FRIDA KAHLO (Rauda JAMIS)

Gözlerini size dikmiş sanki bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Biraz gizemli, biraz huzursuz, biraz da asi. Daha dikkatli bakıyorsunuz sanki size haylazca göz kırpıyor. Yanında bazen bir maymun, bazen yılan bazen de papağan.

Tabloların genellikle hikâyeleri vardır. Bazen hüzünlü, bazen karamsar; bazen neşeli, bazen de umut dolu. Ama söz konusu Frida Kahlo’ysa tek bir sözcük ilk sıraya yerleşir. Hangisi mi?



ACI. Evet Frida yaşadığı tüm acıları, çaresizlikleri, zorlukları, özlemleri… tablolarına aktarmış. Çocukluk yıllarında geçirdiği felç, gençlik dönemindeki trafik kazası - buna bağlı olarak sevdiği insandan ayrılışı - , yıllar içinde geçirdiği ameliyatlar, gördüğü tedaviler ve bir süre yatağa mahkûm kalması… Bütün bunlar tablolarının ana konusunu teşkil etmiş ya da ona ilham vermiş. İşte bu acının renklere, figürlere, özellikle de bakışlara yansıması tabloları daha etkileyici hale getiriyor galiba. Yaşanmışlıkların resim yoluyla dışavurumu…

Bu kitapta da Frida’nın hayatı tüm bu detaylarıyla gözler önüne serilmiş.



Her zaman dediğim gibi özellikle ünlü kişilerin biyografisini yazmak zordur. Ama bu da başarılı bulduğum yaşam öykülerinden biriydi. Kitabın bölümlere ayrılmış olması okunmasını kolaylaştırıyor. Özellikle Frida’nın kendi yazdıklarına da yer verilmesi hem kitabı zenginleştirmiş hem de daha etkileyici kılmış. Tabii kitabın sonundaki fotoğraf albümünü de unutmamak gerekir. 



Yaşam, üstüme böyle varmakla gaddarlık ediyor bana. Bu oyunda kâğıtları daha iyi dağıtmalıydı. Payıma çok kötü bir el düştü. Bedenimde kara bir tarot var. (Frida Kahlo)”  
                              
                                               * * * * *

“Üstelik söylendiğine göre, kentler ne denli büyük ve kalabalık olursa, kaybolma tehlikesinin yanı sıra insan sanılabileceğinin tersine, yalnız kalma tehlikesiyle de daha çok karşılaşırmış.”

                                               * * * * *

“Adı Guillermo’ya dönüşen Wilhelm, birlikte çalıştıkları La Perla kuyumcusunda Matilde Calderon’a rastladığında, Amerika kıtasının bu bölümüne ayak basalı yedi yıl geçmişti.
1894’te bir Meksikalıyla evlenmiş olan Guillermo, aniden dul kalmıştı, karısı ikinci kızlarını dünyaya getirirken ölmüştü.
Karısının öldüğü gece, babam büyükannem Isabel’i çağırmış, o da annemle birlikte gitmiş (…) Babam anneme çok âşıkmış ve kısa zaman sonra evlenmişler. (Frida Kahlo)

                                               * * * * *

“1907’nin bir Temmuz (6’sı) sabahında, Magdalena Carmen Frida Kahlo y Calderon, Coyoacon’daki mavi evde doğduğunda, babaannesi ve dedesiyle, anneannesiyle dedesi hayatta değillerdi.
Anne için doğum son derece normal oldu; bebek güzel ve sağlıklıydı, Matilde Junior ile Adriaina’dan sonra, Matilde ve Guillermo’nun bu üçüncü kızlarının hiçbir şeyi eksik değildi.
Yani o sırada hiçbir şey Frida’nın ileride olağandışı bir yaşamı olacağını düşündürmüyordu.”

                                               * * * * *

“Oysa Frida, işin en başında, hiçbir felaketin kendini etkilemeyeceğini düşünmüştü. Ama zamanla farkına vardı ki, acılar insanı çoğu zaman gafil avlıyordu; kendini çok zaman umutsuzluğun eşiğinde buluveriyordu. Nasıl unutmalı, densiz, kötücül imaların, dokundurmaların sürekli anımsattığı bir sakatlığa nasıl alışmalıydı? İnsan zaten kendi kendisinin celladıyken, başkalarının cezalarına nasıl aldırmazlık edebilirdi ki?”

                                               * * * * *

“Frida son derece meraklıydı. O dönemin ortamında pek ender rastlanan, özel bir zekâya sahipti. (Alejandro Gomez Arias)”

                                               * * * * *

“1922’de, Frida ciddi bir yüksek eğitim görmenin zorunlu önkoşulu olan Ulusal Hazırlık Okulu’nun sınavına girdi. Ve kazandı.”

                                               * * * * *

Yaşamım öylesine kesin biçimde evrenselliğe dönüktü ki, bacağımı bile unutuyordum. Anlamsız bir küçümsemeyle ortopedik botumun sert derisine fırlatılan bir taşın tok sesini artık hiç duymaz olmuştum. Yaşamlarına bir anlam vermeyi bilmeyen ve sizinkine zarar vermeye çalışarak daha da alçalan insanların, kendilerine özgüçlerini başkalarını küçük düşürme yoluyla elde edecekleri öğrenilmiş düş gücü ve oyun fukarası çocukların bu türden kırıcı davranışları bana dokunmaz oldu… Oysa gerçek güçlülük, güçsüzlük maskesi taşır; bir rahatlık, neredeyse bir lükstür bu. (Frida Kahlo)

                                               * * * * *

“Frida, yoğun bir mektup trafiği başlatmıştı, nitekim yaşamı boyunca ailesi ve dostlarıyla haberleşmek için de bu yöntemi kullanacaktı.”

                                               * * * * *

“İnsan, sürekli hem kendi düşüncesini hem de başkalarının düşüncelerini derinleştirmenin yollarını aramalı. Bu, yaşam anlamının anahtarıdır. İnsan, anlamaya çalışmadan, kimi sorulara yanıt bulmak için çaba göstermeden yaşayamaz.”

                                               * * * * *


                                               * * * * *

Matilde haberi gazetelerden öğrendi. İlk o geldi. Üç ay boyunca gece gündüz yanımdaydı, beni hiç bırakmadı. Olayın şoku bir ay boyunca annemin dilinin tutulmasına neden olmuştu; beni görmeye gelmedi. Haberi alınca kardeşim Adriana bayılmış. Babam öyle üzülmüş ki hastalanmış, onu ancak yirmi gün sonra görebildim. (Frida Kahlo)

                                               * * * * *

“17 Ekim 1925’te Frida evine çıkarıldı. İstese de istemese de yalnızca yatmaya değil, kıpırdamadan sırtüstü yatmaya mahkûmdu artık.”



                                               * * * * *

“Tüm ailenin bir araya toplandığı o uzun pazar günlerinden birinde Matilde, Guillermo, amcası ve Adriana’yle birlikte Frida’nın odasına girdi. Yanlarında bir alet edevat kutusu ve kocaman tahtalar vardı. Fikir Matilde’den çıkmıştı, Frida’nın sıradan yatağı çok daha şık bir yatağa, krallarınki gibi sütunlu bir yatağa dönüşecekti. Hastayı yerinden kaldırdılar ve herkes hızla çalışmaya başladı. Aynı gün yeni yatak bitti. En büyük sürpriz de yatağın tavanına asılan bir aynaydı. ‘Böylece, en azından kendini seyredebilirsin,’ dedi, girişiminden hoşnut olan Matilde.”

                                               * * * * *

Otoportre konusundaki ısrarım hakkında bana çok soru soruldu. Bir defa, seçme şansım yoktu ve zannedersem, yapıtımda bu özne-ben’in sürekliliğinin temel nedeni budur. Bir an kendinizi benim yerime koyun. Tam kafanızın üzerinde kendi görüntünüz, özellikle de bedeniniz çoğu zaman çarşafların, yorganların altında olduğundan, yüzünüz. Yani, salt yüzünüz. Takılmamak elde değil, neredeyse çıldırtıcı bir şey bu. Ya bu takıntı sizi yutar ya da siz onun karşısına dikilirsiniz. Ondan daha güçlü olmak, sizi yutmasını engellemek gerekir. Bu iş kuvvet ister, cesaret ister.
En akademik biçimde, kendi kendinin modeli, eğitim nesnesi oldum. Titizlikle çalıştım. (Frida Kahlo)

                                               * * * * *

“Bu yolculuk dönüşünde, Alejandro hiç beklemeden Avrupa’ya hareket etti. Bu uzun süreli gidiş, Alejandro’nun annesiyle babası tarafından kararlaştırılmıştı. Yolculuğun açık nedeni, Alejandro’nun orada öğrenimine devam etmesi, gizli nedeni de, kendilerine göre fazla değişik, üstelik de sakat olan Frida’dan uzaklaşmasıydı.”

                                               * * * * *

“Frida yaşamının temel erkeği olacak kişiyle, Diego Rivera’yla işte bu akşamların kalabalık, gürültülü, müzik ve duman dolu sıcak havasında tanıştı.”



                                               * * * * *

“Diego Rivera, yirminci yüzyılın tartışmasız en ünlü Meksikalı ressamıdır.
8 Aralık 1886’da Guanajuato kentinde doğdu, her zaman keyifle belirttiği gibi kendisi İspanyol, Alman, Portekiz, İtalyan, Rus ve Yahudi asıllıydı. İki yaşındayken ölen bir ikiz kardeşi vardı.
Oldukça açık görüşlü olarak tanınan bir aileden gelen Diego’nun babası ilkokul öğretmeniydi. Çocukluğunda afacan bir yapısı vardı. Ve annesinin bütün ısrarlarına karşın, küçük yaşlardan itibaren iflah olmaz bir ateizm eğilimi göstererek onu düş kırıklığına uğrattı.”

                                               * * * * *


                                               * * * * *

Resim tüm yaşamımı doldurdu. Korkunç yaşamımı doldurabilecek üç çocuğumu ve bir dolu başka şeyi yitirdim. Tüm bunların yerini resim doldurdu. Çalışmaktan iyisi yok herhalde. (Frida Kahlo)

                                               * * * * *

“Eylül sonunda Diego ve Frida anlaşmalı olarak boşanma davası açtılar. 1939 sonunda Kahlo – Rivera evliliği son bulmuştu.”

                                               * * * * *

“Her şeye karşın hırsla resim yapıyordu. 1939 – 1940 kışı verimli bir dönem oldu. Hem duygusal hem de fiziksel acıları içinden çıkarıp atma mücadelesiyle, tablolar birbirini izledi: İki Frida, Maymunlu Otoportre, Kısa Saçlı Otoportre, Dikenli Kolyeli ve Yılanlı Otoportre.”

                                               * * * * *

A, evet, bir de şu küçük bıyığım var. Sözü gelmişken, itiraf edeyim: Bu, Diego’yla aramızda bir sorun olmuştur. Bir gün bıyığımı aldırmak istemiştim, Diego korkunç öfkelendi. Diego bıyığımı sever, onun için bu bir ayrıcalık belirtisidir. On dokuzuncu yüzyılda Meksikalı burjuva kadınları bıyıklarıyla İspanyol kökenli olduklarını sergilerlermiş (çünkü malum, yerliler kösedir). (Frida Kahlo)

                                               * * * * *

“8 Aralık’ta Frida ile Diego, kendi aralarında yeniden evlendiler. Frida, Diego’ya bazı koşullar koydu, Diego’da bunları kabul etti.”

                                               * * * * *

Bence insanın acısını gömmesi, içten içe o acı tarafından, bulanık ve anlamsız yollardan geçerek kemirilmesi demektir. İnsanın ifade edemediği şeyin gücü patlayıcı, hasar verici, kendi kendini yıkıcı bir güçtür. İfade etmek, kurtulmanın başlangıcıdır. (Frida Kahlo)



                                               * * * * *

Göreceğiz, öğreneceğiz. Hep yeni bir şeyler vardır. Ve bunlar, hâlâ yaşayan eski şeylerle bağıntılıdır. (Frida Kahlo)

                                               * * * * *

Melek yüzler, bazen büyücülük eğilimlerini saklayabilir. Bazen de genç şeytan yüzlerinin ardında melek yürekli kişiler vardır. (Frida Kahlo)

                                               * * * * *

Bugün hayat dört elle sarılabiliyorsam, bunun tek nedeni düşüncelerimin beni yaşama bağlamasıdır. (Frida Kahlo)
                                          ▬    ▬      ▬

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ