BABAMIN BAVULU (Orhan PAMUK)
1 yazar: Orhan Pamuk
1 yazardan 3 konuşma: 1. “Babamın Bavulu” - 2006 Aralık ayında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alırken / 2. “İma Edilen Yazar” - Amerika’da çıkan World Literature (Dünya Edebiyatı) dergisince verilen Puterbaugh Ödülü’nü alırken / 3. “Kars’ta ve Frankfurt’ta” - Alman Kitapçılar Birliği’nce verilen Barış Ödülü’nü alırken
3 konuşmadan 1 kitap: Babamın Bavulu
1 yazardan 3 konuşma: 1. “Babamın Bavulu” - 2006 Aralık ayında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alırken / 2. “İma Edilen Yazar” - Amerika’da çıkan World Literature (Dünya Edebiyatı) dergisince verilen Puterbaugh Ödülü’nü alırken / 3. “Kars’ta ve Frankfurt’ta” - Alman Kitapçılar Birliği’nce verilen Barış Ödülü’nü alırken
3 konuşmadan 1 kitap: Babamın Bavulu
“Küçük,
siyah, deri bavulu, kilidini, yuvarlak kenarlarını ta çocukluğumdan biliyordum.
Babam kısa süren yolculuklara çıkarken ve bazen de evden iş yerine bir yük
götürürken taşırdı onu. Çocukken bu küçük bavulu açıp yolculuktan dönen babamın
eşyalarını karıştırdığımı, içinden çıkan kolonya ve yabancı ülke kokusundan
hoşlandığımı hatırlıyordum. (Babamın
Bavulu – Aralık 2006, Stockholm)”
*
* * * *
“Babamın
büyük bir kütüphanesi vardı, gençlik yıllarında, 1940’ların sonunda, İstanbul’da
şair olmak istemiş, Valéry’yi Türkçe’ye çevirmiş, ama okuru az, yoksul bir
ülkede şiir yazıp edebi bir hayatın zorluklarını yaşamak istememişti. Babamın
babası – dedem – zengin bir iş adamıydı, babam rahat bir çocukluk ve gençlik
geçirmişti, edebiyat için, yazı için zorluk çekmek istemiyordu. (Babamın Bavulu – Aralık 2006, Stockholm)
”
*
* * * *
“Asıl
korkum, bilmek, öğrenmek bile istemediğim asıl şey ise, babamın iyi bir yazar
olması ihtimaliydi. Babamın bavulunu asıl bundan korktuğum için açamıyordum.
Üstelik bu nedeni kendime söyleyemiyordum bile. Çünkü babamın bavulundan
gerçek, büyük bir edebiyat çıkarsa babamın içinde bambaşka bir adam olduğunu
kabul etmem gerekecekti. Bu korkutucu bir şeydi. Çünkü ben o ilerlemiş yaşımda
bile babamın yalnızca babam olmasını istiyordum; yazar olmasını değil. (Babamın Bavulu – Aralık 2006, Stockholm)
”
*
* * * *
“Benim
için yazarlığın sırrı, nereden geleceği hiç belli olmayan ilhamda değil, inat
ve sabırdadır. Türkçe’deki o güzel deyiş, ‘iğneyle kuyu kazmak’, bana sanki
yazarlar için söylenmiş gibi gelir.
(Babamın Bavulu – Aralık 2006, Stockholm) ”
*
* * * *
“Kitaplarıyla
bir odaya kapanan ve kendi içinde bir yolculuğa çıkan yazar, orada yıllar
içinde iyi edebiyatın vazgeçilmez kuralını da keşfedecektir: kendi hikâyemizden
başkalarının hikâyeleri gibi ve başkalarının hikâyelerinden kendi hikâyemizmiş
gibi bahsedebilme hüneridir edebiyat. Bunu yapabilmek için yola başkalarının
hikâyelerinden ve kitaplarından çıkarız.
(Babamın Bavulu – Aralık 2006, Stockholm) ”
*
* * * *
“Emreden,
yasaklayan, ezen, cezalandıran sıradan bir baba olmadığı, beni her zaman özgür
bırakıp bana her zaman aşırı saygı gösterdiği için de ona müteşekkirdim. (Babamın Bavulu – Aralık 2006, Stockholm)
”
*
* * * *
“İnanabildiğim
sıkı, yoğun, derin bir roman parçası beni her şeyden daha çok mutlu eder ve
hayata bağlar. Yazarının ölü olmasını da tercih ederim. Küçük bir kıskançlığın
gölgesi, içten gelen hayranlığımın tadını kaçırmasın diye. (İma Edilen Yazar – Nisan 2006, Oklahoma)”
*
* * * *
“Bir
otuz yıl daha roman yazabilmeyi ve bu bahaneyle başka kimliklere bürünerek
yaşamayı çok isterim. (İma Edilen Yazar –
Nisan 2006, Oklahoma)”
*
* * * *
“Böylece
iyi romanlar aracılığıyla, önce başkalarının sonra kendimizin sınırlarını
değiştirmeye çalışırız. Başkaları ‘biz’ olur, biz ‘başkası’. Elbette bir roman
her iki işi de aynı anda yapar. Hem kendi hayatımızı bir başkasının hayatı gibi
anlatır, hem de ötekilerin hayatını kendi hayatımız gibi yazabilme imkânını
bize açar. (Kars’ta ve Frankfurt’ta –
Ekim 2005, Frankfurt)”
*
* * * *
“Resme
ve yazıya beni bağlayan şey şu sıkıcı, boğucu ve umut kırıcı bildik tanıdık
dünyadan daha derin, daha karmaşık ve daha zengin bir ikinci dünyaya sığınma
isteğidir. (Kars’ta ve Frankfurt’ta –
Ekim 2005, Frankfurt)”
*
* * * *
“Bana kalırsa
hayat, ancak bir çerçeveye sığarsa bizi mutlu edebilen, olağanüstü karışık,
tuhaf ve anlaşılması zor bir şey. Çoğu zaman mutluluğumuzun ve mutsuzluğumuzun
nedeni yaşadığımız hayattan çok, ona verdiğimiz anlam. (Kars’ta ve Frankfurt’ta – Ekim 2005, Frankfurt) ”