İKTİDAR (Bertrand RUSSELL)
İktidar nedir, çeşitleri nelerdir?
İktidara, güce sahip olmak insanı nasıl etkiler?
İktidara, güce sahip olmak insanı nasıl etkiler?
“Bu kitapta ben, fizikte nasıl Enerji temel kavramsa, aynı şekilde sosyolojide de İktidar’ın temel kavram olduğunu kanıtlamaya çalışacağım.”
*
* * * *
“Napolyon
başarısını tamamıyla başkalarına borçludur, ne var ki, o, yardımcılarının
başarılarını da kendi başarısına ekleyebilecek yeteneklere sahipti.”
*
* * * *
“Buraya
kadar hep kumanda edenlerle, edilenler üzerinde söz söyledim, hâlbuki üçüncü
bir tip de vardır – yani, çekilenler. Bazı kimseler zorba olmadıkları halde,
boyun eğmeyi reddedecek kadar da cesurdurlar. Bunlar toplum yapısına kolay
kolay uymazlar ve şöyle ya da böyle, bir başlarına özgür yaşayabilecekleri bir
sığınak ararlar.”
*
* * * *
“Çekilenlerden
bazıları aslında iktidar aşkından yoksun değil, iktidara bilinen yollardan
ulaşma yeteneğinden yoksundur.”
*
* * * *
“Çoğumuz,
yaşamımızda bir gün, hiç umursamadan bir karınca yuvasını bozup meydana gelen
kargaşalığı az çok zevkle seyretmişizdir. New York’taki bir gökdelenin tepesinden
bakıldığı zaman, aşağıda gidip gelen insanlar artık insan olmaktan çıkar, belli
belirsiz bir anlamsızlık kazanırlar. Jüpiter gibi, insan da yıldırımla
silahlanmış olsa, yıldırımı eline geçiren insan, tıpkı, ona karınca yuvasını
bozduran isteğe benzer bir dürtüyle, yıldırımı insan kalabalığı içinde
savurmaya kalkardı.”
*
* * * *
“Eli
altında sınırsız mekanik güç bulunduran insan, eğer kontrol edilmezse kendini
bir tanrı – Hristiyanların Sevgi Tanrısı değil, putperestlerin Tor’u, Vulkan’ı
– gibi hissedebilir.”
*
* * * *
“Büyük
İskender’le Jul Sezar, savaşlarıyla tarihin bütün gidişini değiştirmişlerdir.
Ne var ki, birincisi olmasaydı, Yunanca yazılmış Dört İncil bulunmaz ve Roma
İmparatorluğu sınırları içinde Hıristiyanlık öğretilemezdi. İkincisi olmasa,
Fransızlar, Latince kökten gelen bir dil konuşamazlar ve Katolik Kilisesi de
ortaya çıkamazdı.”
*
* * * *
“1000
yılından sonra, beklenildiği gibi dünyanın sonunun gelmediği görülünce,
uygarlık hızla ilerlemeye başladı.”
*
* * * *
“Papalık
bu dönemdeki utkularını öldürücü silah gücüyle değil, örneğin kör inançlar
gibi, ‘ruhani’ silahlar yoluyla kazandı.”
*
* * * *
“On
birinci, on ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda krallar bir kural olarak cahil,
buna karşılık Papalar hem okumuş hem de bilgili kimselerdi.”
*
* * * *
“Bir
kurum olarak krallık, gelişmesinin doruğuna Büyük Piramit zamanında Mısır’da,
Hamurabi zamanında da Babil’de ulaşmıştı. Daha sonra gelen kralların daha büyük
toprakları olmasına karşın, hiçbiri krallığının sınırları içinde tam anlamıyla
krallık düzeni kuramadı. Mısır ve Babil krallarının iktidarı iç ayaklanmalar
yüzünden değil, sadece dış istilalar yüzünden sona ermişti.”
*
* * * *
“Rönesans
İtalyasında, Yunan’da olduğu gibi çok yüksek bir uygarlık düzeyi, çok alçak bir
ahlak düzeyiyle birlikte bulunuyordu: Her iki çağ da, en yüksek dehalarla
birlikte, en aşağılık haydutlukları birlikte ortaya koyar; bu çağlarda gerek
haydutlar, gerek dahiler asla birbirlerine karşı değillerdir, Leonardo da
Vinci, Sezar Borjiya için kaleler yapmıştı; Sokrat’ın öğrencilerinden bazıları,
otuz despot hükümdarın en berbatları arasında yer alır; Eflatun’un çömezleri,
Siraküza’da utanç verici olaylara karışmışlardı; Aristo bir despotun yeğeniyle
evlenmişti. Her iki çağda da sanat, edebiyat ve cinayet yüz elli yıl kadar yan
yana serpilip geliştikten sonra, Batı’dan ve Kuzey’den gelen daha az uygar, ama
daha dayanışmalı uluslar tarafından toptan ortadan kaldırıldı. Her iki durumda
da, siyasal bağımsızlığın elden gidişi sadece kültürel çöküşü doğurmamış, aynı
zamanda ticaret üstünlüğünün yitirilmesine ve felaketli bir yoksulluğa neden
olmuştu.”
*
* * * *
“Sezar’ı
iktidara geçirenler, onun alacaklılarıydı; bunlar, alacaklarını kurtarabilmek
için, Sezar’ın başarıya ulaşmasından başka umar görmemişlerdi; ne var ki, Sezar
da başarı kazanınca, borçlarını yadsıyabilmesini sağlayacak bir iktidar sahibi
oldu.”
*
* * * *
“İktidarı
ellerinde bulunduranlar, tıpkı Luther zamanındaki Papalar gibi, eninde sonunda,
sıradan insanların çıkarlarına karşı açıkça vurdumduymaz hale gelirler.”
*
* * * *
“Atlı
bir haberci Sart’tan Susa’ya bir ayda haber getirebilirdi, ama bir ordunun
Susa’dan kalkıp Sart’a varması üç aylık bir yürüyüşü gerektirirdi. Bu bakımdan,
İyonyalılar Perslere karşı ayaklandıkları zaman, herhangi bir askeri birlik
Küçük Asya’ya girene dek, aylarca serbest hareket edebilmek olanağına sahip
bulunuyorlardı.”
*
* * * *
“Daha
yüzyıl öncesine dek attan hızlı yolculuk edebilen şey yoktu. Bir haydut başka
bir kente kaçtığı zaman, işlediği suçun haberinden önce o kente varabilirdi.
Zamanımızda ise, haber daha hızlı gittiğinden, kaçmak zorlaşmıştır.”
*
* * * *
“İnsanlar
topluluk içinde yaşamayı çıkarlarına uygun bulurlar, ama istekleri, bir kovan
içindeki arıların isteklerinin tersine, büyük ölçüde bireysel kalır; işte
toplumsal yaşayışın güçlükleri ve bir yönetim gereksinmesi de buradan doğar.”
*
* * * *
“Sadece
bir tane önemli uluslar arası tröst vardır, o da, silah endüstrisidir; bu
endüstriyi öteki endüstrilerden ayıran olağanüstü özellik de, burada, bir
firmanın sipariş almasının, bütün öteki firmaların da sipariş almalarına yol
açmasıdır: Bir ülke silahlanınca, öteki ülkeler de silahlandığından, silah
endüstrisi alanında rekabete yol açacak neden yoktur.”
*
* * * *
“Her
şeyden önce, ‘mülkiyet’ ile ‘kontrol’ aynı şey değildir. Eğer bir demiryolu
Devlet’in mülkiyetindeyse ve Devlet’in bütün vatandaşları temsil ettiği kabul
ediliyorsa, bu, her sıradan vatandaşın bu demiryolu üzerinde mutlaka kontrol
olanağına sahip bulunduğu anlamını taşımaz.”
*
* * * *
“Çeşitli
görüş açılarını yansıtan çeşitli gazeteler olacağına, her sayfası başka bir
partiye ayrılmış bir tek gazete olması belki daha bile iyidir. Böylelikle bütün
okurların, bütün görüşler hakkında bilgi sahibi olmaları olanağı sağlanır ki,
bu da bu okurları, bir gazetede kendi görüşlerine aykırı hiçbir şey görmeyen
okurlardan daha yansız kılar.”
* * * * *
“Demokrasi,
başarıya ulaşabilmek ve ayakta durabilmek için hoşgörü ruhuna muhtaçtır – aşırı
bir nefrete, aşırı bir şiddet sevgisine değil.”
*
* * * *
“Çocukluğunda
sevgi görmüş, mutlu kılınmış, gençliğinde dünyayı barış içinde bulmuş
insanlardan meydana gelen yumuşak yaratılışlı bir toplulukta, yurtseverlik
gibi, sınıf savaşı gibi, daha neler neler gibi, yığın halinde insan öldürmek
amacıyla bir araya gelmekten ibaret idealizm biçimleri gelişmezdi. Bence,
idealizmin zalimce biçimlere yönelişinin ardında biraz da, insanların çocukluk
dönemlerindeki mutsuzluklar yatmaktadır ve eğer çocuklukta verilen eğitim,
kazandırılan duygular bakımından gerektiği gibi olsa, bu zalimce eğilimler
büyük çapta azaltılabilirdi.”
*
* * * *
“Çocuklara
doğuştan sevgi besleyen her insan için, bütün bunlar dehşet vericidir;
çocuklara nasıl otomobil altında kalmamayı, ezilmemeyi öğretiyorsak, aynı
biçimde onlara, zalim fanatikler tarafından ezilmemeyi de öğretmeli ve bu
amaçla, az çok kuşkucu ve tamamıyla bilimsel bir düşünce bağımsızlığı
yaratmaya, aynı zamanda da her sağlıklı çocukta bulunması doğal olan yaşama
sevincini korumaya çalışmalıyız.”
▬ ▬ ▬
İlginizi çekebilir:
1.Politik Yozlaşma ve Kleptokrasi - Coşkun Can Aktan
2.Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı - Carl Sagan
3.Beş Ahlak Yazısı - Umberto Eco
İlginizi çekebilir:
1.Politik Yozlaşma ve Kleptokrasi - Coşkun Can Aktan
2.Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı - Carl Sagan
3.Beş Ahlak Yazısı - Umberto Eco