YEDİ RENKLİ OKUL (Yakov AKİM)
İlginç konuların ilgi çekici bir şekilde ele alındığı
dersler; büyük bir merakla okula koşan, ödev yapmak için can
atan, teneffüse çıkmayı akıllarına bile getirmeyen öğrenciler...
Ne oldu, şaşırdınız mı? Tüm bunların nerede olduğunu merak mı ettiniz? Biraz içimizdeki çocuk, biraz hayal gücü... Yakov Akim ve “Yedi Renkli Okul”
Ne oldu, şaşırdınız mı? Tüm bunların nerede olduğunu merak mı ettiniz? Biraz içimizdeki çocuk, biraz hayal gücü... Yakov Akim ve “Yedi Renkli Okul”
Kurdele, kaşlarını
kaldırarak,
—Okul mu? diye sordu. Bakın, ben dans dersleri alıyorum. Bale yapıyorum.
Okulu ne yapayım?
—Öyle
deme Kurdele! Okul herkese gerekli. Sana dansı bırak diyen yok ki. O güzel
danslarını ders aralarında da yapabilirsin.”
*
* * * *
“Fok,
okulun bildiğimiz gemi biçiminde olmasını istiyordu.
—Hiçbir eksiği kalmamalı; direkleri, kaptan köşkü, her şeyi bulunmalı,
diyordu. Kaptan, «Demir at!» dedi mi durmalı. Demedi mi son hızla, dalgaları
yara yara gitmeli.
Kurdele, sinirli sinirli ayaklarını yere vuruyor Foka karşı çıkıyordu:
—Senin önerini beğenmedim. Ben
okulumuzun atlıkarınca gibi yapılmasını isterdim. Müzik çalınca, oturduğumuz
sıralar birbiri ardınca dönmeye başlamalı. Ne güzel olur, değil mi çocuklar?”
*
* * * *
“Çocuklar
renkli bir okul yapıldığını görünce kolları sıvayıp hemen işe koyuldular. Yan
yana durup tuğlaları elden ele verdiler.”
*
* * * *
“Çocuk,
öğretmeni görünce zıplayarak ona yaklaştı.
—Ben de okulunuza gelebilir miyim? diye sordu.
Öğretmen,
—Okumak istedikten sonra neden olmasın, dedi.
Çocuk,
öğretmenin sözünü kesti:
—Hayır, bakın yanlış anladınız. Evde benim zıplamama izin vermiyorlar.
Geçen gün somyanın üstünde zıplarken yayları koparmışım. Annem çok kötü
patakladı beni. Ben okula özgürce hoplayıp sıçramak için gelmek istiyorum.”
*
* * * *
“Benim
de bazı tutkularım var. Örneğin, salıncakta sallanmaya bayılırım. Ama bütün
günümü sallanmakta geçirirsem, sonra dersi kim anlatır? İnsan her istediğini
her zaman yapamaz ki.”
*
* * * *
“Fok,
öğretmene,
—Anımsadınız
mı efendim? Bu hani şu ço… diyecekken, sinirlenen öğretmen onu susturdu.
—Ceza olarak, sana yarın için
ev ödevi vermiyorum! dedi.
Kıpkırmızı kesilen Fok, çok üzülmüştü. Hırsından saçlarını
çekiştiriyordu. Nasıl üzülmesindi. Yarınki ödev portakal yemek ve kabuğundan
fenerler yapmaktı.”
*
* * * *
“Ateşten
uzaklaşan öğretmen, kollarını göğsünde birleştirdi. Daha sonra yukarılara
bakarak,
—İşte böyle çocuklar,
dedi. Bugün gökyüzünde ne yıldız, ne de ay var. Her yanımız zifiri karanlık.
Elleriniz olmasaydı siz bu çalıları bulamazdınız. Oysa gözleriniz açıktı ve
bakıyordunuz. Böylece bakmanın, kesinlikle görmek demek olmadığını öğrenmiş
olduk.”
*
* * * *
“Zıpzıp
da söze karıştı:
—Benim ninemi
ele alalım, dedi. Karyolada zıplamama izin vermezdi, ama ne iyi bir nineymiş.
Onun değerini ancak kardeşinin yanına gidince anladık. Şimdi evde hemen hemen
her sabah, sütü kaynatırken taşırıyoruz. Sabahları babam bir türlü
ayakkabılarını bulamıyor, bulamayınca da anneme ve bana çatıyor. Evimizdeki tüm
düzeni sağlayanın ninem olduğu anlaşıldı. Ama o yanımızdayken biz bunu
görememişiz.”
*
* * * *
Ama Yedi
Renkli Okulda öğrenciler bu haklarını kullanmak istemiyorlardı. Çünkü dersler o
kadar tatlı geçiyordu ki, kimsenin aklına teneffüse çıkmak gelmiyordu.”
*
* * * *
“Yaşlı
kadın gidince, saat ustası, öğretmen,
—Gençliğimden beri bir insanın bazen iyi, bazen kötü olduğunu düşünürüm, dedi. Ben öyleydim. Sanki içimde iki insan yaşardı. Biri hep iyilik etmek isterdi, öteki salt kötülük düşünürdü. Böylece anlaşamayıp birbirleriyle kavga ederlerdi. Ben savaşı iyi insanın kazanmasını dilerdim. Çünkü o çalışmayı, arkadaşlığı ve doğruluğu severdi.”
—Gençliğimden beri bir insanın bazen iyi, bazen kötü olduğunu düşünürüm, dedi. Ben öyleydim. Sanki içimde iki insan yaşardı. Biri hep iyilik etmek isterdi, öteki salt kötülük düşünürdü. Böylece anlaşamayıp birbirleriyle kavga ederlerdi. Ben savaşı iyi insanın kazanmasını dilerdim. Çünkü o çalışmayı, arkadaşlığı ve doğruluğu severdi.”
▬ ▬ ▬
İlginizi
çekebilir: