İNSANI TANIMA SANATI (Alfred ADLER)

“İnsanları bir bakışta gözünden tanırım” diyenlerden olmadım hiçbir zaman. Ben daha çok insanları süreç içerisinde tanımaya çalışan biriyim galiba. Öğretmenlik mesleğine bağlı olarak farklı yaş gruplarıyla çalışmam; farklı kültür ve yetişme tarzlarına sahip, bambaşka fikirler ve inançlara sahip öğrenci, veli ve öğretmenlerle karşılaşmak da beni değiştirip geliştiriyor, eğitiyor sanırım.


Mesleğe ilk başladığım yıllarda daha sabırsız, daha önyargılı olan ben, geçen yıllarla, tanıştığım insanlarla, duyduğum hayat hikâyeleriyle bu yönlerimden sıyrılmaya başladım galiba. Zaten insanı tanıma konusunda hiçbir zaman iddialı olmadım. İnsan kendi kendini bile zaman zaman tanıyamaz, “Ben bunu nasıl yaptım?” ya da “Ben ne yapıyorum?” derken kendine, bir başkası hakkında ahkâm kesmek pek de hoş olmasa gerek diyorum çoğu zaman.
“İnsanı Tanıma Sanatı” adlı kitap, Alfred Adler imzalı. Dediğim gibi bir insanı “tanımak” öyle kolay değil bana göre. Ama yine de yol gösterici kitaplardan biri oldu benim için “İnsanı Tanıma Sanatı”.
Tek başımıza ya da sevdiğimiz insanlarla olduğumuzda hepimiz iyiyiz galiba. Ama ya dünya görüşü, inancı, kültürü bizden farklı; üslubu, meşrebi bizden ayrı kişilerin yanında nasılız? Onlara tahammül gösterip onları anlamaya mı çalışıyoruz yoksa kendi düşüncelerimiz ve doğrularımızı onlara kabul ettirme gayretinde miyiz? Aslında hepimiz farklı bir rengiz belki de. Sarı, yeşil, mavi… Ama gökkuşağına da güzelliğini veren renklerin bu çeşitliliği değil midir zaten?


Birbirimize tahammülün giderek azaldığı bir çağda yaşıyoruz. Kendi doğrularımızı “kesin doğru” kabul edip karşımızdakine de bunu kabul ettirmeye çalışıyoruz. Onu haksız duruma düşürüp kendimizi haklı çıkarmaya çalışmak çoğu zaman başlıca hedefimiz. “BİZ”in unutulmaya başlanıp “BEN”in ön plana çıkmaya başladığı bu devirde “İnsanı Tanıma Sanatı”ndan yola çıkarak kendimizi tanımaya çalışmalıyız belki de. Çünkü karşımızda kaba bir üsluba sahip hatta şiddet yanlısı biri varken onu tanımaya çalışmak bize anlamsız gelebilir çoğu zaman. Ama aslında o tip insanlar için de hayat hiç kolay değil. Bu sebeple çoğu zaman agresif, saldırgan davranabiliyor; hatta ben eziyet çekiyorum o da çeksin, mantığıyla hareket edebiliyorlar. Bunu bilmemiz davranışlarını haklı bulmamıza yol açmaz tabii ki ama en azından kitapta da dediği gibi: “Hayattan endişeli ve çevresiyle bağları kopmuş bir kişi için toplumsal kanunlar geçerli olamaz.”

İnsan davranışlarıyla ilgili farklı özellikler hakkında bilgi sahibi olmak; insanı ve kendinizi tanıma yolunda bir adım atmak istiyorsanız “İnsanı Tanıma Sanatı” tam size göre.


















“İnsan hiçbir devirde bugünkü kadar tecrit edilmemiştir. Modern toplumun yaşama şartları insanların birbirlerini tanımaları için yapacakları girişimleri engellemektedir.”

                                               * * * * *

“Eser, Viyana’da bir halkevinde, yüzlerce dinleyici önünde verilen konferansların ürünüdür. Kitabın amacı, hareket ve davranışlarımızdaki eksiklerin, toplumdaki fertlerin aksayan tutumlarıyla kıyaslanarak değerlendirilmesi, yanlışların araştırılması ve toplumsal ilişkilerde daha iyi bir intibak sağlanmasıdır.”

                                               * * * * *

“Bir insan için en güç olan şey, kendisini tanıması ve değiştirmesidir.”

                                               * * * * *

“Hayattan endişeli ve çevresiyle bağları kopmuş bir kişi için toplumsal kanunlar geçerli olamaz.”

                                               * * * * *

“Bütün zorluklardan uzak tutulan, dilediklerini yapmakta hiçbir müdahale ile karşılaşmayan, davranışları hoş karşılananlar şımarık çocuk grubuna girer.”

                                               * * * * *

“Baskı altında eğitilen çocuklar da aynı şekilde yalnız kalırlar. Hayat onlara hiç güzel görünmez. Her zaman ve her yerde kötü izlenimlerle karşılaşacaklarını sanırlar. Bütün zorluklara sabırla boyun eğerler ya da zorluklarla mücadele ederler. Düşman saydıkları çevreye her an saldırıya hazırdırlar.”

                                               * * * * *

“Bir insanın kişiliği hakkında bilgi edinmek için, içinde bulunduğu ortamın değerlendirilip tanınması gerektiğini anlatmaya çalıştık. İnsanın hayatta yakın çevresinde karşılaştığı meselelere karşı takındığı tavır, başkalarıyla olan ilişkileri, bu meseleleri çözümleyişi, onun durumunu belirler.”


                                               * * * * *

“Çocuk ruhunda dayanışma ve sosyal duygu esasen vardır. Bu duygu ruh hayatında baş gösteren marazi bozukluklar neticesinde kaybolur.”

                                               * * * * *

“Bazı insanlar başkalarının düşüncelerine fazla önem verirler. Bunun sonucu olarak kendi görüşlerinin doğruluklarına pek inanmazlar. Başkalarına fazla yer verirler. Onların düşüncelerini kolaylıkla kabul ederler. Bazı insanlar ise, başkalarından gelen her şeyi bir müdahale sayarlar. yalnız kendi düşüncelerinin doğruluklarına inanırlar.”

                                               * * * * *

“Gelecek için yapılan hazırlığı açık bir şekilde gösteren olay çocukların oyunudur. Oyunlar, ebeveynlerin ve diğer eğitimcilerin sandıkları gibi bir çeşit gelip geçici hevesler değildirler. Oyunlar eğitime, ruhun, hayal gücünün gelişmesine, beceri kazanılmasına yardım ederler.”

                                               * * * * *

“Bir insanın çevresine karşı aldığı durum onun biçim ve öz bakımından ruh mekanizmasının işleyişi, değerlenme arzusu ile sosyal duygusunun sürekliliğini sağlayan yön çizgisinin tamamı, o kimsenin karakteridir.”


                                               * * * * *

“Karakter özellikleri doğuştan varolan, değişmeyen güçler değildirler. Bu özellikler sonradan kazanılır.”

                                               * * * * *

“Eğiticiler çocuğun gelişmesinde anlayışlı davranırlarsa, karakterin gelişme yönünün bir uç noktasına varmasını, cesaretin küstahlığa dönüşmesini, bağımsızlığın kaba bir egoizm şeklinde yozlaşmasını önlemiş olurlar.”

                                               * * * * *

“Kendini beğenmek kadar insanı her türlü hür gelişmeden alıkoyan kötü alışkanlık yoktur.”

                                               * * * * *

“Her şeyi tenkit eden, hiçbir şeyi beğenmeyen, kötüleyen bu kişiler oldukça yaygın olan bir karakter özelliğine «değersizlik duygusuna» (kompleksine) sahiptirler. Bu duygunun tesiriyle başkalarının değerlerini ve önemlerini küçümserler. Kimseyi beğenmeme eğilimi, başkalarını değerden düşürerek kendi üstünlük duygularına ulaşmak için yapılan bir gayrettir.”

                                               * * * * *

“Durmadan bir şeyler elde etmek isteyen insanlar genellikle hayatlarından memnun değildirler; çünkü mutlu olabilmek için daha neler elde edebileceklerini, nelere sahip olabileceklerini düşünmekle vakit geçirirler.”

                                               * * * * *

“Kendini beğenen kimseler, başkalarına hükmetmek için onları kendine bağlayabilmek amacıyla, önce kazanmak zorundadırlar. Bu bakımdan bir insanın samimi, dost ve yardımsever görünmesine kapılmamamız gerekir.”

                                               * * * * *

“İnsanları tanımak konusunda başvurulan en ilgi çekici kaynaklardan biri masallardır. Masallarda kendini beğenmenin yanlış taraflarını yansıtan birçok örneklere rastlanır.”

                                               * * * * *

“Bazı kimseler başkalarının acısını görmekten büyük bir zevk duyarlar. Acıma duygusunu alışılmış bir meşguliyet haline getiren kimseler, bundan vazgeçemezler. Böyleleri aslında sefil ve yoksullara yardım etmek bahanesiyle kendi üstünlüklerini gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar.”

                                               * * * * *
“Ayrıca kusurlu bir eğitimin de zararlarını düşünmek zorundayız. Sert bir eğitim tarzı çocuğun hayattan duyabileceği bütün zevki yok edebilir. Buna karşılık çocuğun hiçbir güçlükle karşılaşmasına meydan vermeyen ve ona her zaman sıcak bir yuva gösteren eğitim de çocuğu büyüdüğü zaman sıcak yuvasından çıkar çıkmaz soğuk bir iklimde yaşayamaz hale getirmektedir.” 
                                               

Bu Haftaki Tercihleriniz

kitap performans ödevi

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

ELA GÖZLÜ PARS CELİLE (Osman BALCIGİL)

BÜYÜLEYİCİ BAĞIRSAK (Giulia ENDERS)

İBNİ SİNA