DEHANIN EL KİTABI (Tony BUZAN - Raymond KEANE)
Dâhiler, dehalarını neye borçludur?
A) Doğal yeteneklerine
B) Bulundukları çevreye
C) Çok çalışmalarına
D) Olumlu tutumlarına
E) Hepsi ve daha fazlasına
Tony Buzan ve Raymond Keane “Dehanın El Kitabı” adlı kitapta sanat, bilim gibi alanlarda isim yapmış pek çok kişinin hayatlarını inceleyerek bu soruya yanıt arıyorlar.
Tanınmış kişilerin yaşamlarına dair ilginç bilgiler sizi bekliyor.
A) Doğal yeteneklerine
B) Bulundukları çevreye
C) Çok çalışmalarına
D) Olumlu tutumlarına
E) Hepsi ve daha fazlasına
Tony Buzan ve Raymond Keane “Dehanın El Kitabı” adlı kitapta sanat, bilim gibi alanlarda isim yapmış pek çok kişinin hayatlarını inceleyerek bu soruya yanıt arıyorlar.
Tanınmış kişilerin yaşamlarına dair ilginç bilgiler sizi bekliyor.
“Dehalar
olağanüstü bellekleriyle, belleklerini geliştirmeyi öğrenme yetenekleriyle ve
üstün yoğunlaşma güçleriyle ünlüdürler. Tüm dünyada yapılan araştırmalarda,
insanların beyinlerini kullanmada karşılaştıkları en büyük sorunların bellek ve
yoğunlaşma olduğu ortaya çıkmıştır.”
*
* * * *
“Dâhiler
hakkındaki araştırmalarımız bu yaygın önyargıları yıkmanın yanı sıra zekâ,
yaratıcılık, verimlilik ve çalışma hızlarının yaşla birlikte ilerlediğini ve en
büyük başarılara, uzun yaşamlarının son dönemlerinde ulaştıklarını da
gösterdi.”
*
* * * *
“Gerçekçi
ve olumlu tutum; şevkli, iyimser, canlı, ‘yapabilirim’ odaklı ve her durumdan
en iyi sonucu çıkarmak için tüm fırsatlara açıktır. Hayalperestlikten çok,
fırsatları azamiye çıkartma üzerinde odaklanarak olayları doğru şekilde
saptamak demektir.”
*
* * * *
“İçimize
her nikotin çekişimizde akciğerdeki 600.000.000 alveolü sarı-kahverengi renkli
bir yağ tabakası tıkar ve oksijenin kana geçmesini zorlaştırarak beyni ihtiyaç
duyduğu enerjiden yoksun bırakır.”
*
* * * *
“Bellek
ve öğrenme konusunda son birkaç yüzyılda sol yarıküre becerileri üzerinde
yoğunlaştık ve hayal kurma, fantezi, müzik ve sanat gibi faaliyetlere yeterince
önem vermedik. Böylece belleğin en önemli özelliklerinden birini ihmal edip tüm
yapıyı yıkmış olduk.”
*
* * * *
“Gelmiş
geçmiş en büyük dâhilerden biri olmanın yanı sıra, en büyük ezberleyicilerden
biri de olan Leonardo da Vinci, ortalama insanın ‘görmeden baktığını, duymadan dinlediğini,
hissetmeden dokunduğunu, tad almadan yediğini, fiziki bilince erişmeden hareket
ettiğini, koku bilincine ulaşmadan nefes aldığını ve düşünmeden konuştuğunu’
söylerdi. Böyle bir ‘duyusal körlükte’, belleğin evrenle ilişkisi kesilir.
İlişkilendirme belleğin en önemli dayanaklarından biri olduğu için, evren ya da
tüm deneyimlerimiz de unutulup gider.”
*
* * * *
“Alıştırma
beden için neyse, okuma da beyin için odur. (Sir Richard Steele [1672-1729],
Denemeci ve politikacı)”
*
* * * *
“Eski
Mısırlılar piramitlerle; Yunanlılar ise mitleri ve efsaneleriyle ölümsüzlük
kazandılar.”
*
* * * *
“Günümüze
ulaşan Homeros metinleri, İskenderiyeli kütüphaneci Aristarkhos tarafından
derlenmiştir.”
*
* * * *
“Lao-Tzu
insanın, evrensel yasaların koruduğu doğal dengeyle oynamasının bu uyumu yok
ettiğine inanıyordu. Dışarıdan gelen geçici yasalar, uyumsuzluğu kaçınılmaz
hale getirmekteydi.”
*
* * * *
“Dört
yılda bir gerçekleştirilen Olimpiyat Oyunları sırasında Yunan devletleri
arasındaki savaşlar durdurulur; şiir, bellek ve spor gibi çeşitli alanlarda
zafer kazananlarsa ölümsüz ve evrensel bir ünün yanı sıra kahraman statüsüne
ulaşırlardı.”
*
* * * *
“Aeschylus,
geçmişteki bir suçtan dolayı oluşan ilkel intikam duygularının kan davasıyla
tatmin edilemeyeceğini gösteren (yazılı olarak) ilk kişidir. Toplumda bu tür
sorunlar yasama süreci içinde, ya da belli bir noktada affedilerek
çözümlenmelidir.”
*
* * * *
“Sokrates
gibi, Euripides’in yapıtlarını takdir eden Sophokles şöyle diyordu: ‘Ben insanı
olması gerektiği gibi resmediyorum; Euripides ise olduğu gibi.’”
*
* * * *
“Sokrates,
soylu Atinalı gençlerin aldığı geleneksel eğitimin yanı sıra geometri ve
astronomi de öğrendi. Gençlik yıllarında aldığı fiziksel eğitim, kondisyonunu
korumasını sağladı; 48 yaşına geldiğinde, Atina’nın Sparta’ya karşı verdiği
savaşlara katılabilecek durumdaydı. Cesareti, fiziksel gücü ve sıcağa, soğuğa
ve açlığa karşı dayanıklılığıyla öne çıktı.”
*
* * * *
“Aslında
tıp eğitimi görmüş olan Aristoteles, felsefesinde, kesin gerçeklere büyük önem
vermiştir. Bilginin bu şekilde sistemleştirilmesi Avrupa’da sarsıcı bir etki
yaratmış ve mitler, mistisizm ve batıl inançlar çağının sona ermesini
sağlamıştır.”
*
* * * *
“Hiçbir
lider, arkasındakilerin mutlak sadakati ve bağlılığı olmadan bir yere ulaşamaz.
İskender bu bağlılığı, adamlarıyla olağanüstü bir dostluk kurarak sağladı.
Yoklukları onlarla paylaştı, savaşlarda ön cephede çarpıştı, onlar gibi
yaralandı, yaralarını askerlerine gösterdi, çarpışmalardan sonra askerlerini
ziyaret etti ve onların savaş sırasında yaşadıkları tehlikeleri ve kendi
kahramanlıklarını abartarak anlatmalarına kulak verdi. İskender’in
kendilerinden biri olduğunu hisseden askerler, onu dünyanın öbür ucuna kadar
takip edebilirlerdi – ve ettiler de.”
*
* * * *
“İ.Ö.
331’de Mısır’daki İskenderiye şehrini kurdu. Tümü İskender adını taşıyan 12
şehir daha kuracaktı. İskender’in fetih yolu üstünde kalan yerlerde, bu ad
değişikliklere uğramış olarak varlığını hala korumaktadır (Türkiye – Suriye
sınırındaki İskenderun ya da Afganistan’daki Kandahar şehirleri gibi).”
*
* * * *
“İmparator
unvanını hiç almamış olmakla birlikte Sezar, Roma İmparatorluğu’nu kuran
kişidir.”
*
* * * *
“Masalların
Alaattin’i aslında, Timurlenk’in sarayında yaşayan Semerkantlı bir hukukçuydu
ve satranç oynardı. Kendisi de satranç oynamayı seven Timurlenk, oğlunun
doğumunu duyduğu anda kalesini oynatmakta olduğu için, oğluna Şahruh (Ruh,
Farsça’da, satranç oyununda kale ç.n.) adını vermiştir.”
*
* * * *
“9. ve
10. Yüzyıllarda satranç Arap dilinde Şatranç
olarak bilinirdi ve günümüzde modern satranç oyunu için Moskova neyse, o
dönemde Şatranç için Bağdat da oydu –
dünyanın, satranç başkenti.”
*
* * * *
“Cengiz
Han’a babası, yenilgiye uğrattığı bir kabile reisinin adından esinlenerek
Timuçin adını vermişti. Yaşamının ilk yıllarını, kendi boyundan atılmış olarak,
büyük bir yoksulluk içinde geçirdi; hatta, onu tutsak alanların boynuna bir
zincir geçirilmesi için ısrar etmeleriyle, esirliği de yaşadı.”
*
* * * *
görsel: leonardo da vinci |
1. Sanat
bilimini çalışın,
2. Bilim sanatını çalışın,
3. Görmeyi öğrenin. (Tüm duyularınızı,
özellikle de görüşünüzü geliştirin.)
4.
Yukarıdakilerin tümünü, her şeyin bir şekilde her şeyle bağlantılı olduğu
bilgisinin ışığında uygulayın.”
*
* * * *
“Süleyman
çok uluslu, çok ırklı ve çok dinli bir başkentte hüküm sürdü; ama bu konuda
akıllıca bir hoşgörü gösterdi. Dini inançlara karşı büyük sıkıntılarla
karşılaşmadı. Cami yaptırma programı, sadece dini amaçlı değildi. Bu camiler
aynı zamanda eğitim merkezleri, hastane, dükkân, aşevi ve halk bahçesi işlevi
görerek, başkent halkının sosyal ve fiziksel gereksinimlerine hizmet
veriyorlardı.”
*
* * * *
“Aslen
Hıristiyan olan Sinan, esir alındıktan sonra İslam’a geçmiş ve askeri eğitim
alarak, 1521’de Padişah’ın ordusuna katılmıştı. Macaristan, Avusturya ve Irak’a
yapılan seferler sırasında, köprü inşa etmeyi öğrendi. 1538’de, yani 47
yaşındayken, Süleyman’ın imparatorluk yapı programının başına getirildi.
Olağanüstü kapsama sahip olan bu görev, askeri seferler sırasında öğrendiği
disiplin ve esneklik niteliklerini gerektiriyordu. 50 yıl boyunca imparatorluk
mimarı olarak 500’den fazla yeni yapı tasarladı ve inşaatlarını yönetti.”
mimar sinan'ın eseri kanuni sultan süleyman köprüsü, istanbul |
*
* * * *
“Shakespeare,
yapıtlarında son derece geniş bir sözcük dağarcığı kullanmıştır. Ortalama bir
insan, yazarken 1000’den biraz az, genel sohbetlerde 1000’in biraz üstünde
sözcük kullanır ve yaklaşık 5000 sözcükten oluşan bir ‘bilinen sözcük’
dağarcığına sahiptir. Shakespeare ise sadece yazılarında bile, diğer tüm
İngiliz yazarlarından daha geniş bir sözcük dağarcığı kullanmıştır: 25.000
sözcük. Sözcük dağarcığının genişliği ve sözcükler arasındaki ilişkileri görme
yeteneği (ki Shakespeare bu konuda bilinen en büyük yetenektir), zekânın
ölçülmesinde en önemli faktörlerdendir. Bu zekâsını kullanarak Klasik edebiyat,
hukuk, Latince, Fransızca, politika, bilim, sosyoloji, psikoloji, tarih, spor,
müzik, matematik ve sanat konularında olağanüstü bir bilgi birikimine sahip
olmuş ve bu birikimini yapıtlarına yansıtmıştır.”
*
* * * *
“Newton’ın
insanlığa bıraktığı en büyük hediyelerden biri de, güneş sistemiyle yıldızların
devinimlerinin ve gelecekteki konumlarının, onun yasaları sayesinde ilk kez
tahmin edilebilmesiydi.”
*
* * * *
“Bach’ın
alçakgönüllü bir tutumla öğrencilerine, ‘Benim kadar çalışan herkes benim kadar
başarılı olur’ dediği söylenir. Ama günümüzün eleştirmenleri gibi, öğrencileri
de hiç kuşkusuz buna inanmamışlardı.”
*
* * * *
“1808’de
Erfurt’ta karşılaştıklarında Napoleon, Goethe için, ‘Voila un homme!’ (İşte
insan!) demişti. Goethe’nin nitelikleri saymakla bitmiyor. O ‘beynin prensi’ ve
aynı zamanda tarihte en geniş sözcük dağarcığına (50.000 sözcük) ve en yüksek
IQ’ya sahip insan olarak nitelendi. Şair, eylem adamı, tiyatrocu; optik, bitki
ve minerallerle ilgilenen bir bilim adamı; devlet adamı, bilge, romancı ve
tiyatro yapımcısıydı. 1784’te çenede, o döneme dek bilinmeyen bir kemik buldu.
Onlarca yıl boyunca, Avrupa edebiyatının ta kendisi oldu.”
*
* * * *
“İstediğiniz
müzisyene gidip en önemli bestecileri sorun; hepsi de Mozart’ı listenin en
başına koyacaktır. Altı yaşında beste yapmaya ve halk önünde konser vermeye
başladı. Mükemmel bir belleğe sahipti; bir kez dinlediği eseri başından sonuna,
ezberinden yazabilirdi. Büyük opera ve orkestra müziklerini kafasında
yazabiliyor, ardından tek bir hata ya da düzeltme yapmadan bunları kâğıda
dökebiliyordu.”
*
* * * *
“Beethoven,
yakın zamanlarda icat edilmiş olan mekanik ölçü aletinin, yani metronomun
kullanılmasında da öncülük etti.”
*
* * * *
“Dickens,
sadece yazar değildi. O aynı zamanda, yapıtlarını sesli olarak ve genellikle
Royal Command’de, izleyicilere okuyan bir göstericiydi. Bu gösterileri o denli
duygu yüklüydü ki, ömrünün kısalmasında etkili olduğu söylenebilir. Doktoru onu
Oliver Twist’te (1837-39), Nancy’nin
öldürüldüğü sahneyi okumaması için uyarmıştı; zira bu sahneye olağanüstü
derecede duygu ve çaba yüklemişti.
Tanıklar, Dickens’ın bu sahneyi okuması sırasında güçlü kuvvetli adamların bile bayıldığını anlatıyorlar.”
Tanıklar, Dickens’ın bu sahneyi okuması sırasında güçlü kuvvetli adamların bile bayıldığını anlatıyorlar.”
*
* * * *
“Yapıtları
arasında en sevileni ise, belki de, Bir
Noel Şarkısı’dır (1843). Dickens, Noel’i icat eden kişi sayılabilir. Ondan
önce hem ABD’de hem de İngiltere’de, Noel günü işyerleri ve fabrikaların açık
olması alışılmadık bir durum değildi. Dickens’ın bu romanından sonra Noel tüm
dünyada tanınan bir tatil günü oldu ve işverenler, işçilerini çalıştırmaya
devam etmek yerine onlara bedava hindi verip bu günü tatil ilan etmeye
başladılar.”
*
* * * *
“Edison’ın
şu sözleri de bir gazete röportajında söylediği iddia edilir: ‘Deha yüzde bir
esin, yüzde 99 terdir.’ Gerçekten de, icatlarının peşini hiç bırakmadı.
Elektriği ışığa dönüştürecek bir yöntem bulmasından önce binlerce kez başarısız
olmasına rağmen, uğraşmayı sürdürdü. Dostlarına, işe yaramayan bunca yöntem
bildiğine göre, keşfi yapmaya herkesten daha yakın olduğunu söylüyordu.”
*
* * * *
“Curie,
Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın ve bilimsel keşifleri için iki kez Nobel Ödülü
alan tek kadın olma ayrıcalığına sahiptir.”
*
* * * *
“1947’de
Müslüman Pakistan’la Hindu Hindistan arasındaki bölünme çatışmalarında, şaşkın durumda
bir Hindu, Gandhi’ye yaklaştı. Adamın oğlu Müslümanlar tarafından öldürülmüş ve
o da öç almak için Müslüman bir çocuğu öldürmüştü. Çaresizlik içinde Gandhi’ye
başvurarak, ne yapması gerektiğini sordu. Gandhi bir süre düşündükten sonra ona
şöyle dedi: ‘Çatışmalar sırasında yetim kalmış bir Müslüman çocuğu bul. O Müslüman
çocuğu kendi Hindu evine götürüp öz oğlun gibi, ama bir Müslüman olarak
yetiştir.’ Bu öykü, Gandhi’nin felsefesine mükemmel bir örnektir.”
*
* * * *
“1869’da
Hindistan’da, Porbandar’da doğan Gandhi, Londra’da hukuk eğitimi gördü.
1893’te, Bombay’daki, kendisine yılda 5000 pound (o dönem için oldukça yüksek
bir gelir) kazandıran işinden ayrılarak, haftada sadece 1 poundla Güney
Afrika’da yaşamaya başladı.”
*
* * * *
“Montessori,
kızların başarılarını kabul ettirmek için büyük çaba göstermelerinin gerektiği
bir dönemde, gittiği tüm okulları birincilikle bitirdi. Ardından, İtalya’nın
ilk kadın tıp doktoru olmak için karalı bir mücadeleye girdi. 1894’te bu
amacına ulaşarak, Roma Üniversitesi’nin psikiyatri bölümünde ders verdi.”
*
* * * *
“Ölümünden
sonra Einstein’ın beyni üstünde yapılan incelemeler, her nöronda normale göre %
400 oranında daha fazla glial hücre olduğunu göstermiştir. Bu durum, görünüşte
birbirlerinden farklı faktörler arasında ilişki kurma gücünü artırmış olabilir.
Ama bunun dehanın nedeni mi, yoksa sonucu mu olduğunu bilmek olanaksız.”
*
* * * *
görsel: pablo picasso |
*
* * * *
“Chaplin’i
bir eğlendirici ya da palyaço olarak görüp göz ardı etmek belki çok kolay. Oysa
o, en az Charles Dickens kadar gelişmiş bir sosyal ve politik bilince sahipti.
Bu yönü en çok, tamamen sesli ilk filmi olan Diktatör’de (1940) ortaya çıktı.”
*
* * * *
“MarthaGraham tüm dünyada, kendi yöntemlerini öğreten okullar kurdu. ABD dışındaki bazı ülkelerde çalışmalarının reddedilmesine rağmen, yarattığı şeye duyduğu inancı korudu. 1954’te Londra’ya geldiğinde son derece iyi karşılandı ve İngiltere’deki ilk çağdaş dans okulunu burada kurdu.”
*
* * * *
“Dali
kendi resimlerini ‘elle yapılmış rüya fotoğrafları’ olarak niteler.”
*
* * * *
“Fizikçi
ve evrenbilimci Profesör Stephen Hawking, bazı açılardan bu kitaptaki en önemli
kişi. Ünlüler geçidimizde yer alan dâhilerin çoğu önemli fiziksel engelleri
aşarak yaratıcılığın doruklarına çıktılar. Sözgelimi Büyük İskender ve Julius
Sezar saralı; Zizka, Milton ve Borges kör; Beethoveen sağırdı. Nelson savaşta
bir kolunu ve gözünü kaybetmiş, Martha Graham ise artritine rağmen dans etmeyi
sürdürmüştü. Geleneksel tıbba göre Stephen Hawking ise, en az yirmi beş yıl
önce ölmüş olmalıydı. Öğrenciliğinde mükemmel bir fiziksel yapıya sahip üstün
bir atlet olmasına rağmen, 1960’lardan itibaren, giderek kötüye giden bir nöron
hastalığına yakalandı. Günümüzde tekerlekli sandalyeye bağımlı olarak yaşayan
Hawking, bilgisayar bağlantılı bir ses kutusu aracılığıyla konuşabilmektedir.”
▬ ▬ ▬
İlginizi çekebilir:
1.Defterimden Portreler - İlber Ortaylı
2.Yıldızın Parladığı Anlar - Stefan Zweig
İlginizi çekebilir:
1.Defterimden Portreler - İlber Ortaylı
2.Yıldızın Parladığı Anlar - Stefan Zweig