ZAMANSIZ (Kaya ULUSAY)
Son zamanlarda etrafımdaki pek çok kişi “zamansız”lıktan, günün nasıl bittiğini anlamadığından yakınıyor. Kendine vakit ayıramadığından, bir koşuşturmanın içinde kaybolup
gittiğinden... İmkân verilse hemen hepsi etrafındaki fazlalıklardan kurtulup bambaşka ve daha sade bir hayata kapı aralamak istiyor. Belki de kendini bulabilmek, içindeki asıl “ben”i ortaya çıkarabilmek için.
"Zamansız" bize yazarıyla birlikte “merhaba” diyor. Çünkü kitabın
ilk baskısı Mart 2018 ve Kaya Ulusay’ın ilk kitabı. Kaya Ulusay kimdir diyenler
için:
Kendisini daha yakından tanımak isteyenler için: Kaya Ulusay Röportajı
Kitaba geçmeden önce yayıneviyle ilgili birkaç söz söylemek
isterim. “EKSLİBRİS” yayıncılığı daha önce duymamıştım. Seçtikleri isim ilginç ve bir yayınevi için hoş bir
isim olmuş. (Daha önce “kitap pınarım”da “ekslibris”in ne olduğuna dair bir yazı
yazmıştım. Her kitapseverin bu sözcüğün anlamını bilmesi gerekir diye
düşünüyorum. Okumak isterseniz: “ekslibris nedir?”)
Kitabın
baskısından memnun kaldım. Paragrafların kullanımı, yazıların büyüklüğü gayet
iyi. Özellikle macera, polisiye türü merak uyandıran kitaplarda küçük yazıları
sevmiyorum. Yazılar büyük olunca hem kitabı daha rahat okuyorum hem de sayfaları daha
çabuk okuyup çevirdiğim için âdeta ben de o hızlı tempoya dâhil oluyorum.
Kitabın kahramanı Barbaros. Dört yıllık evliliği bir buçuk yıl
önce bitmiş. Bu ayrılık Barbaros için bir dönüm noktası olmuş. İşlerin karıştığı,
hayatının altüst olduğu, hayalle gerçeğin iç içe geçtiği bir dönem.
“Bir
süre sonra Barbaros’un Elif dışında kimsesi kalmamıştı. İnsanlardan uzaklaşmış,
yalan dünyasının tek gerçeği olarak Elif’i kabul etmişti. Elif onun için
hayata tutunmasını sağlayan bir solunum cihazı gibiydi. Ayrılıkları, Barbaros’u
hayata bir nebze olsun bağlayan bu cihazı devre dışı bırakmıştı.”
*
* * * *
Hikâye bir Temmuz ayında Barbaros’un evinde başlıyor. İşe gitmek
üzere evden çıkmasıyla da ilginç olaylar birbiri ardına sıralanıyor. İnsanların
taktığı maskelerden, iş yaşamının getirdiği sıradanlıktan ve ayrılık acısından bunalmış
bir Barbaros var karşımızda. Hayatı sorgulayan yapısı yaşadığı sıkıntıları
iyice körüklüyor. Hayatı anlamlandırmaya ve hayat içerisinde ait olduğu yeri bulmaya
çalışıyor; ancak diğer insanların da ister istemez yaşamına dâhil olması kafasını
iyice karıştırıyor. Ne de olsa bu dünyada yalnız değiliz ve seçimlerimizi
yaparken çevremizdeki kişiler ve olaylar da tercihlerimizi yönlendiriyor,
hayatımızı etkiliyor.
“Belki
de kendini yalnız gördüğü için karşısındaki resmi yıllardır asılı durduğu yerde
tutuyordu. Yoksa tek bir geometrik şekille noktadan ibaret olan o saçma şeyi
yapan ressam hayatın anlamsızlığını Barbaros’tan daha iyi anlamış olabilir
miydi?”
*
* * * *
“Yıllardır,
sahne aldığı tiyatroya kendini kaptırmayan ama oynadığı karakterin hakkını
veren profesyonel bir aktör gibiydi.”
*
* * * *
“Savaşlarda
ölen insanlar için ülkeleri protesto etmek adına sokaklara dökülenler, ölen
insanların katillerine finansman sağlayan şirketlerde çalışmaktan gocunmuyordu.
Evlerine gittiklerinde dünyada hiçbir şey olmamışçasına güzel uykularına
dalıyorlardı.”
*
* * * *
“Empati
yapmanın kaybetmek olarak algılandığı, acıları anlamanın zayıflık olarak
görüldüğü, sert olanın kazandığı bir dünya oluşturma çabası içinde eriyip
gidiyordu insan ve Barbaros, tarihin değil riyakârlığın kitabını yazan insan
türünden – kendisi de dâhil olmak üzere- nefret ediyordu.”
*
* * * *
“ ‘Yaşadıkları hayatın aslında hiçbir nabız
belirtisi göstermeden sürüp gittiğini fark ettiklerinde her şey çok geç olacak,’
diye düşündü Barbaros. Ofiste çalışanları göz ucuyla izlerken, ‘Sistemin içinde, sisteme karşı ama sistemden
kopamayan bir zavallıyım ben,’ dedi kendi kendine. Yanlışı gören ama
haykıramayan bir korkaktı belki de.”
*
* * * *
“Sadece
düşüncelerinden değil, kendine ait hissetmediği o bedenin içinde hapsolmaktan
da yorulmuştu.”
*
* * * *
“Merak,
engellenemeyen bir arzuydu ve başkalarının hayatlarında olan biten, insan denen
mahlûkat için kendi hayatlarından daha bile önemliydi. Belki de değersiz
hayatlarını başkalarının hayatlarında yaşayarak göz ardı ediyorlardı.”
Kitap Hakkında Kim Ne Demiş?
(İşaretli yerlere tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz)
Kitabın içeriğine geçmeden önce şunu belirtmek isterim ki kitabın
kapağı çok hoşuma gitti. Barbaros’un yalnızlığını, iç çatışmasını ve ruh halini
yansıtan bir çalışma. Kırık saat, kitaptaki parçalanmış zamanı çok güzel temsil
etmiş bence.
İki tür okumaya ister istemez temkinli yaklaşıyorum. Biri ilk defa
okuyacağım özellikle yeni yazarlar; ikincisi de ödül almış kitaplar. "Kitap gerçekten iyi mi?" sorusu bu tip okumalarda hep kafamı kurcalıyor. İtiraf etmem gerekirse "Zamansız" beklentimin üstündeydi. Bunda
yazarın almış olduğu eğitim ve hayata bakış açısının da etkili olduğunu düşünüyorum.
Kitaptaki bazı kullanım, ifade ve gözlemler bunun yansıması.
Kitabın
temposu özellikle ilk yarıdan sonra iyice hızlanıyor ve kitabın tamamına hâkim
olan merak unsuru dozunu artırıyor. Özellikle
bu sayfalar bana nedense “Koş Lola Koş” filmini çağrıştırdı.
Daha önce “körlük kitabının hatırlattığı film ve kitaplar” adlı yazımda belirtmiştim, bazı
kitaplar bana bazı filmleri anımsatıyor. Burada da konu olarak değil ama
temponun hızlanıp yavaşlaması, farklı zaman dilimlerine geçişler böyle bir
hisse kapılmama neden oldu galiba. Beğeniyle izlediğim filmlerden biriydi “Koş Lola Koş”. “Zamansız”
da beğeniyle okuduğum kitaplardan biri oldu.
Kitap hakkındaki farklı yazılara göz atacak olursak ilki "Parlak Jurnal"den Ekrem'e ait: "Zamansız Kitap İncelemesi". Yazısında kitapla ilgili düşüncelerine ve hislerine yer vermiş. "Bir kitap her okurla yeniden yazılır." sözünün ne kadar doğru olduğunu bu incelemeyi okuduğumda bir kere daha fark ettim. Zira Ekrem kitabın sonunda Barbaros'un intihar edebileceği beklentisindeymiş. Halbuki ben böyle bir ihtimali hiç düşünmemiştim. Çünkü Barbaros'un kafasında sorunlarla birlikte sorular da vardı: "Şununla karşılaşırsam ne olur? Yaşadıklarıma dair bir ipucu bulabilir miyim? Durumumu düzeltebilir miyim?". Bu da onun yaşama tutunmasını sağlıyordu bence. Kitabın bitmesine yakın kafamda bir sürü son vardı; ama intihar fikri aklıma bile gelmedi. Gerçi düşündüğüm diğer ihtimallerin de hiçbiri tutmadı ve kitap beklediğim gibi değil olması gerektiği gibi sonlandı.
Diğer bir yazı "etilen"de: "Kaya Ulusay - Zamansız"
"Dada Kitap"ta ise Özgen Aydos: "Hayatlarında sıkışıp kalanların romanı" diyerek hikâyeyi özetliyor âdeta.
Günlük hayatın koşuşturmasında önce kendimizden iyice uzaklaşıp sonra
da tutunacak bir dal arıyoruz – iş, eş, çocuk, çeşitli bağımlılıklar… – . Hayat yolunda ilerlerken çoğu zaman maalesef “kendimizle”
yol alamıyoruz. Belki de kendimizi istediğimiz gibi şekillendiremediğimizden
bambaşka kimlikler, maskelerle dolaşıyoruz. Ama Leyla Navaro’nun “Tapınağın Öbür Yüzü” adlı kitabında da belirttiği gibi belki de pek
çok sorunun nedeni psikolojik değil de sosyolojiktir.
"Zamansız" keyifle ve merakla okuyabileceğiniz güzel bir roman. Kendinize bir "şans" verin ve okuyun bence.
"Zamansız" keyifle ve merakla okuyabileceğiniz güzel bir roman. Kendinize bir "şans" verin ve okuyun bence.
Bu arada henüz zamanımız varken kendimizle yol almayı, kitap okumayı ve hayata gülümsemeyi unutmayalım.
▬ ▬ ▬