TİTREŞİM TIBBI (Murat BALANLI)

Tüm kitap dostlarına yeni sezondan merhaba.

Kısa bir yaz molasından sonra "kitap tanıtımları"na devam.

Yeni sezonun ilk kitabı, sağlığımızla ilgili. İç hastalıkları Uzmanı Doktor Murat Balanlı'ya ait bir kitap: "Titreşim Tıbbı"


Mart 2019 tarihli ilk baskısıyla "yeni" diyebileceğim bir kitap. Kitabın tanıtımına denk gelen bir yakınımın hediyesi. 

Kitap Hakkında

Kitabı elime ilk aldığımda kapağındaki renkli yazılar dikkatimi çekti. Hoş bir ayrıntı olduğunu düşündüm. Ama kitapta nelerle karşılaşacaktım acaba? Tıpla ilgili - hem de daha önce duymadığım "titreşim tıbbı" -, üstüne üstlük iç hastalıkları uzmanı bir "doktor" tarafından yazılmış. Biraz beni aşar, diye aklıma gelmedi değil. Ancaak...


... kitabın sayfalarını şöyle bir çevirdiğimde endişelerimin yersiz olduğunu anladım. İçindekiler bölümüne baktığımda kitap "altı bölüm"den oluşuyordu. Bu bölümler ayrıca kendi içinde alt başlıklara ayrılmış. Tüm bu başlıklara şöyle bir göz atınca tanıdık ve ilgimi çeken başlıklarla karşılaşmak beni mutlu etti. Birkaçını sizlerle de paylaşacak olursam: "Hastalıkla Savaşmayın", "Organlarımız Bize Ne Anlatır?", "Cepteki Tehlike", "Enerji Dengesizliklerinin İyileştirilmesi"...
Tüm evrenin enerji yumağından ibaret olduğunu düşünen benim gibi biri için kitap dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Enerjilerle ilgili daha önce beğeniyle okuduğum bir kitaba yer vermiştim. Devam etmeden önce o kitaba da göz atmak isterseniz: "Enerjiler". Sayfada hastalıkların nasıl meydana geldiğiyle ilgili bir video da bulunmakta.
"Titreşim Tıbbı" adlı kitapta da "hastalıklar nasıl oluşur, koruyucu tedbirler nelerdir, hayata olumlu bakmanın yaşam kalitesine etkisi nedir" gibi pek çok sorunun cevabını buluyoruz.
Kitabı okurken bir kez daha her şeyin birbiriyle ne kadar bağlantılı olduğunu gördüm. Sonuçta hepimiz aynı havayı teneffüs ediyoruz. Bu arada olumlu söz ve davranışların; olumlu bakış açısı ve enerjilerin bizi ve etrafımızı nasıl etkilediğinin bir kere daha farkına vardım. Kafamdaki bazı soruların cevabı ise yine bu kitaptaydı.
Bir iç hastalıkları uzmanının yalın ve anlaşılır anlatımı hoşuma gitti. Çoğu doktorun tıbbi terimlerle konuyu anlaşılmaz hâle getirmesi hepimizin mâlumu. Eğer meslektaşlarına yönelik bir çalışma ya da konuşma yapmıyorlarsa bize hitap ederken kullandıkları dil bence gerçekten önemli. Kitapta sadece gerektikçe tıbbi terimler kullanılmış, bu da kitabın beğendiğim yönlerinden biri. Yazarın doktor olması, kitabın sonunda kaynaklara yer verilmesi ise olumlu bulduğum diğer özellikler. 
Bunun yanı sıra kitabın baskı kalitesi, bölümlere ayrılması da cabası.



Tıp alanında yapılan çalışmalara hayran kalmama yol açan kitapta, günlük hayatımızda uygulayabileceğimiz önerilere de yer verilmiş.

                                               * * * * *

Okur Kitlesi

Bu kitabı doktor, hemşire, fizyoterapist gibi sağlık alanında çalışanlar; "alternatif tıp" olarak adlandırılan konularla ilgilenenler; kirliliğin ve karmaşanın çoğaldığı bir dönemde dengemizi, iç huzurumuzu nasıl sağlarız diye merak edenler ilgiyle okuyabilir.

                                               * * * * *

Kitap Hakkında Kim Ne Demiş?
(İşaretli yerlere tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz)

Kitap tıp alanında olduğu için yorum ve açıklama bulmam pek mümkün olmadı açıkçası. Bu sebeple kitabın yazarı Dr. Murat Balanlı'yla yapılan iki ayrı söyleşinin bağlantısını veriyorum: "Titre ve kendine dön" , "Hastalıklar hastanelerde değil, bedenimizde iyileşir"

                                               * * * * *

Kitaptan Alıntılar


s.14 / “Önsöz”den

“Öğrencilik yıllarımda, ben de burun kıvırarak baktığım ‘öteki tıp’la ancak 30 yıllık meslek hayatımın ikinci yarısında tanıştım. Elbette bu tanışma, benim için son derece sancılı oldu. Zira çelişkiler, çatışmalar ve ‘ötekileştirmeler’ ile mücadele gerektiriyordu.”

                                               * * * * *

s.14-15 / “Önsöz”den

“İlk olarak Nikola Tesla’nın kısmen de olsa frekansların yani titreşimlerin dilini okumaya başladığını söyleyebiliriz. Zira âlemin dili ne İngilizce, ne Fransızca ne de Türkçedir; evrenin dili ‘titreşim’dir. Bu dili okumaya başladığımızda, onu daha iyi anlamaya başlarız. Onu anladığımızda ise kendimizi daha iyi anlarız. Çünkü âlem kocamana bir titreşimdir ve hepimiz bu titreşimin küçük birer yansımasından başka bir şey değiliz. Evren bir gitar ise bizler de onun telleriyiz. Diğer tüm tellerle birlikte her an titreşiyoruz. İnsanlık, yüzyıllardır bu şarkıyı duymaya ve anlamlandırmaya çalışıyor.
Hastalık denen şeyin, bu titreşimin bozulmasından başka bir şey olmadığını anladığımızda, titreşimsel iyileştiricilerin, şifalandırmada ne kadar etkili olduğunu gözlemleyebiliriz.”

                                               * * * * *

s.18 / ‘Giriş’ bölümünden

“Titreşim Tıbbı, insanı son derece karmaşık enerji alanlarıyla dinamik bir biçimde etkileşen hücresel sistemlerden oluşan, çok boyutlu organizmalar olarak görür. Hastalıkları ilaç ve cerrahi gibi dışarıdan müdahale yerine, vücudun kendi şifa enerjisini kullanmak suretiyle tedavi etmeye çalışır.”

                                               * * * * *

s.22

“5000 yıllık tıbba ilişin tüm uygulamaları Batı tıbbı ötekileştirmiş, kendisini tek varis olarak görmüş ve tıbba ilişkin diğer uygulamaları alternatif adıyla dışlamıştır.”

                                               * * * * *

s.23

“Titreşim Tıbbı ile çalışan hekimler, Geleneksel Çin Tıbbı’nın enerjik ve işlevsel yapısı hakkında derin, detaylı ve kapsamlı bilgiye sahip olmalıdır. Çünkü bu bilgi tam olmadan, doğru teşhise ulaşmak ve tedavi uygulayabilmek mümkün olmayacaktır.”

                                               * * * * *

s.85

“Son zamanlarda moda haline gelen pek çok kişinin ‘açtırıp kapattığı’ çakraları anlatmaya geldi sıra. Neredeyse her köşe başında çarka açan birilerine rastlamak mümkün. Ama bu konu bu kadar sıradan bir bilgi değil. arkasında binlerce yıllık bir birikim ve gelenek var.”

                                               * * * * *

s.113

“Modern yaşam tarzı ile bedenimiz pek çok titreşimimizi bozan etkenler ile karşılaşır hale geldi. Son yüzyılda yaşama koşulları çok değişti. Yalnızlaşma, yabancılaşma, anlam verebileceğimizin ötesinde hızlanmış bir yaşam biçimi, üretimden tüketim ağırlıklı bir yaşama geçiş, doğadan kopuş, şehirleşme gibi etkenler zihinsel, duygusal ve fiziksel anlamda yapımızı bozdu.”

                                               * * * * *

s.142

“Genetiğimiz ve metabolizmamız daha önce hiç karşılaşmadığı milyonlarca kimyasal, ağır metal ve toksinleri yok etmekte zorlanmaktadır.”
                                              

Bu Haftaki Tercihleriniz

kitap performans ödevi

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

ELA GÖZLÜ PARS CELİLE (Osman BALCIGİL)

SANATIN GEREKLİLİĞİ (Ernst FISCHER)

İTİRAFLAR (Jean-Jacques ROUSSEAU)