VAKTE KARŞI SÖZLER (Ömer Tuğrul İNANÇER)

Vakte Karşı Sözler”. Berat Demirci tarafından yayına hazırlanan kitapta Ömer Tuğrul İnançer’le tasavvuf hakkında yapılan sohbetlere yer verilmiş. Kitap “Tasavvuf ve Modernite, İlim ve Cehalet, Tasavvuf ve Günlük Hayat” gibi başlıklardan oluşuyor. 

“Başka insanları, başka toplumları, tabiat kaynaklarından tutun da, emeklerine varıncaya kadar sömürerek zenginleşmiş toplumların ileri olarak kabul edilmesi insanlık adına utanç vericidir.”

                                         * * * * *

“Mesela ben İzmir hakkında birçok kitap okuyabilirim; birçok fotoğrafa bakmış olabilirim, filmler seyredebilirim… İzmir hakkında da bayağı bir bilgim olmuştur; ama İzmir’i görmüş ve gezmiş kadar bilgi sahibi değilimdir. Bu ilme’l-yakîndir. İzmir’i görüp gezdiğim zaman ayne’l-yakîn mertebesine gelmiştir, İzmir hakkındaki bilgim. Hele İzmir’de yaşıyorsam, artık hakka’l-yakîn olmuştur.”

                                         * * * * *

“Her devirde, sahip olanlar da kaybedenler de hep vardı, hep var olacak. Sahip olanların çoğaltılması, kaybedenlerin kayıplarına kavuşturulması çabası içinde olmak lâzımdır.”

                     * * * * *

“Mesela hacca gitmek, uçakla gitmek ve soğuk hava tertibatı olan bir çadırda, Arafat’ta oturmak imkânı varken ‘Daha çok ecir kazanayım!’ diye güneşin altında oturmak Müslümanlık değildir. Hint fakirliğidir.”

                                         * * * * *

“Bataklıktan geçip de eteğine çamur bulaşmamak mümkün değildir. Eteğine çamur bulaşabilir… Batağa batmamak lâzımdır. Yol mutlaka bataklıktan geçiyorsa, çare yoksa ‘Vay efendim, niye bataklık var!” diye ağlaşmanın lüzumu yok. Batağa batmaktan korunarak, biraz çamur da bulaşsa saza dala tutunarak, yardım alarak, belki biraz daha yavaş ama mutlaka yol alınacak… Yol oradan geçiyorsa “Bataklık var, ben kaldım!” denilemez. Ama düz asfalt varken, ecir alacağım diye bataklığa da sapmamak lâzımdır.”

                                         * * * * *

“İslâm’ın kadına verdiği değeri ve onun haklarını bilseler, insanlar ayrıca feminist olmazlar. Hazret-i Peygamber’in mesela ‘Kıyametin koptuğu ânı görseniz, elinizde bir fidan varsa dikiniz!” emrini veya tavsiyesini işitmiş olsalar, ayrıca ‘çevreci’ diye bir akıma lüzum kalmaz. Müslüman olmak kâfidir. Daha evvel konuştuğumuz, Allah’ın hudutlarını muhafaza etmek mevzuunda, insanın kendisi dâhil, her şey ona bir emanettir. Emanete riayet, imanın şartlarındandır.”

                                         * * * * *

“Dedikodu meselesinde de insanlarımız yanlış düşünüyorlar. Bendeniz bazılarını ikaz ettiğim zaman ‘Dedikodu yapmayın.’ diye, ‘Dedikodu yapmıyoruz, olanı söylüyoruz.’ diyorlar. Evet, olanı söylemek dedikodudur. Olmayanı söylemek iftiradır.”

                                         * * * * *

“Ben düğünümde davul çalarım, Arap tef çalar, İskoçyalı gayda çalar. Biz gaydanın, davulun, tefin farklılıklarını düşüneceğimize müziğin birleştiriciliğini niye düşünmüyoruz?”

                                         * * * * *

“Şunu unutuyor insanoğlu: Allah, tornadan çıkma, hepsi birbirinin aynı olan kullar istemiyor. Böyle bir isteği yok Allah’ın. Onun için ‘İkra’ kitâbek!’ diyor. Herkes kendi kitabını okuyacak…”

                                         * * * * *

“Beden değişiyor. Ama biz değişmiyoruz. Hep varız. Ve bundan sonra da var olacağız. Yok olmak için var değiliz. Allah, halifesini yok etmek için yaratmamıştır.”

                                         * * * * *

“Bir çobanı bile dinle. Hiçbir şey bilmiyorsa senden iyi koyun gütmesini biliyordur. (Mevlana)”
                                   ▬     ▬    ▬
                                                    

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ