FERRARİ'SİNİ SATAN BİLGE (Robin SHARMA)
Yayımlandığı yıllarda oldukça ses getiren bir kitap “Ferrari’sini
Satan Bilge”. O dönem çok popüler olduğundan mıdır yoksa bu tarz kitapları o
sıralarda arka arkaya okumuş olduğumdan mıdır elimin bir türlü varmadığı
kitaplardandı. En sonunda o da adını “okunanlar” listesine ekledi.
John: Kahramanımız Julian’la aynı okuldan mezun ve onunla çalışıyor; ancak
Julian’a göre daha mütevazı bir yaşamı var.
Julian: 53 yaşında, başarılı zengin bir avukat. Hem de Harvard Hukuk
Fakültesi Mezunu. Çalışması zor bir işkolik. Sahip olduklarına gelince:
malikane, jet, tropikal adada bir yazlık ve... kırmızı bir Ferrari.
“Çoğu
aklı başında insan evlerinde aileleriyle zaman geçirirken, biz, saatin iki
kölesi, çelik ve camdan bir gökdelenin altmış dördüncü katında dünyayı elimizde
tuttuğumuzu düşünerek, başarının aldatıcı görünümüyle körleşmiş halde canla
başla çalışıyorduk.”
*
* * * *
Çalışkan ikiliden Julian’ın başına neler geldi de hayatı yön
değiştirmeye başladı? Bu dönemde John ona yardımcı olabilecek miydi? Peki ya
Julian tek başına tüm bu olanların üstesinden gelebilecek miydi yoksa ona
yardımcı olabilecek yeni insanlarla mı karşılaşacaktı?
“Onu
hastanede görmeme bile izin vermedi. Her uğradığımda hemşireye, uyuduğu için
rahatsız edilmemesi talimatı verilmiş oluyordu. Telefonlarıma yanıt vermeyi
bile reddetti. Belki ona unutmak istediği yaşamını hatırlatıyordum. Kim bilir?”
*
* * * *
“Hızlı
yaşantı ve bitmeyen istekler onu yıpratmış ve hızla tüketmişti. Vücudunun
çökmüş, zekâsının pırıltısını yitirmiş olduğunu itiraf etti. Geçirdiği kalp
krizi daha derinde yatan sorunun yalnızca bir belirtisiydi.”
*
* * * *
“Hiçbiri
konuşmuyordu, bu yerin dinginliğine saygı göstererek sessizce görevlerini yapmayı
seçmişlerdi.”
*
* * * *
“Büyük hayalperestlerin düşleri asla
gerçekleşmez, onlar her zaman daha fazlasını ister. (Alfred Lord
Whitehead)”
*
* * * *
“Sadeliğin
gücünü asla küçümseme.”
*
* * * *
“Bahçe,
fener kulesi, sumo güreşçisi, pembe kuşak, kronometre, güller, elmaslarla kaplı
dolambaçlı patika, aydınlanmış bir yaşam için gerekli yedi ebedi erdemdir.”
Yukarıda sayılan erdemlerin sembolize edildiği sumo güreşçisinin
hikâyesini kitapta bulabilirsiniz. Bu arada sayıların kullanımı da dikkat çekici. “7 ebedi erdem”, Julian’ın “7 gün” ıssız yerlerde yaşaması, “7 ay” sonra aydınlanmaya kavuşması…
*
* * * *
“Carl
Jung bir keresinde ‘Görüşünüz yalnızca kalpten bakabildiğinizde berraklaşır.
Dışarı bakanlar düş kurar, içe bakanlar uyanış yaşar.’ demiş.”
*
* * * *
“Doğaldır
ki çoğu bahçıvan bahçesini gururlu askerler gibi korur ve çiçeklerine hiçbir
zararlı maddenin bulaşmasına izin vermez. Şimdi bir de çoğu kimsenin kendi
verimli bahçeleri olan zihinlerine her gün soktukları zehirli atıklara bak;
endişeler ve kaygılar, geçmişle barışık olmamak; geleceğe karamsar bakmak ve
kendi iç dünyalarında yıkıma yol açan kendi yarattıkları korkular.”
*
* * * *
“Her
gün, çoğu olumsuz olmak üzere aynı şeyleri düşünen insanlar kötü zihinsel
alışkanlıklara kapılırlar. Yaşamlarındaki onca iyi şeye odaklanmak ve bunları
daha da iyileştirmeye çalışmak yerine, geçmişlerinin tutsağı olmuşlardır.”
*
* * * *
“Hava
durumunu, trafiği ya da çevremizdekilerin duygularını kontrol edemeyebiliriz.
Ama bu olaylar karşısındaki tavrımızı kesinlikle kontrol edebiliriz.”
*
* * * *
“Yaşamda
hatalar yoktur, yalnızca dersler vardır. Olumsuz deneyim diye bir şey de
yoktur, yalnızca kendi bilgeliğini kazanma yolunda olgunlaşmak, öğrenmek ve
ilerlemek için fırsatlar vardır.”
*
* * * *
“Zihnin,
gerçekte vücudundaki kaslardan farklı olmadığını hatırlamalısın. Kullan ya da
kaybet.”
*
* * * *
“Gerçekten
samimi olmak gerekirse Julian, çoğu gün yargının altından çıkmak istemiyorum.
Bu trafikle, sinirli müvekkillerle, hırslı rakiplerle ve aralıksız negatif
etkilerle mücadele etmekten çok daha iyi görünüyor. Bütün bunlar beni çok
yoruyor.”
*
* * * *
“Çoğumuz
gereksiz ve sonsuz kaygılarla tükeniriz. Bu doğal canlılığımızı ve enerjimizi
alıp götürür.”
*
* * * *
“Öğrendim
ki doğanın görkemli yasaları altında zihin belirli bir anda yalnızca bir
düşünceyi barındırabilir.”
*
* * * *
“Kaygı
verici bir düşünce, bir embriyo gibidir; oluştuğunda küçüktür, ama büyür ve
daha çok büyür. Kısa süre sonra kendi kontrolünü eline alır.”
*
* * * *
“İnsanların
verdikleri kararlara bağlı kalamamalarının esas nedeni eski alışkanlıklarına
geri dönmenin çok kolay olmasıdır.”
*
* * * *
“Alışkanlık
edinme yirmi bir günde gerçekleşir; bu Yeni bir nöron bağlantısının kurulması
için geçen süredir.”
*
* * * *
“Bu
evrende kaos yoktur. Başına gelen ve gelecek olan her şeyin bir amacı vardır.”
*
* * * *
“Daha
önceki alışkanlığım olan başkalarını değiştirmeye uğraşmak yerine kendimi
geliştirmek için çaba göstermeyi kafama koydum.”
*
* * * *
“Bunu
sana ilk söyleyen kişi ben olayım John, yaşamını sihirli bir şekilde
değiştirecek tek bir strateji yok. Kalıcı ve derin bir değişim sana anlattığım
birçok yöntemin devamlı uygulanmasıyla elde edilebilir.”
*
* * * *
“Bir
öğünü kaçırabilirlerdi ama günlük egzersizlerini asla kaçırmazlardı.”
*
* * * *
“Bak,
bilgeler uçta olan insanlar değiller. Tüm bilgelikleri ölçülü bir yaşam sürmek
ve aşırılıklardan kaçınmaya dayanır.”
“Kırmızı Ferrari”nin belki de bu bilgelerle bir ilgisi vardır? Nasıl
mı? Bilgelerin giydiği elbiselerin rengi de kırmızı. Tıpkı Ferrari gibi. Ancak
bilgeler “Doğu”yu, kadim kültürleri, yavaşlığı, sükûneti temsil ederken Ferrari
de “Batı”yı, modern kültürü, hızı, gürültüyü temsil ediyor sanki. Kitapta “otomobilin
yırtıcı bir kükremeyle sıçradığı”nı da hesaba katarsak…
*
* * * *
“Okumanın
gücünü ve akıllı kişinin en iyi dostunun kitap olduğu prensibini Sivana’da
öğrendim.”
*
* * * *
“Yarını
iyileştirmenin tek yolu bugün neyi yanlış yaptığını bilmektir.”
*
* * * *
“Hata
yapmanın eleştirilecek bir tarafı yok. Hatalar yaşamın bir parçasıdır ve
gelişme için gereklidir.”
*
* * * *
“Yeni
bir alışkanlık kazanmaya çalıştığında hep bir parça sıkıntı yaşayabilirsin. Bu
yeni bir çift ayakkabı ayağına alışana dek hissettiğin rahatsızlığa benzer.”
*
* * * *
“Mantra
pozitif bir etki yaratmak amacıyla birbirine eklenmiş kelimelerin oluşturduğu
bir diziden başka bir şey değil. Sanskritçe’de ‘man’ ‘zihin’ ve ‘tra’
‘özgürleştirici’ anlamına gelir. Dolayısıyla mantra zihni özgürleştirmek için
kullanılan bir cümledir.”
*
* * * *
“Çünkü
alışkanlıkların seni kaderine yöneltir. Belki de Yogi Raman, ‘Bir düşünce
ekersin, bir eylem biçersin. Bir eylem ekersin, alışkanlık biçersin. Bir alışkanlık
ekersin, karakter biçersin. Bir karakter ekersin, kaderini biçersin.’ derken
bunu en iyi şekilde formüle etmişti.”
*
* * * *
“Sadece
önceliklerine, gerçekten anlamlı olan eylemlere odaklan.”
*
* * * *
“Doğu’nun
öğretmenleri yüz kere ıskalamadan nişan tahtasındaki hedefe isabet
ettirilemeyeceğini söylerler.”
*
* * * *
“Artık
Yogi Raman’ın mistik öyküsünün, Julian’a aydınlanmış yaşamın kadim felsefesinin
ilkelerini öğretmek ve aynı zamanda bunları unutmamasını sağlamak için
tasarlanmış bir dizi hatırlatıcı simgeden ibaret olduğunu anlamıştım.”
John bunu bir gecede anladı(Julian aylar boyunca yaşadıklarını ve öğrendiklerini bir gecede arkadaşına aktarıyor.)Bense kitabın Julian’ın yaşadığı zorlu
süreci gözler önüne sermesini tercih ederdim. (Marlo
Morgan’ın “Bir Çift Yürek” kitabında olduğu gibi).
Ama
kitabın yazarı Robin Sharma’nın yaşam öyküsünü okuduğumda bu “bir gecelik eğitimi” yadırgamadım.
Ne de olsa Sharma hukuk eğitimi görmüş, liderlik, performans ve kişisel gelişim
konularında uzman bir kişi. “Sharma Uluslararası Liderlik” şirketinin
yöneticisi. Okuyucuları arasında ünlü sanatçılar, kraliyet aileleri, spor ve
pop yıldızları da bulunan Sharma’nın kitapları büyük firmalara eğitim amaçlı da
öneriliyor. Durum böyle olunca kitabın da öğretici tarzda olması doğal. Çünkü bu açıdan bakıldığında özellikle firma
çalışanlarının rahatlıkla kısa sürede okuyabileceği; geri dönüşlerle ve
notlarla önemli yerlerin altının çizildiği derli toplu bir kitap olması gerekir.
* * * *
*
“Zamanını
önceliklerine odaklama disiplinini kazan. Yaşamındaki en anlamlı şeyler asla en
az anlamlı olanlara feda edilmemeli.”
*
* * * *
“Umarım
benim önceki hatalarımdan ders alırsın. Bazı insanlar başkalarının hatalarından
da bir şeyler öğrenirler. Onlar akıllı kişilerdir. Birçoklarıysa gerçek
derslerin yalnızca kişisel deneyimlerden elde edileceğine inanır. Böyleleri
kendi yaşamlarının seyri içinde gereksiz acı ve ıstırap çekerler.”
*
* * * *
“Süratli
ve çılgın bir yaşam doğaya uygun değildir.”
*
* * * *
“Hindistan’da
eski bir deyiş vardır: ‘Bizler spiritüel bir deneyim yaşayan insanlar değiliz.
Biz insani deneyim yaşayan spritüel varlıklarız.’”
*
* * * *
“Bu
yogiler, geçmişin köprünün altından akan sular gibi geçip gittiğini ve
geleceğin ise hayal gücünün ufkundaki uzak bir güneş olduğunu biliyordu. En
önemli an, şu andır.”
*
* * * *
“Günümün
büyük bölümünü, değiştirmek için gücümün olmadığı geçmişteki olaylara üzülerek
veya gelecekte belki de hiç olmayacak şeylere kaygılanarak geçiriyormuşum.”
▬ ▬ ▬