KIRDIĞIMIZ OYUNCAKLAR (Sunay AKIN)
Çocuk ve oyuncak.
Çocuk ve hayaller.
Çocuk ve sevgi.
Çocukluk düşlerimiz midir oyunlarımıza neşe katan yoksa umut dolu gülüşlerimiz mi? Peki her çocuk oyunla, oyuncakla mı büyür yoksa çoktan büyüklerin dünyasına katılmak zorunda mı kalmıştır istemeye istemeye? Kırdığımız oyuncaklar belki de kırdığımız kalplere dönüşür ilerde?
İstanbul Oyuncak Müzesi’nin kurucusu şair, yazar Sunay Akın’dan “Kırdığımız Oyuncaklar”
“1800’lü
yıllardan sonra, birçok şair, yazar, ressam ve müzisyenin Avrupa’dan İstanbul’
a gelişi hız kazanır. Bunun nedeni, buharlı gemilerin ortaya çıkışıdır.”
*
* * * *
“Deniz
kıyısı bir oyun alanıdır her çocuk için. Siz, çakıl taşı toplayanların iri
bedenlerine aldanmayın sakın; birer çocuktur aslında onların her biri.
Oyuncakçı dükkânının raflarında bir oyuncak beğenmekten hiçbir farkı yoktur,
sahilde çakıl taşı aramanın. Her ikisinde de düşler denizinin kıyısında gezinir
insanın bakışları.”
*
* * * *
“Yaşamın
katılığı, kirliliği karşısında bir ada ararız sığınacak… Sanço Panço, bir ada
bağışlayacağı umuduyla koşmamış mıdır Don Kişot’un ardından?”
*
* * * *
“Osmanlı’dan
günümüze kalan saat kulelerinin 72 tanesi ülkemiz sınırları içindedir. Ne yazık
ki, 20 tanesinin yerinde yeller esiyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun mirası olan
ama sınırlarımız dışında kalan saat kulelerinin sayısı da 72’dir.”
*
* * * *
“Abdülhamit
II’nin armağanlarını Japon İmparatoru’na sunduktan sonra, geri dönüş yolunda
fırtınaya yakalanan ve 500’ü aşkın denizcimizle batan Ertuğrul, iki ülke
arasında kurulan dostluğun simgesi olan bir gemidir. 1890 yılında yaşanılan bu
facianın ardından İstanbul’a gelen Nakamuro Eijiro, ‘Çiçek Pasajı’ olarak
bilinen Hristaki Pasajı’nda ‘Japon Mağazası’ açar. Burası Japon kültürünü kente
tanıtan ilk mağazadır.”
*
* * * *
“Piyano
çalmak ile kitap okumak arasında bir bağ var mıdır? Reşat Nuri Güntekin’e göre
vardır elbette: ‘Niye kitap okumuyorlar?’ demek, ‘Niye piyano çalmıyorlar?’
demek gibi bir şeydir. Kafayı kitap okumaya alıştırmak, parmakları piyano
çalmaya alıştırmaktan kolay bir şey değildir. Ona göre yetişmek, ona göre
hazırlanmak lazım gelirdi. Okumak, bir kitaptan alınan elemanlarla, kendine
manevi bir dünya yapmak, onun içinde tek başına yaşayabilmek demektir. Bu, ta
çocukluktan başlayan uzun alışkanlıklar ve egzersizler neticesidir.”
*
* * * *
“İnsan,
kitap okuma alışkanlığını aileden kazanır. Anne ve babasını evde karşılıklı
oturmuş kitap okurken görmeyen bir çocuğun, öğretmen, arkadaş ya da akraba gibi
üçüncü şahısların etkileriyle okuma alışkanlığını kazanması çok düşük bir
olasılıktır.”
*
* * * *
“Oyuncağın
çocuğun gelişiminde tartışılmaz bir önemi vardır. Çocuk için oyuncak, günlük
yaşamda karşılaştığı birçok sorunun çözümünde yol göstericidir. Çocuğun
oyuncakları birer gözlem kulesidir aslında; oradan bakıldığında becerileri,
ilgileri görülebilir.”
*
* * * *
“Adnan
Binyazar, eleştirel yöntemle kitap okumayanı şöyle tanımlar: ‘O, başkalarının
düşüncelerini, kendi varlığı gibi satmaya çalışır. Onun için iyi ya da kötü
sonuca bilinçle varma söz konusu değildir. Tabulaştırdığı
kişilerin iyi ya da kötü dedikleri önemlidir…’”
* * * *
*
“Çocuğun
gelişiminde son derece önemli bir yere sahiptir oyuncak. Bilim insanları oyun
oynayan çocuğun saldırganlık dürtüsünü yendiğine dikkat çekiyorlar. Çocuk Ruh
Doktoru Atalay Yörükoğlu, bu konuda şu bilgileri verir Çocuk Ruh Sağlığı kitabında: ‘Çocuk oynadıkça duygular keskinleşir,
yetenekleri serpilir, becerisi artar; çünkü oyun, çocuğun en doğal öğrenme
ortamıdır. Duyduklarını, gördüklerini sınayıp denediği, öğrendiklerini
pekiştirdiği bir deney odasıdır.’”
*
* * * *
“Beykoz’daki
evlerinin bahçesine evdeki bütün iskemleleri indiren Orhan Veli, komşulara
Moliere’i ve kendi yazdığı oyunları oynardı yaz akşamları. Şairin kız kardeşi
Firuzan Yolyapan’dan öğrendiğime göre, Karagöz de oynatırdı Orhan Veli…”
*
* * * *
“1900’lü
yılların başında, Avrupa ülkelerinin askerleri bir geminin ambarında Amerika’ya
doğru yola çıkarlar. Yolculuk boyunca ne bir lokma yerler ne güverteye çıkarlar
temiz hava almak için. Böyle bir gereksinimleri yoktur; çünkü sandıklar
içindeki askerlerin hepsi oyuncaktır!”
*
* * * *
“Amerika
Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin, dünya silah
ticaretinden ne kadar pay aldığını biliyor musunuz?.. Yüzde 80!.. Bu oran
bizlere, söz konusu ülkelerin ‘Barış’ söylemlerine itibar etmememiz konusunda
bir uyarıdır.”
*
* * * *
“Beyaz
Adam’ın ‘değiştokuş’ anlayışı ağaçların apartmanlara, çimen yeşilinin asfalt
karasına dönüşmesine neden olur zamanla… Ve İstanbul, Kızılderili kostümünden
çıkarılıp, göğsünde yıldızın parladığı bir kovboy kent havasına bürünür. Tıpkı,
Amerika’da ‘Altına Hücum’ diye bilinen dönemde on binlerce göçmenin kıtayı
istila etmesi gibi, ‘İstanbul’un taşı toprağı altın’ denilerek tarihi kentin
imar planlarını altüst edecek bir kıyıma gidilir.”