KİMLİK (Milan KUNDERA)
Yıpranan bir ilişki, şüpheler, endişeler... Güven duygusu yerini kuşkuya bırakırsa ne olur? Yalnızca gerçekler mi acı çekmemize yol açar yoksa şüphe her şeyden daha mı keskindir?
Milan Kundera “Kimlik” adlı romanında ikili ilişkileri, aşkı, değişen yaşam tarzını sorguluyor.
Milan Kundera “Kimlik” adlı romanında ikili ilişkileri, aşkı, değişen yaşam tarzını sorguluyor.
“Anlattığı
şeyler Jean-Marc’ın ona acımasına yol açtı, ne var ki, içinde ona karşı sevgi
uyandırmadı.”
*
* * * *
“Çocukların
başlarında neden kask var? Kuşkusuz, tehlikeli bir spordu bu. Oysa, dedi kendi
kendine, çocukların yönettiği bu düzenekler, daha çok, orada gezinti yapanlar
için tehlike oluşturuyor; öyleyse onların yerine, neden gezinti yapanlara kask
takmaları önerilmiyor?”
*
* * * *
“Dağda
ilk karşılaştıklarında, neredeyse hemen onunla baş başa kalma şansını
yakalamıştı. Bu yüz yüze karşılaşmadan önce, başkalarıyla olduğu zamanki
haliyle onunla uzun süre görüşmüş olsaydı, sevdiği kişinin o olduğunu
keşfedebilir miydi? Onu, meslektaşlarına, üstlerine, astlarına gösterdiği yüzüyle
tanımış olsaydı, o yüz onu heyecanlandırır, büyüler miydi? Bu sorulara verecek
bir cevap bulamıyor.”
*
* * * *
“Dostluk,
bir insana yalnızca belleğinin doğru çalışmasını sağlamak için gerekli.
Geçmişini anımsamak, onu hep sırtında taşımak, dedikleri gibi, belki de insanın
kendi ben’ini koruyabilmesi için gerekli tek koşul. Ben’in çekip küçülmemesi,
oylumunu koruması için, anıları bir saksı çiçeğini sular gibi sulamak
gerekiyor; ve bu sulama işi, geçmişin tanıkları ile, yani dostlar ile sürekli temas
halinde kalmayı zorunlu kılıyor. Onlar bizim aynamız; belleğimiz; onlardan
hiçbir şey beklemiyoruz, yeter ki zaman zaman o aynayı parlatsınlar,
parlatsınlar ki, yüzeyinde kendimizi görebilelim.”
*
* * * *
“Dumas’nın
romanında, dört arkadaş kendini çoğu kez karşıt kamplarda bulur, böylelikle de
birbirleriyle dövüşmek zorunda kalırlar. Ama bu, aralarındaki dostluğu hiç
bozmaz. Birbirlerine gizliden gizliye, hileye başvurarak ve adına savaştıkları
tarafın gerçekleriyle alay ederek yardım etmekten geri durmazlar.
Dostluklarını, gerçeğin, davanın, üstlerinden aldıkları buyrukların, kralın,
kraliçenin, her şeyin üstünde bir yere koymuşlardır.”
*
* * * *
“Dostluk
artık, elle tutulabilir kanıtlarla ölçülebilen bir şey değil. Savaş alanında yaralanmış
dostu arama ya da kılıcını çekip onu haydutlara karşı koruma fırsatı hiç
çıkmıyor. Yaşamlarımızın içinden, büyük tehlikelerle karşı karşıya kalmadan,
buna karşın dostlukları da yaşamadan geçip gidiyoruz.”
*
* * * *
“Bugün,
can sıkıntısının miktarı – can sıkıntısı ölçülebilir bir şeyse -, eskiden
olduğundan daha fazla. Eskiden yapılan meslekler, hiç olmazsa bir çoğu, insanın
o mesleğe karşı kişisel bir tutkusu yoksa, akla bile getirilmeyen mesleklerdi:
Topraklarına âşık köylüler, güzel masaların büyülü yaratıcısı dedem, köydeki
insanların tümün ayak ölçülerini ezbere bilen ayakkabıcılar; ormancılar,
bahçıvanlar; o dönemlerde askerlerin bile birbirlerini tutkuyla öldürdüklerini
düşünüyorum. Yaşamın anlamı, insanlar için ‘bir soru işareti’ değildi, yaşam
onlarla birlikteydi, tüm doğallığıyla, işliklerinde, tarlalarındaydı.”
▬ ▬ ▬
İlginizi çekebilir:
1.Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez
2.Nietzsche Ağladığında - Irvin Yalom
3.Romalı Kadın - Alberto Moravia
İlginizi çekebilir:
1.Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez
2.Nietzsche Ağladığında - Irvin Yalom
3.Romalı Kadın - Alberto Moravia