kitap performans ödevi
Merhaba
Sevgili Kitap Dostları,
Başlık
sizi şaşırtmasın. Bu hafta herhangi bir kitap tanıtımı yapmıyorum. Bugün, kitap
incelemesi yapan bir öğrencimin ödevi hakkında yazmak istedim. Ödev mayıs ayında bana teslim edilmişti; ancak yazısını yazmak bugüne kısmetmiş.
Şu anki
eğitim sisteminde sözlüler “performans notu” olarak adlandırılmakta. Dolayısıyla
“Bugün sözlü var” ifadesi de artık tarihe karıştı. Öğrenciler bir dönem
içerisinde yaptıkları çalışmalardan, derse katılımdan “performans notu”
alıyorlar. Bu not her dönem için, sayısı derse göre değişse de, en az iki tane
olmak durumunda. Biz de okulumuzun edebiyat öğretmenleri olarak her eğitim yılı
başında toplanıp değişiklikleri değerlendiriyor, yıl içinde yapacaklarımızı kararlaştırıyoruz.
2017 Eylül ayında da uygun sınıflarda ikinci dönem performans notlarından birini
kitap incelemesinden verelim diye karar almıştık.
Kitap okumaya hemen her
sınıfta vakit ayırmakla birlikte performans çalışması biraz daha ayrıntılı
oluyor. Sınıftaki öğrenci sayısı, öğrencilerin hazır bulunuşluğu, kitap seçimi
ve temini gibi pek çok faktör bu ödevin verilmesinde karar mekanizmamızı
etkiliyor.
2017-2018
eğitim yılında Türk Edebiyatı derslerine girdiğim 11. sınıflardan birinde
öğrencilerin de arzusu üzerine 2. dönem bir kitap inceleme çalışması gerçekleştirdik.
Öğrencilerin yaş grubuna uygun, benim de daha önce okumuş olduğum
kitaplardan bir liste hazırladık. Öğrencilere kitap isimlerini verip bir hafta
süre tanıdım. Bu süre içerisinde listeden kendi okumak istedikleri kitaba karar
verdiler. Kitapla ilgili olarak kendilerine bir şablon (kitabın adı, sayfa sayısı, yazarı hakkında kısa bilgi, roman karakterleri hakkında bilgi vs.) verdim. İncelemeyi bu şablon
üzerinden gerçekleştireceklerdi. Ancak sizin de bildiğiniz gibi artık pek çok
kitabın özeti, kahramanların karakter tahlilleri, zaman ve mekânla ilgili
bilgiler internet sitelerinde yer almakta. Bu bilgilerin ödeve aynen
aktarılmasını önlemek gerekiyordu. Çünkü bu çalışmada amaç kitabı “okumak” ve
öğrencinin “kendi” değerlendirmesini görmek. Buna bağlı olarak her hafta belli bir
zaman sınıf içerisinde okuma yaparak, arada öğrencilere sorular sorarak
kitapların okunup okunmadığını denetlemiş oluyoruz. Çünkü kaçamaklar illa ki oluyor. "Okumasam olmaz mı?", "Bir başka ödev hazırlasam kabul eder misiniz?" Ama neyse ki
28 kişilik sınıfta öğrencilerin üç dört tanesi hariç diğerleri ödevi gerektiği
şekilde hazırladılar. Yapılan çalışmaların hepsine isteyerek katıldılar.
Bir çalışma ise hepimizin büyük beğenisini kazandı. Sevgili Serkan’a ait olan bu çalışmaya arkadaşları
bile hayran kaldı. Hâlbuki o yaş grubunda genellikle öğrencinin kendi
hazırladığı ödev “100”lüktür, arkadaşlarınınki hep “idare eder”, “bir şeye
benzememiş” ya da “ödevi ablasına
yaptırdı” şeklinde eleştiri alır.
Fotoğraflarda
da gördüğünüz gibi ödevi bir dosya şeklinde hazırlayıp sunmak yerine verdiğim
şablonun hemen her bir parçası için ayrı bir zarf açmış. Bilgileri bu zarfların
üzerine, eğer açıklamalar uzunsa kâğıtlara yazmış. Kâğıtları da özenle katlayıp
zarflara yerleştirmiş.
Gerçi daha kitap okunma safhasında iken iyi bir ödev geleceğini tahmin etmiştim;
ama açıkçası öğrencimin bu kadar özen göstereceğini beklemiyordum. Kitabı okurken de eline
fosforlu kalemler almış, her karakterin beğendiği sözlerini ayrı bir renkle çiziyor; ok
işaretleriyle bağlantılar kuruyor, etiketlere notlar alıyordu.
Öğrencilerimizin
ödevleri “kendi”lerinin hazırlaması bizim için gerçekten önemli. Özellikle
günümüzde anne, baba, kardeş yardımları ya da “google amca”nın engin bilgisi
düşünülürse… Öğrenci tarafından hazırlanmayan çalışmalar da zaten hemen
anlaşılıyor. Bu arada şunu da belirtmekte fayda var. Bazen duyup görüyor, ya da
okuyoruz; öğrencilere zor, karmaşık, malzeme ihtiyacı olan, kendi yaş grubuna
göre ağır çalışmalar verildiğini. Öğretmen arkadaşların bu konuda biraz daha
hassas davranması gerekli belki de. Gerçi müfredat da bizim için önemli,
yapacağımız işlerin çerçevesini belirliyor ama… “ama”sı da var işte. Ödevi
öğrenci yapmadıktan sonra pek de bir anlamı yok diye düşünüyorum. Amaç
sorumluluk kazandırmak, araştırmaya yönlendirmekse eğer.
Kitap okumayı, araştırmayı seven,
görevini ciddiye alan ama işin eğlenceli tarafını da ihmal etmeyen,
sadece Türk Edebiyatı dersi için değil matematik dersinde de bir o kadar güzel
ödev hazırlayan öğrencimin vasıtasıyla gençlere şunu söylemek isterim.
Sorumluluklarınızı
ihmal etmeyin, işin kolayına kaçmayın, “bana ne”ci olmayın. En önemli noktalardan
biri de çalışırken de hayatınıza renk katabileceğinizi unutmayın.
Sevgiler…