YASAK KENT BUHARA (Thierry ZARCONE)

Bir casus: Vámbéry (ve ...)
Bir kent: Buhara (ve ...)

Bir casus bilmediği diyarlarda kendini ele vermeden nasıl dolaşabilir? Araştırmalarını yapıp gözlemlerini yazarken ne kadar tarafsız davranabilir? Gittiği yerlerde görüştüğü kimseler tarafından tanınmaması mümkün müdür? Acaba yardımcısı şans mıdır yoksa yaptığı ön hazırlıklar mı?


Eseri kaleme alan: Thierry Zarcone
Eser: Yasak Kent Buhara

“Semerkand’la birlikte Orta Asya’nın en tanınmış ve saygın şehri olan Buhara, 40 derece enlemiyle Afganistan’ın batısından geçen boylamın kesiştiği noktadadır. Şehir, Tien Şan dağlarından doğan ve doğudan batıya doğru yaklaşık 600 km kat eden Zerefşan nehrinin alt çığırı üzerindeki vahanın ortasındadır. Zerefşan, birdenbire bozkıra çıkıp önce Semerkand’ı, sonra Buhara’yı sulamadan önce, binlerce metre yükseklikteki sivri dorukların gölgesinde görkemli bir kanyon kazmıştır. Buhara’ya göre daha yukarıda kalan Semerkand’a suyun bolluğu nedeniyle daha çok değer verilir.”


Soldan sağa Mir-i Arab medrese, Kalyan minaresi ve Khan camii

                                               * * * * *

“Buhara’yı ziyaret eden ilk Avrupalı kâşiflerin kullandıkları bu yolların her biri olağanüstü ve ne yazık ki çoğunlukla trajik maceralara sahne olmuş, Buhara’nın erişilmez bir şehir olarak ün yapmasında büyük pay sahibi olmuşlardı.”

                                               * * * * *

“Haziran 1990’da SSCB’nin yıkılışından sonra, Buhara, aynı isimdeki sovyet sosyalist cumhuriyetinin yerini alan yeni Özbekistan Cumhuriyeti’nin başlıca şehirlerinden biri oldu. Ama Taşkent yeni ülkenin başkenti olarak kaldı.”

                                               * * * * *

“Şehrin efsanesi ancak 1888’de, demiryolunun Yeni Buhara’ya ulaşmasıyla aşağı yukarı tamamen sona erdi. Ama geride yine de birçok sır kaldı…”

                                               * * * * *

Bir Fransız atasözü şöyle der: ‘Huzur içinde seyahat etmek istiyorsan, birlikte olduğun kurtlarla birlikte ulu’, bunun anlamı şudur: Geçtiğin yörelerin sakinlerinin örf ve adetlerine uy. Size vereceğim en temel bilgi budur.”

                                               * * * * *

arminius vambery
“Kuşkusuz kılık değiştirilir ve yerel (Türkçe) ya da ortak dil (Farsça) konuşulursa, Kırgız’ın, Türkmen’in veya Özbek’in kandırılacağı düşünülebilir. Ama bu yanlış bir izlenimdir ve tarihin de kanıtladığı gibi, Müslüman çoğunlukla tongaya basmamıştır. Kılık değiştirmek çok güç değildir ve büyük çaba harcandığında yerel diller de öğrenilebilir, ama bir Müslüman kişiliğine bürünmek o kadar kolay değildir. Bir Müslüman gibi görünebilmek için, İslam’ın ana jestlerini taklit edip aptes almak, namaz kılmak ve Kuran’dan ayetler okumak yetmez: İnancın insan bedenine kazıdığı ve asla yanıltmayan elle tutulur, fiziksel kanıtlar mevcuttur. Ve sahte Müslümanlarımızın en beceriklisi olan Vámbéry’nin yol arkadaşlarından biri onun önkol kıllarının enlemesine uzadığına dikkat edip garip bir Müslüman olduğuna kanaat getirir, çünkü İslam’ın buyrukları doğrultusunda sürekli aptes alan birinin önkol kıllarının, eğer Sünniyse yukarıdan aşağı, Şiiyse aşağıdan yukarı, ama sonuçta hep dikey bir hat boyunca uzaması gerekir. Gerçekten de aptes alırken Sünniler kollarını dirsekten bileğe, Şiilerse bilekten dirseğe doğru yıkarlar.”

                                               * * * * *

“Hiç değişmeyen bir dekor içinde devam eden yolculuk sanki sona ermeyecek gibidir; yönlerini gündüzleri güneşe, geceleri de sabit duruşu yüzünden Türkmenlerin ‘Demirkazık’ adını taktığı Kutup Yıldızı’na göre belirlemektedirler.”

                                               * * * * *

“Vámbéry eski elçinin onun gerçek kimliğini anladığından kuşkulanır, ama açık fikirli oluşu ve Avrupalılara duyduğu sevgi nedeniyle sırrını gizlediğini düşünür.”

                                               * * * * *

“Vámbéry 1863’te Buhara’ya geldiğinde, hanlık bağımsızlığının son yıllarını yaşamaktadır. Kırım Savaşı’nın sona ermesi üzerine doğu sınırlarıyla daha etkin bir şekilde ilgilenme olanağı bulan Rusların Orta Asya’yı kıskaca alan harekâtı sonucuna ulaşmak üzeredir.”

                                               * * * * *

“Vámbéry ne İslam’a, hatta ne de genelde diğer dinlere sıcak bakar. Doğuştan Yahudi olmakla birlikte, Protestanlığa duyduğu sempatiyi gizlemez.”

                                               * * * * *

Bir kervan gerçek bir cumhuriyettir, ama bu kadar iyi örgütlenmiş fazla cumhuriyet bulunduğunu sanmam (Alexander Burnes).



                                               * * * * *

“19. Yüzyılda Buhara’ya gelmiş bütün seyyahlar dükkân sayısı karşısında şaşkınlığa uğramış ve şehir çarşısında ne kadar çok çeşitli ürün bulunduğuna tanıklık etmişlerdir.”

                                               * * * * *

“Kervandaki günlük yaşam genel olarak Avrupalı seyyahları büyülemiştir. Kervan düzeni, yol alış tekniği, insanın Kızılkum’da deveyle ya da Karakum’da hecin devesiyle ilişkisi, yaz ve kış manzaraları, halkların çeşitliliği, her şey onları şaşkına çevirir. Aynı şekilde boş ama canlı bir evren olan çöl, korkuyla hayranlığın iç içe geçtiği yeni duygular uyandırır.”

                                               * * * * *

“Meyendorff’un kervanının en kolay bölümünden geçtiği Karakum çölü bugünkü Türkmenistan Cumhuriyeti’nin en büyük kısmını oluşturmaktadır. Buhara’nın güneyinde ve batısında yer alan Karakum, yaklaşık 400.000 kilometrekarelik yüzölçümüyle, eski SSCB’nin en büyük kum çölüdür.”


                                               * * * * *

“Karakum’u geçen her seyyah gibi, Vámbéry de ne kadar büyülendiğini gizlemez:
Göz alabildiğine uzanan bu kum tepeleri, insanın yüreğini donduran bu ölüm sessizliği, güneşin doğarken ve batarken büründüğü o soluk erguvan rengi… Burada her şey ortaklaşa varoluş ve bunun ürettiği hareket düşüncesini dışlıyor. İnsan bu uçsuz bucaksız çöllerin, dünyanın belki de en geniş çöllerinin ortasında kendini kelimelerle ifade edilemeyecek kadar yalnız hissediyor.”

                                               * * * * *

Buhara’nın en yüksek kapısı olan Kelan minaresi 45 m. yüksekliğiyle çölün ortasında bir deniz feneri işlevini görüyor ve geceleri şehre doğru ilerleyen kervanlara yol gösteriyordu.

                                               * * * * *

“Dini konularda hür düşünceye inanan Vámbéry ise, İslam hakkında bilgili olsa da, bu dini küçümsemekte, onda gerilik ve ikiyüzlülükten başka bir şey bulmamaktadır. Bu yorum, Buhara İslamı’nın gerçeğe daha uygun bir manzarasını çizen, genel gerilik havasına karşın belli bir zenginliğe sahip din ve tasavvuf akımlarını, yeni fikirlere açık mollaları anlatan Desmaisons tarafından yumuşatılmıştır.”

                                               * * * * *

“Buharalılar süslü ve şıktır; bu da terziler loncasının zenginliğini ve kumaş çarşısının büyüklüğünü açıklar. Croizier, ‘modaları Buhara’nın belirlediğini ve şık Türkmenlerin [Buharalıların] başka yerden giyinmediğini’ söyler.”

                                               * * * * *

“Tüm Orta Asya’da olduğu gibi Buhara Hanlığı’nda da başköşeyi çayın işgal ettiği açıktır. Zaten geçmişin ve günümüzün seyyahları çay tutkusunun doğuya gidildikçe arttığını fark etmişlerdir; Türkiye’de küçük bardaklara konan çay İran’da daha büyük bardaklarla, Orta Asya’da ise çanaklarla ikram edilir. Buhara’da çay basit bir içecekten daha fazla bir şeydir ve Paris ‘café’lerinin ve edebiyat salonlarının eşdeğerlisi çayhaneler aracılığıyla gerçek bir toplumsal rol oynar. Çay deneyimini Afgan Türkistanı’ndaki Özbeklerle yaşayan Burnes daha sonra ‘Buharalıların çay tutkusunun benzersizliğini’ keşfetmişti, ‘çünkü onlar her saat, her yerde ve yaklaşık yarım düzine farklı biçimle çay içiyordu; şekerli veya şekersiz, sütlü veya sütsüz, yağlı, tuzlu, vb.’”

                                               * * * * *

“Bugün yolcunun imgelemine hala seslenen Buhara, yitik ‘Doğulu kimliğin’ taştan Buhara’sıysa, yolcunun ilk yapması gereken öteki Buhara’yı, gizli ‘Doğulu kimliğin’ Buhara’sını, Sovyetler’in hiçbir zaman egemen olamadığı gelenekleri barındıran Buhara’yı, gönüllerin Buhara’sını aramasıdır.”
                                          ▬    ▬      ▬
İlginizi çekebilir:
1.İsa Yazmaları - Michael Baigent
2.Yabana Doğru - Jon Krakauer

Bu Haftaki Tercihleriniz

BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ (Emre CANER)

kitap performans ödevi

ELA GÖZLÜ PARS CELİLE (Osman BALCIGİL)

YALNIZLIK PAYLAŞILIR (Halil CİBRAN)