IŞIĞIN KAYNAĞI DOĞU (İbrahim ÜLGER)

Doğu - batı, yaşam - ölüm, iktidar - toplum, biçim - öz, zengin - fakir, özgürlük - esaret...
Farklı konuların tek bir potada, insanda, toplandığı bir kitap: Işığın Kaynağı Doğu - Şeyh Sadi Şirazi
İbrahim Ülger, Işığın Kaynağı Doğu  serisinin üçüncüsünde Şeyh Sadi’nin eserlerinden yola çıkarak günümüzün bir değerlendirmesini yapmış. Duymak, görmek, anlamak isteyenler için.

“Doğu ve Batı kavramları insanlık tarihi kadar eskidir. Bu kavramlar, bir düşünce sistematiğini, bir yaşam felsefesini ifade eder.
Batı, Batılı düşünce adamlarının özet deyimiyle maddeyi, maddeciliği esas almaktadır. Doğu ise manevi değerleri temel almaktadır.”

                                               * * * * *

“Batı, insanı yüceltir; Doğu, doğayı yüceltir.
Batı, insanın her şeye egemenliğini savunur, Doğu, insanın haddini bilmesi gerektiğini, ölümlü olduğunu unutmaması gerektiğini söyler.
Batı, biçimi temel alır. Doğu, özü esas alır.”

                                               * * * * *

“Nitekim Doğulunun trajedisi budur. Ya Batı hayranıdır veya Batı düşmanıdır. Oysa tepkisel yaklaşımların gelişme şansı yoktur.”

                                               * * * * *

Ömrünü boşa geçiren, yararlı ve değerli işler yapmayan, göç davulu çalınmasına rağmen dengini hazırlamayan insan, mutlaka yarın utanacaktır.

                                               * * * * *

“Şeyh Sadi; gerçeği kavradıkça sıradanlaşır, kendisine sevdalanmaz, kendisini abartmaz. ‘Akıl kuşu ne kadar yüksek uçarsa uçsun’, bilginin, gerçeğin doruğuna ulaşamaz. Gerçeğin mahiyetinin derinliğinde ‘binlerce akıl gemisi paramparça olurken’ kendi bilgileriyle övünmez.”

                                               * * * * *

Ey kemik kafes!
Senin can bildiğin nefes denilen bir kuştur.
Ayağındaki ipi kesip kafesten kaçınca, bir daha onu avlayamazsın.
Şansını iyi kullan. Fırsat bu fırsattır. Ömür sandığın kadar uzun değil, göz açıp kapayıncaya kadar biter. Bilginlerin katında bir an bir dünyaya bedeldir. Dünyaya hükmeden İskender, burada bırakıp gitti egemenliğini.

                                               * * * * *

“Yönetici olmak güçtür. Güç ‘iyi’ insanı da yoldan çıkarabilir, başını döndürebilir. Zafer sarhoşu yapar, ölümlü olduğunu unutturur.”

                                               * * * * *

“Öfke duymak, isyan etmek insana dairdir, ancak sonuç alıcı, sorunları çözümleyici değildir. Aksine, öfke ve isyan zalimin işini kolaylaştırmakta; önündeki engelleyici gücü kendi ateşiyle yakarak ondan kurtulmaktadır.”



                                               * * * * *

“Kuşkusuz iktidarda temiz kalmak güçtür. Gücün etkisi, mevkinin şatafatı, insanın başını döndürebilir, kişi kendisini inanılmaz sanabilir. İnsanın çevresinde birden oluşan o denli yağcı takımı kişiyi kontrolden çıkarabilir. Bu nedenle güç sahibinin oturmuş bir kişiliğe sahip, gözü tok, dünyevi arzulara doygun ve mütevazı olması gerekir.”

                                               * * * * *

“Eğer insan düşünüyor ve üretmiyorsa, bu insanın düşünceleri pek bir işe yaramaz. ‘Bildiklerini yaşamayan âlim, bal yapmayan arıya benzer.’”

                                               * * * * *

Ömrün uzun yaratılmışsa; ne yılan sokar seni, ne de yırtıcı aslanın pençesi erişir. Ömrün sona ermişse; ilaç zehir olur, seni öldürür.

                                               * * * * *

“Yöneticilik kolay değildir. Bilgi ister, sezgi ister. Yönetici, orkestra şefi gibi olmalıdır. Yerine göre otoriter, yerine göre yumuşak başlı olmalıdır. Güçlü olmalı, güçlenmeli, ama gücünü kötüye kullanmamalıdır.”

                                               * * * * *

Sel suyu başından aşmadan, su kemeri geçmeden çalış.
Dilin konuşabiliyorken anlat derdini.
Gözlerin görebiliyorken akıt gözyaşlarını.
Dilin konuşuyorken özür dile hatalarından dolayı.
Dün elinden çıktı, yarın henüz elinde değil.
Öyleyse yaşadığın ânın değerini bil.


                                               * * * * *

“Oysa insanı insan yapan asıl faktör maddi imkânlar değil, manevi değerlerdir. Saygıdır, sevgidir, paylaşımdır, tarihtir, kültürdür.”

                                               * * * * *

“Zengini kötüleyen yoksul, zenginlik özentisindedir. Böylesi fakirlerin eline bir olanak geçtiğinde, en zalim zenginlerden olurlar. Kendilerinden başka kimseyi düşünmezler. Fakiri hor gören zengin, akıl fakiridir. Bunların ayağı bir kaydığında, zenginin kapısında köle olmaya hemen hazırdırlar.”

                                               * * * * *

“Asıl sorun, zengin veya fakir olmak değil, yaşam karşısındaki duruştur. Zengin olup fakir yaşayan, fakir olup zengine özenen bir yığın insan var. Zengin olup adil ve temiz yürekli insan olduğu gibi, fakir olduğu halde, içi kin ve fesatla dolu bir yığın yoksul da var. O halde asıl mesele düşünce zenginliğidir, gönül zenginliğidir.”

                                               * * * * *

“İnsan; kartal ve ceylan gibi özgür olamaz. İnsan için özgürlük; birlikte yaşamasını bilmek, dışındakilerin yaşam tarzlarına, düşüncelerine saygı göstermek sanatıdır. Başkasının haklarına saygı göstermeden kendisini yaşamaya çalışan, onu dayatan, başkasının dertlerine, tasalarına karşı ilgisiz olan kimseler özgürlüğü değil, esareti yaratır.”

                                               * * * * *

“Bilgi sahibi olmak demek her şeyi bilmek anlamına gelmez. Bilginin sınırı yoktur. İnsan ne kadar öğrenirse öğrensin, bilgisi her zaman sınırlıdır. Bir konuda bilgi sahibi olan biri, başka bir konuyu bilmeyebilir. O halde bilgi sahibi insanı abartmak da doğru değildir.”

                                               * * * * *

“Birinin kusurlarını senin yanında sayıp dökenden kork. Bir gün senin kusurlarını da başkalarının yanında sayıp döker.”

                                               * * * * *

“Şeyh Sadi şöyle diyor:
Bir harman bir yılda birikir. Bir dakikada onu yakmak insan olana yakışmaz.
Ne yazıktır ki, günümüz insanı, geleceğini düşünmeden, gününü kurtarmak pahasına, doğayı tahrip ediyor, elindeki olanakları hor kullanıyor.”

                                               * * * * *

Göz görür, ağız konuşur, kulak işitir ve gönül hisseder.
                                          ▬    ▬      ▬
İlginizi çekebilir:
1.Ölüm Son Değil - Ahmet Deniz
2.Şems-i Tebrizi'nin Öğretileri
3.İyilik Garip Kalmasın - Huriye Karnap



Bu Haftaki Tercihleriniz

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

YEŞİL MÜREKKEP (Osman BALCIGİL)

SANATIN GEREKLİLİĞİ (Ernst FISCHER)

DEDE KORKUT HİKAYELERİ