MAVİ TRENİN ESRARI (Agatha CHRISTIE)
Polisiye romanları sever misiniz? Peki ya Agatha Christie
romanlarını. Benim için polisiye kitapların favori ismi. Her kitabında başka
macera, merak öğesi ve ilginç olaylar.
Agatha Christie hayranı biri olarak “kitap pınarım”da kendisine yer
vermemek benim için büyük (k)ayıp dedim. Seçtiğim kitap ise kısa bir süre önce
okuduğum “Mavi Trenin Esrarı”.
“Kitap kaç
sayfa?”, “Konusu ne?” diyorsanız hemen bakalım.
Kitap Paris’te Seine nehri yakınlarında başlıyor. Rus bir adam,
Rus bir kadın, bir paket ve bir Amerikalı. Yüksek bir meblağ karşılığında paket
Amerikalı adama veriliyor. Pakette ne var dersiniz? Mücevher mi?
“Bu bir
lady idi, sözcüğün tek anlamıyla gerçek bir hanımefendi. Ne çok güzeldi, ne de
çok genç. Ama belki de çok fazla şeyi gören gri gözleri vardı. Dışarı çıkarken
nedenini bilmeden bir şekilde bu kadından korktuğunu hissetti.”
*
* * * *
Olaylar hızla gelişiyor ve trende bir cinayet işleniyor. Ancak
şansa bakın ki ünlü dedektifimiz Hercule Poirot da aynı trende. Tabii ki hemen
olaya dâhil oluyor ve katili bulmak için amansız bir mücadele başlıyor.
Şüpheliler, birbirinden kuşkulananlar, kendini aklamaya çalışanlar… Hepsi yine
bu macerada.
“
‘Yanlış anladıysam beni düzeltin lütfen Mösyö Poirot, ama sanırım mesleğinizi
tamamen bıraktığınızı söylemiştiniz.’
‘Çok doğru mösyö. Yaşamın tadını çıkarıyorum.’
‘Yine
de bu olayda polise yardımcı mı olacaksınız?’
‘Mösyö, yolda giderken bir kaza olsa, o anda orada bulunan bir doktor
ayaklarının dibinde yaralı biri kanlar içinde can çekişirken, ben artık emekli
oldum, yürüyüşüme devam edeyim diyebilir mi? Eğer bu olaylar olduğunda Nice’de
olsaydım ve polis birini gönderip yardım etmemi isteseydi hiç kuşkusuz
reddederdim. Ama bu olay, bir çeşit yüce Tanrı’nın elime yolladığı bir şey
oldu.’”
*
* * * *
“Poirot
hızla kafasını salladı.
Hayır,’
dedi. ‘Bunu yapmayacaktır. Kontun vazgeçemeyeceği tek şey toplumdaki saygın
yeri. Ne olursa olsun olduğu yerde kalıp yüzsüzlüğünü, pişkinliğini
sürdürecektir.’”
*
* * * *
“
‘Evet,’ dedi Poirot ciddiyetle. ‘Size güvenebilirdi. Ancak Matmazel Katherine
yaşamının çok büyük bir kısmını karşısındakileri dinleyerek geçirmiş biri ve
sürekli dinlemeye alışkın olan kişiler karşılarındakilere açılmakta, konuşmakta
güçlük çekerler. Sorunlarını ve sevinçlerini hep kendilerine saklar, bu
konulardan bahsetmezler.’”
*
* * * *
Kitap Hakkında Kim Ne Demiş?
(İşaretli yerlere tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz)
Kitabı beğeniyle okudum. Bir Agatha Christie hayranı olarak
başka türlüsü de pek düşünülemezdi zaten. Kitabın adından ötürü olsa gerek - Agatha Christie’nin bir diğer romanı “Doğu
Ekspresinde Cinayet” te olduğu gibi - olayların genelde trende geçeceğini
sanmıştım. Fakat cinayet her ne kadar trende gerçekleşse de olayın öncesi ve
sonrasında farklı mekânlara gidiyoruz. Bu da hikâyeye hareketlilik katıyor
bence.
Polisiye
film ve romanlar için genellikle sorulan klasik sorudur: “Eee, katili
bulabildin mi bari?” Ne yalan söyleyeyim başta herkesten şüpheleniyordum.
İlerleyen sayfalarda Poirot’nun da yardımıyla sayıyı ikiye indirmeyi başardım.
Ve bu sefer sonuç sürpriz olmadı benim için. Ama yine de şaşırdığım noktalar olmadı değil. "Acaba"lar kitap boyunca hep kafamı kurcaladı.
Polisiye
romanlardan hoşlanıyorsanız ya da Agatha Christie hayranıysanız severek
okuyabileceğiniz bir kitap. Yazar, bu kitabını morali bozuk ve isteksiz bir
halde yazdığını belirtiyor; amatörlükten profesyonelliğe geçiş ürünü olarak
görüyor. Siz de ister istemez düşünüyorsunuz, "Morali bozukken bile böyle güzel yazıyorsa..."
“Sen bunları diyorsun da başkaları ne diyor?” diye merak ediyorsanız “thalassapolis”
de katili tahmin edenlerden. Yazısını okumak isterseniz “Mavi Trenin Esrarı”
▬ ▬ ▬