LEYLİM LEYLİM
Leylim - leylim dünyamızın yarısı
Al
- yeşil bahar,
Yarısı kar olanda
Gene kavim - kardaş, can - cana düşman,
Gene yediboğum akrep,
Sarı engerek,
Alnımızın aklığında puşt işi zulüm
Ve
canım yarı geceler
Çift kanat kapılarına karşı
darağaçları,
Mahpusanede çeşme
Yandan akar olanda,
Gelmiş yoklamış ecel
Kaburgam arasından.
Yoklasın hele...
Kitabın ismi
“Leylim Leylim” olunca ben de Ahmed Arif’in aynı adlı şiirinin ilk bölümüyle
başlamak istedim bugün.
Kitap beni
kapağıyla cezbetti desem yeridir. Mektup ve zarftan esinlenerek hazırlanmış
nostaljik bir kitap kapağı. Leyla Erbil’in 1955 tarihli fotoğrafı da kapakla
ancak bu derece uyum sağlayabilirdi diye düşünüyorum.
Kitabı alıp almamakta tereddüt ettim
biraz. Ünlü isimlerin, meşhur oldukları alanda yaptıkları yazışmalar dikkatimi
çekse de burada kişinin “özel”i söz konusuydu. Gerçi her iki taraf da
mektupların basımına izin vermiş, okunmasında bir sakınca görmemişlerdi. Sana ne
oluyor, dedim kendi kendime ve... kitap çantamdaydı.
İlgimi çeken
noktalardan biri kitabın ismiydi. “Leylim Leylim”. Bu ismi SabahattinAli’nin yazıp Zülfü Livaneli’nin bestelediği “Leylim Ley”e benzettiğim için
kitap benim için biraz daha çekici hale geldi. Çünkü “Leylim Ley” parçası gerek
sözleriyle gerek bestesiyle beğendiğim parçalar arasındadır. “Leylim”
sözcüğünün ne anlama geldiğini merak ediyorsanız: Sabahattin Ali, Leylim Ley
“Mektup, mektubu yazan ve gönderen ile mektubu
alan ve okuyan arasındaki gizdir. Bu iki kişinin arasındaki giz
silinemeyecek/değiştirilemeyecek bir biçimde kâğıda aktarılmış, söz uçamayıp
çakılı kalmıştır. Tam da bu yönüyle ‘kaleme alındığı anın gerçekliği’ zaman
tarafından aşındırılamadan, tüm tazeliği içinde korumaya alınmıştır. Adeta
fosilleşen duygular/düşünceler yıllar sonra saklandığı yerden çıkarılıp
okunduğunda, o mektubu arkeolojik bir çalışmanın en güvenilir buluntusu haline
getirir. (Rûken Kızıler / Ağustos 2013)”
*
* * * *
“Leylâ
Hanım o yıllarda istemiyordu yayımlanmasını, ‘Ben öldükten sonra…’ düşüncesi
hâkimdi. Ahmed Arif’in ailesini incitmekten ya da ‘Leylâ Erbil bu büyük şairin
aşkıyla gündeme gelmek istiyor’ dedikodularından çekindiğini de söylemişti.
Evet, körkütük âşık bir Ahmed Arif yazmıştı bu mektupları, aşkına karşılık
bulma umuduyla ya da hayata tutunabilme güdüsüyle… Leylâ Hanım bu mektuplaşmalarda
dostluk sınırını çizmiş ve bu sınırı gün geçtikçe derinleştirmişti. Ahmed
Arif’in de bu konumu kabullendiği mektuplarından anlaşılıyor. (Rûken Kızıler /
Ağustos 2013)”
*
* * * *
“Son
görüşmemizde zamanı kalmadığını ve ölmeden kitabı görmek istediğini şiddetle
haykırmıştı. Sonra sağlık durumu iyice ciddileşti ve ne yazık ki bu kitabı
göremeden aramızdan ayrıldı. (Rûken Kızıler / Ağustos 2013)”
*
* * * *
“Özellikle
1955 yılından sonra yazılan mektuplardan da anlaşılıyor ki Ahmed Arif bu büyük
aşkta yalnız kalmıştı. Eksiksiz bir yayın yapabilmek amacıyla Ahmed Arif’in
ailesiyle görüşüldüğünü yukarıda belirtmiştim. Ne yazık ki Leylâ Hanım’ın
mektupları bulunamadı. (Rûken Kızıler / Ağustos 2013)”
*
* * * *
“1990
yılında Refik Durbaş’ın kendisiyle yaptığı uzun söyleşide Ahmed Arif
edebiyatçıların mektuplarının yayımlanmasıyla ilgili olarak şunları söylemiş:
‘[…] Belki halk için, okuyucu için gerekli değil ama, edebiyat tarihçileri
için, eleştirmenler için gerekli olabilir. Türkiye’de henüz bu gelenek yok. Ama
bir gün o da olur. Mesela Victor Hugo’nun sevgilisine yazdığı, Baudelaire’in
hizmetçisine yazdığı mektuplar Fransa’da çok değerli belgeler olarak sunuluyor.
Elbet bir milletin kültürü onlar da.’ Bu sözlerin kılavuzluğunda sunuyoruz
Ahmed Arif’in Leylâ Erbil’e yazdığı mektupları. (Rûken Kızıler / Ağustos 2013)”
Kitabın basım süreciyle ilgili kaygılar, düşünceler kitabın
giriş bölümünde işte böyle dile getirilmiş. Ahmed Arif’in de dediği gibi
mektuplar bir dönemi anlatması açısından oldukça önemli. Ancak ben yine bazı
noktalara takıldım.
Kitabın kapağını beğendiğimi daha önce de belirtmiştim. Hele iç
kapağın zarf şeklinde düzenlenmesi çok hoşuma gitti. Güzel bir tasarım olmuş.
Beğendiğim bir diğer ayrıntı ise kitap, fotoğraflar ve mektupların orijinal
görüntüleriyle desteklenmiş.
Ya mektuplar diyecek olursanız. Kitap Ahmet Arif’ten Leyla
Erbil’e mektuplar. Ancak ben işin diğer tarafını yani Leyla Erbil’in Ahmet
Arif’e yazdıklarını merak ettim. Mektup türüyle ilgili olarak benim yaşadığım
en büyük handikaplardan biri de bu işte. Yazışmalarda tek tarafı okumaktan pek
hoşlanmıyorum. Tıpkı burada olduğu gibi. Ahmed Arif bunları söyledi, peki Leyla
Erbil neler dedi? Bu kısım benim için biraz havada kaldı açıkçası. Gerçi satır
aralarında Leyla Erbil’in yazdıklarını tahmin edebiliyorsunuz; ama tahmin etmeye çalışmak bana pek de keyif vermedi açıkçası.
Yine
de en azından bu mektupların yayımlanmasını cesur bir karar olarak
nitelendiriyorum. Hem taraflar hem de aileleri açısından.
Okuduğum mektuplarda Ahmed Arif’in şairliğini, yalnızlığını, Leyla’ya
olan sevgisini gördüm; ama bu büyük bir aşk mıdır yoksa sevdiğine kavuşamadığı
ya da onun tarafından pek de kabul görmediği için zaman zaman yoğunlaşan
duygular mıdır işte buna pek karar veremedim.
Yazımın sonunda “Kitap hakkında kim ne demiş?” bölümünde vermiş olduğum
bağlantılar kitap hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmenize yardımcı olabilir.
Bu arada kitabın başında “Hasretinden Prangalar Eskittim” diye
bir bölüm var. Bu bölüm Haluk Oral’ın “Şiir Hikâyeleri” adlı kitabından; Ahmed
Arif’in hayatı ve eserlerinden söz ediliyor. Böylelikle Ahmed Arif’i ve düşünce
yapısını anlamamız kolaylaşıyor.
*
* * * *
“Kahrın, bulunmaz ve yaratılamaz güzelliğin,
dost ve kahraman ve çırılçıplak samimiliğin, büyüklüğün, namluların yivlerinde
fışkıran güller, birer nilüfer dizisi olmuş prangalar. (5 Mayıs 1954, Bismil)”
*
* * * *
“Ben,
senin için, ancak her şeyimi, bütün mevcut kıymet hükümlerini ve canımı feda
etmekle belki biraz hafiflemiş olurum. Yine de ödemiş, karşılık vermiş olamam…
Bu, hem çok acı, hem de şaheser bir ruh hali. Kimselere mecbur olmadım, olmam
da. Yiğitliğim ve rivayet olunan erkekliğim bundandır… Ama senin mecburun
olmak, beni hiç mi hiç küçültmüyor. Aksine yüceltiyorsun, İNSAN ediyorsun,
yaşatıyorsun…(5 Mayıs 1954, Bismil)”
*
* * * *
“Hınca
hınç mısra doluyum. Kara ve yeşil fon, hepsinde hâkim. Biraz kendime geleyim,
mendillerine, bluzlarına, yastığına mısralar serpeyim. Ha? (15 Mayıs 1954,
Ankara)”
*
* * * *
“Ama
senin bu bedbin halini görmek… İşte mesele burada. Artık tek mısra yazamam, bir
satır uyku uyuyamam. Yerin dibine batsın hepsi. Ne bok yemeğe sana iki yıl daha
önce rastlayamadım. Ben ki 29 yaşındayım. Ama binlerce yıldır seni arıyor,
hasretini çekiyorum. Beni affet ve adi bulma. Hiç olmazsa, beşeri bulduğunu
söyle. (22 Mayıs 1954, Bismil)”
*
* * * *
“Seni
tanımak, seni bir kerecik bile görmek, milyarlarla yıl yaşamaktan daha dolu,
daha hazlı ve daha değerlidir. Ama kime bu sözler, anlayana tabii. Seni
anlamak, seni sevmek mühim ve aziz bir iştir. Zor da değil halbuki, ama İNSAN
olmak lazım. (6 Haziran 1954, Bismil)”
*
* * * *
“Geçim
derdim olmasa nerede olsan gelir, seni bulur, yanından ayrılmaz, asli cevherini
kullanabilmen konusunda sana yardım ederdim. (Diyarbakır, 20 Nisan 1955)
*
* * * *
“Canım,
Mektubun geldi. Çok teşekkür ederim. Dün sana üç şiir gönderdim. Biri,
kabul edersen, düğün hediyen olsun. Orada olsaydım İstanbul’un bütün
çiçekçilerini angaje eder, bineceğin trene ayrı bir çiçek katarı takardım! Ne
palavra! Değil mi? Ama bilirsin, senin için yapamayacağım (hiç olmazsa canımı
veririm ya) bir şey yoktur…
Ne iyi kızsın be! Güner de sahiden adam seçermiş, dost seçermiş. Seni
bana dost eden de bin yaşasın.
Kocan, bir hazine, bir cevahir dünyası aldığının farkında mı acaba? Yok,
mesele yüzüne ya da etine vurulmaksa, buna uğramayacak babayiğit yoktur zaten…
(23 Nisan 1955, Diyarbakır)”
*
* * * *
“Yiğit,
rahat, dobrasın. Beni hiç kırmadın. Umut, yaşama sebebi, zulme dayatma yetisi
oldun bana. SENSİZ EDEMEM. Bunu bir eksiklik sayanlar olabilir. Takmam kimseyi.
Sensiz edemiyorsam bu bana ancak yücelik, haysiyet verir. Dünyaya geldiğime
pişman değilem! Seni tanıdım çünkü. [Tarihsiz]”
*
* * * *
“Bineceğin
trenlerin soluğu tükenmesin. Ayağını attığın yerler deprem görmesin. Denizler
uslu, vapurlar yollu olsun. Ferman et rüzgar beni de alıp oralara atsın.
[Tarihsiz]”
*
* * * *
“Sen
bana hiç kimselerin veremediğini verdin. Beni ben ettin. Netsem, neylesem bunu
ödeyemem. (7 Temmuz 1955)”
*
* * * *
“Eve bu
sıra epey karı-kız gelir oldu. Anam – seninkinden beş beterdir – bir iki dümen
çevirdi ama tersledim. Güzel kızlar ama, ben bir tuhafım hâlâ. Bilirsin
flörtten, dalga geçmekten, elin eksik eteğini aldatmaktan hoşlanmam. (16 Temmuz
1955)”
*
* * * *
“Edepsiz
deyimler ve küfürlerle seni üzdüğümün farkındayım, affet. Mümkün mertebe uygun
ve nezih bir dil kullanmaya çalışıciym bundan böyle. Ama ne de olsa yıllar yılı
bıçkınlık yapmış biriyim. Kolay yontulucam mı dersin? (16 Temmuz 1955)”
*
* * * *
“Hiçbir
uğraş, hiçbir umut, seni düşünebilmek, seni anlayıp sevmek, yüzüne bakabilmek
kadar dolu, anlamlı ve yaşanmaya değer olamaz. (Tarihsiz)”
*
* * * *
“Aklına
dar gelirliğim filan düşmesin. Biz Nezihe’yle birlik nafaka-boğaz (kör-boğaz!)
derdini çözümleyip gidiyoruz. Ayrıca alışığız fukaralığa. Lüksümüz, büyük
hülyalarımız yok. Kendime bir de elbise yaptım. Karşına adam kılığında çıkmak
isterim. Senden çok, senin çevrendekilere bu gerek! (21 Ekim 1956)”
*
* * * *
“Leylim,
Mektubunu
geri göndermemi bağışla. Anlayış göstereceğini umarım. Dört sayfalık hakaretine
cevap vermeğe ne elim varır ne de yüreğim.
Sade aklını kurcalayan, saçma kanılarının bir kısmını düzeltmek isterim.
Düzeltebilirsem sevinç duyucam. (15 Ocak 1957)”
*
* * * *
Kitap Hakkında Kim Ne Demiş?
(İşaretli yerlere tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz)
Leyla Mihrinaz Ergin “inceeleyen”deki yazısında kitaptan yola
çıkarak Ahmed Arif – Leyla Erbil aşkına değinmiş. Mektupları okuyan Ahmed Arif
hayranlarının hayal kırıklığına uğrayabileceğinden söz etmiş. Bazı mektuplarda
kullanılan üslubu ben de şairle bağdaştıramadım desem yeridir. Mektuplarda tüm
iniş çıkışları, olumlu ve olumsuz yönleriyle gördüğümüz Ahmed Arif, şiirlerinde
ise hep o naif yüzünü bize aktarıyor. Yazıyı okumak isterseniz: Ahmed Arif ve Leyla Erbil Gerçeği
Tavsiye edebileceğim diğer yazılar ise:
▬ ▬ ▬