HENRI DE TOULOUSE-LAUTREC

Henri de Toulouse Lautrec. 
Kitap, çok ilginç bir yaşamı aktarıyor.
Küçük yaşta geçirilen rahatsızlıkların yanı sıra aileden gelen kalıtımsal kemik hastalığı da sanatçının yaşamını bambaşka bir şekilde etkiliyor. Bu olumsuzluklar Lautrec için asla bir engel teşkil etmiyor. Tam aksine yaşadığı tüm olaylar onun yaşam direncini artırıyor. Sonrası mı?...

“Sadece resimlerine bakmak bence bir sanatçıyı anlatmaya yetmez, resimleri anlamak için onun neler yaşadığını bilmelisiniz. Ancak böylelikle onu anlamanız mümkün olacaktır. (Önsöz)”

                                               * * * * *

“Onun yaşamını okuduğunuzda özürlü bir insan için hayat denen sahnenin ne kadar zor olduğunu göreceksiniz. O bu zorluklara göğüs gererek çağın ötesinde işler yaptı, bu da size yeteneklerinizi ne kadar iyi kullanırsanız, handikaplarınızı o derece azaltacağınızı gösterecek. Cesaretle çalışmanın ödülünü okuyacaksınız, bu arada cesaretle ahmaklık arasındaki ince çizgi dikkatinizi çekecek. (Önsöz)”

                                               * * * * *

“Resme, çağdaşı hiçbir ressamda göremeyeceğiniz pek çok farklılık katarak adını hiç silinmemek üzere tarihe yazdırdı. Radikal bir kişilikti, çağının önde giden işlerine imza attı, tepki çekse de inandığını yapmaya devam etti. Bir aristokrattı ama halk için resimler yaptı, halkın içini anlamak için genelevde dahi yaşadı. Diğer ressamlar gibi sefalet içinde değildi, zaten parası fazlasıyla vardı bu yüzden eserleri ya hediye etti ya da hiç satmadı.”

                                               * * * * *

“Küçük Henri, 13 yaşında büyük malikânenin merdivenlerinde oynarken düşerek bacağını kırdı. Kırık bacağı daha yeni iyileşmişti ki bir başka kazada öbür bacağı da kırıldı. Bu enteresan durum aslında Henri daha on yaşlarında iken ilk belirtilerini vermişti, o zamanlarda da künt sakatlıkları yaşıyor, sık sık kemik çıkmaları ile karşılaşıyordu. Ama bu iki kaza, ailenin uzun zamandır saklamaya çalıştığı aile lanetini ortaya çıkardı. Henri’de, kalıtımsal bir kemik hastalığı vardı, bu yüzden kemik yapısı, hayatı boyunca zayıf kaldı. Henri’nin bacağı ilk kez kırıldığında, Kontesin modern tıbba değil de geleneksel tedavi yöntemlerine güvenmesi kırılan uyluk kemiğinin yanlış tedavi edilmesine yol açtı. Bu yanlış tedavi yüzünden zaten zayıf olan kemiklerindeki gelişim durdu ve Toulouse-Lautrec’in boyu 1.55’de kaldı.”

                                               * * * * *

“Artık on yedi yaşındaydı ve kendi kararlarını almaya başlamıştı bu yüzden zaman yitirmeye hiç niyeti yoktu. Ressam olmak istediğini ailesine açıkladığında, şiddetle karşı çıkması beklenen aile bu karara destek olmuştur. Sanatçının ilerleyen yaşlarında ailesi ile ortaya çıkacak tartışmalarının nedeni ise ressamlığı seçmesi değil, resimlerine seçtiği konulardır.”

                                               * * * * *

“Toulouse-Lautrec kendi portresinin yanı sıra, çevresindeki pek çok kişinin portrelerini yaptı. Portresini yaptığı insanların başında annesi Kontes Adele gelir. Kontes oğlu için bıkıp usanmadan poz vermişti, bu yüzden annesini bu kadar çok resmetmiş bir ressama nadir rastlanır.”


                                               * * * * *

“Toulouse-Lautrec’in Paris’te Cormon’un atölyesinde tanıştığı önemli bir isim ise Vincent van Gogh’tu. İki ressam Paris’in ünlü barlarında sık sık buluşur uzun sohbetler yaparlardı. Touluse-Lautrec bu sohbetlerden birinde; kendisi henüz yirmi üç yaşında, karşısında, otuz dört yaşındaki Vincent van Gogh oturuyor. Ressamlardan genç olanı, elindeki tebeşirlerle önündeki kartona arkadaşının portresini yapıyor. Bu eser, Hollandalı ressamın bugüne dek yapılmış en duyarlı, en anlamlı portresidir. Toulouse-Lautrec’in elinden çıkmış bu portre, Van Gogh’un anlaşılması zor sanatçının ruh durumunu ve bugün artık bir marka niteliği kazanmış ‘Van Gogh’ fenomenini aktarmadaki başarısıyla gerçek bir başyapıttır.”

                                               * * * * *

“Toulouse-Lautrec, Montmartre’daki barların, hep kaybedenlere ve toplumla uzlaşmayı reddedenlere açık bohem ortamında, aradığı dünyayı buldu. Bu mekânlardaki birbirinden ilginç, sıra dışı insanların arasında, aristokratların arasında olduğundan çok daha az dikkat çekiyordu. Gerçekleri göz ardı edip düşlerinin dünyasında yaşayan insanların içinden sıyrılıp zamanın değiştiğini gören insanlarla birlikte yaşamayı seçmişti.”

Kitap Hakkında Kim Ne Demiş?
(İşaretli yerlere tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz)

“Bazı insanlar bahane, bazı insanlar iş üretir.” deriz ya bazen… İşte Lautrec de iş üretenlerden. Pek çok kişi sanatçının maddi durumunun iyi olduğundan, bunun da bir sanatçı için büyük avantaj olduğundan dem vurabilir; ancak hayatını okuduğunuzda yan gelip yatmak yerine çalışmanın peşinden gittiğini görüyorsunuz. Bu belki de özel durumundan, rahatsızlıklarından ötürü kendini kanıtlama isteği olarak da düşünülebilir. Ama diğer taraftan; eğer bir yeteneğe sahipsek bunu çalışarak geliştirmek de yine bizim elimizde. “Bahane mi iş mi?”
Kitap “PAİNT WORLD” serisinin 6. kitabı. “Paul Gauguin” ve “Edgar Degas”yı da okumanızı tavsiye ederim. Biyografiler ilginizi çekiyorsa ya da resim sanatıyla ilgileniyorsanız güzel bir arşiv oluşturabilirsiniz. Sanatçının eserleri için: artsy
                                     ▬    ▬      ▬

Bu Haftaki Tercihleriniz

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

YEŞİL MÜREKKEP (Osman BALCIGİL)

SANATIN GEREKLİLİĞİ (Ernst FISCHER)

DEDE KORKUT HİKAYELERİ