenin yardımı olmadan, hatta öğretmenlere rağmen
öğrenirler. En trajik olansa, pek çok insanın, asla okula devam etmemesine
rağmen, dersler okullarda öğretilmektedir.
Herkes
nasıl yaşanacağını, en iyi, okul dışında öğrenmektedir. Bizler bir öğretmenin
müdahalesi olmaksızın konuşmayı, düşünmeyi, sevmeyi, hissetmeyi, oynamayı,
lanet etmeyi, politika yapmayı ve çalışmayı öğreniriz.”
* * * * *
“Okul,
öğrencilerin öğrendikleri şeyler hiç önem arz etmemekle beraber öğretmenler
için iyi bir iş oluşturmaktadır. Çocukların ne öğrendiği kimin umurunda?”
* * * * *
“Eski
üniversiteler keşifler, aynı zamanda, yeni ve eski fikirlerin tartışılması için
özgür bir ortam sağlıyordu. Hocalar ve öğrenciler, uzunca bir süredir ortadan
kalkmış bir gelenek olan diğer bilim adamlarının eserlerini okumak amacıyla bir
araya gelirler ve böylece artık yaşamayan bilginlerin çalışmaları yaşadıkları
günün meselelerine yeni perspektifler kazandırırdı. O zamanlar üniversite bir
araştırma topluluğu oluşturan bölgesel bir hareketlilik merkeziydi.”
Kitapta özellikle okulların değişen yaşam tarzına pek de uyum
sağlayamadığından söz ediyor. Bireyselliği ön plana taşıyan günümüzde toplumsal
bir yapı olan “okul” anlayışının da değişmesi gerektiği vurgulanıyor.
* * * * *
“Öncelikle,
bireysel öğrenmenin de toplumsal eşitliğin de okullaşma ritüeliyle
artırılamayacağını anlamadıkça eğitimde bir reform söz konusu olamaz. Okullarda
ne öğretildiği söz konusu olmaksızın, zorunlu kamu okullarının kaçınılmaz bir
şekilde böylesine yoz bir toplum oluşturacağını anlamadıkça tüketim toplumu
olmaktan öteye geçemeyiz.”
* * * * *
“Gerçekte,
sağlıklı öğrenciler kendilerinin nereden bakılırsa bakılsın güdüldüklerini
gördüklerinde okula karşı direniyorlar. Bu direnç kamu kolejinin otoriter yapısından
ya da bağımsız okulların ayartıcılığından dolayı değildir. Fakat her okulda
yerleşik olan temel yaklaşım: bir kişinin hükmünün, diğer bir kişinin neyi ve
ne zaman öğrenmek zorunda olduğunu belirleyebilmesinden dolayıdır.”
* * * * *
“Öğretmen
vasıtasıyla bütün eğitim programlarını dar bir alandan geçirmeye devam etmek
yerine, hayatla kurulacak yeni bağlantılarla öğrenme edimini
gerçekleştirebiliriz.”
*
* * * *
“Kaliteli
bir eğitim sistemi şu üç amacı gerçekleştirmeye çalışmalıdır: Yaşamın herhangi
bir anında mevcut kaynaklara ulaşmak suretiyle bir öğrenim gerçekleştirmek
isteyen herkese imkan sağlamalıdır; bilgi sahibi olanların, bu bilgilerini
paylaşmaları konusunda kendilerinden bir şeyler öğrenmek isteyenleri
bulmalarına yetki tanımalıdır; halka, yeteneklerinin ortaya çıkmasını
sağlayabilecek bir imkan olarak, bir konuyu onlara sunmak isteyenler için
gereken her türlü olanağı sağlamalıdır.”
*
* * * *
“Yeni
eğitim kurumlarının planlanması, müdürün ya da başkasının yönetimsel
amaçlarıyla veya profesyonel eğitimcilerin öğretim amaçlarıyla ya da farazi bir
insan sınıfıyla öğrenme amaçlarıyla başlamamalıdır. ‘Kişi ne öğrenmelidir?’
sorusuyla değil, ‘hangi seviyedeki insanlar öğrenici olarak öğrenme eylemi için
bir ilişkiye girmeyi istemektedir?’ sorusuyla işe başlanmalıdır.”
*
* * * *
“Nesneler
öğrenmenin temel kaynaklarıdır. Çevrenin kalitesi ve kişinin çevresiyle
ilişkileri tesadüfi olarak ne kadar çok öğrenim eylemini gerçekleştirdiğini
belirleyecektir.”
* * * *
*
“Okulun
aksine, belirli bir zaman diliminde aynı ilgileri paylaşan bireyler için
olanaklar sağlayan kurumlar olmalıdır.”
*
* * * *
“Tanımladığım
çalışma ağları gerçekleştirilebilirse, her bir öğrencinin izleyeceği yol,
kendine mahsus bir yol olacaktır ve resmen kabul edilebilir bir programın
niteliklerini üstlenecektir.”
*
* * * *
“Modern
tarım toprağı zehirlemektedir. ‘Yeşil devrim’ yeni tohumlar aracılığıyla bir
hektardan üç kat ürün alma imkanı sağlamaktadır. Fakat bunu gerçekleştirmek
için daha çok gübre, böcek ilacı, su ve güç harcanmaktadır. Diğer şeyler gibi
bunların imalatı da okyanusları ve atmosferi kirletmekte ve dönüştürülemez
kaynakların niteliğini bozmaktadır. Tüketim şu anki hızla devam ederse, atmosferde
mevcut olan oksijeni, doğada yeniden üretilmesi için gereken süreden daha hızlı
bir şekilde tüketeceğiz.”
*
* * * *
“Yeryüzü
kaynaklarının tüketimi ve kirletilmesi, insanın imajının yozlaşmasının,
bilincindeki gerilemenin bir neticesidir.”
*
* * * *
“Enteresandır
her insan
Alınyazıları gezegenlerin elyazısına benzer.
Özeldir
onlardaki her şey
ve
bir gezegen diğerine benzemez.”
*
* * * *
Eğitimle ya da kamu kurumlarının işleyişiyle ilgileniyorsanız,
araştırma yazıları ilginizi çekiyorsa ya da 1970’ler Amerikan eğitim sistemini
merak ediyorsanız “Okulsuz Toplum” sizin için doğru seçim olabilir.
▬ ▬ ▬