MOMO (Michael ENDE)
Zaman.
Yaşam.
Yürek.
Yaşamımızda zamanı gönlümüzce kullanabiliyor muyuz? Sakın zaman bizi gönlünce kullanıyor olmasın? Belki de bunun sorumlusu “duman adamlar”dır?
“Onlar da kim?” diyorsanız yanıtı “Momo”da saklı. İçinizdeki çocuk umarım hala sizinledir; çünkü o, “Momo”yu yakından tanıyor. Hatırlamak için kitabı okumanız yeterli.
İçindeki çocuğu her dem koruyanlar için... “Zaman, yaşamın kendisidir ve yaşamın yeri yürektir”.
Yaşam.
Yürek.
Yaşamımızda zamanı gönlümüzce kullanabiliyor muyuz? Sakın zaman bizi gönlünce kullanıyor olmasın? Belki de bunun sorumlusu “duman adamlar”dır?
“Onlar da kim?” diyorsanız yanıtı “Momo”da saklı. İçinizdeki çocuk umarım hala sizinledir; çünkü o, “Momo”yu yakından tanıyor. Hatırlamak için kitabı okumanız yeterli.
İçindeki çocuğu her dem koruyanlar için... “Zaman, yaşamın kendisidir ve yaşamın yeri yürektir”.
“Momo’nun
dış görünüşü gerçekten biraz garipti, hatta temiz pak insanlar için biraz
korkunçtu bile denebilir. Ufak tefek, cılız yapısı yüzünden yaşının sekiz mi
yoksa on iki mi olduğuna karar verilemezdi. Ne tarak ne de makas görmüş hissini
veren, simsiyah kıvırcık saçları vardı. Gözleri kocamandı, simsiyahtı ve çok
güzeldi. Hep çıplak gezdiği için ayakları kapkaraydı. Yalnızca kışın, o da biri
başka öbürü başka olan ve ayağına büyük gelen ayakkabılar giyerdi. Çünkü
Momo’nun orada bulduğu ya da birilerinin verdiği eşyalardan başka bir şeyi
yoktu.”
*
* * * *
“Aslında
Çöpçü Beppo ile Turist Rehberi Gigi gibi, dünya görüşleri ve düşünceleri
bambaşka olan apayrı iki insanın dostluk kuracağına kimse inanmaz. Ama böyleydi
işte. Ne gariptir ki, Gigi’nin hafifliklerini hoş karşılayan tek insan
Beppo’ydu. Ve yine şaşılacak şeydir ki, ihtiyar Beppo’nun saçmalıklarıyla alay
etmeyen tek kişi de o çenebaz Gigi’ydi.”
*
* * * *
“Günlük
yaşam içinde çok büyük bir sır vardır. Herkesin bunda bir payı bulunur ve
herkes onu bilir; ama pek az kimse bu konuya kafa yorar. Çoğu kimse onu olduğu
gibi benimser ve ona asla şaşırmaz. Bu büyük sır zamandır.
Onu ölçmek için saatler ve takvimler yapılmıştır; ama bunlar hiçbir şey ifade etmez. Herkes çok iyi bilir ki, bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Zamanın bu garip kısalığı uzunluğu, o saat içinde yaşanan olaylara bağlıdır. Çünkü zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.”
Onu ölçmek için saatler ve takvimler yapılmıştır; ama bunlar hiçbir şey ifade etmez. Herkes çok iyi bilir ki, bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Zamanın bu garip kısalığı uzunluğu, o saat içinde yaşanan olaylara bağlıdır. Çünkü zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.”
*
* * * *
“Bütün
işler planlanmış zamanlarında bitmeliydi. Bay Fusi’nin dükkânında şimdi üstünde
şunlar yazılı bir levha vardı: KAZANILMIŞ ZAMAN İKİ MİSLİ ARTAR!
Bayan Daria’ya kısa ve kuru bir mektup yazdı. Bundan böyle vakit bulamadığı için gelemeyeceğini bildirdi. Kuşu bir kuşçuya sattı. Annesini ucuz ama iyi bir huzurevine yerleştirdi ve onu görmeye artık ayda bir gidiyordu. Kendi kararı zannederek, duman adamın bütün önerilerini yerine getirmekteydi.”
Bayan Daria’ya kısa ve kuru bir mektup yazdı. Bundan böyle vakit bulamadığı için gelemeyeceğini bildirdi. Kuşu bir kuşçuya sattı. Annesini ucuz ama iyi bir huzurevine yerleştirdi ve onu görmeye artık ayda bir gidiyordu. Kendi kararı zannederek, duman adamın bütün önerilerini yerine getirmekteydi.”
*
* * * *
“Zaman
tasarruf edeyim derken aslında başka şeylerden tasarruf ettiğinin kimse
farkında değildi. Yaşamlarının gittikçe daha zavallı, daha tekdüze ve daha
soğuk geçtiğini kavramak istemiyorlardı. Bu gerçeği sadece çocuklar, taa
yüreklerinde hissettiler. Çünkü artık kimsenin onlara ayıracak zamanı yoktu. Oysa
zaman yaşamın kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti.”
*
* * * *
“Bunlar
elbette, Momo’nun arkadaşlarının, hele kendisinin hiç sahip olmadığı çok pahalı
oyuncaklardı. Bunlar en küçük ayrıntılarına kadar öyle ince düşünülerek
yapılmışlardı ki, çocukların hayal kurmalarını gerektiren bir yanları
kalmamıştı. Böylece çocuklar, genellikle saatlerce oturdukları yerden onların
dönmelerini, dolaşmalarını, gezinmelerini seyrederek sıkılıyor ve akıllarına
başka bir oyun da gelmiyordu. Sonunda hepsi eski oyunlarını özlüyorlardı.
Birkaç tahta parçası, kutular, yırtık bir masa örtüsü ve belki bir avuç taşa
birazcık da hayal karıştı mı, ah, ne oyunlar oynanırdı.”
*
* * * *
“ ‘Görüyorsun
ya, yine çok içtim. Kabul ediyorum, şimdilerde çok fazla içiyorum. Yaptığımız
işe başka türlü dayanamam. Dürüst bir duvarcı ustasının vicdanı sızlar. Harcın
içine haddinden fazla kum katmak ne demektir bilir misin? Böyle bir bina dört
beş yıl dayanır. Sonra biri öksürse, yıkılıverir. Hepsi aldatmaca, haince aldatmaca,
hile! En kötüsü bu da değil, asıl yaptığımız evler! Bunlar aslında ev bile
değil, bunlar, bunlar –Ruh ambarları bunlar! İnsanın midesi bulanır! Amaaan,
bana ne bundan canım? Ben paramı alıyorum ya, ona bakarım! Evet, devir
değişiyor! Evvelce başka türlüydüm. Yaptığım işle gurur duyardım. Hele
bakılmaya değer bir şey yaptığımızda. Ama şimdi… Bir gün yeterince param
olduğunda, zaten bu mesleği bırakıp başka işler yapacağım.’”
*
* * * *
“Adam
defteri kapadı, cebine koydu. Yere Momo’nun karşısına biraz zorlanarak oturdu.
Bir süre sigarasını içip sustu.
‘Bak Momo – şimdi beni iyi dinle!’ diye konuşmaya başladı sonunda.
Momo’nun baştan beri de yaptığı buydu zaten. Ama bu adamı, şimdiye kadar dinlediği insanları anladığı gibi anlaması olanaksızdı. Öteki insanların sanki ruhlarına sızar, onları anlardı. Bu misafirle bu iş olmuyordu. Her denemeye kalkıştığında, bir karanlığa, bir boşluğa dalıyor gibi oluyordu. Sanki aslında karşısında hiç kimse yokmuş gibi. Böyle bir şey başına hiç gelmemişti.”
‘Bak Momo – şimdi beni iyi dinle!’ diye konuşmaya başladı sonunda.
Momo’nun baştan beri de yaptığı buydu zaten. Ama bu adamı, şimdiye kadar dinlediği insanları anladığı gibi anlaması olanaksızdı. Öteki insanların sanki ruhlarına sızar, onları anlardı. Bu misafirle bu iş olmuyordu. Her denemeye kalkıştığında, bir karanlığa, bir boşluğa dalıyor gibi oluyordu. Sanki aslında karşısında hiç kimse yokmuş gibi. Böyle bir şey başına hiç gelmemişti.”
*
* * * *
“Karşı
taraf telefonu kapattı ve Gigi de kulaklığı yerine bıraktı. Kocaman yazı
masasının üzerine kapanıp yüzünü kollarının arasına sakladı. Sessiz bir
hıçkırıkla sarsıldı. O günden sonra Gigi kendisine olan saygısını kaybetti.
Planından vazgeçmişti ve işlerini şimdiye kadar olduğu gibi yürütüyordu; ama
kendisini bir dolandırıcı gibi hissediyordu. Üstelik sahiden de öyleydi. Eskiden
hayal gücünün onu sürüklediği yollardan uçar ve topladıklarını aktarırdı.
Şimdiyse insanlara düpedüz yalan söylüyordu!”
*
* * * *
“Fakat
artık eskisi gibi bir durup bir süpürmüyordu. Söz verdiği saatleri doldurmak
için işini sevmeksizin ve deliler gibi acele acele süpürüyordu. Böyle
çalışmanın onun şimdiye kadarki felsefesine ters düştüğünü gayet iyi biliyor ve
duyduğu nefret onu hasta ediyordu. Söz konusu olan kendisi olsaydı, böyle
kendine ters düşmektense, açlıktan ölmeyi yeğ tutardı; ama işin içinde Momo’yu
kurtarmak vardı.”
*
* * * *
“Momo
şaşkınlıkla çevresine baktı. Yavaş yavaş belleği canlandı ve buranın o yoksul
ve terk edilmiş yer olduğunu, hemen ileride beyaz evlerle o tuhaf ışığın
bulunduğunu hatırladı. O halde Hiçbir Zaman Sokağı’ndaki Hiçbir Yerde Evi’ne
kadar yürüyebilirdi.
‘Tamam’ dedi Momo, ‘Seninle geliyorum. Ama daha çabuk olmak için seni taşıyamaz mıyım?’
‘NE YAZIK Kİ OLMAZ’ diye yazıldı kaplumbağanın kabuğunda.
‘Neden öyle kendin sürünmek zorundasın?’ diye sordu Momo.
Yine bir bilmece gibi sözcükler belirdi: ‘YOL BENİM İÇİMDE’”
‘Tamam’ dedi Momo, ‘Seninle geliyorum. Ama daha çabuk olmak için seni taşıyamaz mıyım?’
‘NE YAZIK Kİ OLMAZ’ diye yazıldı kaplumbağanın kabuğunda.
‘Neden öyle kendin sürünmek zorundasın?’ diye sordu Momo.
Yine bir bilmece gibi sözcükler belirdi: ‘YOL BENİM İÇİMDE’”
▬ ▬ ▬
İlginizi
çekebilir: