İLBER ORTAYLI SEYAHATNAMESİ (İlber ORTAYLI)
Seyahat
etmek, yeni yerler, yeni insanlar görmek, farklı kültürler tanımak
Hele bir de tarihçiyseniz
Üstüne üstlük bir de bunları paylaşmaktan hoşlanıyorsanız
İşte size “İlber Ortaylı Seyahatnamesi”
Hele bir de tarihçiyseniz
Üstüne üstlük bir de bunları paylaşmaktan hoşlanıyorsanız
İşte size “İlber Ortaylı Seyahatnamesi”
İlber
Ortaylı’nın iki kitabına, “Defterimden Portreler” ve “İmparatorluğun Son Nefesi”, daha önce “kitap pınarım”da yer vermiştim. Seyahatname içlerinde en beğendiğim oldu. Hem
gezi hem tarih iç içe olduğundan daha bir hoşuma gitti.
Kitapta farklı
coğrafyalardan pek çok ülkeye yer verilmiş. Bunlar tarih, kültür, coğrafya ve
yaşam tarzı bakımından değerlendirilerek okuyucuya sunulmuş. Alıntıları yaparken
ülkeleri de parantez içinde belirttim. Tabii ki kitapta yer alan ülke sayısı
bunlarla sınırlı değil.
Elimdeki
baskı 2013 yılına ait. Kitabı okurken özellikle dünyanın bazı bölgelerindeki
değişimin ne kadar hızlı olduğuna da tanıklık ediyorsunuz. Tabi bu değişim her
yerde doğal bir süreci mi takip ediyor yoksa bazı durumlar mı bu değişimleri
hızlandırıyor o da tartışma konusu.
Kültürlerin,
inançların kol kola ilerlediği; tüm renkleriyle bir gökkuşağı gibi dünyamızı
çevrelediği güzel günler dileğiyle seyahatimize başlayalım.
“Dil,
tarih ve coğrafya; bu üç dal olmadan beşeriyetin macerasını kavramak mümkün
değildir. Bu sebeple yurtdışı gezilerimin turist rehberlerinde olmayan
yönlerini kâğıda dökmeyi kendime bir borç bildim. Zira gezi rehberleri sıkıcı
olabilir, daha da önemlisi sıkıcı olmasının yanı sıra bölgeyi anlamamız
konusunda yetersiz kalabilir. Günümüzde seyahat rehberlerinin üslubu ve odak
noktaları değişiyor. Ben bu değişikliğe taraftarım. Bir coğrafya sadece onun
doğası, fauna ve florası ve üzerinde kalan anıtlarıyla değil; bizatihi
insanoğlunun oradaki macerası ile anlam kazanır. (Önsöz)”
*
* * * *
“Türkiye
gibi önemli bir coğrafyayı ve tarih alanını öğrenmek için onun kuzeyindeki
Güney Rusya ve Kafkasya, doğusundaki İran ve Hindistan, güneyindeki Suriye,
Filistin ve Mezopotamya’nın yanı sıra Balkanları ve Akdeniz ülkelerini anlamak
da kaçınılmazdır. (Önsöz)”
*
* * * *
“Şam
sancağına bağlı aşiretlerden biri Gazze, birisi de Tadmur’dur; yani
Palmira’dır. Palmira, Romalıların şehrin yeşilliğine, vahanın zümrüt gibi
parlaklığına izafeten verdikleri isimdir. (Suriye)”
*
* * * *
“Suriye
tarih ve coğrafya biliminde kaleleriyle ünlüdür. Gerçekten de yeryüzünde Suriye
gibi çok kuvvetli ve berkitilmiş kalelere sahip olan çok az memleket vardır. Bu
kadar kaleye rağmen Suriye ülkesi uzun bir tarih boyunca üzerinden birtakım
istilacı orduların gelip geçmesine mani olamamıştır. Belki de çok çeşitli
kalelere sahip olması bu sebepledir. (Suriye)”
*
* * * *
“Şam ve
Suriye bizim tarihimizin hem klasik dönemde hem de 19. yüzyılda en ilginç
olaylarının cereyan ettiği bir yerdir. Osmanlı tarihinin hiçbir safhası yoktur
ki Suriye onun içinde olmasın. (Suriye)”
*
* * * *
“Osmanlı
için Suriye’nin önemi neydi? Bir kere Şam, bütün Doğu ticaretinin yığıldığı bir
ticaret merkeziydi. Çarşıları, ipekçilik, sedefçilik ve dokumacılık
merkezleriyle meşhurdur. Bu kervan yolu Şam ve Haleb üzerinden Urfa’ya
gitmektedir. Üç vilayetin merkezine ve oradaki hanlara bakıldığı zaman asrımıza
kadar devam eden canlılığı, iktisadi ve kültürel birliği görmek mümkündür.
(Suriye)”
*
* * * *
“Suriye,
Batı’ya ve dünyaya açılmak için Türkiye’yi, destek beklediği bir dost olarak
görmekteydi. Üstelik bunu sadece siyasi katmanlarda değil, sokaktaki insanlarda
da görebilmek mümkündü, şimdi ise şartlar ve olaylar değişti. (Suriye)”
*
* * * *
“Avrupalılar
Jordan, İbraniler Yardan diyor; Şeria Vadisi ise Arapça ama Ürdün ülkesi
aslında ‘Bilad-ı Şam’ denen büyük Suriye’nin, kısmen çölün ve eski Arabistan’ın
bir parçası. Bugünkü Ürdün’ün güneyinde bir zamanlar Nabatîler ve onlardan
hemen sonra, Arapça konuşan Gassaniler ve Lahmiler hüküm sürmüş. Dolayısıyla bu
bölge Suriye ve Filistin’in aksine sonradan değil, ezelden beri bir Arap
ülkesidir. (Ürdün)”
*
* * * *
“Barışsever
bir ülke olan Ürdün gerçekleşemeyen barış yüzünden en fazla zarar görenler
arasındadır. (Ürdün)”
*
* * * *
“Prens
Hasan’la görüştük; Ortadoğu’nun bu akıllı ve münevver devlet adamı, Condoleeza
Rice için ‘Zeki olmak bilge olmak demek değildir’ dedi. Zeka ile geçinmeye ve
petrol yağmalanmasına girişilirse; ayak basılan yer kavranamaz, bilgelikten ve
bilgiden uzak politikalarla sadece zulüm ve karışıklık yaratılır. (Ürdün)”
* * * *
*
“Bu
küçük coğrafya Ortadoğu’nun en yoğun kesiti ve sorunların çözülmezliğinin en
iyi ifadesi… Bir yanda en ilginç mimari eserler, bir yanda hayat kavgasını
ifade eden alelacele inşa edilmiş çirkin yapılar; yeşillik ve tabiat güzelliği
yanında depo, fabrika, siloların getirdiği çevre kirliliği bir arada. Dünyanın
hiçbir köşesi insanı her an iki bin yıl geriye götürüp sonra tekrar zamanımıza
getiren böyle bir zihinsel mekanizma oluşturamaz. Hiç değilse son iki bin yılın
tarihi ve coğrafyası tanınırsa Ortadoğu sevilir; bilinmezse herkes herkesten
nefret eder ve asayişi sağlayacak bir yabancı kuvvet beklenir. Ne yazık ki
insanların çoğu söz konusu iki bin yılı ne merak ediyor ne de bilebiliyor.
(İsrail)”
*
* * * *
“İktisadi
zorluklara ve teknik altyapının imkânsızlıklarına rağmen İran’ın kültürü, o
memleketin en büyük alçısıdır. Şiir ve tarihten uzak yaşayan bizim yeni
nesillere göre İran’ın farkı budur. (İran)”
*
* * * *
“Demir-çelik,
sanayi, mühendislik dallarında patlama yapan Türkiye’nin diplomalılarının
tarih, coğrafya ve edebiyat dalındaki yavanlığı, maddi zenginliklerimizin
geleceği için de bir tehlikelidir. Zira kimliğini inşa edemeyen aydının
toplumunu da nerelere götüreceği belli değildir.
Galiba maddi zenginlikleri ve
sorunları olan İran toplumunun kültürel kimlik konusundaki sağlam yanına hayran
olmamak mümkün değil. (İran)”
*
* * * *
“Uzun
zamandır özlediğim tipte yüklü bir sohbette Tebriz’in aydınları birbirlerinin
evlerinde toplanıyorlar ve yaşam biçimlerinde bir incelik gözleniyor. Sohbet bu
insanlar için basit bir ifade değil; bir sanat, bir tasvir ustalığı. (İran)”
*
* * * *
“St.
Petersburg’un her köşesinde bir tarih var. Topu topu üç asırlık bir başkentin
bu kadar dolu olması, ancak onun ardındaki halkın dinamizmi ve zengin muhtevası
ile açıklanabilir. (Rusya)”
*
* * * *
“Gonçarov’un
ünlü karakteri Oblomov’un adı, 1960’ların ve 70’lerin Türkiye’sinde dilimizden
düşmezdi. Herkesi Oblomovlukla itham eden Oblomovlar ülkesiydik. Yazısını
yetiştiremeyen yazar, doçentlik ve doktora tezini teslim edemeyen akademisyen,
işini kuramayan mühendisler aslında her ülkede tümen tümen vardır. (Rusya)”
*
* * * *
“Şiir ve
edebiyat seviliyor, resim ciddiye alınıyor. Sokak ressamlarının bile sulu boya
tekniklerini mükemmel olarak kullandığını görüyoruz. (Özbekistan)”
*
* * * *
“Sırpların
Türkolojisi güçlüdür. Türk üniversitelerinde de Sırpçayı ve Sırp tarihini
yakından araştırmak ve öğretmek önemlidir. (Sırbistan)”
*
* * * *
“Bizim
Boğaziçi’ni Dolmabahçe süslerdi. O süsü çok gördük, arkasını garip binalarla
kapattık. Tuna’nın kenarını ise Macaristan’ın zarif parlamento binası süslüyor
ve hep öyle kalacak, etrafındaki eski zarif binalara gözleri gibi bakıyorlar.
(Macaristan)”
*
* * * *
“Kaş ne
yapsa aynı turist kitlesini çekemez. Çünkü 30 yıl evvelki sempatik Kaş’ı
betonlaştırdık. Meis’te ise herhangi bir yapı ilave edilmesi yasak. Eski
binaların restorasyonu ve sıvası çok sıkı denetim altında. Serbestçe
yapılabilecek tek şey ağaçlandırma… (Yunanistan)”
*
* * * *
“Tarih
çok otomatik mekanizmalarla işlemez, bazen olmadık olaylarla güzergâhı değişir.
(İtalya)”
▬ ▬ ▬