ŞEKER PORTAKALI (José Mauro de VASCONCELOS)

Küçük bir çocukken her şey daha mı kolaydır yoksa güçlükler o zamandan mı başlar yüreklerde yer edinmeye? 
Kırgınlıklar, acılar, üzüntüler, hayal kırıklıkları... 
Çocuk yüreği tüm bu olumsuzluklara dayanmak için güçlü müdür acaba yeteri kadar? 
Hayal nerede biter? Gerçek nerede başlar? 
Her gecenin ardından doğan güneşi bulutlar mı örter de kararır dünya?
İnsan yaşadıkça neler öğrenir de umudunu kaybetmeden gülümseyerek bakar hayata?
Sıcak, samimi, hoş. Çocuk gibi, çocuklar gibi.
José Mauro de Vasconcelos
Şeker Portakalı

“—Totoca, çocuklar emekli midirler?
—Ne?
—Edmundo Dayı hiçbir iş yapmıyor ve para alıyor. Yani çalışmıyor ve belediye ona her ay para ödüyor.
—Bunda şaşılacak ne var?
—Çocuklar da bir şey yapmıyorlar; yemek yiyorlar, uyuyorlar ve analarıyla babalarından para alıyorlar.”

                                               * * * * *

“—Ah! Ne güzel bir şekerportakalı fidanı! diye bağırdı. Bak, bir tane bile dikeni yok. Hem de öyle kişilik sahibi ki, uzaktan bile şekerportakalı fidanı olduğu anlaşılıyor. Senin boyunda olsam başka bir şey istemezdim.
—Ama ben büyük bir ağaç istiyordum.
—Düşün, Zeze! Daha çok genç. Seninle birlikte büyüyecek. Günün birinde büyük bir portakal ağacı olacak. İkiniz, iki kardeş gibi birbirinizi anlayacaksınız.”

                                               * * * * *

“—Çocukların yatma saati geldi, dedi.
Böyle söylerken yüzümüze bakıyor ama bu gece aramızda çocuk olmadığını biliyordu. Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve üzgün kişiler.”

                                               * * * * *

“Babamın gözlerinin önünde yürüyor, onun gözlerinin içinde acı çekiyordum sanki.”

                                               * * * * *

“Bir süre bu işyerini düşündüm. Orayı sevmiyordum. Sabah insanın içini kasvetle dolduran düdüğü saat beşte daha da beter geliyordu. Orası her gün insanları yutan ve akşam olduğu zaman da çok yorgun bir halde kusan bir canavardı.”

                                               * * * * *

“Minguinho’nun yanında kalmayı yeğliyordum. Minguinho benimle alay etmiyordu, şiş gözümü başıma kakmıyordu.”

                                               * * * * *

“İnsan yüreğinin, bütün sevdiklerini içine alabilmesi için çok büyük olması gerektiğini bilmelisin.”

                                               * * * * *

“Küçük yolculuğumuz boyunca konuşmadı. Yatışmamı bekliyordu. Ama her şeyden uzaklaştığımızda ve yol yemyeşil, nefis bir çayıra dönüştüğünde arabayı durdurdu, bana baktı ve yeryüzünün geri kalan bölümündeki bütün eksikliklerin yerini dolduran bir iyilikle gülümsedi.”
                                         ▬    ▬      ▬
İlginizi çekebilir:
1.Sevginin Gücü - Zeliha Akçagüner
2.Ufacıktım - Dora Gabe

Bu Haftaki Tercihleriniz

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

GÖR BENİ (Azra KOHEN)

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

BANDO TAKIMI (Muzaffer İZGÜ)

ŞEMS-İ TEBRİZİ'NİN ÖĞRETİLERİ